
Böcek
Semiha Baysal
Değişim ve dönüşüm birbirini sarmalayan iki kelime. Bir insanın bazen planlı programlı bazen de farkına varmadan bir durumdan başka bir duruma geçmesi “dönüşme”dir. Olgunlaşma, yaratıcılık, büyüme ve gelişmeyi gerektiren bir durumdur dönüşüm. Öyle hemen olmaz.
Bahçedeki bir meyve ağacını düşünelim. Ağaç bütün kış uyur. Mevsimi gelince yavaş yavaş yeşerir, Çiçek açar. Yeteri kadar su ve güneş, ağacı olgunlaştırır sonra bir bakarız ki ağaç meyve vermeye durmuş. Beklemesini bilmek gerekir. Bazen bir yıl hiç ürün vermeyen ağaçlar da vardır ama vakti gelince o da meyve verir. Doğanın düzeni sürekli değişim üzerine kurulmuştur.
Hal böyleyken insanın değişmemesi mümkün müdür? Çoğumuz hiç yenilenmeden yaşayıp gitmeye meyillidir. Ancak gel gör ki mutsuzluğumuzun artık dip yaptığı bir anda hayatımızı ve kendimizi değiştirme kararı almamız kaçınılmazdır. Dönüşüm olmadan gelişim olmaz.Bu bir yeniden doğuşun başlangıcıdır. Kendimizi bulmanın vakti gelmiş de geçmektedir. Mutluluğu böyle yakalayacağımızı fark ederiz. Şunu unutmamak gerekir ki mutluluk, içeriden değişimle başlar. Yani istediğim çantayı almak ya da hayalini kurduğum o işin patronu olmak beni mutlu etmez. Kalıcı değildir bu tarz mutluluklar.Sahip olunan maddi varlıklar hiç kimseyi mutlu etmemiştir. İnsanoğlu para pula rağmen dönüşümünü gerçekleştiremediyse bir yerde tökezler ve mutsuzluk kaçınılmaz olur.
Yukarıdaki ağaç gibi bizim de vaktimiz gelmiştir. Aydınlanarak fark ettiğimiz durumlar, bizi rahatsız etmeye başlamıştır. Ok yaydan çıkar. Bir kıvranma bütün bedenimizi sarar. Neredeyse bir savaş halidir bu. Günümüz duygu ve düşüncelerimizle kavga etmekle geçmeye başlar. Sancılı bir döneme gireriz. Biz anlamışızdır da çevremize bir türlü anlatamayız bazı şeyleri. O çok değişti diyeceklerdir. Buna hazır olmalıyız. Onların yönettiği aynı kişi değilizdir artık.
Kendimizi bulmak hiç öyle ben merkezli bir hedef değildir. Dönüşüm “gerçek ben” i ortaya çıkardığında daha dürüst olduğumuzun resmidir. Böylece dünyaya ne sunabileceğinden emin bir kişi oluruz. Kim olduğumuzu keşfetmek çok sancılı bir dönem olsa da değerimize kavuştuğumuz anda evin yolunu bulmuş olmanın rahatlığıyla nefes almak kolaylaşacaktır.
Yıkılmanın bazen yerlerde sürünmenin sonra tekrar kalkmanın üstesinden gelebildiğimizde büyümüş ve dönüşmüşüzdür. Yeni deneyimlere açık, yaratıcılığımızı keşfetmiş, sürekli bir öğrenme hevesi içerisinde olayların üstesinden gelebilme gücüdür dönüşüm.
Franz Kafka’nın Dönüşüm eserinde o vurucu girişi hatırlayalım. EserGregor Samsa’nın bir sabah yatağında böcek olarak uyanmasıyla başlamaktadır. Samsa kendini gerçekleştirmeyi içeren bir dönüşümü beceremediği için bir sabah böcek olarak uyanmıştır.“Hayır “ demeyi beceremeyen Gergor Samsa, dönüşümünü istediği gibi gerçekleştirememenin bedelini öder.
Şunu unutmamak gerekir; meyve vermek sabır ister, olgunluk ister su ve güneş ister. Hayat suyumuz ve gün ışığımız özümüzde vardır ve o dönüşüm anını bekler. Ortaya çıkarmak bizim elimizdedir. Samsa gibi bir böcek olarak hayata son vermeyi kimse istemez. Sigmund Freud der ki: İnsanlar sizi eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi söylerler.
Şimdi karar sizin: Bir böcek olmak mı olgunlaşıp meyve vermek mi?…
Yeni yorum ekle