Fahri Atasoy: Zihnimizin Yapı Taşları Kavramlar

Felsefe

Zihnimizin Yapı Taşları Kavramlar


Fahri Atasoy


Bilgiyi açıklamak veya tanımlamak için en sık kullandığımız “hüküm vermek” veya “yargıda bulunmak” ifadeleri önerme için kullanılır. Her bilgi aslında bir önermedir. Bir konu hakkında bir veya daha fazla yargıyı dile getirir. Her önermenin dile getirdiği yargı gerçekliğe uygunluğuna göre ya doğrudur ya da yanlış. Dolayısıyla her önerme mutlaka bir doğruluk değeri taşır. Mantık bu konu üzerinde gelişmiştir. Önermeler kullanılarak akıl yürütme gerçekleşir. Bu tür akıl yürütmeler çıkarım veya kıyas olarak adlandırılır. Felsefenin yöntem olarak kullandığı düşünme bu tarz bir akıl yürütmedir. zorbatv.dergi

Akıl yürütme farklı biçimlerde karşımıza çıkar. Birincisi Aristoteles tarafından formüle edilen tümdengelim tarzındaki akıl yürütmedir. Bu yöntemde kullanılan sonuç çıkartma yolu kıyastır. Klasik mantık kıyası açıklayan bir bilgi alanıdır. Bu anlamda kıyas bir tümdengelim yöntemidir ve üç önermeden oluşur. Kıyasta iki öncül ve bir sonuç önermesi kullanılır. Geleneksel felsefede ve dini bilimlerde bir düşünme biçimi olarak kıyas çok kullanılır. Örneğin İslam dini üzerine gelişen bir bilim alanı olan fıkıh tamamıyla kıyas mantığına dayanır. Doğru hüküm çıkartmanın yolu olarak kabul edilir. 

Kıyas adı verilen tümdengelim mantığı insanlık tarihinde uzun süre etkili olmuştur. Yeni Çağ döneminde eleştiriler başlamış ve yeni yöntem arayışı bağlamında değişmiştir. Francis Bacon’ın önerisi artık tümevarım mantığını kullanmak yönündedir.  Tümevarım tarzındaki çıkarımlar, insan zihnini tekil verilerden tümel sonuçlara götürür.  Pozitif (olgusal) bilimler yöntem olarak bu tarz akıl yürütmeyi kullanır.

Üçüncü akıl yürütme tarzı analoji olarak karşımıza çıkar. Bu akıl yürütmede temele alınan, kıyaslanan durumun tümel veya tekil olmasından çok birbirine benzerliğidir. Birbirine benzerlikten yola çıkarak bir sonuca ulaşma tarzındaki akıl yürütmelere analoji adı verilir. Günlük hayatımızda çok kullandığımız bu düşünme tarzı aynı zamanda felsefe ve bilimde de sık başvurulan bir yöntemdir. 

Akıl yürütme ister tümdengelim, ister tümevarım isterse analoji tarzında olsun, önermelere dayalıdır. Önerme bir iddiayı dile getirir, doğruluk değeri vardır ve bir bilgi içeriğine sahiptir. Her önerme bir konu hakkında hüküm bildirir. En az iki kavramdan oluşur. Önermede kullanılan kavramlardan birisi konu birisi yüklemdir ve birbiriyle bağ kurulmuştur. Bu bağ iki kavramı birbirine olumlu bağlayabilir veya birbirinden uzaklaştırabilir. Uzaklaştırma işlemi olumsuzluk eki veya kelimesiyle yapılır. Örneğin “kar siyah değildir” gibi… 
Önermeler kavramlardan oluşur. Kavramlar ise zihnimizin yapı taşları gibidir. Bu yapı taşları ile bina inşa eder gibi düşünceler geliştiririz. Zihnimizin düşünme esnasında kullandığı en küçük birimlerdir. Kavram dendiği zaman ilk aklımıza gelen kelimeler ve terimlerdir. Kavram bu kelime ve terimlerin eş anlamlısı değil daha kapsamlı ve muhtevalısıdır. Kelime ve terim kavramın sadece dildeki ses ve yazı sembolüdür. Asıl olan zihindeki tasarımıdır. Kavram bu bağlamda varlıkların, gerçekliklerin, olguların, bağıntıların zihnimizdeki tasarımları olarak tanımlanır. Bir anlamda düşünce (fikir) olarak zihnimizde yer alan muhtevalı bilgi parçacıklarıdır. 

Kavramların zihnimizde nasıl oluştuğu ile ilgili farklı bakış açıları veya kabuller vardır. Epistemoloji adı verilen bilgi felsefesinin, bilgimizin kaynağı ile ilgili tartışması bu konuyla ilgilidir. Bazı filozoflar bilgi içeriği olan kavramların zihnimizde doğuştan var olduğunu kabul ederler. Diğer bazıları ise kavramların muhtevasının duyumlar ve tecrübelerle dış dünyadan elde edildiğini iddia ederler. Rasyonalizm ve ampirizm arasındaki bu tartışma bir tarafa, kavramların zihnimizde yer almış olması düşünebilmemiz bakımından son derece önemlidir. 
Kavramlar düşüncemizin sadece yapı taşları değildir. Aynı zamanda varlık alanıyla ilişkimizin kilit noktasıdır. Var olanların gerçekliğini zihnimizde kavramlar ile canlandırırız. Her gerçekliğin bir kavram karşılığı vardır. Her farklı gerçeklikle karşılaştığımızda mutlaka zihnimizde bir kavram oluşur. Böylece gerçekliklerin sayıları kadar kavramlar düşünce dünyamıza girer. Gerçekliğin özelliklerine göre de kavramlar çeşitlere ayrılır. En sık karşılaştığımız gerçeklik boyutu somut ve soyut olmaktır. İkincisi genel ve bireysel olmasıdır ki bunu tümel ve tekil olarak adlandırabiliriz. Diğer özellikleri kavramların gerçekliği daha iyi yansıtması bakımından ayrıntılarını oluşturur. 

Kavram ve gerçeklik (varlık) bağlantısı doğru bilgi bakımından son derece önemlidir. Gerçekliğin bütünlüğünü anlama çabası felsefenin alanına girer. Parçalara bölerek çözümleme ve açıklama işini bilim alanları yapar. Düşünme ve tecrübeyle bilgisine ulaşamadığımız metafizik alandaki varlıkların bilgisini ise din aracılığı ile öğrenmeye çalışırız. Tanrı kavramının muhtevasını din (vahiy) kaynaklı dogmatik bilgiler ile doldururuz. Mistik anlamda iç yolculuğa dayalı öznel yaşantılarla elde edilen bilgiler bile bu alanda kavramların muhtevasına katkı sağlar. Böylece var olan bütün gerçeklik alanlarıyla bağımızı kavramlar sayesinde kurarız. 

Kavram konusunu biraz daha anlayabilmek için bazı özelliklerine bakmamız gerekir. Bir kavram eğer bir gerçekliğe karşılık geliyorsa o gerçekliğin bilgisini taşıması gerekir. Yani o gerçekliğin bütünü ve ayrıntılı özellikleri hakkında bilgi içeriğine sahip olması beklenir. Kavramın tam karşılığına uygun bütün var olanlar o kavramın kaplamına girer. Somut varlıklardan örnek verecek olursak “ağaç” kavramı içine evrendeki bütün ağaçlar o kavramın kaplamını oluşturur. Soyut varlığa “melek” verilebilir ve bütün melekler bu kaplam içindedir. O kaplamdaki varlığın ortak özellikleri ise içlemini oluşturur. 

Örnek olarak “ağaç” kavramının içlemini düşünecek olursak bütün ağaçlarda bulunan ve tanımlamakta kullanılan özellikler anlaşılır. Yanıcı olması, belli bir sertlikte ve yumuşaklıkta olması, odunsu olması, bitki (canlı veya cansız) olması, kökleri-gövdesi-dalları olması, yaprakları olması, türleri olması gibi ağacı tanımlayan özellikler sıralanabilir.  Kaplamı belli özelliklere göre bölümlere ayrıldığında alt türleri sınıflandırılır. Meyve ağaçları, orman ağaçları gibi farklı yönlerden sınıflamalar yapılır. 

Bunlarla ilgili doğrudan gerçeklik alanından bilgi elde edildikçe ayrıntılar çoğalır ve ağaç kavramı hakkında belki zihnimizde canlandıramayacağımız boyuta ulaşır. Bu durumda bilim dalının rolü ortaya çıkar. Ağaç kavramı üzerine ciltlerce kitap yazılır. Bilim insanları dünyadaki bütün ağaçları inceleyerek üzerinde çalışır. Yeni ağaç çeşitleri keşfedilir, ağaçların farklı özellikleri tespit edilir. Bir kavrama yüklenen bu bilgiler bir insan zihnine sığmayacak kadar genişler. Kavramın zorluğu ve önemi burada başlar. 

Bilimler tarihi süreçte felsefenin içinden ayrılarak bağımsız disiplinler haline gelmiştir. Sosyal bilimler ise daha yakın zamanlarda kurumsallaşmıştır. Özellikle tarih ve sosyoloji bilimleri felsefeye benzer şekilde kavramları daha çok kullanır. Toplumların geçmişte ve günümüzde oluşturdukları gerçeklikler ancak kavramlarla açıklanabilmektedir. Örneğin millet kavramı bir tarihsel ve toplumsal olguya karşılık gelir. Bu olgunun içeriğini ciltlerce kitapta toplayacağımız bilgilerle ancak açıklayabilmekteyiz. Bu kavrama yüklenen anlamlar gerçekliğe uygunluğu bakımından tartışmaya açıktır. Bazı temel özellikleri öncelenerek ve seçilerek yapılan sistemli açıklamalar konuyla ilgili kuramları oluşturur. Bir kavramın kaplamı ve içlemi üzerine yapılan düşünme ve araştırmalar zihnimizdeki muhtevasını belirler. Her birimiz bu muhtevaya sahip olamayabiliriz ama konuyla ilgili çalışanlar bu kavramın muhtevasına en geniş anlamda sahip olurlar.  

Kavram, felsefede, dinde, sanatta ve bilim alanlarında önemli işlevlere sahiptir. Düşünme kavramları kullanarak önermeler oluşturur ve bu önermelerle bir olguyu (gerçekliği) açıklayan kuramlar (teoriler) geliştirir. Her kuram bir bilgi bütünlüğüdür. Mimari bütünlük gibidir. Temeli, duvarları, tavanı, pencereleri, süslemeleri ile tasarımlanan ve inşa edilen bir binaya benzetebiliriz. Kuramlar da elde edilen bilgilerle örüntüleşen, sistematik bir bütünlük içinde tasarımlanan bilgi binalarıdır.  Temel taşları hiç şüphesiz kavramlardır. Belki yapı taşı benzetmesi kavramları açıklamakta yetersiz kalabilir. Fakat daha iyi anlamak bakımından burada bir metafor olarak kullanılmaktadır. Önemli olan zihnimizdeki içi bilgi dolu düşünce birimleri veya kalıpları olmasıdır. Felsefe tarihinde bunlarla ilgili yoğun tartışmalar olması boşuna değildir. 
 

Yorum

Konuk (doğrulanmamış) Pt, 20 Aralık 2021 - 20:13

Kavramlar olmasa evrensel düşünme metodolojisi olabilir miydi. Yazıdan anladığım felsefeci kimliğinizi daha öne çıkarmadan yazdığınız. Kutlarım

Konuk (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 23:21

Kavramlar düşünme dünyamızın mihenk taşlarıdir. Düşünceyi üstün değere ulaştıran bağımız. İnsanlık ortak aklı kavramlar sayesinde mi yaratıyor.

Kerim Ünal (doğrulanmamış) Per, 23 Aralık 2021 - 23:26

Kalıplara sığmayan düşünce ve bir kaliplarda şekillenen ortak evrensel değerler.
Bunların arasındaki bağı anlamak çözümün özü olsa gerek hocam.selamlar

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.