Nihayet Sona Geldi  

Deneme

Nihayet Sona Geldi  

 
Yücel Feyzioğlu 

“Kuzguna yavrusu anka görünür” diye bir atasözümüz var. Dokuz yıldır üzerinde çalıştığım roman nihayet sona erdi. Şimdi bana anka yavrusu gibi görünüyor. Romanın konusu ilginçtir. 
Masalları derlerken bir aşk hikâyesi bulmuştum. Niran ile Ali Nafîoğlu adında iki sanatçının çarpıcı hikâyesi. Niran, Yemenli köle bir ailenin kızı. Siyah elmas gibi gür saçları, biçimli dudakları, inci gibi dişleri, güneş yanığı esmer teni, yanaklarındaki gamzeleriyle insanın içini sevdayla ürperten, hüzün dolu sesiyle insanları etkileyen yetenekli bir kız. 

zorbatv


Ali Nafîoğlu ise 789 yılı Harran (Urfa) doğumlu. Sonradan Ziryab adıyla ün yapacaktır. Ailesi Musul’a göçmüş, babası kervan yolunda öldürülmüş kervancıbaşı Nafî. Ali sekiz yaşında öksüz kalmış. Annesi oğlunun müzik yeteneğinin farkında ve yaman bir kadın. Ali Nafî’yi götürüp Bağdat Müzik Okulu’na yazdırmış. Niran da o okulda okumakta ve halifenin haremi için eğitilmektedir. Ali Nafi’den bir yaş küçük. On yıl aynı okulda okumuş, birbirlerine âşık olmuşlar. Bu âşıkları zorla ayırıp Ali Nafî’yi Mart 809 yılında sürgüne yollamışlar. Bu iki genç kavuşmak için insanüstü bir çaba vermiş, yaralanmış, ölümden dönmüş, acı çekmiş ve uzun yıllar kavuşmaları imkânsız hale getirilmiş. Düşünceme göre Genceli Nizamî bu yaşanmış hikâyeden yola çıkarak“Kerem ile Aslı”ve“Ferhat ile Şirini”yazmış.  
Ali Nafî, bütün Kuzey Afrika’da konserler verip hikâyeler anlatarak Endülüs’e geçen Doğu’lu ilk sanatçı. Niran ise can havliyle Halife Emin’in tacizlerinden kurtulmaya çalışırken, kendisini bugün Ortadoğu’da yaşanan taciz, soygun, kan ve ilkellik benzeri bir savaşın içinde bulmuş.
Acaba bu iki âşık kavuşacak mı diye bu sarsıcı hikâyenin peşine düştüm. Benden önce her yüz yılda bu hikâyeyi araştıran tarihçiler ve yazarlar olmuş. Ziryab bunu hissetmiş. Ölmeden kısa bir süre önce aynen şöyle demiş: “Belki bir gün uzak bir yerde, belki yüz yıl, belki bin yıl sonra yabancı bir kentin dar bir odasında birileri benim hayatımı yazacak. Benim yüzümün şeklinden, gözümün renginden, düşüncelerimden, arzularımdan, acılarımdan haberi olmayacak. Benden kalan şarkılardan beni keşfetmeye çalışacak kim bilir...”

zorbatv
Ben biraz geç kaldım, Ziryab’ın ölümünden 1155 yıl sonra hayatını kaleme aldım. Çalışma 9 yıl sürdü. Benden önce yazanlar, acaba ne yazmışlar? İlgilerini neden bu kadar çekmiş Ziryab? Müzikte yaptığı yenilikler ne? Flamencoyu nasıl yaratmış? Gitarı nasıl icat etmiş? Karma eğitim veren ilk müzik okulunu Endülüs’te nasıl açmış? O okul nasıl işlev görmüş? Hangi dersler okutulmuş? Ortaçağ karanlığının yırtılmasına ve rönensa giden yolun açılmasına bir katkısı olmuş mu? Bu okul 1200 yıldır neden hâlâ açık? Ziryab, Emir 2. Abdurrahman’a nasıl başdanışmanlık yapmış? Emir’in reformlar yapmasına katkısı nedir? O dönemde neler yaşanmış, neler yapılmış ve günümüze etkileri nasıl yansımış? Niran ile Ziryab kavuşmuş mu? Bütün bunlar sırlarla dolu büyük bir hikâye.
10. yüzyılda Cabir Ibn Hayyan’dan başlayarak 21. yy.da Christian Pochè’ye kadar Ziryab ile ilgili yazı yazanların –ulaşabildiğim- birçok dildeki yazılarını, makale ve araştırmalarını derleyip –çevirttirerek- merakla okudum ve yukarıda sorduğum sorulara cevaplar aradım. Gittiği şehirlere gidip yaşadığı mekânları buldum.. Mezopotamya ve Endülüs’ün en büyük ırmakları Dicle ile Guadalquivir’in kıyısına oturup onun sesiyle mırıldandım, notlar aldım, Ziryab’ın pabuçları içinde yürümeye çalıştım. Niran’ı hayal ettim. Bu hikâye iki âşık hakkında yazılmış 546 sayfalık kapsamlı iki cilt roman oldu. Daha onlarca roman yazılsa, filmler yapılsa, bütün yönleri ile bu aşk efsanesini anlatmaya yetmez. Bu hikâye onların sırrını aralamaya çalışan bir çaba. Bu hikâye onların hayatına açılmış küçük bir pencere. 
Geçen hafta romanı yayıncım DOĞUBATI Yönetmeni Taşkın Takış’a gönderdim. Dün telefon etti. Coşkulu sesiyle: “Hocam romanı ağustosta yayınlamış olacağız,” diye müjdeyi verdi. Çok acı bir kaybımdan ötürü vücudum yerlerde sürünürken acımı hafifletmiş ve bana yeni bir evlat bağışlamış gibi oldu. Teşekkürler Taşkın Takış. Keşke bütün değerli bulduğum yazar dostlarımın böyle bir yayıncısı olsa diye düşündüm. Dürüst, sözünde duran, işine âşık. “Niran ile Ziryab”ı sevdi. Umarım okurlarımız da sever.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.