Gece, Sesler ve Küçük Kız (¹)
Serap Gökalp
Öksüz olduğunu bilmeyen kızın öyküsü
Bir silah patladı Of Cemil Sokağı içinde, geceye dur diye. Tümden kurşun doldu, renkleri kavruldu düşlerin, benzedi geceye. Çığlığı da , çarpan kapıyı da rüya sandılar ilkin. Sonra görmüş geçirmiş sokağın halkı, fırladılar yataklarından, bu belâdır diye. Derken küçük bir kız sesi belirdi, “Anne, baba, ner’desiniz? Balon mu patladı?” diye.
Kulak kesilmiş evlerin perdeleri titredi. Başlarını kaldırıp velveleyi salıverdiler, sokağın köpekleri. Öyle uludular öyle uludular ki Of Cemil sokağındakiler, patlak balonu geceye soranın 17 numaradakilerin küçük kızı olduğunu, patlayanınsa balon olmadığını o dak’ka anlayıverdiler. Kulaklar perdelere ilişti, kız konuştukça konuştu. Yakındı durdu, karanlıktan, kaçan giden uykusundan, yatağın altındaki öcülerden. Sesi yükseldikçe yükseldi. Çaresizlik an be an onu sararken, susmadı. Hiç susmadı. Derken ahlanan da uyandı, horlayan da uyandı, huylanan da uyandı… Köpekler uludu inledi, cümle alemin yüreği hop etti. Perdelerdeki kulaklar sokağa indi. Haylananı, haykıranı, vahlananı 17 numaranın önüne geldi.
Onları duyunca muhtar geldi. Muhtarı gören imam geldi. Görmemiş tanıklar, yalancı meraklılar sökün etti. Bunları duyar da kocamışlar gelmez mi dersin? Geldi. Ama uğursuz geldi. Ardından sokağın arsızı yüzsüzü geldi. Sarı çizmeli Mehmet Ağa da geldi, diyeceğim ya o gelmedi, masalında bekledi. Ama tek tek basandan, bir taşla iki kuş vurmaya çalışana, her yumurtaya kulp takanına dek kim var kim yok, geldi, toplandı. Of Cemil sokağı tümden göz olup kaşları çatılmış 17 numaraya baktı…
Başladılar maval okumaya. Kimi ince eğirip sık dokudu, yukarıdan atıp aşağıdan tutu. Tavşana kaç tazıya tut diyeni mi ararsın, ağzını yum, dilini tut diyeni mi? Nalına mıhına konuşan da vardı, süt dökmüş kedi gibi duranı da… Kâhyalık edip karışan, akıntıya kürek çalan… İyi de henüz hiçbiri kaç yaşamın patladığının farkında değildi. Onlar lafazanlık ede dursunlar, küçük kızın ağzından fırlayan çabuk ve soluksuz sözcükleri anlamak gide gide zorlaştı. Zorlaştı zorlaşmasına da onun zavallı, ayıcıklı geceliğinin korku sözcükleriyle kaplanıp kaskatı olduğunu anlamak kolaydı. O çığlıkla işte, duvardan açılmış bir kapıdan gulyabaninin ona uzandığını anladılar. Ve patlayanın balon olmadığını, o sesten sonra küçük kızın öksüz kaldığını… Yetim de sayılırdı kuşkusuz. Çünkü bu suçun cezası, garanti müebbet…
(¹) Serap Gökalp’in İnsan Yiyenler Kulübü adlı dosyasından
(²) Desen : Ressam Evgani
Yeni yorum ekle