Bana Hikaye Anlat…

Deneme

Merhaba Sevgili Okur,  
Sizin de bildiğiniz gibi ilk buluşmalar hep heyecanlıdır; bu yüzden açıkçası ben de hem heyecanlı hem de mutluyum, siz sanatseverlerle her ay buluşacağımız için… 

Yıllardır, mesleğim gereği birçok farklı alanda yazı yazdım, yazmaya da devam ediyorum; ama sanatın kollarıyla alakalı yazılar yazmak, hayatımda bambaşka bir yere sahip. “Neden?” diye soracak olursanız; varlığımı sanatla anlamaya çalışıyorum, bunun üzerine düşünüyorum ve kendimi ifade etme biçimlerimden biri olarak karşıma sanat çıkıyor. Dahası da var, sanat; bambaşka bir göz katıyor bana. Her gün görülen ve hissedilenin altında yatan hikayeyi anlatıyor ya da onları standartlarından sıyırarak bilinmeyenin mekanından baktırıyor. Çicero’nun çok sevdiğim bir sözü var “Bir ressam, gölgelerde ve çıkıntılarda kim bilir bizim göremediğimiz neleri görür…”. Ne kadar güzel söylemiş, bu söz her aklıma geldiğinde; ne kadar çok keşfedilecek şey var diyorum bu hayatta.

Bu yazıya başlamadan önce aklımdaki fikir ve konuların bir derya deniz olduğunu anlayıp bu denizde beraber yüzmeye başlamadan sizinle tanışmak, kendimi tanıtmak istedim. Sonra beraber istediğimiz yere gideriz zaten :) 

Yazı konumu, güzel bir başlangıç şerefine uygun olarak; sanatın herhangi bir alanında faaliyet gösterecek birisi için en önemlisi olduğuna inandığım “hikaye” üzerine kurguladım.

İyi bir hikaye her şeydir. Gizemdir. Yaratma kabiliyetidir. Fikirdir. En başta da inançtır. İnandırmaktır. İnsanlar inandıklarına yakınlık gösterirler, yakınlık gösterdiklerini içselleştirirler. Bazen şöyle deriz “bu resimde beni çeken bir şeyler var.” Resmi örnek olarak diyorum, o kısmı siz de tamamlayabilirsiniz. Heykel, seramik, sinema, tiyatro ve daha birçok şey olabilir. Kendimizden bir şeyler bulduğumuz, bizim de hikayemize yakın olan ne varsa onları bizden bir parça sayarız. Hikayenin öne-mini şuradan bile anlayabiliriz. Hepimizin bir hikayesi var; edindiğimiz davranışların, konuştu-ğumuz konuların ya da konuşma ve düşünme şeklimizin sebepleri bu hikayelerde saklı…

Peki hikayeler sanatta nasıl kendisini gösteriyor? Hemen anlatayım. Wolfgang Borchert tarafın-dan yazılan Kapıların Dışında tiyatro oyunu 2. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan sefaleti konu ediniyor. Oyun zaten bir hikaye üzerine kurulu tabii, ama neden oyunun yazarı böyle bir konudan yola çıkıyor? Çünkü Borchert, savaşı bizzat yaşamış, sefaleti görmüş, fakirin açlıkla beraber ölümle burun buruna geldiğine tanıklık etmiş ve genç yaşında hastalıkla mücadele etmiş bir sanatçı. Tüm bu şahit olduklarına da oyununda yer vermiş… Oyunu okumaya başladığınızda ya da sahnesinde izlediğinizde, mutlaka bir yerlerde kendinizi buluyorsunuz. Hayatı mükemmel olanlar kendi üzerine alınmasın lütfen :) 

Resmi ele alacak olursak; Edvard Munch’ı düşünelim. Çığlık adlı eseri ikoniktir. Resme baktığımızda bir köprü, köprünün üstünde hayalete benzeyen birisinin kulaklarını tutarak çığlık attığını ya da belki de sadece şaşırdığını görürüz. Biraz uzağında da iki adam yer alıyor. Resmin bir hikayesi olduğu her fırça darbesinden belli… Bu durumda hemen üzerine düşünmeye başlıyoruz. Ne-den çığlık atıyor ya da çığlık mı atıyor? Arkadaki adamlar kim? Neden köprüde? Köprüde bir şey mi oldu? Resmin hikayesiyle yazılanların birçoğu birbirinden farklı. Kimi araştırmalarda resim-deki hayalet görünümlü figürün Munch olduğu ve köprüde yürürken yakınlardaki mezbahalardan gelen hayvan çığlıklarını duyduğu için kulaklarını kapattığı, kimisinde de bir panik atak krizi ge-çirip o an bir çığlık attığı söyleniyor. Büyük ihtimalle hiçbirimiz ressam kadar gerçek hikayeyi kelimesi kelimesine söyleyemeyiz, ama hikayesini tahmin etmeye çalışabiliriz ve hikayesi üzeri-ne düşündüğümüz her an o resimle arkadaş oluruz. 

Daha verecek çok örnek, yazılacak çok şey var; ama şimdilik onları gelecek yazılara saklıyorum. 
Görüşmek üzere… 
 

Foto Galeri

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.