Havva Adem’i yaratır mı? 

Felsefe

Havva Adem’i yaratır mı? 


Prof.Dr. Hasan BACANLI


Ahmet Erhan “Deniz Kızı İçin Şiirler”de şöyle der: 
Şair sevmedi seni o esmer çiçek 
Bu sevdadan konuşacak şimdi ne kaldı? 
O Havva ki, Adem’i kaburga kemiğinden 
Bir kez olsun yaratmadı.


Ahmet Erhan cümle düzeyinde şiir yazar. Bu şiiri oldukça açık bir anlama sahipmiş gibi görünür. Dörtlüğün ilk iki mısrası durum tespiti niteliğindedir, can damarı ise üçüncü ve dördüncü mısralarındadır. Soru şudur: Havva Adem’i kaburga kemiğinden yaratmalı mıdır? 
Bilindiği gibi, Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığına inanılır. Bu yaratılış efsanesinin birçok versiyonunda vardır ve eski Mezopotamya’ya dayandırılır. Burada “kaburga kemiği” üzerinde farklı görüşler vardır. Genel kabul gören görüş yaratımın kaburga kemiğinden yapıldığıdır. Buna dayanılarak, kadının doğrultmaya gelmediği, kırıldığı, öyle kabul edilmesi gerektiği düşünülür. Bazen de en alt kaburga kemiğinin diğerleri gibi bitişik olmadığı, çünkü Havva için Adem’den alınan kemiğin buradan alındığı söylenir. Diğer bir yorum ise ilk metinlerde kullanılan kelimenin hem kaburga kemiği, hem de kan anlamına geldiği, dolayısıyla Havva’nın Adem’in kök hücrelerinden bir tür klonlama yoluyla yaratıldığı şeklindedir. Bu yorum Adem kelimesini de “dem” (kan) kelimesinden türetir ve Adem kelimesinin genellikle sanıldığı gibi “adem “den (yokluk) türetilmediğini ve “kanlandırılmış” anlamına geldiğini söyler. İslam’da ise bu kısım üzerinde durulmamıştır. Havva’nın adı Kur’an’da geçmez. Ama Müslümanlar genel olarak Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığına inanırlar. Şairin “kaburga kemiğinden yaratmak” ile ima ettiği de bu durumdur: Adem kaburga kemiğinden Havva’yı yaratmış, yaratılmasına vesile olmuştur. 
Şair sadece Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığını ima etmekle kalmaz; Havva’nın da Adem’i kaburga kemiğinden yaratması gerektiğini vurgular ve sevdiği kadın bunu yapmadığı için sevdanın bittiğini belirtir. Ve soru şudur: Havva Adem’i kaburga kemiğinden yaratmalı mıdır? Ve niye yaratmamıştır? 
Bu noktada Mikelanj etkisini hatırlamak gerekir. Mikelanj etkisi daha çok aile terapistlerinin kullandığı bir kavramdır. Rivayet olunur ki, bir çocuk Mikelanj’ın atölyesini ziyaret eder, orada büyük bir taş görür. Altı ay sonra yeniden atölyeye gittiğinde ise taşın yerinde güzel bir heykel vardır. Çocuk Mikelanj’a sorar: “Sen bu taşın içinde bu heykelin olduğunu nereden biliyordun?” Mikelanj’ın bu soruya nasıl cevap verdiği bilinmez. 
Mikelanj etkisi de bu hikayeye dayanır. Buna göre eşler birbirlerinde potansiyel olarak bulunan iyi özellikleri beslemelidirler. Bu özellikleri bulup besleyebildikleri zaman birbirlerini geliştirebilirler ve güzel bir ilişki kurabilirler. 
Tersini düşünmek anlaşılmayı kolaylaştırır. Tersi yabanmersini (blueberry) etkisidir. Bu durumda da eşler diğerinin tersini yaparlar; birbirlerindeki olumsuz, kötü yanları görürler, o yanlarına ağırlık verir ve o yanların gelişmesini sağlarlar. Bu durumda da kişi kötüleşir ve sonunda ilişki her iki taraf için de çekilmez olur. Birbirlerini eş, ortak, yoldaş olarak görmeyen kadın ve erkekler “rakip” olarak görmeye başlarlar ve bu da ilişkiyi kötüleştirir. 
Şiirde Adem’in Havva’yı kaburga kemiğinden yarattığı (yaratılmasına vesile olduğu) ima edilir. Bir anlamda Adem (şair) Mikelanj etkisiyle Havva’daki iyi yanları ortaya çıkarmıştır. Zaten şiirin önceki bölümleri bunu gösterir. Havva ise Adem’deki (şairdeki) iyi yanları görememiş, onları besleyip büyütmemiştir. Bu yüzden şair bir anlamda “ben seni (kaburga kemiğimden) yarattım, ama sen bunu yapmadın” demektedir. 
“Kadın bunu niye yapmamıştır? Yapabilir mi?” sorusu sorunun ikinci kısmıdır. Genel olarak Adem bunu yapabilir, yapar, yapmıştır. Kayıtlar da bunu göstermektedir; bütün erkekler babaları Adem’in artçılarıdır. Peki, kadın niye yapmamıştır? Yapmamış mıdır? Havva’nın Adem’i yarattığına ilişkin bir kayıt yoktur. Şair de buna göndermede bulunur. 
Durumun cinsiyet rolleri açısından analizi de mümkündür. Genel olarak erkek dışarıya yönelik, kadın ise içeriye yönelik bir kimlik oluşturur. Bu yönelim ontolojiktir. Bu yönelim yüzünden kadın, bedeni ile erkekten daha yakın bir ilişki kurar. Erkek dışarıda bir şey üretmeye çalışır, kadın ise içinde. Bu sadece biyolojik olarak değil, psikolojik olarak da böyledir. Kadın ilişkiyi daha çok içinde ve zihninde yaşar. Bu yüzden daha çok kurgular. Beklenen odur ki, Mikelanj etkisiyle içinde iyi bir erkek (Adem) oluştursun. Ancak bu yöntemle çoğu zaman iyi bir Adem oluşturul(a)maz. Bunun için de kadınlar erkekleri, erkekler şartları suçlar. Çoğu zaman da erkek (tabii ki dış etkiler yüzünden), yanlış anlaşılabilecek eylemlerde (!) bulunur. Kadın da bu eylemleri alır, içinde büyütür, kurgular ve Mikelanj etkisi yerine yaban mersini etkisi ortaya çıkar. Ve kadın erkeği(n içindeki ‘iyi’ erkeği) yaratamaz. 
Gündelik hayat böyle işler. Kadınsı özellikleri baskın olan kadınlar erkeği kaburga kemiğinden yaratmaya daha yakın ve yatkındırlar. Bu yüzden araştırmalar kadının kadınsı özellikler taşımasının evlilikte huzur ve mutluluğun yordayıcısı olduğunu göstermektedir. Kadın bu yaratımı başarabildiğinde ilişki güzelleşir. İlişkinin güzelleşmesini erkeğin davranışlarından çıkarsamak oldukça zordur çünkü bu, ancak kadın “gerçekten” sevdiği zaman mümkün olabilir. 
Bu yüzden Erhan dörtlüğe “şair sevmedi seni o esmer çiçek” diye başlar. Ve “Havva’nın Adem’i kaburga kemiğinden bir kez olsun yaratmadığından” şikayet eder. 
 

Yorum

Dair Akbulut (doğrulanmamış) Çar, 18 Mayıs 2022 - 11:07

Başlığı okurken yaratma eylemini carpittiginizi düşündüm. Okuyunca ironinin gücü bu olmalı dedim.
Kutluyorum hocam yeni yazılarda buluşalım.

Ceren Gurkanoglu (doğrulanmamış) Çar, 18 Mayıs 2022 - 11:11

Ademin kaburga kemiğinden daha güçlü Havva ananın iradesi. Size yazma nedenim ironi. Kadın erkek ilişkisi açısından bu birlikteliği sorgulayan bir yazı ne iyi olurdu. Kolay gelsin

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.