Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de çeşitli sebeplerle bir fikir, düşünce, sanat ve devlet adamını veya tarihte iz bırakmış olayları hatırlamak, bu konular hakkında bilgi sahibi olmak için ilgili tarihlerde “anma etkinlikleri” düzenlenir. Bu gibi programlar insanlığın yerel anlamda kendi yetiştirdiklerine, evrensel anlamda dünyaca tanınmış olanlara bir vefa, bir saygı anlayışıdır. Bu gibi törenler içerisinde anmanın yanında anlamak ve anlatmak da önem kazanır. Anılan sanat veya düşünce adamının fikirlerini kavramak, olayların sebep ve sonuçlarını bilmek toplumsal geleceğin daha verimli, daha sağlıklı kurulması açısından da yararlar sağlayacaktır elbette.
İnsanlık, geçmişten günümüze kadar uzanan tarihi ve kültürel mirasla zenginleşmiş ve çağlar boyunca da zenginleşmeye açıktır. Bu miras, insanlığın yaşamları, deneyimleri ve başarılarının birikimlerinden oluşmuştur. Bu mirası anlamak ve anmak, insanlığın temel ihtiyaçlarından biridir. Bizim de Türk Milleti olarak örnek olmuş zengin insan kaynaklarımızdan, birikmiş kültürel mirasımızdan haberdar olmak, bunları unutmamak için anma ve anlama programlarını sürdürmemiz gerekiyor. Yeri ve zamanı geldiğinde de bu tür anma programları yapılıyor. Çünkü “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde güç bulacaktır.”
Anmak, eserleriyle iz bırakmış bir yazarı, sanatçıyı, bilim adamı veya devlet adamını, önemli tarihi olayları ve günleri bilinçli olarak hatırlamak, yâd etmek veya saygı göstermektir.Anmak ya da anma, geçmişin hatıralarını canlı tutmanın göstergesidir. İnsanlar, tarihlerini, kökenlerini ve önceki kuşakları anmak için çeşitli şekillerde anma biçimleri, törenler ve gelenekler geliştirmişlerdir. Bu anma törenleri, ölenlerin anısını yaşatmanın yanı sıra toplumsal kimliği güçlendirmek ve kültürel değerleri aktarma amacı taşır. Bunun için benzer törenlerin yapılması önemlidir.Anma, aynı zamanda insanların geçmişte yaşanan olayları, kişileri veya kültürel önem taşıyan tarihî anıları kutlama ve onurlandırma şeklidir. Örneğin bir ülkenin bağımsızlık gününü veya bir kişinin doğum veya ölüm yıl dönümünü anmak, bu tür geleneksel uygulamaların yerleşmesini sağlar. Anmak, insanları içinde bulunduğu toplumun kültürel varlığına bağlı hissettirir, kimliklerini güçlendirir. Anma, insanların kendi geçmişlerine saygı duymalarını ve bağlılık hissetmelerini de teşvik eder.
Bütün bu işaret ettiklerimize rağmen anma sadece bir gelenek, etkinlik olarak düşünülmemelidir. Çünkü anmak, anlamayı da ardından getirmesi gerekir. Geçmişte yaşanan olayların ve deneyimlerin nedenlerini ve sonuçlarını anlamak, insanları tarihi bağlam içinde görmelerine olanak tanır. Bu, tarihî olayları daha geniş bir perspektiften, bilimsel bilgilere ve kaynaklara dayandırarak değerlendirmeyi ve geçmiş hatalardan dersler çıkarmayı mümkün kılar. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı'nın nedenleri ve sonuçları üzerine yapılan araştırmalar, bu savaşın küresel ve bölgesel tarih üzerindeki etkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı olur.
Anlamak, eğer söz konusu bir kişi (yazar, sanatçı, bilim adamı) ise anılan kişinin anlatılan konularda fikirlerinin, görüşlerinin nelerolduğu hiçbir yanlış anlaşılmaya meydan vermeden gayet açık bir şekilde ifade edildiğinde o kişinin düşünceleri daha iyi kavranacak, fikirleri açık olarakanlaşılacaktır. Tarihi olaylarla ilgili anma programları yapılırken anlatıcılar, aktarılacak olan bilgilerin yanlış, eksik, kasıtlı ve karartılmış bilgilerden arındırılmış olmalarına dikkat etmeli ki konu doğru anlaşılabilsin. Çünkü tarihi olayla ilgili bir anma programınıanlamak, geçmişi ve onun mirasını analiz etmek ve içselleştirmek anlamına gelir. Geçmiş olayları, deneyimleri tarihi dönemleri ve gerçekleşen şartları içerisinde anlamak, insanların bu olayları tarihi bağlam içinde görmelerine yardımcı olur. Anlamak, tarihle ilgili bilgi edinme, olayların nedenlerini ve sonuçlarını anlama, toplumsal değişimin izini sürme ve hatta hatalardan ders çıkarma süreçlerini içerir. Bu durum insanların, toplumların kendilerini daha iyi anlamalarını ve geleceği daha bilinçli bir şekilde inşa etmelerini sağlar. Anma ve anlama arasındaki temel fark, anmanın geçmişe yönelik bir eylem olması, anlamanın ise hem geçmişe hem de geleceğe yönelik bir eylem olmasıdır. Konu kişilerse fikirler, konu tarih ise olaylar daha çok öne çıkar.Anlamadan anma programları yapmak açıkça bir gösterişten ileriye geçemeyeceği gibi bu tür programlara ilgiyi azaltır, içi boş bir etkinlikler dizisine dönüştürür.
Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Anmak ve anlamak arasında doğrudan bir ilişki vardır. Aynı zamanda bu iki kavrama anlatıcı veya anlatıcılar da eklenebilir. Çünkü insanlar genellikle anladıkları şeyleri daha iyi hatırlarlar ve hatırladıkları şeyleri daha iyi anlarlar. Anmak ve anlamak, insanların hayatlarında karşılaştıkları olayları, deneyimleri ve duyguları yorumlamalarına ve değerlendirmelerine yardımcı olur. Örneğin, bir insanın hayatında önemli bir yeri olan bir kişiyi veya olayı anması, onun o kişi veya olay hakkında daha fazla bilgi edinmesine, onunla ilgili duygu ve düşüncelerini ifade etmesine ve onun hayatına etkisini fark etmesine olanak sağlar. Böylece, o kişi veya olay hakkında daha derin bir anlayışa sahip olur. Benzer şekilde, bir insanın hayatında karşılaştığı bir sorunu veya zorluğu anlaması, onun o sorun veya zorluk hakkında daha fazla bilgi edinmesine, onun nedenlerini ve sonuçlarını analiz etmesine ve onunla başa çıkma yollarını bulmasına olanak sağlar. Böylece, o sorun veya zorluk hakkında daha iyi bir çözüme ulaşır. Anmak anlamayı gerçekleştirmiyorsa amacına hizmet etmemiş demektir. O halde anmada amaç anlamayı, kavramayı, ders almayı ve ders çıkarmayı, dikte ettirmeyi değil ama sorgulamayı da sağlamalıdır.
Anma, anlama asıl amaç ama bu arada anlatıcıların bilgi seviyeleri, sunularını yaparken dili doğru ve yerinde kullanmalarının önemi de göz ardı edilemez. Türkiye’de anma törenleri, genellikle ölen kişiyi anmak, düşüncelerini hatırlamak için düzenlenir. Ancak, bu törenlerin bazıları, ölen kişinin hayatına ve mirasına saygı göstermek yerine, siyasi veya dini amaçlar için kullanılabiliyor, yanlış bilgiler aktarılabiliyor. Bazı anma etkinliklerinde tespit ettiğim gözlemlerden biri de anlamadan anma programları sunanlar, eksik veya yanlış bilgiler vererek, istemeseler dahi bazen konuyu saptırıyorlar. Örneğin anılan kişinin felsefesiyle, düşüncesiyle çelişen, verdiği mesajları sulandıran laflar ediliyor. Bu durumda ölen kişinin anısına saygısızlık yapılmış oluyor.Dolayısıyla konuyu, fikirleri anlamaya çalışmak için gelenlerin anlayışları tazelenmek yerine kirletiliyor. Bunun için iyi niyetli anma programları düzenleyenler özellikle bu yaklaşıma özenle dikkat etmesi, aynı zamanda programa katılanlara bir saygı gereği olarak önem vermesi de anlaşılıyor. Anma programları sadece hikâye veya anılarla da doldurulmamalıdır. Özellikle ciddiyetten uzak bir anlatımla bunların anlatılması da etkinliği amacından uzaklaştırdığı gibi konu/lar, kişi/ler dinleyicinin gözünde, zihninde önemini azaltıyor. Gördüğüm, katıldığım bazı programlar sloganları dillendirerek, kafalarındaki dogmalara kılıf arayarak, asıl konuyu anlamayarak yapılıyor. Etkinlik ya gösteriş ya da boş bir uğraştan öteye geçemiyor, insanların zamanının boşa gitmesine sebep oluyorlar. Sorun bununla da kalmıyor bundan sonra yapılacak olan anma programlarına şüphe ile bakılıyor, katılım sayısında da giderek azalma görülüyor.
Oysa anma törenlerinin bazı görevleri yerine getirmesi gerekir. Anma törenleri; toplumun belleğini canlı tutar,geçmişte yaşamış ve önemli işler başarmış, eserler bırakmış kişilerin unutulmasını önler. Onların hayat hikâyelerini, başarılarını ve zorluklarını yeni nesillere aktarır. Böylece toplumun tarihine, kültürüne ve kimliğine sahip çıkmasını sağlar. Anma törenleri, toplumun değerlerinipekiştirir. Ölmüş olan kişilerin sahip olduğu erdemleri, idealleri ve ilkeleri, düşünceleri vurgularken onların takip ettiği yolu, uğruna mücadele ettiği anlayışı ve geride bıraktığı eserleri örnek gösterir. Böylece toplumun ahlaki, bilimsel ve siyasi gelişimine katkıda bulunur. Anma törenlerinin görevlerinden biri de toplumun motivasyonunu artırmasıdır. Hayatını kaybetmiş olan kişilerin başarılarına ve fedakârlıklarına, çabalarına tanıklık eder.
Yukarıda verdiğimiz bilgiler dikkate alındığında ülkemizde yapılan anma programlarının amacına ulaşıp ulaşmadığının tartışma götürür bir durum aldığı söylenebilir:
Anmanın, anma programlarının yukarıda sıralanmış olan amaçlarından bazılarının hala yeterince yerine getirilmediği ortaya çıkan şu sonuçlardan anlaşılmaktadır. Bunların bir kısmı şu cümleler içerisinde özetlenebilir:
Geçmiş hatalardan hala ders çıkarılmamaya devam edilmektedir.
Toplum içi iletişimlerin, insanlık bağlarının zayıflığı giderek artmaktadır.
Geçmişin tarihi, kültürel ve düşünce mirası bilinmediği için onu onurlandırma zayıflığı sürmektedir.
İnsanlığın evrensel mirasına kültürel birikimlerine sorgulayıcı değil bilgisizliğin, cehaletin getirdiği şüpheci bakışların, görüşlerin hala yer edinmesi, objektif anlayışın kazanılmadığının davranışlarla sergilenmesi de anma törenlerinin amaçlarına yeterince hizmet etmediğini gösterir.
Tarihi olayları, sanat, bilim ve düşünce adamlarının fikirlerini anlama ve özümseme sorununun devam etmesi de anma törenlerinin yeni baştan ve gerçekçi yaklaşımlarla ele alınmasını gerektirmektedir.
Anma programları için getirilen, getirilecek olan benzer eleştirilerin daha iyi anlaşılması için somut örnekler de verilebilir. Örneğin şimdiye kadar İstanbul’un fethi ile ilgili, Millî Mücadele ve benzeri tarihi konularla ile ilgili yapılan programlar toplumda ne kadar etkili oldu?Cumhuriyetin kurucusu olarak Atatürk’ü anma programları veya Ziya Gökalp’e, Tanpınar’a, Nazım’a, Akif’e ve daha onlarcasına yapılan anma programlarının amacına ulaşıp ulaşmadığını toplum aynasında ne kadar görebiliyoruz?Adı geçen isimler veya olayların fikri birikim ve davranış olarak toplumun çoğu kesimleri tarafından hala doğru anlaşılmaması, olaylara ve kişilere ya olduklarının dışında ya da çok eksik değerlendirilmeler yakıştırılması anmaların görevlerini hakkıyla yapmadığının göstergesidir. Mış gibi toplumsal hayatlar ancak mış gibi eylemleri, mış gibi düşünceleri, mış gibi bir yaşayışı doğuruyor. Bunun neticesi de gösterişi, gerginlikleri, cahillikleri, anlamamayı, dinlememeyi, bilgiçliği ve kavgaları doğuruyor.
O halde anma programları, etkinlikler nasıl düzenlenmeli?
Yapılacak olan programın, anılacak olan kişinin özelliklerine göre bazı değişiklikler gösterebilir. Ancak programlara katılacağı varsayılan kitlenin (öğrenci, halk, akademisyen ve benzeri) kültürel ve sosyal yapısı, beklentileri dikkate alınmalıdır.
Anlatım yapacak ya da sunacak kişilerin konuyla ilgili alanda gerekli yeterlik ve bilgi donanımına sahip olmalı, programın başka alanlara kaymasına fırsat tanımamalıdır.
Programlarda teknolojinin bütün verilerinden faydalanılmalı, gerekiyorsa görsel, işitsel araçlar kullanılarak program daha ilgi çekici hale getirilmeli.
Programın ana konusu tarihi ve tarihten seçilmiş bir olay veya bir fikir adamı ise anmanın sonunda anlatılanlardan sebep-sonuç ilişkileri, çıkarılacak dersler ve varsa günümüze katkıları birkaç cümle ile özetlenmelidir. Özet bir vurgulama ve pekiştirme olacaktır. Dolayısıyla bu etkinlikler neticesinde programın niçin yapıldığı böylece katılanlara fark ettirilmiş olur.
Formun Üstü
Netice olarak,anmak ve tabii ki anlamak bir vefanın ötesinde gerçekleşmesi gereken bir eylemdir.Bir tarihi olayı, bir bilim-düşünce adamını, bir yazarı anmak ve anlamak, insanın dünyayı anlama ve ifade etme isteğinin iki farklı yolu arasındaki ilişkiyi anlamakla ilgilidir. Her iki yol da insanlığın bilgi birikimini ve kültürel mirasını zenginleştirir. Tarih, bilim ve sanat, insanın insana dair derin anlayışına katkıda bulunur ve dünyanın daha derin, daha doğru, daha açık ve kapsamlı bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olurlar. Bu bakımdan anma programları daha ciddi, gerçekçi ve çaplı olarak düzenlenmelidir. Özellikle gösterişten, mış gibi yapmış olmaktan ve pazarlamacı anlayışlardan uzak durulması gerekir.
Yeni yorum ekle