Nazarım da Değmiyor!    

Öykü

Nazarım da Değmiyor!    


Esra Bölgen


 Kapının zilinin çalmasıyla daldığı düşüncelerden sıyrıldı Sema. Saate bakıp ‘sabahın dokuzunda gelse gelse Meral gelir’ diye içinden geçirirken, uykusuz geçirdiği gecenin etkisiyle ‘hiç rol yapasım da yok ama neyse toparla bakayım kendini’ diyerek kapıyı açmaya gitti. Yanılmamıştı. Gelen, oturduğu apartmanda on altı senelik komşusu Meral’di gerçekten. Çocuklarını okula gönderdikten sonra birbirlerine geçer, sabah kahvesi içip öyle başlarlardı günlük rutinlerine. Yirmi senedir oturduğu bu apartmanın en eski sakinlerindendi Sema. Yeni evli olarak bu lüks apartmana taşınan ikinci kişiydi. Kendisinden sonra yavaş yavaş tüm daireler satılmış ve haftada bir de sabah kahvesinde diğer komşularla buluştukları bir rutin oluşturmuşlardı. Yaş aralıkları farklı da olsa bir araya gelince konu sıkıntısı çekmezler ve sohbet edebilirlerdi suya sabuna değmeden. Yine de bu on sekiz dairelik apartmanda karşı dairede oturan Meral en samimi olduğu komşularından biriydi. Yaşça kendisinden bir iki yaş küçük, biraz sonradan görmeydi ama bir işi olduğunda da en çabuk koşanlardandı. Görgüsüzlüğü bazen gözüne çok batar ama sonra da ‘aman kusursuz insan mı var?’ diye sakinleştirirdi kendini. Nitekim her zamanki telâşıyla içeri giren Meral;
‘’Kız duydun mu? Sevilay’ın kocası yeni ne almış?’’
‘’Sana da günaydın Meral…’’
‘’Günaydın günaydın. Ay valla orta yerimden çatlayacağım. Adam son model sıfır araba almış. Hem de kime? Sevgili karıcığı Sevilay’a! Çıldıracağım…Kadın evde yemek yapmaz, o oyundan diğerine koşar ama her şeyin en iyisine de konar. Anlamıyorum ya. Belki de işin sırrı budur. Hiçbir şey yapmamak…  Daha kıymetli oluyor böyleleri valla.’’
‘’Nereden biliyorsun yeni araba aldıklarını. Dün sabah kahve içerken bir şeyden bahsetmedi ki…’’
‘’İyi ya adam sürpriz yapmış karısına işte. Akşam görevliye bakınırken pencereden gördüm. Sonra görevliyi arayıp, siteye yabancı bir araba girdi görmedin mi diye sorunca öğrendim.’’
‘’Görevli mi dedi peki Ali İhsan Bey karısına yeni araba aldı diye’’ dalga geçerek sorunca;
‘’Sen dalga geç daha. Dün akşam gececi kimdi? Meraklı Samet! O zaten çoktan kapıda ifadesini almış Ali İhsan Bey’in. ‘Aman Hanım görmesin, duymasın Samet. Ona sürpriz yapacağım. Aşağı indirip göstereceğim hediyesini’ demiş. Samet’te ben sorunca hemen yetiştirdi tabii. Ali İhsan’ın karısı haricinde herkese söyleyebilirim diye düşündü herhalde’’ dedi kıkırdayarak.
‘’Ha yani senin onu sorguya çekmenden kaynaklanmadı’’ 
‘’Kız sende bir tuhafsın ha! Niye sorguya çekeyim görevliyi? Ne işim olur benim onunla. Ben sitenin güvenliği için aradım onu. Yoksa bana ne! Ben ne anlatıyorum, sen ne diyorsun?’’
‘’İyi, hayırlı uğurlu olsun. Güle güle kullansın diyelim o zaman’’
‘’Bana bak. Sen ağladın mı? Elin yüzün şiş senin. Kavga mı ettin sen Şakir ile yoksa?’’
‘’Yok ya, gece uykum kaçtı. Sabaha karşı ancak daldım. Ondandır…’’
‘’Ha tabii tabii. Sen onu külâhıma anlat. Hadi bir kahve yap da baş başa içelim milletle toplanmadan önce. Şu halime bak, sabahlıkla daldım sana haberi yetiştireyim diye. Saçım ‘kalk gidelim’ diyor, kremsiz yüzüm de ‘bok yeme otur.’ Ama ben ne yapacağım şimdi? Tüm bu güzelliğimle seni dinleyeceğim. Hadi uzatma da anlat ne oldu?’’ deyince zaten geceden beri kendini kasmaktan bir hal olan Sema ağlamaya başladı.
‘’Şakir’in işlerinin tadı yok bu aralar. Hoş, olsa da ne fark eder? Varlık içinde yoluk çekiyorum ama bu aralar iyice kötüleşti durum. Çocukları özel okuldan alacağım diye tutturdu. ‘Yeri mi zamanı mı? Oğlan lise sınavlarına hazırlanıyor, dönemin ortasında çocuğu okuldan almak ne?’ diyorum anlamıyor. ‘Hadi öteki altıncı sınıf ama Mustafa’nın düzenini bozma’ diyorum. Dinlemiyor bile beni. ‘Bizim zamanımızda özel okul mu vardı? Okusun işte diğerleri gibi devlet okulunda’ diyor. Sanki kendisi okudu. İlkokul mezunu. Tamam yoktan tırnaklarıyla kazıya kazıya var etti bugünkü durumu ama bir baba ne yapar eder çocuğunun eğitimi için her şeyi yapar değil mi? Hayır yani, esas kızdığım şey; kanı ciğeri beş para etmez adamlara para yedirir; saçma sapan kişiler borç ister, ‘yok’ diyemez ama oğlunun eğitimi söz konusu olunca ‘ne var canım, herkes özel okulda mı okuyor?’ oluyor. Dayanamıyorum bu huyuna’’
‘’Aman Şakir’in huyunu bilmiyor musun? Konuşur konuşur bir şey yapmaz. Canını sıktığın şeye bak. Çocuklarına düşkündür hem. Hele babasını adı diye Mustafa’ya daha bir düşkün. Gör bak, yarına dediğini unutur.’’
‘’Bu sefer öyle değil. Arabasını satacakmış. Benimkini kullanacakmış bir süre. ‘Toparlayıncaya kadar böyle. Sonra arabanı veririm’ dedi. Hayır zar zor araba aldı bana, şimdi o da elimden gidiyor ki bunca seneden sonra bana bin nazla araba aldığını düşünürsek bir o kadar daha beklerim arabaya kavuşmak için muhtemelen’’
‘’Ay kuzum benim! Şakir seninkini alsa da çok sürmez alır hemen yenisini. Sıkma o güzel canını. Hadi toparla bakayım kendini. Sahi bugün kahve kimdeydi?’’ demesiyle konu değişmiş ve günlük şeylerden konuşmaya başlamışlardı. Sema daha fazla uzatmanın gereği yok diye düşünmüş, biraz da arkadaşıyla dertleştiği için kendisine kızmıştı.
 Meral gittikten sonra daha da sinirlendi kendine. ‘Zayıflık göstermenin ne alemi vardı ki!’ diye düşündü. Aslında yıllar içinde çok samimi olmuşlar, birbirleriyle her şeyi konuşmaya başlamışlardı ama başlarda her şeyden geri durmaya çalışan, toplum içinde az konuşan, giyim kuşam konusunda kendisinden yardım alan komşusu son birkaç senedir çok değişmişti. İlişkilerini etkileyecek bir şey değildi belki ama bu değişim kendisini içten içe rahatsız etmiyor da değildi. Meral’in kocası Haldun’un işleri çok açılmış, birden büyük iş adamlarıyla iş yapmaya başlamış ve normalde de iyi olan durumları daha iyi olmuştu. En azından daha önce sadece yakın çevresinin bildiği bir iyilikken şimdi tanıdık tanımadık fark ediyordu bu değişimi. İlk önce evini baştan aşağı yenilemekle başlamıştı Meral. Sonra her gün deli gibi temizlik yapan, durumu iyi olduğu halde ‘ben hayatta temizlikçi tutmam, güvenmiyorum onların yaptığı temizliğe’ diyen kadın gitmiş; yerine her gün temizlikçi tutan kadın gelmişti. Arkasından, kocası önce kendine, sonra da ehliyeti olmayan karısına yeni bir araba almıştı. İlk olarak direksiyon kursuna yazılmış ve zaman zaman kendisinin de eşlik etmesini istemişti ‘korkuyorum’ diyerek. Ehliyeti aldığında da trafiğe ilk olarak beraber çıkmışlardı. ‘Sen yanımda olunca güvenim yerine geliyor. Benimki her yanlışımda bağırıp daha da bir telâş ettiriyor. Sanki kendisi anasının karnında öğrendi araba kullanmayı’ demişti. ‘Ama bana araba alındığında suratı düşmüştü Meral’in ilk başlarda’ diye geçirdi içinden. ‘Benimki de koca olacak. Herkesin altında araba, benim ehliyetim bile yok’ dediğinde şaşırmıştı Sema. Halbuki en çok o biliyordu kocasının kolay kolay kendisine bir şey almadığını. İlk o zaman hissetmişti komşusunun kıskandığını. ‘Hah, mutlu ol şimdi! Benim yok, senin var. Ya niye onun nazarı değiyor da benimki değmiyor’ dedi hırsla. Sonra da kızdı kendine. Küçüklüğünden beri hiç öyle duygusu olmamıştı. Hiçbir zaman bir arkadaşını kıskandığını hatırlamazdı. Kocasına daha da kızdı. ‘Şuna bak Şakir beni ne kadar değiştirdin. Oturmuş millete nazarımın değmesini diler oldum. Hayır yani, nazarım da değmiyor’ diye içinden geçirdi biraz da utanarak. 
Çok genç yaşta evlenmişti. Orta halli bir ailenin kızı olarak büyüdüğünden, kocasının durumu ne kadar iyi olursa olsun elindekiyle yetinirdi. Kocası evine eli bol ama karısına daima sınırlı para veren biriyken kendisi hiçbir zaman ‘bu yetmez’ demezdi. Sınırlı kart limitiyle, cep harçlığıyla, üstüne başına bir şeyler alırken korkarak almasıyla gerçekten de bir tür varlık içinde yokluk çekiyordu. ‘Olsun, evinden elini esirgemiyor en azından’ diyerek kendisini rahatlatmaya çalışırdı çoğu zaman. Ama bu araba satma ve çocukları okuldan alma işi son damla olmuştu artık. Gözü arabada, en lüks markalarda olan biri değildi ama bunca yıldan sonra kendi işini görmek, kocasına ya da bir başkasına bağımlı olmamak adına araba bir ihtiyaca dönüşmüştü. Çok sevinmişti geçen yıl araba alınınca. Ne markası ne de sıfır olması önemliydi. Yeter ki ayağını yerden kessindi. Bugüne kadar kimsenin varına yoğuna bakmayan Sema; dün akşamki tartışmadan sonra bir anda insanların yaşamlarını sorgulayan, ‘sahi benim niye kimseye nazarım değmiyor’ diyen ve kendinin zorlukla sahip olduklarına; en yakınında, hiçbir şeye ihtiyaç duymayan komşusunun verdiği haset dolu tepkiye öfkelenen birine dönüşmüştü. Halbuki hiç takmazdı böyle şeyleri. ‘Hepsi senin yüzünden Şakir’ derken kocasına kızgınlığı geçeceğine artmaya başlamıştı.
Bir saat sonra üstünü giyinmiş, yüzüne vurdumduymazlık maskesini takmış bir şekilde komşusunun kapısını sabah kahvesi için çalıyordu. Bu hafta üçüncü kattaki Şerminlere gidiliyordu. Şermin apartmanın en neşeli, herkesin evine rahatlıkla giren çıkan, herkese göre biraz daha idareli geçinendi. O yüzden de özellikle durumu en iyi olanlara biraz daha yanaşır, onlarla ekstra iyi geçinmeye çalışırdı. Sürekli ekonomik sıkıntılardan bahseder, çocuklara bir şey almanın zorluklarından konuşurdu. Ama kendisine gidildiğinde de en iyi tabaklarını, fincanlarını çıkarırdı gösteriş yaparcasına… Bir yandan para yok der, diğer yandan zengin komşuya giderken bir hediye alınacaksa kocasıyla kendisi en pahalı hediyeyi alırdı. Buluşmalarının dışında günlük hali çok paspal, kirli olurdu ama neşesi ve komikliğiyle örtmeye çalışırdı bu durumu. Bir anlamda apartmanın soytarısı gibiydi. Kapıyı her zamanki neşesi ve enerjisiyle açıp kendisine sarıldığında farklı bir mutluluk sezmişti komşusunda. İçeri girdiğinde kendisi haricinde herkes gelmiş, bir ağızdan konuşuyorlardı. Salon birbirinden pahalı parfüm kokularının karışımı kokuyordu. 
‘’Gel şekerim gel! Neler kaçırdın. Nerede kaldın?’’ diyen Meliha’ya,
‘’İş güç’’ derken, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu bu arada.
‘’Apartmandaki kocalara bir iyi halde olsunlar dadandı herhalde’’ dedi en büyük komşuları Meliha kahkaha atarak.
‘’Hayır olsun’’ derken birinci katta oturan Nehir atıldı.
‘’Ay duymadın mı? Sevilay’a, Şermin’e ve Seda’ya kocaları yeni araba almışlar. Artık kutlayacağız hanımlar bunu, kaçışınız yok. Her defasında biri yemeğe götürecek bizi’’ derken Sema çoktan kendini sakinleştirmeye başlamıştı bile.  Birden kendini ‘Ay Allahım!  Bu paspal Şermin’ e bile veriyorsun da benden alıyorsun. Ne yaptım ben sana her gün şükretmekten, başkalarının malında mülkünde gözü olmamaktan, yaşadığım türlü zorluklara rağmen isyan etmemekten başka?’ derken bulmuş ve utanmıştı düşündüklerinden. Sonra da tüm negatif duygularını geriye atarak;
‘’Ay hayırlı olsun hanımlar. İyi günlerde, kazasız belâsız kullanın inşallah’’ dediğinde Şermin,
‘’Canım çok teşekkürler. Ben de şaşırdım valla. Benimkinden hiç beklemezdim. Biliyorsunuz hayat pahalılığı, çoluk çocuğun okulu derken aklımdan bile geçmiyordu böyle bir şey. ‘Hanım, servisler çok pahalandı. İyisi mi bir araba alayım sen götür çocukları okula. Hem apartmanda neredeyse tüm çocuklar aynı okula gidiyor. Dönüşümlü götürürsünüz işte’ deyince uçtum sevinçten.’’
Bunu demesiyle Sema, Meral ve yine en sık görüştüğü komşusu Banu kendilerini tutamayıp kıkırdamaya başlamıştı. Meral kulağına eğilip, ‘hele belli niye aldığı. Bu cimri kocası durduk yerde zırnık para harcamaz yoksa. Aklınca daha önce gurur yapıyormuş gibi komşularla çocuklarını göndermeyip, servise veriyordu. Şimdi hem çocuklarını kakalıyor hem de tasarruf yapıyor. Uyanık herif!’’ diyerek devam etmişti.
‘’ İnanıyor musunuz şimdi buna? Bu adam hayatta sürdürmez karısına arabayı. Yok çizdirdin, yok kirlettin der. Sonra da araba kapının önünde durur, bir bahane bulur; biz de dallama gibi çocuklarını taşırız okula. Oh valla, mis! Bir taşla iki kuş…’’ derken Sema’nın dalgın ve düşünceli bir şekilde;
‘’Nazarım da değmiyor… Anlamadım valla’’ dediğini duyan Banu’nun gülmekten boğazına kahve kaçmış; tutan öksürük krizinden dolayı herkes başına toplanmıştı. Yüzü nefes alamamaktan kıpkırmızı olan Banu nice sonra kendisine gelince müsaade isteyip kalkmıştı. Banu apartmandaki tek kiracıydı. Tek başına çocuklarıyla yaşayan, kocasını yıllar önce genç yaşta kaybeden ve ayakları üzerinde duran iş güç sahibi bir kadındı. Herkesin hem sevip hem uzak durduğu tiplerdendi. Sema haricinde herkesle mesafeli görüşür; onun yaşadıklarını, hissettiklerini çok iyi anlardı. O yüzden Sema’nın ‘nazarım da değmiyor’ demesine çok gülmüş ve sonrasında daha fazla o ortama katlanamayacağını fark etmişti.  Kimseye bir açığını vermeyen, apartmanda belki de hakkında en az şey bilinen kişiydi. Bir bankanın müdürlüğünü yapan Banu’ya biraz da paraları haricinde gösterecekleri bir şey olmadığının farkında olan komşular, ondan biraz uzak durmakta bulmuşlardı çözümü. Sadece bu şekilde haftada bir toplantılara ya da düğün, cenaze gibi özel günlere katılan Banu bu durumdan hiç de şikâyetçi değildi. Evine çok samimi olmadıkça çat kapı girilmesinden hoşlanmaz, kendisi de kimseye çat kapı gitmezdi. 
Banu kapıya doğru yürürken en son Sevilay’ın çın çın öten sesiyle ‘ay valla, bana da sürpriz oldu. Hiç beklemiyordum. Birkaç gündür küstük. Gönlümü almak için yapmış’ dediğini duymuş, ‘görgüsüz bunlar ya’ diye geçirmişti içinden. Banu’nun kalkmasından sonra konu değişmişti. Nitekim ikinci katta oturan Cemile, Sema’nın yanına geçip, kulağına; ‘var ya! Canım burnumdan çıkıyor bu konuşmaları duyunca. Millet karısına son model sıfır araba alıyor. Benimki de bu sabah eve günlük para bırakmasını isteyince sadaka gibi iki bin lira veriyor. Hayır, o parayı sen işçine vermiyorsun. İnsan karısına vermeye utanır diye kıyameti kopardım. Şimdi şunların böbürlenmesini görünce bak iyice sinir tepeme çıktı valla. Görgüsüzler ne olacak’ derken yavaş yavaş başı dönmeye başlamıştı Sema’nın. Son bir gayretle ‘olur zaman zaman sıkma canını. Hem bak bunu her yerde söyleme, nazar değer valla. İki bini aylık olarak görmeyen var etrafta’ demesiyle;
‘’Canım benim! Kiminle paylaşıyorum ki. Bir tek sana derim zaten... Senin yüreğini biliyorum ben. Başkasına söyleyip de mutlu etmem kimseyi. Hem biliyor musun? Bu apartmanda nazarı değmeyecek bir kişi varsa o da sensin.’’
‘’Değil mi? Nazarım da değmiyor…’’ dediğinde en son şaşkınlıkla komşusunun kendisine baktığını hatırlıyordu bayılırken.

Yorum

Arzu Acar (doğrulanmamış) Pa, 15 Mayıs 2022 - 21:06

Günlük yaşantımızda karşılaştığımız konular. O kadar tanıdık ki, resmen hikayenin içinde yaşadım. Yazarı gönülden tebrik ediyorum 🧿

Arzu Acar (doğrulanmamış) Pa, 15 Mayıs 2022 - 21:08

Günlük hayatta en çok karşılaştığımız konular ki, kendimi hikayenin içinde hissettim. Yazarı gönülden tebrik ediyorum 🧿

aydanin_kitaplari (doğrulanmamış) Sa, 17 Mayıs 2022 - 10:30

Günlük hayatta rastladığımız, olaylar ama çok güzel anlatılmış. Ne nazarım değsin ne de kimsenin bana nazarı değsin. Emeğine yüreğine sağlık.👏👏👏

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.