
Güzelleme
Pazarda, iki haftadır üzüm aldığım tezgâha yaklaşıyorum yine. Pazarcı kadın beni görünce hemen kocaman bir salkımı sapından tutup kaldırıyor. Olgun iri taneleri hafifçe pembeleşmiş, çekirdeksiz İzmir üzümü ile kendi pembe yanakları şimdi yan yana. Salkımı torbaya koymak için, gözlerimin içine bakarak onayımı bekliyor. “Tamam” diyorum, “Öyle iki salkım daha koy.”
Üzüm, yaz mevsiminin bitmekte olduğunu anımsatsa da, güz günlerinin bereketini yansıtan altın değerinde bir meyve.O yüzden gerekli özeni gösteriyor, taneleri dökülmesin diye alttan destekleyip okşar gibi tuttuğu iki salkımı daha koyuyor torbaya. O tartarken, yemeninin oyaları ile çevrelenmiş güzel yüzüne bakarak, “Pazarın en güzel üzümleri sende biliyor musun?” diyorum. Mutlulukla gülümsüyor.
Uzun bir tezgâhta karı koca birlikte çalışıyorlar. Kadın, cins cins üzümlerin durduğu uçta.Adam, incir, erik, şeftali, nektarin, elma, armut kasalarının olduğu öbür başta. Otuzlu yaşlarındalar belki, belki de daha gençler.
Adam arada; “Haydi, Bozcaada Çavuşu, Bayramiç Beyazı, İzmir Üzümü diye,yörenin bereketli ürünlerini sayıyor bir bir. Güneşe, suya doymuş, ballanmış meyveleriyle gururlandığı belli.
Terazi tezgâhın tam ortasında duruyor. Kadın üzümü tartarken, adam da şeftali tartmak için yaklaştığında söylediklerimi duyuyor. Sonra, karısının yüzüne sevgiyle, hayranlıkla bakarak, “güzelin sattığı meyve de güzel olur be abla”diyor. Kadın utanıyor, uzattığım parayı alırken yüzüme bakamıyor. Başını öne eğip kızarmış yanaklarını saklıyor benden.
İçimde birden çiçekler açıyor. Sabahları, şiddet ve cinayet haberi görürüm korkusuyla gazeteyi elime almaya bile korkarken, hiç ummadığım bir ortamda, hiç beklemediğim birinden duyduğum bu sevgi sözcükleri sanki bana söylenmiş gibi, yürekten seviniyorum.Pazara gelmek için duyduğumhoşnutsuzluk uçup gidiyor içimden. ”İşte ” diyorum. ”Sevgiyi dile getirmek bu kadar kolay”
Pazar, birden şenlik yerine dönüşüyor gözümde.
“Nasırlı elleri öpülesi köylü kadının önündeki tüm bamyayı alıyorum. Madem sabah beşte kalkıp toplamış, emeği boşa gitmesin. Geçen hafta “en iyilerini sana seçtim” dediği tüm kavunlar kelek çıkan kavuncuya bile, neşeyle iyi sabahlar diliyorum.Elimi uzattığım kabağı, benden önce kapıveren açıkgöz kadına da hoşgörüyle bakıyorum.Ünlü Çanakkale domateslerini yetiştiren bu beldede, domates fiyatlarının, neden böyle birden üç katına çıkıverdiğini bile sorgulamıyorum. Kimseye kızamam bu gün.Kızmayacağım.Bir kadına, bir erkek tarafından söylenmiş, bir çift sevgi sözcüğüyle kanatlıyım.
Hep şiddet, hep ölüm, hep aşağılama duymaktan öylesine bıkmışım ki, eski caminin köşesinden dönüp, pazar çantasını çeke çeke yokuş aşağı inerken, yineleyip duruyorum. “Güzelin sattığı meyve de güzel olur.”
Gözüm karşıdaki karpuzlarda.
Pazar çantası ağırlaşmış, yokuşta birden hızlanıyor, bacaklarıma çarpıyor, durdurmaya çalışırken dengemi yitiriyorum. Nasıl olduğunu anlayamadan, kendimi yerde buluyorum. Çantaaçılıyor, içinden boşalan sebzeler, meyveler yokuş aşağı yuvarlanmaya başlıyor. Domatesler parçalanınca ortalık birden kan gölüne dönüşüyor,güzelim İzmir üzümünün taneleride neşeli misketlergibi hoplaya zıplaya karpuzcunun romörküne doğru uçuyor. Neye uğradığımı anlamadan, arkalarından bakakalıyorum.
Pazarcılar hemen yardımıma koşuyor, beni kaldırmaya çalışıyorlar. Ama kalkamıyorum, sağ ayak bileğimde korkunç bir ağrı var, kırılmış.
Ambulans çağırıyorlar, önce beldenin sağlık ocağına götürülüyorum. Bileğimi geçici bir atele alıp beni ilçe Devlet Hastanesi’ne yolluyorlar.
Bu arada, sabah keyfini bozduğum için özür dileyerek kocamı arıyorum.Pazar işinden nefret ettiği için bana eşlik etmez.
“Kahvaltı ediyordum” diyor.
Bileğim ameliyat olup alçıya alındıktan sonra gelebiliyor ancak. Yarım ağızla “Geçmiş olsun” diyor önce. Sonra yüzüne o tanıdık suçlayıcı anlatımı takınıp “Nasıl becerdin bu işi? Pazara topuklu ayakkabılarla mı gittin?” diye soruyor.
Yüzümü duvara çeviriyorum. Yanıt vermeyeceğim.
Bu gün beni kimse üzemez.
Ülkü Yalım Günay 2018
Yeni yorum ekle