İSMAİL SERTAÇ _ THE POET HOUSE
“Türkiye’deki katı ve sıkıcı yayıncılıktan, aynılaşan metinlerden, coşkusuzluktan sıkılmıştım.”
Şair, çizer ve yaratıcı yayımcılığın ülkemizdeki temsilcisi İsmail Sertaç Yılmazile The Poet House’u ve yayımladıkları yeni kitapları konuştuk.
The Poet House, illüstrasyonları, yazarlarla yaptığı iş birlikleri ile son dönemde dikkat çekiyor. Yayınevi kurucusu ve şair İsmail Sertaç Yılmaz’a yaratıcı yayıncılığa dair merak ettiğimiz soruları yönelttik.
The Poet House nasıl kuruldu? Kurulduğu 2019 yılından günümüze kadar geçen sürede hedeflerinize ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
The Poet House’u kurma nedenlerimden biri özgür bir yayımcılıktı, Türkiye’deki katı ve sıkıcı yayıncılıktan, aynılaşan metinlerden, coşkusuzluktan sıkılmıştım. Sokaklarda, yollarda gördüğüm insanların da hikayelerini merak ediyordum, yazdıklarını, şiirde dolandıkları tepeyi okumak istiyordum. Bu isteklerim bir hedef miydi bilmiyorum, hedefe ulaşmak bu noktada gerçekleşmiş görünüyor. The Poet House bundan çok daha fazlası tabii. Benim gibi düşünen sanatçıların yazdıklarını ve çizdiklerini özgürce sunabilecekleri iyi bir eve dönüştü. Başa dönersek, bu soruyu cevaplarken hedef sözcüğünü sevmediğimi düşünmekten kendimi alamadım, ben bu sözcüğü “hayal” sözcüğü ile değiştiriyorum. The Poet House için hayallerim var, hiç bitmiyor.
“Slow book” ve “small press” kavramları bazı okurlarımıza uzak gelebilir. Butik yayıncılıkla arasındaki farkların ne olduğunu konuşalım mı?
Butik yayıncılık geleneksel yayıncılıktan teknik olarak ayrılmaz, içerik olarak ondan biraz daha farklıdır, özgün ve yayıncısının zevkine göre ilerler, öznel bir üslup geliştirmeye çalışır. Small press, içerik olarak butik yayıncılığa benzer ama teknik olarak aynı şekilde üretilmez. Bir kitabı üretirken motivasyonumuz başkadır, kitlemiz başkadır, aradığımız başkadır, kitapla sunduğumuz şey de başkadır. Small press’lerde kendine has bir özellik olur, benimkinde de var, ben bir şair olmamın yanı sıra çizer de olduğum için kitaplar çizerek onları slow book haline dönüştürüyorum. Her biri çizimli ve numaralandırılarak koleksiyonerlere sunuluyor. Small press, Türkiye’de çok yeni, benim yaptığım yayıncılığın bir benzeri yok, zaten small press olmanın bir yolu da bir benzemez olmasıdır, sanatçı işidir.
İsmail Sertaç_ “DEAD PALACE”
Biraz da son yayımladığınız eserlerden söz edelim. 2024 başında önce kendi eseriniz Dead Palace’ı ardından Günnur Aksakal’a ait Sır’ı yayımladınız. Bu eserler özelinde yaratım sürecinden bahsedebilir misiniz?
Dead Palace benim kısa bir süre içine düştüğüm karanlıktan çıkardığım bir art book, kendimi karanlığa attığım, orada arandığım, bilendiğim ve beslendiğim bir döneme ait. Şiirde, nasıl hayatta kaldığımı, iyi olduğumu anlattım ve aynı karanlığa düşmüş kimseler için kendi yolculuk atlasımı paylaştım. Bu art book’tan önce daha hacimli, yine resimlediğim bir kitabım “JANE” 160. kilometre yayınları aracılığıyla okurlarla buluştu, ikisini de öneririm. Günnur Aksakal’ın Sır’ına gelince, kendisinin öyküleriyle Vuslat Çam kerten ile beraber yürütüğümüz “Kara Kitap” yazı ve yaratıcılık atölyemizden tanışıyoruz. Yazı dünyasının masalsı yanını seviyorduk, Günnur, The Poet House’un kapısını çalınca neden olmasın dedik. Günnur öykülerinde yaramaz, yerinde durmaz karakterler düşünmeyi seviyor. Güzel bir iş birliği oldu, resimlemek çok keyifliydi.
The Poet House yayıncılığında yaratım süreci öykü ve şiirile benim aramdaki mesafeyle gerçekleşiyor. Yazar ya da şair bana dosyasını emanet ettikten sonra metinleri çok sık okuyarak görsel dünyalarında geziniyor ve oradan resimler çıkarmaya çalışıyorum. Bir slow book yaratmak diğerine hiç benzemiyor açıkçası, her birinde başka serüven yaşıyorum. Yazı değişiyor, zaman değişiyor, ben değişiyorum, hava değişiyor. Galiba The Poet House ile beraber bir şeyler üretmenin en özel yanı bu.
“SIR”
Önümüzdeki projeleriniz neler?
Tek projem yaptığımı yapmaya devam etmek, bunu yapmayı seviyorum. Sevmeyi sürdüreceğim.
Yorum
Harika bir röportaj,yolun…
Harika bir röportaj,yolun hep açık olsun.👏❤️🙏
Yeni yorum ekle