Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Kesik Baş
Emel Koşar
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eserleri İstanbul’un hâfızasıdır. Hüseyin Rahmi masal atlası geniş ve zengin bir yazardır. Hüseyin Rahmi’nin güncelliğini koruyan Kesik Baş-Zabıta Romanı’nda (Haz: Emine Gürsoy Naskali, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2021) geçim sıkıntısı, işsizlik ve toplumdaki ahlâkî yozlaşma gibi meseleler ele alınıp sosyal eleştiri yapılır.
Polisiye romandaki gerilimi ve merak unsurunu canlı diyaloglarla, etkili tasvirlerle harmanlayan Hüseyin Rahmi, mizah ustası olduğunu Kesik Baş’ta bir kez daha kanıtlar. Özellikle kırk beş yaşını geçmiş, alkolik Nafiz Efendi’nin (Kayınvalidesi, karısı ve baldızından dayak yer.) monolog ve diyaloglarında küfürler, argo sözcükler ve halk söyleyişleri yer alır. Onun sarhoşken kayınvalidesi Refia Hanım’la ve mahalledekilerle diyalogları dönemin (1920’li yıllar. Kesik Baş 31 Mayıs 1337’de (1921) tamamlamıştır. Roman, İkdam gazetesinde tefrika edilmiştir. 1942 yılında ise Hilmi Kitabevi tarafından yayımlanmıştır.) İstanbul’unun dil özelliklerini başarılı bir şekilde yansıtır.
Yazarın diğer romanlarında olduğu gibi kadın-erkek ilişkileri ve halk inanışları Kesik Baş’ta da yer alır. Özellikle Nafiz Efendi’nin meyhanede içki içerken Edison ve ruhlarla ilgili duyduğu şeyler polislerin ilgisini çeker.
Kayınvalidesi Refia Hanım’ın dırdırından/dayağından kurtulmak için ona meyhane dönüşü lahana alan, sarhoş olduğu için lahanayı sokaklarda yuvarlayarak (“Orsa boca, düşe kalka, lahanaya söve saya”, s. 40) ve küfrederek ilerleyen Nafiz Efendi bir kuyuya düşer. Orada söylenmeye (eleştirilerine) devam eder: “Ya benden evvel buralara kaç ayık adam yuvarlandı? Vay ineğini, davarını suladıklarım. Sıhhiye idaresi hummadan, veremden daha bilmem nelerden ölenleri bir bir yazıyor da kuyularda telef olanları neden vefeyat cetveline ithal etmiyor? Yoksa bunu ölümden saymıyorlar mı? Kuyulara hangi idare karışıyor? İstanbul’un bağrı milyonlarca kuyularla delik deşik fakat yine her taraf Kerbela gibi susuzluktan yanıyor. İşte benim düştüğüm bu kuyu da kuru. Sulu olaydı boğuldum gittiydi. Cenabıhak kaynanamın lahanasını can kurtaran simidine tahvil ederse o başka.” (s. 43)
Nafiz Efendi’nin kuyuda bulduğu, çıkına (pazene ve gazete kâğıdına) sarılı kesik başı lahana zannetmesi romanın nirengi noktalarından biridir.
Kayınvalidesinin ona taktığı lakapla zirzop Nafiz Efendi’nin küfürlü ifadeleri ise dilin kişinin psikolojisini, kültürünü ve yetiştiği/yaşadığı sosyal çevreyi yansıtan ögelerinden biridir: “Vay babanın şarap çanağına. Ulan kuyu dibi rahat olur mu? Of... Aman kazıklamasına bir oturuş oturdum ki sormayınız hâlimi. Bereket versin ki kaynanacığımın lahanası minder gibi altıma tesadüf etti de. Maahaza. Ve binaenaleyh omurgam, bodoslamalarım hurduhaş oldu. Iskarmozlarımdan hayır kalmadı. Baba fingom çarpıldı.” (s. 43)
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın kırk bir romanından sadece birinin (Eşkıya İninde) mekânı İstanbul dışıdır. İstanbul romancısı Hüseyin Rahmi’nin döneminin kültür haritası olarak kabul edilebilecek eserlerinde konu, olay, şahıslar kadrosu açısından benzerlikler ve tekrarlar görülür.
Kesik Baş’taki kayınvalide damat arasındaki kavgalar ve mahalleli çocukların diyalogları romanlararasılık açısından zaman, mekân, olay, karakterler ve dil özellikleriyle yazarın diğer romanlarıyla benzer/paralel yapıya sahiptir. Yer yer yazarın Evlere Şenlik Kaynanam Nasıl Kudurdu?, Şıpsevdi, Şeytan İşi gibi romanlarını hatırlatan Kesik Baş’ın giriş bölümünde Nafiz Efendi’nin bulduğu kesik baş, romanın yönünü belirleyen bir unsurdur.
Romanın merkezindeki kesik baş cinayetiyle ilgilenen polisler (Remzi ve Seyit Efendiler) Nafiz Efendi’nin düştüğü kuyuda “kırmızı ve mavi satrançlı dokumaya, kenarı kroşe örgüsü baklava dantelalı patiska parçasına, Ermenice Aşharh gazetesine sarılı kauçuk damaklı dişlere” sahip başın sahibini bulmak için uğraşırlar.
Nafiz Efendi’nin kurguyu güçlendiren, merak ögesini besleyen ifadesi romanın gidişatını belirler. Cinayetin ardındaki esrar perdesini yavaş yavaş aralayan polisler olaya yeni pencereler açan tanıklarla İstanbul’un diğer semtlerindeki mekânları inceleyerek farklı etnik gruplara ait kişilerin ifadelerine başvururlar. Onların canlı konuşma sahneleri romanı zenginleştirirken cinayet bilmecesini çözmeye de yardımcı olur.
Kesik Baş özellikle Nafiz Efendi’nin yer aldığı sahnelerle polisiye romanda mizahın gerilimi arttıran bir unsur olarak yer alabileceğini ve okurun ilgisinin bu şekilde de diri tutulabileceğini gösterir.
Yer yer “sağanaklı gülüşme”lerle (s. 37) yer yer şaşkınlıklarla ve pişmanlıklarla akıcı anlatıma sahip olan Kesik Baş’ta Nafiz Efendi, Hüseyin Rahmi’nin hâfızalardan silinmeyecek roman kişilerinden biridir.
Yeni yorum ekle