Akdenizli olmak ve edebiyat

Edebiyat

Murat Tuncel

 

Akdenizli olmak ve edebiyat

 

Akdeniz, coğrafi olarak üç yaşlı kıtanın ortak paydasıdır. Bu ortak paydalık özelliği Akdeniz’e her üç kıtadan da; her alanda bir şeyler alma ve bir şeyler verme özelliğini kazandırıyor. İşte bu durum da Akdeniz’e Akdeniz zenginliğine sahip olma hakkını veriyor, Akdeniz’e kendi mavisinin dışındaki mavilikleri de katıyor. Bu yeni maviler de Akdeniz kültürünün göz alıcılığını daha da parlaklaştırıyor. Akdeniz ve çevresindeki insanların çeşitli nedenlerle (savaş, göç, işgal, dostluk) karışıp kaynaşmaları da Akdeniz kültürüne bir şeyler kazandırırken, onu yeniliyor da. Böylece Akdeniz her zaman dinamik ve üretken bir kültürel coğrafya olarak dünya üzerindeki konumunu koruyor. Yani Akdeniz kültürel coğrafyası ile Akdeniz insanı bütün zamanlarda iç içedir ve birbirine çok yakın duran iki unsurdur. Akdeniz edebiyatını tanımak, tanımlamak ya da onun hakkında bir şeyler konuşabilmek için bence öncelikle Akdeniz insanının özelliklerini tanımak gerek.  Çünkü Akdeniz, Akdeniz insanı demektir, Akdeniz insanının yaşama biçimi de Akdenizlili olmanın özelliklerini belirlemektedir.

Bu söylediklerimizi sağlam bir zemine oturtmak için Akdeniz insanının karakteristik özelliklerini ve yaşam biçimini tanımak için Akdeniz ülkelerinin edebiyatını tanımak gerek.  Çünkü Akdeniz insanının yaşam biçimi Akdeniz ülkeleri edebiyatında bire bir yansır. Bu Türk Edebiyatı’nda da, Fransız edebiyatında da,  İtalyan edebiyatında da, Fas edebiyatında da, İsrail edebiyatında da böyledir.

 Akdeniz’i çevreleyen tüm ülkelerde yaşayan insanları gözlemlediğimiz zaman yaklaşık olarak şu genel özellikleri hemen hemen hepsinde görürüz.

-Ataktır, çekinmeden bir işe atılır. Sonucunda zarar görüp görmeyeceğini hiç düşünmez. Bunun en uygun örneği de Donkişot’tur.

-Her zaman duygusallığı ağır basar. Hiçbir şey düşünmeden, araştırma yapmadan ilk izlenimleriyle hareket eder. Kendinden yardım isteyen birini hiç geri çevirmezler. Örneğin dilencilere yaklaşım tüm Akdeniz ülkelerinde aynıdır.

-Acıma duygusu çok gelişmiştir, hatta kendisi acınacak durumda olsa bile bir acıyacağı kişi ya da acıma duygusunu belirtecek bir olay bulurlar.  Bu nedenledir ki, yaptıkları hep yardıma yöneliktir. Bu duygusu o kadar ileridir ki, kendine ait hiçbir zaman, zamanı olmaz. O nedenledir ki, hemen hemen randevularınahep geç kalır.

 -Akdeniz insanı için bilim ve bilimsellik hep ikinci kişi gibi arkada durur. Onun için birinci olan, her şeyin içinde olmaktır. Ayrıca bir olayın içinde olmak onun için çok önemlidir. Belki de kanbersiz düğün olmaz deyimi bunun için söylenmiştir.

 -Akdeniz insanı kadar çevresinden etkilenen bir başka insan tipine rastlayamazsınız. Gözü kulağı hep komşudadır. Bugün ben ne yapacağım yerine, bugün komşu ne yapacak diye güne başlar. Bu da toplumlar üzerindeki ilkel sosyal baskının sürekliliği anlamına gelir.

-Sıcakkanlıdır. Hem de bıktıracak kadar sıcakkanlıdır. Sevdiğinin yakasına yapışıp, onu yıldırır, hatta sıcak kanlılığından dolayı karşısındakinden aynı karşılığı göremediği zaman onu öldürür.

-Çıkarcıdır;Kendine doğru akmayan nehrin suyunu mutlaka küçük küçük derelere, arklara  bölerek kurutur. Bunu da çok sistemli, sinsice ve kurnazca yapar.

-Tüm bencilliğine karşın lokmasını bölüp paylaşır. Paylaşımcılığını her alanda görmek olasıdır.

-Hiçbir zaman önyargıyla işe başlamaz. Ön bilgi edinmek diye de bir kaygısı olmaz.

-Her gittiği yere yaşama biçimini ve alışkanlıklarını da götürür. Değişimi çok uzun zaman alır.

-Düşünsel anlamda kendinde olmayanı başkasından çok kolayca ister.

-Bulunduğu yeri hiçbir zaman beğenmez.Bir Akdenizlinin beyninde her zaman bulunduğu yerden gitmek duygusu vardır. Gittiği zaman da hep o ayrıldığı yerin özlemini çeker ve çevresine de çektirir.

Bunlardan başka Akdeniz insanının özelliğini belirleyen pek çok davranış biçimi sıralayabiliriz. Ama sosyolojik olarak Akdeniz insanının bir özelliği vardır ki, bu onu diğer bölge insanlarından kolayca ayırmamıza olanak sağlar. O da Akdeniz insanının yüzünün hep dışa, hep başkalarına dönük olmasıdır. Hiçbiri dışarıdaki insanlara davrandığı kadar aile bireylerine ve yakınlarına iyi davranmaz. Yani Akdeniz insanının yüzü hep başkalarına dönüktür. Tren yolculuğundaki aynı kompartımanda yolculuk eden yolcuların birbirine bakmayıp pencereden dağları, ovaları seyretmesi gibi.Akdeniz insanının bu özelliği de en mutlu anından bile mutsuz bir tablo çıkarmasına yeterlidir. Çıkarılan bu mutsuzluk da bizleri öfkeli insan tipine dönüştürür. Eğlenmeyi bile eğlenme olarak yapmayız da duygularımızla şekillendirmeye kalkışırız. Yani batılıların ve Zencilerin eğlendikleri gibi Akdeniz insanı eğlenemez, çünkü ötekiler eğlenmeyi eğlenmek için yaparlar, ama Akdeniz insanı eğlenmeyi öfkesini yatıştırmak için yapar, öfkesini yatıştırmazsa da işi kaba kuvvete döker. İşte bu özellik de Akdeniz toplumlarını diğer coğrafyalarda yaşayan toplumlardan ayıran en önemli özelliktir.

Ben bir sosyolog değil, bir anlamda sosyolog olan yazar gözüyle Akdeniz insanında gördüğüm özellikleri böyle sıralayabildim. Başkaları buna daha başka özellikler de katabilirler. Daha ayrıntılı analizler yapabilirler elbette. Çünkü bu konu hem iki ucu, hem de üstü açık bir konudur.

 Akdenizli yazar da yukarıda özelliklerini tanımlamaya çalıştığım Akdenizli insanlar arasından çıkmaktadır. O nedenle bu özellikleri az ya da çok onlar da taşımaktadır ve yazdıkları metinlerde bu özelliklerinin yansımalarının görülmesi de doğaldır. Yazarların, bu aynı coğrafyada yaşamalarının verdiği benzer özellikleri nedeniyle işledikleri konular da birbirine benzer özellikler taşır. Eserler ayrı ayrı dillerde yazılsa da Akdeniz edebiyatı konu ve karakterleri nedeniyle bir bütünlük oluşturmaktadır. Çünkü insanlığı geçmişte ve günümüzde etkileyen ve etkilemekte olan Tanrılar ve tanrıçaların yüzde sekseni Akdeniz ovasında yeşertilmiş düşünsel varlıklardır. Dünyamız üzerindeki küçük ve büyük toplulukları etkileyen özellikle tek tanrılı dinler, yaratma, yaratan, yaratım ve yaratılış düşüncesi çoğunlukla Akdeniz ovasında var olmuş ve ilk olarak burada yaşayan topluluk ve toplumlar arasında kabul görüp, öteki coğrafyalara yayılmıştır.  Afrika’daki Baobap ağaçlarına inanan toplumları ve Hindistan’daki Budistleri bu inanç topluluklarından ayrı bir kategoride ele almak gerek elbette.

Dünya’yı etkileyen ilk filozoflar da Akdeniz toplulukları arasından çıkmış ve yüz yıllarca diğer toplumları düşünsel anlamda etkilemişlerdir. (Eflatun, Decartes, son olarak daha yeni yitirdiğimiz Darida’ da) gibi.

Bugün dillerden düşmeyen efsanevi aşklar da Akdeniz ve çevresinde yeşermiştir. Kleopatra’yı da, Afrodit’i de, Şahmeran’ı da bu kıyılar ve bu bölge yaratmıştır. En büyük aşklar gibi en büyük savaşlar da bu topraklar üzerinde olduğu için, en büyük acılar da Akdeniz çevresinde yaşanmıştır.

Bütün bu olanlar ve düşünsel yaratılanlar dört mevsimi yaşadığımız Akdeniz çevresinde yaşanmıştır. Dünyanın hiçbir parçasında, bölgesinde Akdeniz’de yaşanan dört mevsim yaşanmaz o nedenledir ki, Akdeniz her zaman üretken ve doğurgan bir kültür hazinesine sahiptir. Bu kültür hazinesinin Akdenizli yazara büyük katkıları vardır ve Akdeniz edebiyatının sürekli canlı kalmasının en büyük nedeni de budur.

Akdeniz yazarlarının yazdıklarını incelediğimiz zaman, onların metin içinde kullandıkları karakter özelliklerinin de kullandıkları imgelerinin de ortak olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

KAZANCAKİS ’in El GRECO’ya MEKTUPLAR adlı kitabında yazdığı gibi, o yirmi yaşlarında ülkesini tanımak için geziye çıkan bir delikanlıdır. Gezideyken yoğun duygularla sarınmıştır. Bir tepeden inerken, uğuldayan toprağı dinler. Birden toprak susar ve karşısında masmavi denizi bulur. Zafer Tanrısı Nike’nin kanatlanışına benzetir onu ve toprağa kapanıp MARE NOSTRUM’una secde eder. 

Cevat Şakir(Halikarnas Balıkçısı) Kazancakis gibi geziye çıkmamıştır ama Bodrum’a sürgüne giderken eskimesin diye iplerinden bağlayıp omuzuna attığı ayakkabıları sallanmaktadır. O da yanındaki inzibatlarla bir tepeyi aşar aşmaz maviden de mavi Akdeniz çıkar karşısına. O da dizüstü çöker ve secde eder Arşipel’ine.

İşte budur, Akdeniz insanı ve Akdeniz edebiyatı. İşte bu yalın söylemdir Akdeniz edebiyatçısını diğer ülke edebiyatçılarından ayıran

 

                                                                  ----------

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.