Siyasetin Sanata Yönelik Nobranlığı
Kemal Aslan
Sanatın özünde daha iyinin daha güzelin mümkünlüğüne dile getirmesi, var olan yaşam dışında başka hayatların olabileceğine işaret etmesi, ya da sezdirmesi sanatı iktidarlar tarafından tarihin her döneminde potansiyel bir tehlike olarak görülmesine yol açmıştır. İdeal devletinde sanatçıya düşük konumda yer alan Platon, şairleri site devletinin dışında bırakmıştır. Platon, sanatı “tehlikeli bir iş” olarak görür.
Sadece Platon değil, tarih boyunca otoriter rejimler sanatı içinde barındırdığı muhalif öz dolayısıyla iktidarlarına yönelik tehlike olarak görmüşlerdir. İnsanlık tarihi sanatçıların eserlerinin yok edilmesi, baskı ve zulme uğramasının ve kimi zamanda fiziken ortadan kaldırılmasının örnekleriyle doludur.
İnsanlığın uygarlık yönelişinde muktedirler bir nokta olarak bile hatırlanmazken sanatçılar eserleriyle yaşamayı sürdürmektedir. Sanatçılar tarih boyunca muktedirlere karşı tavırlarını kimi zaman kısık kimi zaman güçlü sesle ortaya koymuşlardır. Sanatçılar yaşadıkları topluma ve tarihe karşı öncelikle hesap vermek durumundadır. Sanatçı yaşadığı çağın sorunlarından acılarından uzak duramaz. Bireysel duygularını bile ifade ederken yaşanılan toplumsal baskıları, geleneğin ağırlığını hissettirir. Yani bireysel olan da bile sanatçı toplumsala işaret eder.
Sanatçının yaratığı eserler muktedirlerin ya da muktedir olmaya çalışan politikacıların sözlerinden daha uzun süre yaşar. Yaşar Kemal’in ”türküleri yapanlar yasaları yapanlardan güçlüdür” söz iktidarların sanat karşısında kaldığı çaresizliği, geçiciliğini sanatın ise sürekliliğini, kalıcılığa dikkati çekmektedir.
Muktedirler ya da muktedir olmak için çaba gösteren siyasi aktörler dünyanın farklı ülkelerinde ve Türkiye’de nobranlık örneğini sergilemişlerdir. 1930’larda Hitler rejiminde 1960’larda ise Çin Halk Cumhuriyeti’nde kültür devrimi denilerek kitapların yakılması da sanata yönelik bir nobranlık örneğidir.
Türkiye’de 1970’lerde çıplak olduğu gerekçesiyle heykellerin kırılması, 2006’da “ucube” denilerek Kars’ta İnsanlık Anıtı’nın yıkılması da bu kapsama girmektedir. Siyasal iktidarların sanat alanına yönelik bu nobran tavrı tekil örnek değildir. 12 Eylül sonrası TRT’den çekilen ama yayınlanmayan yakıldığı belirtilen “Yorgun Savaşçı’ dizisinin yakılması da bu kapsamdadır. Öyle ki “tükürürüm böyle sanatın içine” diyen bir yerel yönetim aktörünün sözleri nobranlığın boyutunun nereye kadar uzanabileceğini ortaya koymuştur.
Benzeri bir durum yakın zamanda bir adayın Cumhurbaşkanlığı aday sürecinde kendisine yönelik eleştirilerde bulunan Fazıl Say’a yönelik sözlerinde ortaya çıktı. Söz konusu Cumhurbaşkanı adayı sonradan özür dilese de sanatçıya yönelik retoriğinde kullandığı “sırça köşke oturmak”, “Boğaz’da viski yudumlarken memlekete yol gösterenler”, “sözde sanatçı” ifadeleri nobranlık örneğidir.
Nobranlık, yeni ve farklı olana karşı duruşu içeren anti-entelektüalizme dayanır.ve ondan beslenir. Entelektüellik sorgulamayı, eleştirmeyi, var olanla yetinmemeyi içerir, anti-entelektüalizm ise kabule, doğmaya, itaate dayanır. Entelektüellik evrensellik temelinde insanlığın yönelişini anlamak, kavramaktır. Karmaşık olanı değerlendirebilmek, derinleşmek, farkında olmaya çalışmaktır. Alışkanlıklardan kurtulmak, damgalamaktan, şablonlardan ön yargılardan uzaklaşarak kendini yeniden üretmektir. Bir anlamda kendini sürekli oluşturmaktır. Yaşamın içinde ne olduğunu, evrendekini konumunu unutmamaktır. Anti-entelektüalizm ise içgüdüleri öne çıkarmak, basitliği, sıradanlığı savunmaktır. Damgalamak, ön yargılar ve şablonlar çerçevesinde vasatın dilini kullanmaktır.
Siyasetin nobranlığa dayandırılması 2000’li yıllardan bu yana daha çok görünür hale gelmiştir. Türkiye’de halkın yarısının temel ihtiyaçlarını karşılamada zorlandığı bir süreçten geçildiği düşünülürse siyasi aktörlerin bu kesimlerden destek alması için nobranlığı tercih etmesi anlaşılır bir durumdur. Siyasetteki nobranlık, farklılığa yönelişi engellemek, itirazsız yönetilebilir bir kitle yaratmak, vatandaşı itaatkar hale getirmek için uygulanmaktadır.
Ancak, unutulmamalıdır ki nobranlık, otoriterleşmeye, baskıya, farklı olanı aynılaştırmaya yönelik bir eğilim içerir. Nobranlık, linç kültürünü besler, yaşamın her alanında incelikten uzaklaşmayı kapsar. Nezaket gereksiz hale gelir. Nobranlık özgürlükten vazgeçişe giden bir yoldur. Oysa özgürlük sanatçı için her zaman içinde hissettiği bir nefes gibidir. Yaşadığı ortamda özgürlük yoksunluğu olsa da o yarattığı dünyada bu nefesi müdanasız alır. Tarih, nobranlara sadece bir dipnot olarak yer verir. Sanat ve sanatçılar eserleriyle yaşar. Nobranlara rağmen!
*Dr. Öğretim Üyesi, Haliç Üniversitesi
Yorum
Merhaba Kemal bey Siyaset ve…
Merhaba Kemal bey
Siyaset ve nobranlik... Özgürlük yoksa sanat yoktur. Sanat yapmakla Sanatı yapmakta karşılaşılan direnç farklılık gösterebilir. Sormak istediğim siyaseti de hedef kitlesini de besleyecek estetik değer sanattır. Saygılar
Sanat degil ama sanatçı…
Sanat degil ama sanatçı muhaliftir. Bu karşı duruş toplumsal aydınlanmayı da sağlayan kaynaktır.
Bu yüzden düşünürün ve sanatçının muhalifligi ile siyasetin ve ticaretin kini ayırmak gerekir .sevgilerimle
Yeni yorum ekle