Romantik Aşkın Metafiziği-2 

Felsefe

Romantik Aşkın Metafiziği-2 

Sibel Ünal


Aşk; arzu, tutku ve dostluk tözünden beslenir. Mükemmel ya da kusursuz değildir ve bu üç bileşen kolektif hareket etmez. Bazen dostluğu, bazen tutkuyu, bazen de arzuyu içerir. İkisini ya da birini içerdiği de olur. Her birinin eksikliği ona başka nitelik kazandırır.

zorbatv


Tendre Haritası  olarak bilinen bu şemada üç bileşen, geçişli ve oransal olarak değişebilirken, farklı bedensel, ruhsal ve zihinsel düzlemlerde işlev görürler. 
Dostça karşılıklı olan aşklar kadar, toplumsal ihlallere dek varabilen aşk iksirli arzulu aşklar da var. Ne senle ne de sensiz denilen ve bir düzlemde bitimsiz uzayışlarla sürüp giden tutkulu aşklar da var* Durağan ve mutlak değildir aşk, evrime tabiidir. Biçimleri sonsuzca dönüşür durur. Kendi hikayelerimizden, maceralarımızdan da biliriz; tutkulu bir aşktan dostça bir aşka yöneldiği ya da arkadaşça başlayıp hızla fırtınalı bir aşka yelken açtığını. Üçgenin uçları arasında dönüşüp-değişen, geçişken bir hali vardır kısaca.
Herkese göre tanımı değişmekle birlikte aşkı, bu üç merkezi eğilimden en az ikisinin değişen oranlarda istikrarsız kaynaşması olarak tanımlamak mümkün. 

Bazen salt cinsel arzu olarak bir bedeni arzulamaktan çok, bir öznenin özneyi arzulaması şeklinde belirir. Ancak arzu dostlukla kaynaştığında, beden fiziksel çekimden öte başka bir şeye dönüşür. Beden nesnesi kaybolur, yerini öznelliğe bırakır. Aşk, beden ile sevilen kişiyi birbirinden ayırır, bir bütünlük olarak algılar. Beden ile ruhsal olan birlikte iç içe hissedilir bu durumda. 
Aşkın olmadığı hallerde ise düalite üzerinde ilerlenir; zihin ve beden ayrılığı oluşur. Ötekisi bizim için bir zihinden, düşünceden ibarettir. Bedeni, aşkta olduğu gibi bütünlüklü bir hissedişle kavrayamayız. 

Sevmek, sevdiğin kişinin bedenini arzulamaktır da. Bedenini duyumsamak, ötekinin bedeninde kaybolmayı deneyimlemek; onda gözlediği ses, bakış, mimik, yürüyüş biçimi gibi bedeniyle ilgili bütün o yansımaları onun ‘beden bütünlüğüne’ ait olan şeyleri algılamaktır. Bu bütünlük algısı, dostluğun da eşlik ettiği beden ve zihin kaynaşmasıdır. Ancak her şey süt liman olmaz yine de. Belli oranda tutkuya ihtiyaç duyar kaynaşma. 

Tutku, canlılıktır ama tek yönlü ve kırılgandır da. İki kişi arasında oluşan bütünlüklü bağı istikrarsızlaştırır. Dostluğu içermeyen tutku ve arzu, aşığın dengesini bozucu yönde etki eder. Kişiyi ruhsal olarak böler, ayrıştırır. Kendine yabancılaşır aşık ve artık kendi ‘beni’ dışında ötekidir de. Sevdiğinde erimeyi, onda yitip gitmeyi arzular. Aşkın gözü kördür, denilen noktaya gelinir. 
Arkeologların yakın zamanlarda yaptıkları kazılarda ortaya koydukları bulgular, bizi aşk konusunda bir kez daha düşündürttü ve şaşırttı. Mecnun’un uğruna çöller aştığı aşk figürü Leyla’nın olası profili bu olamazdı! İnanamadık. Koşullanmış zihin ve ortalama toplumsal estetik kalıplarımızla yargıladık Mecnun’u. Onun, bir de benim gözümle görün Leyla’yı demiş olması bir şeyi değiştirmedi, onun kör olduğuna karar verdik!                                                          

Aşkın Celladına Davet
Kör edici, saplantılı aşk konusunda Yalom  bizi uyarır. Kendisinin de bazı vakalarında cebelleştiği bütün kayboluş hikayeleriyle yüz yüze kalmıştır çünkü. Hayır! Uyarısı aşkın bu türünden uzak durmamızla ilgili değildir. Bilakis; bilince çıkardığımız, kaynağına indiğimiz, çözümlediğimiz aşkın aşk olmaktan çıkabileceği ve kendini feshedeceğidir. Yani aşkın celladının sivri, keskin, parlak kılıcıyla ortaya çıkacağını söyler. Hayatın coşkulu, neşeli, canlı vb. yanları kadar; gerilimli, acılı, kaygılı vb. yanları olduğunu ve belki de aşkın farklı halleriyle bunu beslediğine dikkat çeker. Öykü karakterlerinin yaşamları üzerinden kurgulayarak okuruna verir bu perspektifi. Danışanını içinde bulunduğu saplantılı aşkla yüzleştirdiği için yaptığından kuşku duyar. Tutkudan, arzudan, dostluktan yoksun bir yaşamın bütün renklerinden sıyrıldığını, soluklaştığını bizzat danışanında gözlemlemiştir çünkü. 
 

zorbatv


Aşkın Estetik Halleri 
zorbatvSaplantılı, patolojik, narsistik aşkın türlü zeminleri vardır. Üç bileşenin ikisi yani tutku ve arzu bileşeninin kaynaştığı bazı durumlarda tekelci, sahiplenici, hatta karşı tarafı mülkiyeti gibi gören bir eğilim hortlar. Dostlukla dengelenmediği için aşkı zora sokan bu durum, istikrarsız bir kaynaşmaya neden olur. Çünkü âşık olduğumuz kişiyi dostça sevebilme becerisi gösterebilseydik onun için en güzelini, en iyisini, en mutlusunu dilerdik. Ne öfke ne kıskançlık ne de haset duyardık! Aşık Veysel’in ertesi sabah kaçacağını anladığı karısının ayakkabısına geceden para koyması gibi bir eylemde bulunurduk büyük ihtimalle.

Öteden beri bilinir; kimi yüzeysel kimi ise Aşık Veysel misali derin ve yoğun yaşar aşkı. Mitolojilerde bu konu karşımıza sıkça çıkar. Aşkları ve güzellikleri ile büyülemiş, idolleşmiş tanrıçalar vardır: Yunan mitolojisinde Aphodite, Roma’da Venüs, Sümer’de İnanna, Babil’de İştar ve Mısır’da Hathor. Onlara dair çok şey söylense de tutkuları, arzuları ve dostlukları arasındaki korelasyonda nasıl dans ettiklerine dair bir malumatımız yoktur. Sadece hikayelerini ve maceralarını biliriz. 

“Bilir misiniz Kamruşepa, tatmayan için ne ağır yüktür sevmek! Benliğini günah dağına tırmanacağın tanrıçanın dümen suyuna bırakmakla; aşkın af diletmeyen küçük gizemlerinde gezmek azımsanamayacak kadar farklıdır!”                                                     

Mitolojiden esinlenerek yarattığı karakterler üzerinden bize aşkın bütün hallerini, değişimlerini felsefi ve şiirsel bir anlatıyla aktarır Aşkın Estetik Halleri  adlı kitap.  

Tendre Haritasına göre aşkın üç temel bileşeninin bir araya gelmesi ‘eksiksiz aşk’ veya ‘mükemmel aşk’ı tarif eder. Böylesi bir aşk ise imkansıza yakındır. Özellikle günümüz toplum yapısının çözüldüğü, beslendiğimiz kadim öğretilerden, değerlerden, inançlardan hızla uzaklaştığımız düşünülürse. Dostluk, arzu ve aşk sözcükleri bu anlamda dağarcığımızdaki en yorgun sözcüklerdir. Öylesine sıklıkla ve her alanda kullanıldılar ki, içerdikleri gerçek anlamlarından neredeyse tümüyle boşaltıldılar. Artık aşka dair tanımlar, romantik belirlemeler, söylemler inandırıcı gelmemekte, aşktan söz ettiğimizde gerçekten aslında neden bahsettiğimizi bilemez duruma geldik. 
Sonuç olarak, neresinden bakarsak bakalım şartlandığımız gibi ne eksiksiz, ideal bir aşktan ne de toplumun ahlaki kalıplarına sığacak bir sevdadan söz edilebilir.                                                            

 Aşk, her daim şaşırtıcıdır. 


 sblunal34@hotmail.com
 

Yorum

Esra Eren (doğrulanmamış) Per, 15 Haziran 2023 - 10:50

"Istanbul'da tifüs, memlekette zelzele, dışarıda harp, ben sana aşığım."

S. Faik Abasıyanık

Elif Jülide Berksoy (doğrulanmamış) Per, 15 Haziran 2023 - 20:11

Sibel hanım güzel bir yazı kutlarım.
Alintiladiginiz kitabı okudum. İyi bir okur olarak söylemeliyim ki bir sosyal psikolog olarak alanında tek. Konu üzerinde çalışırken Aşkın Estetik Halleri büyük boşluğu doldurmuş.
Yazarını kutluyorum.

Mehmet (doğrulanmamış) Pa, 25 Haziran 2023 - 08:47

Aşk mı ? Zenzele...

hakan yakıcı (doğrulanmamış) Ct, 01 Temmuz 2023 - 12:46

Bir yazı okuduğum zaman hep şunu düşünürüm; uzun zaman sonra okuduklarımdan aklımda ne kalır? Sanırım bu yazıdan aklımda kalan "Aşk, her daim şaşırtıcıdır." sözü kalacaktır.
Güzel bir yazı okudum, teşekkürler.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.