Dil Eylemleri: Düşünmek

Felsefe

DİL EYLEMLERİ: DÜŞÜNMEK

Felsefenin dil eylemlerinden geçtiğini daha önce belirtmiştik. Bunları ise düşünmek, okumak, yazmak ve konuşmak (diyalog) olarak sıralamıştır. Tüm bu eylemler hem birbiri ile ilişkili hem de birbiriyle geçişken özellikler gösterse de başat olanı düşünmektir. Düşünmenin etimolojisine, tanımına ve açıklamasına yine daha önce yer vermiştir.

Düşünme eylemini bir koordinat düzlemine benzetirsek ekseninde yatay olarak yani apsiste bilişsel ve duyuşsal, y ekseninde dikey olarak yani ordinatta yakınsak ve ıraksak boyutlara ayırabiliriz. Bilişsel olan düşünmenin bilgi edinim süreçlerine işaret ederken duyuşsal olan ise duygulanım süreçlerine ifade eder. Kendimize dönük olanlar hariç neredeyse her duyuşsal yapı bilişsel yapının üzerine inşa edilir. Bir bakıma şöyle de denilebilir ki; duygular bilgilerin üzerine yapışan negatif (-) ve pozitif (+) elektrik yükleri gibidir. Örneğin; soykırım kelimesi üzerine bilişsel düzeyde “Bir insan topluluğunu ulusal, dinsel vb. sebeplerle yok etme”, duyuşsal düzeyde kan, gözyaşı, Hitler, göç, Kızılderililer, Srebrenitsa vb. olarak düşünülmektedir. Dolayısıyla düşünmenin hem bilgi ile hem de duygu ile gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Yakınsak olan düşünmenin tek bir sonuca erişmesi süreçlerine işaret ederken ıraksak olan düşünmenin birbirinden farklı ve çoklu sonuçlara erişmesi süreçlerini işaret eder. Mantık, matematik, bilim gibi disiplinler ile olgusal soruların cevaplarına ilişkin düşünme eylemleri genellikle yakınsaktır. Örneğin; “2 kere 2 kaç eder?”sorusunun cevabı (Mod 10’a göre) herkes tarafından 4 olarak cevaplanacaktır. Benzer şekilde “Normal şartlar altında su kaç derecede kaynar?” sorusunun cevabı da 100° olacaktır. Dilek, şart, istek, kişisel değerlendirmelere ilişkin soruların cevaplarına ilişkin düşünme eylemleri ise genellikle ıraksaktır. Örneğin; “En lezzetli sebze yemeği hangisidir?”, “Ankara’dan İstanbul’a nasıl gidilir?” gibi soruların cevapları birden fazladır. Ve bunların tek bir doğru cevabı yoktur. Dolayısıyla düşünmeyi bilişsel – duyuşsal ve yakınsak – ıraksak olarak belirlediğimizde karşımıza temel olarak dört tür düşünme boyutu ortaya çıkar; bilişsel-ıraksak, bilişsel yakınsak, duyuşsal-ıraksak, duyuşsal-yakınsak. Peki bu boyutlar bizim ne işimize yarar? Düşüneceğimiz özne, nesne, olay, olgu vb. bu dört ihtimalden birindedir. Dolayısıyla düşünürken temele alacağımız “şey” her ne ise ona göre bir düşünme türü seçmeliyiz. Bu seçim şu soruyu beraberinde getirir. “Acaba belli düşünme türleri dile düşünmenin mümkün olmadığı ‘şey’ler var mıdır? Bu sorunun cevabı elbette yoktur değildir. Ancak belli “şeyleri” belli düşünme türleri ile düşünmek çok daha etkilidir. Belirlediğimiz bu dört boyut, düşünmenin baskın taraflarını içerir.

Düşünme eylemine ilişkin ilişkili başka karamlar da sıralanabilir. Bunlar, düşünme türü, düşünme becerisi, düşünme stili ve düşünme araçlarıdır.

Düşünme türleri “bakış açısı”nı içerir Bütün beceriler, stiller ve araçlar bu bakış açısını geliştirecek biçimde düzenlenir. Dolayısıyla yaratıcı düşünme veya özenli düşünme ya da görsel düşünme esasen düşünmeye ilişkin bakış açısının merkeze alındığı bir alan olarak değerlendirilebilir.Bir başka yönüyle düşünme türleri düşünmeye ilişkin kuramsal ve akademik bakış açısının ortaya konulduğu en “genel” yapılardır. Pek çok düşünme türü sıralanabilir. Bunlar; eleştirel, yaratıcı, mantıksal, bilimsel, tarihsel, özenli, yenilikçi, umutlu, algoritmik, sistemli, yanal, görsel düşünme vb…Bu düşünme türlerine onlarcası eklenebilir. Burada önemli olan bu düşünme türlerinin bahsettiğimiz koordinat düzleminde nerede bulunduğudur. Bu düşünme türlerinin hepsini baskın yönleri ile bu koordinat düzleminin dört boyutundan birine yerleştirmek mümkündür. Hatta ve hatta tüm düşünme türlerini bu dört boyutun her birini temsil eden dört düşünme türüne indirmek de mümkündür. Bu elbette başka bir yazının konusu olabilecek kadar ayrıntıdır. Ancak yine de kaba bir belirleme yapılabilir. Bu dört düşünme türü şunlardır; eleştirel, yaratıcı, özenli ve umutlu düşünme. Bilişsel ve yakınsak düşünme türü “eleştirel düşünmedir”, bilişsel ve ıraksak düşünme türü “yaratıcı düşünmedir”, duyuşsal ve yakınsak düşünme türü “özenli düşünmedir”, duyuşsal ve ıraksak düşünme türü ise “umutlu düşünmedir”. Bu dört tür düşünmenin önem ve öncelik bakımından salt birbirine göre bir sıralaması yoktur. Bu yapının en özgün yanı umutlu düşünmedir. Bu yapı rahmetli Prof. Dr. Hasan Bacanlı hocam ile geliştirdiğimiz “Dört Katlı Düşünme Modeli”nin yapısıdır. Şimdi sırasıyla bu dört düşünme türüne göz atalım. Ancak burada bu düşünme türlerinin tanım ya da açıklamalarından çok alt boyutları üzerinde durmak faydalı olacaktır. Her bir düşünme türünün 4 alt boyutu vardır.

Eleştirel düşünme bilişsel ve yakınsak bir düşünme türüdür. İlk boyutu ölçüttür. Dilimize kritik düşünme olarak da geçen bu düşünme aslında elemek ya da kriter kullanmak üzerine bir düşünme türüdür. Ölçüt belirlemek ve ölçütle düşünmek eleştirel düşünmenin ilk ve ana niteliğidir. Ölçütler üzerine pek çok şey söylenebilir ama genel olarak ifade edilecekse, kendi ölçütlerini belirlemek, standart ölçütler belirlemek, bir ölçütün neye göre belirlendiğini açıklamak, ölçüte dayanmayan durumları tespit etmek vb. eleştirel düşünmenin hem kendi sürecini hem de düşündüğü şeye yaklaşma sürecini belirler. İkinci boyutu ise düşünülen şeyin bağlamı ile kurulan ilişkidir. Burada vurgu düşünülen şeyi ele alırken onun içerisindeki koşulları göz önünde bulundurmak, ilişkili düşünceler arasında bağlantı kurmak, benzerlik ve farklılıkları belirteler karşılaştırmalar yapmaktır. Bir diğer boyutu ise düşünmenin kendi kendini düzeltmesidir. Düşünülen şeye şüphe ile yaklaşmakhem kendisinin hem de başkalarının düşüncelerindeki eksiklerini görmeye gayret etmek ve ardından bu eksiklikleri düzeltmeye çalışmak önemlidir. Eleştirel düşünmenin son boyutu ise yargıya varmaktır. Bu bakımdan eldekilerden hareketle bir çıkarım yapmak, sonuçların makul ve mantıklı olması, gerekçelerinin ve temellerinin sunulması ve tüm bunların ardından bir karara bağlanması gerekir.

Yaratıcı düşünme bilişsel ve ıraksak bir düşünme türüdür. İlk boyutu meydan okumaktır. Eleştirel düşünme ne kadar ölçüte dayanıyorsa yaratıcı düşünme de bir o kadar ölçütlere meydan okur. Meydan okumak, şaşırtıcı fikirler sunmayı, hayal gücünü kullanmayı, kuralları ya da diğer bir deyişle ölçütleri esnetmeyi hatta alt üst etmeyi gerektirir. Bu nedenle düşündüğü şeyi herkesin verebileceği cevapların aksine bir bakış ile ele alır. İkinci alt boyutu ise doğurtumdur. Bu ifade Sokrates’ten bildiğimiz yöntemdir. Doğurtumun yaratıcı düşünme ile ilişkisi yeni ve özgün fikirlerin ortaya konulması, düşünülen şey ile hem bağlantılı hem de farklı noktaların ele alınmasını içerir. Bir diğer alt boyutu ise yaratıcı düşünmenin ıraksaklığını en belirgin şekilde ortaya koyan genişlemedir. Burada önemli olan düşünülen şeyi farklı durum ya da problemlere uygulamayarak düşünme eylemini başka mecralara taşımak, zenginleştirmektir. Zenginleştirmenin yolu genellemeler, varsayımlar, analojiler, metaforlar vb. kullanmaktan geçer. Yaratıcı düşünmenin son boyutu ise yarar sağlamaktır. Ancak yarar sağlamayı işleve takılmaktan ayırmak gerekir. Burada önemli olan amaca yönelik problem çözmek, çözümlerinde yararı ve yeniliği gözetmek, üstelik bunların uygun ve makul çözümler olup olmadığını kontrol etmetir.

Özenli düşünme duyuşsal ve yakınsak bir düşünme türüdür. İlk boyutu duygusallık ve empatikliktir. Burada önemli olan kişinin önce kendisinin sonra da başkalarının duygularının farkına varmasıdır. Bu farkediş arkasından duyguları önemsemeyi de getirir. Duyguları önemseyerek düşünmek tavır ve eylemlerin sonucunda kendimizin ve başkalarının nasıl etkilendiğini hesaba katmamızı sağlar. Özenli düşünmenin bir başka boyutu da kural koyuculuktur. Kuralların ya da diğer bir ifade ile ilkelerin kişinin kendisi için ya da başkaları ve toplum için neden gerekli olduğunu fark etmek ve bunu açıklayabilmek önemlidir. Özen zihinsel aktiflik gerektirdiği kadar eylemsel aktiflik de gerektirir. Bu tür bir aktiflik sorumlulukları, kuralları ve etik sorgulamanın bilinç düzeyini arttırır. Özenli düşünmenin son boyutu ise takdir etmektir. Eskiler buna kadirşinaslık derlerdi. Kişinin hem kendisinin hem de diğerlerinin görüşlerini önemsemesi ve takdir etmesi özenin en büyük göstergesidir. Önemseyiş ve takdir belli bir süre sonra anlamlı bir değer bütünü oluşturur. Üstelik marifet iltifata tabirdir ifadesinden hareketle başkasını var etmenin paha biçilmez bir yoludur.

Umutlu düşünme ise hem duyuşsal hem de ıraksaktır. İlk boyutu amaçlılıktır. Amacın ne olduğunu kavramak, amaç belirlemenin önemini düşünmek, yakın orta ve uzak amaçlar belirlemek ve amaçlara bağlı kalmak ilk boyutun özellikleridir. İkinci boyutu amacı gerçekleştirmek için bir yol bulmaktır. Yol buluculuk olarak adlandırılabilecek bu boyut amaca varmak için gereken adımları ve araçları belirlemeyi içerir. Ayrıca yolda her daim belli bir enerji ve motivasyonla yürümeyi de sağlamak önemlidir. Yolda bir takım engellere karşı alternatif çözüm yolları sunmak da yol bulmanın alt boyutlarıdır. Yol bulmanın sonraki boyutu ise kolaylaştırıcılıktır. Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız ifadesinden hareketle ilk bakış açısının çözümün olduğunu bilerek olumlu bir beklenti oluşturmaktır. Yolu yürümek için iç ve dış kolaylaştırıcıları tespit etmek, seçmek ve kullanmak gerekir. Umudun son boyutu ise sahte umut ile gerçek umudu bir birinden ayıran özellikler barındırır. Gerçek umut içinde aktif olarak eylemde bulunabildiğimiz durumları kapsar. Piyango bileti alıp büyük ikramiyenin bize çıkması için sadece “beklemek” ve herhangi bir eyleme dönüşmeyen beklenti içinde kalmak sahte umuttur. Bu nedenle rahatsız olunan durum ile ilgili harekete geçilmeli, eylem için öngörüler, çözüm önerileri  ve bunları genel geçer hale getirmek için çaba sarfetmelidir.

 

 

Buraya kadar ifade ettiklerimiz düşünme türleri idi. Bunun yanında bir de düşünme becerileri vardır. Düşünme becerileri ise “yeterlilikler”i içerirler.  Düşünme eylemini gerçekleştirmek için gerekli olan yeterlilikler; ortak dil ve tanımlamaları, profesyonelliği, seviyeyi ve düzeni sağlayıcı unsurlardır. Bu unsurlar düşünmenin niteliği ve kalitesini kıyaslama imkânı verirler. Hangi düşünme türü ele alınırsa alınsın bu düşünme biçimine göre yeterliliklerin geliştirilmesi ve bu yeterliliklerin gelişmesine yardımcı olacak “düşünme becerileri”nin tanımlanması gerekmektedir. Odaklanma, bilgi edinme, hatırlama, organize etme, analiz etme, genelleme, bütünleştirme, değerlendirme vb. düşünme becerilerine örnek olabilir.

 

      Düşünme stilleri ise “alışkanlıklar”ı içerirler. Stil ya da tarz bir kişinin yeteneklerini kullanırken tercih ettiği yoldur. Bir başka deyişle stil; düşünme becerilerinin nasıl işe koşulduğunun göstergesi olup, düşünme becerilerinden, yeterliliklerden ve hatta yeteneklerden çok tercih etme şekline işaret eder. Stil esasen yaklaşım veya eğilim olarak da tanımlanabilir.  Düşünme türleri, becerileri veya araçları ne kadar nesnelse, düşünme stilleri de o kadar özneldir. Analitik, meraklı, anlayışlı açık-fikirli, sistematik, sentezci, idealist, pragmatist, realist, esnek, organize, paylaşımcı, risk alan, ayrıntıcı, tutucu, yenilikçi, gelenekçi vb. düşünme becerilerine örnek olabilir.

 

      Düşünme “araçları” ise zihnimizi sistematik, açık ve kolaylaştırıcı unsurlardır. Daha çok bakış açısını ve yeterlilikleri işe koşacak stratejilerin aletleri olarak değerlendirilebilir. Bu araçlar düşünme türü bilgisi, içeriği, alışkanlığı veya yeterliliğinden çok bütün bunları geliştirmede kullanılacak yardımcı yapılardır. Taksonomiler, kavram haritası, sonuç çizelgesi, grafik düzenleyici, elmas dereceleme, balık kılçığı, akış diyagramı, lotus (nilüfer) diyagramı, zihin haritası, swot analizi, ven diyagramı vb. Düşünme araçlarına örnek olabilir.

      Tekrarla ifade edilecek olursa düşünmek bir dil eylemedir. Ancak düşünme eylemi için öncelikle düşünmenin doğasını keşfetmek ardından düşünülecek “şey” ile bağı doğru kurmak gerekir. Düşünme türleri düşünülen “şey” ile doğru bağa katkı sağlarken, düşünme becerileri o bağı genel geçer düzeyde güçlendirmeye katkı sağlar. Ancak özne olarak her düşünen zihnin karakter, mizaç, kişilik ya da benzer bakımlardan farklı olduğu hesaba katıldığında düşünme stillerinin de keşfedilmesi gerekir. Çünkü kimi düşünme türleri için kimi düşünme stilleri geliştirici iken kimileri ise engelleyici olabilir. Örneğin, çok sistematik bir stile sahip olan öznenin yaratıcı düşünmesi ketlenebilir. Tüm bunları düşünme araçları ile desteklemek ise düşünme eylemini bütünleştirecektir.

O halde, uygun düşünme türünü doğru seçmeye, düşünme becerilerimizi geliştirmeye, kendimizin ve başkalarının düşünme stillerinin farkına varmaya ve bunları düşünme araçları ile zenginleştirmeye gayret ederse nitelikli bir düşünme eylemi gerçekleştirebiliriz.

 

Prof. Dr. Mehmet Ali Dombaycı

 

 

 

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.