Alnından öptü onu ve kalktı
Şövalesinin önünden.
Kalkarken
Duvardaki aynaya bakası geldi gözleri.
Beklediği gibi
Dudağında değildi
Ten rengi;
Oysa
Yanağına yapışmıştı
Onlarca bukleden bir tel
Saç rengi...
Yüzündeki tebessüm
Boynundan gerdanına
Tül hafifliğinde akıverdi,
Kollarına yayıldı
Parmaklarını neşelendirdi.
Neşeli parmaklarıyla
Yürüyordu şimdi odada.
Bir ahşabın önüne geldiğinde ve
Oturduğunda oraya
Bedenini dikleştirdi.
İki yanına salınan kollarının ucunda kıpırdayan parmaklarını
Avucunun ortasında birleştirse de
Saniyesinde
İteleyip toplar oldu onları!
Parmakları arasında
Görülmeyen perdeler vardı sanki...
Avuçlarının arasında
Büzülüyor, gerilip çözülüyorlardı...
Devinim durulduğunda
Ahenkle katlandı dirsekleri
Ve
Önündeki ahşabın cilasında
Görünür kılındı ellerinin silueti...
Emanet verdiği tebessümünü
Geri aldığında dudakları,
Gözbebeklerinde
Göz göze geldiğinin gözlerindeki
Heves vardı.
Parmakları,
Ulaşmak istediklerinin bir karış yukarısında
Olanca heyecanındaydı...
Çünkü
On parmağının ucunda
Yüzlerce yıl yaşındaki
Onlarca nota vardı...
İşte
Dansa kalkmıştı ruhu, onlarcasıyla...
Ve
Son nota ile noktayı koyduğunda tuşa,
Dans eden ruhu nefes nefese, oturuverdi bedenine.
Odada gün artık akşamdı...
Kalkıverdi parmaklar
Oturağı tuşlardan.
Taburesine
Bedenini döndürmesi için
Ricada bulundu bacaklar.
Gördü ki;
Şövalesinde
Ona bakıyordu Bestekâr.
Boynu büküktü ama
Davetkârdı kocaman bakışlar...
Şövalenin önünde bulduğunda kendini,
Özlemle nemlenen notalı elleriyle tutup kaldırdı
Bestekârının tablosunu.
Göz göze idiler
İlerlerken hep...
Sanatçısı, sanatının sanatçısını öpmüştü ya
Alnından
Günlerce süren teşvik-i mesailerine de binaen:
Lütfen Fanny, mahzun bakma bana öyle!
Yüzyıllar geçse de,
Bestelerin anılıyor işte bak
Seninle,
Üzülme...
Deyiverdi giderken;
Kadınını, kadınlarının arasına koyarken;
Adının altına, imzasını atarken...
Yeni yorum ekle