Nazım Hikmet’i Anlamak
Ozancan Dernek
Bir şair düşünün ki tüm yaşamı boyunca mücadelesi uğrunda eserler ortaya koymuş, sık sık memleketine olan sevdasını belirttiği halde vatan haini olarak suçlanmış mücadele ruhundan da asla vazgeçmemiştir. Sanatçı olmanın tüm niteliklerini daima muhafaza etmiştir. Ömrünün mücadeleci ruhunu Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Nazım ağabey hapislerde çürür" diye sonlandırdığı şiiri üzerine bu dizeden hiç hoşnut olmayıp Yatar Bursa Kalesinde şiirini yazarak göstermiştir. O dizelerde:
Hapis ama zincirini kırmış yatar,
En güzel mertebeye ermiş yatar,
Yatar Bursa kalesinde demiştir.
Nazımı anlamak ölüme karşı yaşam umudunu, savaşa karşı sulhu, tutsaklığa karşı özgürlüğü, sömürgeye karşı bağımsızlığı, yokluğa karşı varlığı, nefrete karşı sevgiyi ve güce karşı zayıfı benimsemektir. Tam 122 yıl önce doğmuş günümüz de dahi hiç unutulmadan yaşamaya devam etmenin yanı sıra onda bir şairi bulmaktan ziyade, devrimciliğini ve yoldaşlığını arayanlar büyük bir şair olmasının önüne geçemediler. Nazım hikmeti anlamak kendi eserlerini okumanın yanında, üzerine yazılmış şiirleri, oyunları, kitapları ve anıları göz ardı etmemekle mümkündür. Nazımın şiirleri insanca yaşamın ne olduğunu sorgulayan şiirlerdir. Onu anlamak insanca duyguların dışavurumunu sağlamaktır. En önemlisi de hasret ve vatan sevgisine dair benliği oluşturmaktır. Şair cezaevinde belirsizliğin içinde günlerini geçirirken:
“Memleketim;
Bedrettin, Sinan, Yunus Emre ve Sakarya
Kurşun kubbeler ve fabrika bacaları
Benim o kendi kendinden bile gizleyerek sarkık bıyıkları altında gürleyen halkımın eseridir.” diyebilmektir.
Nazım’ın umudunu anlamak ileride basıldığını görmeyecek hiçbir zaman eline alamayacak olan 537 sayfalık dev yapıtını yazmaktır. Nazım Hikmet gibi memleketini sevmek, İnsan eti yiyenlere, memleketimin buğdayını yedirenlerin Allah belasını versin diyebilmektir.
Adaletten asla vazgeçmeyişi, mısraların da belirttiği üzere adalet tecelli edilecektir fakat adalet ağır işleyen makinedir diyebilmektir. Şair için direnmek “Mesele esir düşmek değil asıl mesele teslim olmamaktır” düsturudur.
Nazım Hikmet’in vatan sevgisini anlamak’ yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye'mde Türkçemle yasak’ diye haykırmaktır. En önemlisi de şairi anlamak daha önce belirttiğim gibi eserlerini kavramaktır. Bugün hala Nazım Hikmet’i belirli ideolojik kalıpların içine sokarak kendi varoluşlarının yolunu açmaya çalışan kesimler ya da şairi vatan haini olarak niteleyenler için:‘ Sizler vatan severseniz yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla, Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala’ mısralarını yazmıştır.
Nazım Hikmet’i anlamak bütünüyle mücadeleci bir yaşamı anlamaktır. Onun her dizesi bir ömrün hikayesidir. 1961’de ölmeden iki yıl önce yaşamını tek bir şiirle bizlere özetlemesi Nazım Hikmet’i kendi dilinden anlamamızı sağlamıştır. Bu bağlamda yazımı Nazım Hikmet’in otobiyografisi ile bitirmek istiyorum:
1902’de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem.
üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova’da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-parti konukluğu ve
on dördümden beri şairlik ederim.
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler,
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metrekare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prağ’dan Havana’ya.
Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’te
961’de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında ezilmedim
951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52’de çatlak bir yürekle dört ay sırt üstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo’ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın, içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı, ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene, uçağa, otomobile,
çoğunluk binemiyor.
operaya gittim,
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere ben de gitmedim 21’den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye,
ama kahve falına baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiyem’de Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım,
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
Yorum
Hocam teşekkür ederim güzel…
Hocam teşekkür ederim güzel olmuş. Nazım Hikmet giyotin ile cennet arasında gidip gelen beyinlerin dinginleşen ruhlarımızı anlama yoludur. Keşke siyasete karistirmasaydik millet olarak. Görüşmek üzere
Yeni yorum ekle