Orada Olmayan Adam Nerededir?

Felsefe

Orada Olmayan Adam Nerededir?

Prof.Dr. Hasan Bacanlı

 

Orada olmayan adamın nerede olduğu nasıl anlaşılabilir? Veya başka türlü soracak olursak, orada olmayan adam var mıdır? Bu ifadeyi anlayabilmek için bazı sorular sormak gerekir: “Bir insan orada olmayabilir mi?” “Orası neresidir?” gibi. Burada sorulması gerekmeyen tek soru adamın kim olduğudur. Adamın kim olduğu önemli değildir, çünkü orada yoktur. 

Adamın kim olduğu orada olup olmamasına değil, başka bir ölçüye göre önemli olabilir: Başkaları. Öyle bir “ora” düşünelim ki orada herkes olsun ve sadece adamın biri (veya birileri) olmasın. Orada olan herkes oradadır ve “herkes” herkestir. O zaman insanları üçe ayırabiliriz. Bir yanda herkesi kapsayan bir “herkes” vardır. Öte yanda adamın biri (veya birileri) dışında orada olan herkesi ifade eden bir “herkes”ten söz edebiliriz. Bu herkes “herkes eksi adam(lar)” şeklinde formüle edilebilir. Bu ikinci herkestir. Üçüncü olarak da orada olmayanlardan oluşan ve sadece adam(lar)ın oluşturduğu bir birim vardır. Bu adam(lar)ın orada olmadığı ise zaten söylenmiştir. Ayrıca orası neresiyse, adam(lar) orada yoktur. Teknik olarak bakıldığında ise “orası” her yer olabilen bir yerdir. Her yerde olamayan birinden ise söz edilemez, çünkü yoktur. Herhangi bir yerde yani orada bir yerde olamayan kişinin varlığından söz edilemez. Üç gruptan biri olan herkes zaten o adamı kapsamamaktadır. Böyle bir durumda her iki herkes grubu da anlamsızlaşır. Adamı içeren bir herkes grubu olamaz, çünkü adam yoktur. Adam(lar)ı dışlayan bir herkes grubu tutarsızdır, çünkü adam(lar) zaten yoktur. Dolayısıyla adam(lar)ın kim olduğu ile ilgili yapılabilecek bir işlem veya verilebilecek bir cevap yoktur. 

Birinci sorumuza dönerek sorabiliriz: Orada olmayan biri olabilir mi? veya Olmak nedir? İnsan için mekan varoluşun temel şartlarından biridir. Eğer bir şey var ise bir yerde ve bir zamanda vardır. Bir şey ancak belli bir zamanda ve mekanda var olabilir. Tüm nesneler için geçerli olan bu kural insan için de geçerlidir: Bir insan varsa belli bir mekanda, belli bir zamanda vardır. Belki doğaüstü varlıkların bir yerde olmaları gerekmeyebilir, ama bunu bu dünya düzleminde bilemeyiz ve anlayamayız. O zaman zaten onlardan söz edemeyiz. Onlardan söz etmeye başladığımızda da bir yerde (bir zamanda) bulunan birinden söz etmeye başlarız. Üzerinde konuşuyor olmamız bile şeyi bir yere yerleştirir. Şey her zaman bir yerdedir. Bir yerde olmayan bir şey yoktur. 

Olmayan şey yoktur. Olmayan şeyden söz edilemez. Söz etmeye başladığımızda en azından zihinsel (kavramsal) olarak onu varlamış oluruz. İnsan bu totolojiden kurtulmak için yokluğu kavramsallaştırır, yok “olan” birinden söz eder. “Yok” “olmayan” demektir, dolayısıyla yok “olan” bir şey olamaz, yoktur. İnsan, dilindeki bu ifadenin onu totolojiden kurtardığını düşünür. Böylelikle yokluğu “var” eder. Var olan “yoklukta bulunan” birinden söz eder. Mantıksal açıdan bakıldığında bu, anlamı olmayan bir ifadedir. Tersini düşünebiliriz: “Yok olan varlıkta bulunan biri” veya “yok olan varlıkta bulunmayan biri” var mıdır? Bunlar da totolojidir ve anlamsızdır. Yok olan varlık yoktur. Yok olan varlıkta olmayan biri ise, zaten var değilse, zaten yoktur. 

Şimdi ikinci soruya cevap arayabiliriz: Ora neresidir? Orası “şurası” veya “burası” değildir, ama herhangi bir yerdir. Konuşan kişinin dokunabildiği bir yer değildir, öyle olsa “burası” olurdu; işaret edebildiği bir yer de değildir, öyle olsa “şurası” olurdu. Sabit bir burası veya şurası yoktur. Özne onları her zaman yanında götürür. Yanında götüremediği yer ise orasıdır. “Orası” konuşanın menzili dışındadır. Konuşan oraya ulaşamaz. Konuşan “oraya” ulaşabilmek için konuşan olmaktan çıkmak, ben(cil)liğinden (benmerkezciliğinden) vaz geçmek zorundadır. Ancak “ben” demekten kurtulabilen kişi “orada” olabilir. 

Orası ilk bakışta herhangi bir yer gibi görünür. Aslında orası her yerdir, ayrı zamanda hiçbir yer. Kişi “ben” demeye devam ettiğinde “orada” hiçbir şey de yoktur. Ama kişi “ben” demekten kurtulduğunda orası her yerdir ve kişi de her yerdedir. Kişi “ben” demediği zaman “burada” değildir, “sen” demediği zaman “şurada” olmaz. Kişi “orada” olabilmek için her yerde olmalıdır. 

Kişi için düşündüğümüzde, kişi kendi başına şurada veya burada değildir, ama bir kişiden söz ediyorsak, söz edebildiğimiz her şey gibi, bir yerde (yani orada) olmalıdır. Ancak o zaman kişiden söz edebiliriz, yoksa baştaki totolojiye dönmüş oluruz. 
İnsan bilinçli bir varlıktır. Bilinçli olmak demek kendinin farkında olmak demektir. Kendinin farkında olmak ise kendini “orada” bulmak demektir. Orada kendinizi bulamadıysanız orada değilsinizdir. Demek ki kişi orada olmak zorundadır. Orası ise kişinin kendini bulduğu, kendinin farkına vardığı, olması gereken yerdir. Dolayısıyla kişi olması gereken yerde olmalıdır. İnsanın sorunları, olması gereken yerde olmamasından veya olmadığını düşünmesinden ileri gelir. Ruh sağlığı yerinde olan kişiler orada, yani olmaları gereken yerdedirler. 

Olunması gereken yer neresidir o zaman? Kişi, olması gereken yeri kendisi belirler. İnsanın varoluşunun özü budur. Bu yüzden insan herkesten sorumludur. Çünkü herkes oradadır. Orada olanlar herkesin bulunduğu yerdedirler. Bu yüzden orada olan şeyler aslında herkese olur. Oradaki lütuf da zulüm de herkese yapılıyordur. Bu yüzden “bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş” gibidir. Bir insana orada yapılan adaletsizlik aslında herkese yapılmıştır. Orada zulme uğrayan kişi aslında herkestir. Bu yüzden herkes herkesten sorumludur. Ve böylece “insan başkası ile insan olur”. Çünkü orada herkesle birliktedir. Orada herkesin başına gelen, onun başına (da) gelir. 

Deprem özelinde konuşacak olursak, orada olan deprem aslında her yerdedir. Orada depremden zarar gören herkestir. Eğer bir kişi depremden zarar görmediğini düşünüyorsa, kendini depremden zarar görmeyenlerden sayıyor demektir. Oysa oradaki deprem orada olan herkese olmuştur ve bir kişi orada değilse, hiçbir yerdedir. 

Dünyanın herhangi bir yerinde yapılan bir haksızlığa, yapılan zulme “orada” olan herkesin karşı çıkması gerekir. Karşı çıkmıyorsanız, “orada” değilsinizdir. “Orada” olmayan adam ise aslında hiçbir yerdedir, yani yoktur. İnsan her zaman “orada” olmalıdır. Bu yüzden, insan için başkalarına ne olduğu önemlidir. “Orada” olmayan insan orada yapılanlara göz yuman, orada olanların başına gelenleri önemsemeyen, “orada” olmamayı seçen insandır. “Orada” olan insan “oralı” olan insandır; orada olmayan oralı olmayandır. 

“Orada” mısınız? Yoksa “oralı” değil misiniz? 

Yorum

Inci yılmaz Erdoğan (doğrulanmamış) Pa, 19 Şubat 2023 - 13:39

Varlığın bulunduğunu düşündüğümüz yerde olmaması hali. Ya da yok sayma algısı mı bilemedim. Ama hocam dergimizin seçimleriyle sizinle tanıştığıma memnun oldum.

Inci yılmaz Erdoğan (doğrulanmamış) Pa, 19 Şubat 2023 - 13:40

Varlığın bulunduğunu düşündüğümüz yerde olmaması hali. Ya da yok sayma algısı mı bilemedim. Ama hocam dergimizin seçimleriyle sizinle tanıştığıma memnun oldum.

Seda Kalyoncu (doğrulanmamış) Pa, 19 Şubat 2023 - 13:43

Olmayan şeyden bahseden deli midir hocam? Fantastik yazın veya sprituel aklın fantezileri yeni gerçekler midir ?

Aynur Ōzsalan (doğrulanmamış) Pa, 19 Şubat 2023 - 13:46

Sayın Bacanlı
Kutlarım. Felsefe ile haşır neşir bir dil felsefesi yazısı. Zevkle okunuyor ve sorgulatıyor. Teşekkür ederim

Aristokrat (doğrulanmamış) Sa, 28 Şubat 2023 - 21:41

Hocam Nasrettin hocalık bir soru diye başladım okumaya mükemmel bir yazı diyerek tamamladım. İçmedik şu bilmedik ne çok şey var. Kaleminize sağlık.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.