Bu Vatan Bizim
Ozancan Dernek
Türkiye Cumhuriyeti neler olduğunu bilmeden zor günler geçiriyor. Son 22 yılın ülke üzerine çöken karanlığı aydınlatma girişimi her defasında bir şekilde bertaraf edilip sistemin daha da güçlenerek ilerlediğini görüyoruz. Yüzyıl önce yerleştirilen Cumhuriyetin mihenk taşları gün geçtikçe bir bir sökülmeye çalışılıyor. Hem de bunu yaparken toplumun sinir uçlarına dokunarak pervasızca hareket ediliyor. Son zamanlarda devletin olmazsa olmazı Milliyetçilik halkın yüzüne baka baka geçmişte söylendiği gibi ayaklar altına alınmaya çalışılıyor. Elbette bu girişimlerin temel amacı iktidar sarhoşluğu içinde hareket etmenin Nietzsche’nin ifadesi ile güç istenci ile ilişkilidir. İktidar sahiplerinin gücü istemesi kendi vatanının geleceğini düşünmeden kendi narsizmine yenik olmaktır. Siyasi aktörlerin adeta bir kuklacı tarafından ülkesine ihanet ettirilmesi, dünyevi hayatında şatafat içinde yaşamasının karşılığıdır bu memlekette….
Her gün vatan naraları atanlar kurucu iradenin yerine emperyalist iradenin önüne duble yol açmayı görev edinenlerdir. Eğitimden sağlığa, sağlıktan, ekonomiye, ekonomiden, adalete her alanda çok etkili deformasyon girişimleri yaparak geri kalmış ülke konumuna daha net ifadeyle muhtaç bir millete dönüştürme girişimleri hızla ilerliyor. Fakat tüm olumsuz tablonun işi ehline vererek çözümü sağlamakta bu millet muktedir olacaktır. Biliyorlar ki geçmişte küllerinden hayat bulan millet yeniden bu refleksi gösterebilir. İşte bu noktada asıl planları gün yüzüne çıkıyor. SOSYAL ÇÜRÜME…
Sosyal çürüme ne yazık ki toplumun her santimini kapladığında artık teslim olmuş bir millet inşa edilmiş olur. Emperyalist güçlerin 11 Kasım 1938 sabahından bu zamana kadar bir çok girişimi olmuştur. Fakat bu girişimler. Dönem dönem Türkiye Cumhuriyetinin iktidar sahipleri tarafından bertaraf edilmiştir. Lakin son 22 yıla baktığımızda “ne istediler de vermedik” ifadesinin gerçekliğini görüyoruz. Yüz yıllık bir Cumhuriyetin son çeyreğinde sosyal çürümenin her alanda hız kazandığını, Türk toplumunun en yüce değeri ahlak yapısının altına dinamitler yerleştirildiğini, toplumun hassasiyetleri üzerinden kutuplaşma yaratıldığını, ve tüm bunları yaparken iç siyasetin tüm aktörlerinin hep birlikte el yükselttiğine şahit oluyoruz. Milli değerlerimizi yok ederek Türk ulusunun kimliğini problemleştirerek DEVLET aklı kavramına sığınarak konuşanlar milletin naçiz bir vücudun fikirleri peşinden gittiğini unutmamalıdırlar. O naçiz vücut milleti için fedai olmayı görev edinerek hitabında ifade ettiği gibi çözümünü de türk ulusunun varlığı için gençliğine söylemiştir. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şeraitten dahi elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerini siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!
Türk milleti’nin kılavuzu kurucu iradenin çizgisidir. Yol Aydınlığa çıkan yoldur. Onlar Aklandığını sanarken karanlığın içinde “Geldikleri gibi Gideceklerdir”…
Yorum
Çok doğru söylüyor
Tebrik ederim En azından artık ne söylediğini bilen insanlarda yavaş yavaş çoğalıyor
Tebrik
Tebrik ediyorum çok güzel özetlemişsiniz ülkenin halini.
Yeni yorum ekle