Nergis Çiçeği Sembolü

Deneme

 Nergis Çiçeği Sembolü


Aynur Miraz Yüce

zorbatv


Yunan uygarlığı, batı medeniyetinin temellerini atmış ve pek çok uygarlığa da ilham olmuş bir kültür yaratmıştır. Filozoflar yetiştiren bu uygarlık, insana dair anlatmak istediklerini hikayelerle anlatmıştır. Yunan mitolojisi, insanın doğasını anlatan hikayelerde doludur. Bunlardan biri sembol olarak, narsizmi temsil eden nergiz çiçeğidir. Nergis çiçeği ismini mitolojik kahraman Narcissus’tan almıştır. Kendini beğenmişlik ile özdeşleştirilen bu hikayeye kısaca göz atalım.

Irmaklar ilahı olan Kephissos ve arındıran suların gözcüsü olan peri Liriope’nin oğlu olan Narsis’in hikayesidir bu. Narsis doğmadan önce, bir kahin ebeveynlerine, çocuklarının kendi yüzünü görmemesi gerektiğini, aksi takdirde kendi yüzünü gördüğü anda yaşamının sonlanacağını söylemiştir. Bu hikayeye göre, narsis bir gün kırda dolaşırken çok susar ve su pınarının yanındaki su birikintisine eğilir ve sudan içmeye başlar. O sırada suda yansıyan yüzünü görür. Şaşkınlık içinde saatlerce yüzünü seyretmeye başlar. Hayranlık içerisinde kendi yüzünü izlerken saatler geçer ve kendisine aşık olur. Bu etkiden kurtulamayan narsis, gittikçe dünya yaşamından uzaklaşır ve eriyip giderek bu dünyaya gözlerini kapatır. Bulunduğu toprağa kök salan ve tekrar can bulan bir çiçeğe dönüşür vücudu. Bu çiçek, güneşe benzeyen, çevresine güzel kokular yayan nergiz çiçeğidir. Narsis ölümü ile birlikte styx nehrinin sularına karışarak yitip, gider.

Narsis’in, suya baktığında gördüğü yansımaya hayran olması aslında, insanın dışarıda aradığı sırrın, bilgeliğin, insanının kendi içinde olduğunu fark etmesini ifade etmektedir. Ruhsal uyanmanın, insanın ancak kendi içine dönerek keşfedilebileceğini anlatan bir semboldür.

Narsis’in bulunduğu yerde, her şeyden uzaklaşarak, sadece yansımasını izlemesi aslında dünya ve madde aleminden uzaklaşarak, mana alemine doğru yolculuk yapması anlamına gelmektedir. Maddi değerlerin kendine bir şey ifade etmeyerek, hakikati aramayı yol ve amaç edindiğini sembolize etmektedir. Narsis ve dünya ilişkisi; nergiz çiçeğinin 6 taç yaprağında gizlenmiştir. 6 sayısı maddeye ve maddeyle bedenlenen ruhun birleşimini simgelemektedir. 

Ruhsal uyanmanın sembolü, pınardan içtiği su sembolü ile görülmektedir. İçilen su, narsis’in uyanışını sağlayan bir tesirdir aslında. Ölen bedeninin yerine çiçeğin açılması ise ruhsal gelişiminde yardım almadan, kendi varlığı ile, ilahiden gelen bilgiyi aktarabilecek duruma geldiğini sembolize etmektedir. Gelen tüm bilgiyi, çevresine yayabilmesi ise rengi ve biçimi güneşe benzeyen nergiz çiçeğiyle gösterilmiştir. Güneş nasıl ışık yayarak hayat veriyorsa nergiz çiçeği de aynı şekilde bilgiyi, ışığı yayan bir sembol olarak kullanılmaktadır. 

Styx nehrine karışan çiçek ise, kaynağa dönüş ve kaynak ile bir olmayı ifade etmektedir. Bütünün bir parçası olmak…Su bir çok tradisyonda bütünü simgeler ve tüm zerrelerin birleşiminden bütüne işaret etmektedir.
Nergis çiçeği, anlam olarak aşkı, özellikle sevgisini yaşayıp, kavuşamayan bir aşkı da sembolize etmektedir. Saygı duymayı, kendini beğenmişliğin anlamını da üzerinde taşımaktadır. Yunan mitolojisinde genellikle aşk temasında yer almıştır. En önemli vurgu ise, nergiz çiçeğinin narsizmi sembol etmesidir. 

Psikolojinin konusu olan kavramlardan biri narsizmdir. Narsistler genellikle psikolojik hasta kategorisinde kabul edilir ve tıbbi yardım almaları mutlak surette gereklidir. Narsizm, kişinin kendine sınırlar ötesi bir hayranlık duyması ve hatta kendine tapmasıdır. Narsist kişilik, tüm insanların ona hizmet için var olduklarına inanmaktadır. En önemli özellikleri eleştirilmeyi kabul etmezler. Çevrelerindeki insanlara göre kusursuz ve mükemmel bir tasarım olduklarına inanırlar. Güç, güzellik, başarı tüm bu özellikleri kendi üzerlerinde topladıklarını isterler. Bilmedikleri konularda da sorumluluk alarak, yeterli olmasalar bile görev alırlar. Narsist kişilikler yardım almadan, yaşamlarını sürdüremezler çünkü narsizm bir hastalıktır.

Narsistik kişilik bozukluğu olanlar genellikle çocukluk dönemlerinde yaşadıkları sevgisizlik ve değersizlik duygularını barındırırlar. Ebeveynlerle yaşanılan çocukluk zamanları bu hastalığın oluşmasında etkili olabilmektedir. Narsist, aşırı özgüvenli görünmeye çalışsa da, aşırı özgüvenin temelinde aşırı derecede hissedilen güvensizlik duygusu vardır. 

Jorge Amado, “İnsanın anayurdu çocukluğudur.” diyor. Nereye gitsek dönüp dolaşıp geleceğimiz yer orasıdır. Çocukluk yıllarının tüm yaşanılanları ve yükleri, nereye gidilirse gidilsin hep sırtımızda taşınan bir sırt çantası gibidir. Ta ki o çantadaki gereksiz olan yükleri biz fark edip, bırakana kadar. Yıllar da geçse bizi daima bekleyen ve ihtimam isteyen bir çocuk vardır içimizde... 


 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.