Altın

Edebiyat

Altın

Yıllardır sakladığı, mendile sarılı yarım altını sandıktan çıkardığında, ne altın fiyatlarının bir yükselip bir düştüğündenne dolarla kıyasıya rekabetinden,ne de bu günkü ederinden haberi vardı. Yaşam alanı, kümesteki bir tavuğunki kadar kısıtlıydı. Alışverişini veresiyeci mahalle bakkalından yapan biri olarak,borsa diye bir şeyden haberi bile olmadığı gibi, yıllardır bir kuyumcunun kapısından girmişliği de yoktu.Kefen parası diye saklıyordu o altını. Kocasından kalan küçücük dul maaşının ucundan kıyısından kırparak, yıllarca biriktirdiği parayla almıştı. Gün gelip oğlunun ölümünüde göreceğihiç aklına gelmeden saklamıştı.

İki gündür, acıdan çok bir isyan büyüyordu içinde.Sıralı bir ölüm değildi bu. Gerçi Allah’ın işine karışmaktan hep korkardı, ama yetmiş beş yaşındaki anası dururken elli yaşındaki oğulu almak da pek hakça bir şeymiş gibi gelmiyordu insana.Namaz kılarken yüz kere tövbe etse de, böyle düşünmekten alıkoyamıyordu kendini.

Ama olan buydu.

Sabah, yemeğin soğanını kavururken; “Kim yiyecekse sanki.” diye söylenmişti kendi kendine.  Alışkanlık işte. Oğlu hastaneden geldiğinde bir kap sıcak yemeği hazır olsun diye çabalardı yıllardır.

Oysa o, morgun soğuk dolabında yatıyor şimdi.

İşsizdi oğlu, daha doğrusu malulen emekli bir işçi. Yıllardır diyaliz makinesine bağlı yaşarken beklediği, umudunu yeşertecekbir donör bulunamadan, yorgun, bitkin göçtü bu dünyadan. Altın onun kefeni için dururmuş meğer sandığın dibinde bunca yıldır.

Onun morgda yatan soğuk bedenine bakakaldığında, kendisi için yalnızlık fermanı olan bu ölümün, oğlu için belki de bir kurtuluş olduğunu düşünmedi değil. Issız evinde bir nefesti oğlu, bir kap yemek pişirmek için bir sebep, yapayalnız ölmemek için bir güvenceydi, ama yıllardır hasta böbreklerle çile dolduran da oydu.

Ocağı kapatıp çıktı mutfaktan. Rengi atmış, yakasının havları dökülmüş, eski mantosunu giydi, başörtüsünü bağladı, kırk yıllık çantasını aldı, sıkı sıkı tuttusapını,çıktı evden.  Otobüste otururken, kucağına koydu çantayı, gözünü ayırmadı. Altın, içinden çıkıp kaçıverecekmiş gibi bir tedirginlik vardı yüreğinde.

Kuyumcunun kapısından girince derin bir nefes aldı. Elleri titreyerek çıkardı küçük çıkını çantadan. Bir yandan da kuyumcuya derdini anlatmaya çalışıyordu. “Altın alıyor musunuz? diye sorduğu sırada başka bir müşteri girdi içeriye. Kuyumcu adama; “buyurun, hoş geldiniz, sizi iki dakika bekleteceğim.” dedi nazikçe. Müşteri sessizce beklemeye koyuldu.

Çıkını açıp yarım altını uzattı sonunda adama. “Bozdurmak istiyorum.” dedi.

Kuyumcu yarım altının o günkü ederini söyledi, bu alış- verişlere alışkın birinin rahatlığı ile bekledi. Yapacak bir şey yoktu,  bu işte pazarlık olmayacağını biliyordu. Çabucak karar verdi ve aldığı parayı, üç dakika öncesine kadar altının durmakta olduğu çantasına yerleştirdi, iyi günler diledi, kapıdaki küçük çanı şıngırdatarak çıktı dışarı. Bir süre, bastonuna dayanıp durdu kapının önünde, sonra sağına soluna bakındı, karşıya geçti. Taksi beklemeye koyuldu. Bir an önce hastaneye gitmesi ve işlemleri tamamlaması gerekiyordu. Tam o sırada, kendisinin ardından kuyumcuya giren genç adam geldi yanına.

“Teyzeciğim, bir dakika bakar mısınız?” diye seslendi. “Demin dükkânda istemeyerek tanık oldum, kuyumcu size eksik para verdi.” dedi.

“Nasıl yani?”

“Çıkarın bir zahmet sayalım, yol yakınken hemen geri döner uyarırız adamı, orada söyleyecektim ama, çekindim.”

Çantasını açıp lâstikle bağlı kâğıt para rulosunu çıkardı, saysın diye adama verdi.

O motosikletli ne zaman çıktıortaya, adam paraları ne ara cebine koyup motosikletin arkasına atladı anlayamadı. Bir şimşek çakmıştı sanki. İki saniyede olup bitmişti her şey. Paralar yıldırım hızıyla uçup gitti.

Arkasından yüreğinin gök gürültüsü geldi. Gövdesi sarsılırken, ağzı açık çantası kolunda öylece bakakaldı. Bağıramadı, sesi yok olmuş başı dönmeye başlamıştı. Kaldırımdaki ağaca tutundu.

                                                          

                                                          

 

 

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.