Özgürlük nedir?

Felsefe

Özgürlük nedir?


Prof.Dr. Hasan Bacanlı

“Özgürlük” kelimesi Dil Devriminden sonra ortaya çıkmıştır. Bilinen kurallara uymaz. “Öz” kelimesinden geldiği düşünülür, ama bu durumda -gür ekini açıklamak zordur. Türkçede genel olarak kelime birleştirme yoktur (özel isimler dışında; bunun için de -genel olarak- “aslanağzı” örneği verilir). Ayrıca “öz” isim, “gür” ise sıfattır, bu da sorun oluşturur. Türkçede -gür şeklinde bir ek de yoktur. Kelimenin açıklamasında ise öz-gür’lükten eser yoktur. Türkçe Sözlük kelimenin anlamını “herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu” olarak vermektedir. Görüldüğü gibi tanımda ne öz’den ne de gür’lükten söz edilmektedir. 
Kelimenin yabancı karşılıkları daha anlaşılırdır. Öyle görünüyor ki, kelime öncelikle Arapça kökenli “hürriyet” kavramına karşılık olarak türetilmiştir. Hürriyet ise daha çok (köle olmaktan) kurtulma ile ilişkilendirilir (Aramice-Süryanice “hurr” kelimesinden). Batı dillerindeki karşılık ise “liberty” kelimesidir. Kökeni Fransızcadır, ama kelimenin Fransızlar ve İngilizler için anlamı farklıdır. Fransızlar politik eşitlik olarak düşünürken, İngilizler kişisel bağımsızlık olarak anlarlar. Kelime İngilizler için seçim serbestliğini ve kişinin seçtiği şeyi yapabilme serbestliğini vurgular. Fransızlar toplumun asil ve soylu bir üyesi olma vurgusu yaparlar. Bu anlamda kelime *leudh (halk) köküne götürülür. Almanca halk anlamına gelen “Leute” kelimesi ile kökteştir. İngilizlerin kişisel bağımsızlık anlayışı İngilizce kökenli “freedom” kelimesinden yansıma olsa gerektir. İngilizce kökenli olan “free” kelimesi daha çok bağımsızlık kelimesinin karşılığı olarak anlaşılır ve Farsça “azat” kelimesini andırır. Kelimenin Farsça karşılığı olan “azat” ise Avesta dilinde zay- (salmak) fiili ile ilişkilendirilir ve kölelikten kurtulmak anlamı taşır. 
Bu karşılıklar karışıklık olarak görülmemelidir. Arapça ve Farsça köken daha çok kölelikten kurtulmayı ve köle olmamayı, Fransızca köken ise toplumun bir bireyi olmayı vurgular (köleler toplumdan sayılmaz). Bir bakıma bu iki anlayış duruma farklı pencerelerden bakarlar. Biri özgür insanların penceresinden bakarken, diğeri kölelerin veya davranışı sınırlandırılanların penceresinden bakar. 
“Özgürlük” kelimesinin ise böyle çağrışımları (henüz) yoktur. Türkler onu geleneksel olarak “hürriyet” ve “azadi” ile, entelektüel olarak ise “liberty” ile ilişkilendirerek anlamlandırmaya çalışır. Aslında kelimeyi “öz” ve “gür” kelimelerinden oluşturmak anlamlı bir tercihtir.  Türkçede “özgür” kelimesi özün gürleşmesi ve gelişmesi anlamındadır ve Abraham Maslow’un kendini gerçekleştirme kavramına denk düşer. Namık Kemal’in “Ne efsunkar imişsin ey didar-ı hürriyet / Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten” beyti özgürlük için değil, hürriyet içindir. Çünkü hürriyet esaretten kurtulma vurgusu taşır. 
İnsan özgür olmak ister. Ama özgürlük kolay ve sevimli değildir. Hatta Erich Fromm’a göre kendisinden “kaçılan” bir kavramdır (Kitabının adı “Özgürlükten Kaçış”tır). Özgürlük aslında insan için korkutucudur, çünkü bilinmeyen bir alandır. Özgür olmadığınızda ne yapmanız gerektiğini sizin dışınızdaki güçler söyler, sizin ne yapacağınızı düşünmeniz gerekmez bile. Ama dış güçler ortadan kalktığında artık ne yapacağınız size kalmıştır. Bu yorum özgürlüğü azatlık olarak ele alır. 
 Özgürlük bireysel gelişim olarak ele alındığında ise insan zaten özgürdür. Tüm toplumsal sistemler onu böyle ele alma eğilimindedirler. Bu yüzden insan yaptığı şeylerden sorumludur. Onu özgür olarak kabul etmezseniz, yaptıklarından sorumlu tutamazsınız. Bir adım daha ileri giderek özgür olmayanların özgür olmamayı tercih ettiklerini düşünebilirsiniz. Bu noktada Şükufe Nihal Başar’ın şiiri hatırlanabilir: “Zindanda bir suçlu var / O herkesten bahtiyar / Işık büyük, kapı dar / Işığı çalamazlar”. Işık özgürlüktür. 
İnsanın mutlak anlamda özgür olamayacağı, her halde dış baskılarla karşı karşıya olacağı öne sürülür. Söz gelimi “var” olduğunuz sürece doğa yasalarından kurtulamazsınız. Dünyaya geldiğiniz andan itibaren hem doğanın hem de toplumun dayatmalarından kurtulamazsınız. Bu noktada da Cesare Pavese hatırlanabilir: “Her lüksün bir bedeli vardır. Başta dünyaya gelmek olmak üzere her şey bir lükstür.” 
Doğa bir yana, toplum insana yönlendirmeler (“dayatmalar” dememeye çalışıyorum) yapar. Bunun en açık olduğu alan eğitimdir. Jean Jacques Rousseau’nun dediği gibi “eğitim bir sınırlandırma işidir”. Toplum da eğitimle bunu yapar, kişinin davranışlarını sınırlandırır. 
Toplum post-modernist bir yorumla, insana ne yapıp yapamayacağını dil ve onun taşıdığı kavramlar ile yapar. Bireylere neyi nasıl algılayacağını “dayatır”. İçinde bulunduğunuz durumda neleri sorun olarak göreceğiniz “zamanın ruhu”na bağlıdır, o da toplumsal bir durumdur. Bu durumun örnekleri Michel Foucault’nun “(epistemik) arkeolojik” çalışmalarında açıkça görülebilir. Kelimeler ve Şeyler’de Foucault 16. yüzyıla kadar insanların dili söz olarak algıladıklarını ve onu kutsal saydıklarını, ardından cümlenin, sonra kelimenin, en sonra da seslerin (harflerin) keşfedildiğini ve sözün giderek kutsallıktan arındı(rıldı)ğını anlatır. Artık günümüzde söz kutsal olarak görülmediği gibi, seslerin anlamlarının olmadığı, onu kelime ve cümle haline getirerek anlamın (konuşan) insan tarafından üretildiği düşünülür. 
Aslında özgürlük kavramı da böyle bir yapılandırmadan geçmiştir. Yirminci yüzyılın başında bireyin kendini geliştirmesi olarak anlaşılan ve bireyi güçlendirmeye ağırlık veren özgürlük anlayışı günümüzde anlam değiştirmiş ve bireyin üzerindeki baskılardan (özellikle “toplumsal baskı” modadır) kurtulması olarak görülmeye başlanmıştır. Bir anlamda bu, kelimenin azatlık köküne dönüştür. Günümüzde özgür olmak istediklerini söyleyen kişiler, kendilerini geliştirmeyi, özlerini gürleştirmeyi değil, başkalarının (toplumun) baskılarından kurtulmak istediklerini söylemek istiyordur. Onlara göre özgürlük serbestliktir. Oysa gerçek özgürlük içindeki ışığı söndürmemektir. 
Özgürlüğü ekiyle birlikte düşünmek gerekir. Özgürlük “-den özgürlük” müdür, “-de özgürlük” müdür? İnsan bir şeylerden kurtulmakla, bir şeyler içinde özgür olmayı ayırt edememektedir. İnsan doğadan özgür olmakla doğada özgür olmayı, toplumdan özgür olmakla toplumda özgür olmayı karıştırmaktadır. İlki mümkün değildir (bu yüzden mutlak özgürlüğün mümkün olmadığı söylenir), ikincisi ise insanın keşfetmesi gereken bir şeydir. 
Bu yazının yazılması ilk bakışta özgür’cedir. Ama farkına varmamız gerekir ki, bu yazıyı yazmak da hem kavramsal olarak hem de eylemsel olarak içinde bulunduğumuz şartlarda bir gereklilik haline gelmiştir. Yani özgürce değildir. 
Küreselleşmeyle gelen Batı kültürü insanları “bağ”larından kurtularak özgür olmaları gerektiğini söylemekte, ama özgür olunca ne olacağını söylememektedir. Öyle görünüyor ki, durumumuz o meşhur hikayedeki gibidir. Hatırlanacağı gibi, bir yiğit bir kafiledeki köleleri bağımsızlıklarına kavuşturur, onlara artık özgür olduklarını ve istediklerini yapabileceklerini söyler. Köleler önce sevinir, ama ardından artık ne yapacaklarını söyleyen biri olmadığı için ne yapacaklarını bilemezler ve kurtarıcılarını döverler, ardından köle sahibini bulup kölesi olmak istediklerini ve şimdi ne yapmalarını istediğini sorarlar. 
Gerçek özgürlük zor iştir, vesselam. 
 

Yorum

Konuk (doğrulanmamış) Sa, 15 Kasım 2022 - 20:58

Hocan kültürel alt yanımızda özgürlük kavramının varlığı yokmuş gibi algılıyorum. Oysa öğretir Türklerin bağımsızlık ruhundan bahsediyor. Aradığım nedir sizce. Esen kalın.

Deli phill (doğrulanmamış) Pt, 21 Kasım 2022 - 20:52

Hocam yazı bana Necati Önerin Hürriyet kitabını hatırladım. Ve yeniden okudum. Sizin kavram analizlerinizi okumak ayrı bir tat. Yenilerinin buluşmak dileğiyle.

Feyha Özden (doğrulanmamış) Sa, 06 Aralık 2022 - 15:28

Hasan hocam sizden kavram felsefesi dersleri almak isterdim okuldayken.
Bu yanınızla rahmetli Ömer Naci Soykana benziyorsunuz. Başarılı bir gelecek diliyorum

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.