Felsefe Dil Eylemlerinden Geçer

Felsefe

Felsefe Dil Eylemlerinden Geçer

 

Prof. Dr. Mehmet Ali Dombaycı

 

İnsan eğer varsa hayatın anlamını sorgulamak ya da yoksa hayata anlam katmak ister. Bunun en etkili yolu da felsefe ile bağ kurmaktır. Felsefe ile bağ kurmak ise ya felsefe yapmaktan geçer ya da yapılmış felsefeler hakkında bilgi sahibi olmaktan. Yani ya felsefi sorgulamanın kendisine yönelmek ya da felsefe tarihi bilgisine yönelmek gerekir. İkincisi birincisi için zorunlu gibi gözükse de aslında değildir. Çünkü büyük filozofların pek çoğu felsefe tarihi bilmiyordu. Örneğin Platon, ne Descartes, ne Kant, ne Hegel, ne Nietzsche, ne de diğer filozofları biliyordu. Ancak yine de genel olarak tercih felsefe tarihi bilgisine yönelmek olarak gözükmektedir. Çünkü felsefe yapmanın, yapılmış felsefeleri – felsefe tarihini – öğrenmekten daha zor olduğu düşünülür (aslında sanılır). Peki öyle midir? Bu sorunun cevabı eğer kimi şartlar oluşmazsa evetdir. Peki biri diğerine göre daha değerli bir yönelim midir? Bu sorunun cevabı da kimi şartlar oluşmazsa hayırdır. Peki bu şartlar nelerdir?

 

Felsefe temelde hayatın anlamını sorgulamak ya da hayata anlam vermek ise bu iki işlev üzerinden yürütebilir. Bunlardan ilki analitik işlev, diğeri de kurgusal işlevdir. Felsefenin analitik işlevi ortaya konmuş düşünceleri analiz etmek; karşılaştırmak, benzerlik ve farklarını bulmak, sınıflamak, sıralamak vb. dir. Olana dairdir. İkinci işlev ise kurmacadır. Olması gerekene dairdir. Ve daha çok felsefi sorgulama olarak gözükür.

 

Bu ikisi arasındaki farkı standart bir fotoğraf çekmek ile bir zamanlar TRT 2’de yayınlanan “Resim Sevinci” programındaki Bob Ross’un tavrı ile resim çizmeyi karşılaştırarak yapabiliriz. Elimizdeki kamera ile deklanşöre bastığımızda kadraja giren görüntü karşımızdaki gerçekliğin birebir aynısıdır. Dolayısıyla fotoğraf karşımızda ne varsa anlık olarak onu dondurur. OysakiBob Ross resimçizerken “…şurada da güzel bir kelebek olsa...” der ve oraya güzel bir kelebek kondururdu. İşte kameranın çektiği fotoğraf felsefenin analitik işlevi, çizdiğimiz resim ise felsefenin kurgusal işlevi gibidir. Bu nedenle felsefenin analitik işlevi olan felsefe tarihi bilgisine ihtiyaç olduğu kadar, felsefenin kurgusal işlevi olan felsefi sorgulamaya da ihtiyaç vardır. Çünkü felsefe olandan hareketle olması gerekene de yönelir.

 

O halde hem felsefenin analitik işlevi hem de kurgusal işlevi için filozofa ya da felsefeciye birtakım araçlar lazımdır. Marangozun testeresi, dişçinin kerpeteni, kimyagerin beheri, ressamın fırçası vardır. Peki filozofun neyi vardır? Filozof eylemini nasıl icra edecektir. Filozofun eylemi dilden geçer. Dil eylemleridir onu sorgulamaya götüren. Dil eylemleri filozofun dışında başka kimseler tarafından da kullanılır. Ancak filozofu diğerlerinden farklı kılan, onun dil eylemlerine yön veren “felsefi soru”sudur. Bir soru ne zaman felsefi olur. Bunu derinlemesine açıklamak başka bir yazının konusu olup, felsefi sorunun pek çok özelliği olsa da temel olanları şu şekilde sıralayabiliriz. Felsefe sorusu filozofun bir başkasına ya da ortaya sorduğu soru değil kendine sorduğu sorudur. Felsefe sorusu alıkoyucu bir durak gibidir. Sorup geçmek çok zordur. Felsefe sorusu nedir’li sorulardır, kim, kaç, hangi vb. sorularla ilgilenmez. Cevabı yapıp etmelerden değil dil eylemlerinden geçer.

 

Dil eylemlerini ise şu şekilde sıralamak mümkündür; düşünmek, okumak, yazmak ve diyalog (konuşma). Dinlemek de bunlara eklenebilir ancak şimdilik onu ikinci derecenden bir dil eylemi görmekte yarar vardır.

 

Düşünmekelimesinin Eski Türkçede kökü; “durma, durak, dinlenme, uyku, hayal, rüya” gibi anlamlara gelen tǖş kelimesidir. “Tüşemek” ise “tüşe” kökünden gelip “duraklamak, rüya görmek” anlamına gelir. “İnmek, konmak ve durmak” anlamına gelen “düşmek” de aynı kökten gelir. Bu bağlamda “bir şeyin üstüne düşmek,” “onunla ilgilenmek” ile “düşünmek” arasında yakın bir ilişki vardır. Zira “düşünmek”, “düşmek” fiilinin dönüşlü halidir. İlginç şekilde, aynı durum İngilizcede “under-standing”, altında/üstünde durmak; Almancada “verstehen” bilmek, anlamak, “stehen” durmak, beklemek, Arapçada “vakafe” durmak, beklemek anlamındadır.Temel araçları ve karakteristik özellikleri bakımından bakıldığında “düşünme”, bir şeyi aklından geçirmek, gözünün önüne getirmek; eldeki bilgileri incelemek, sınıflamak, sıralamak, karşılaştırmak vb. becerilerden yararlanarak düşünce üretmek; bir şeyle ilgilenmek ya da bir şey hakkında tasalanmak, kaygılanmak; akletmek; karar vermek; muhakeme etmek; tefekkür etmek, tasarlamak, farz etmek; vb. eylemleri ifade eder. Burada önemli olan tüm bunları felsefi sorunun izinden götürmektir. Düşünmenin türleri, stilleri, becerileri ve araçları de vardır. Düşünme türleri bilişsel ve duyuşsal olarak ayrılabilir. Yani bizler kimi zaman bilgi ile kimi zaman duygu ile düşünürüz. Düşünmenin stilleri ise bizim alışkanlık ve tercihlerimizle ilgilidir. Şüpheci, kaygılı, ayrıntıcı, meraklı, sakin, telaşlı vb. özelliklerimiz bu stillere örnek olabilir. Düşünmenin genel olarak odaklanma, bilgi edinme, hatırlama, genelleme, değerlendirme vb. becerileri de mevcuttur. Bir de kavram haritası, akış diyagramı, zihin haritası, ven diyagramı, t cetveli, çeşitli taksonomiler vb. araçlarından bahsedilebilir.

 

Felsefi okumanın da diğer okumalardan farklı olması gerekir. Kabaca dört okuma biçiminden bahsedilebilir; yorumlayıcı, çözümleyici, eleştirel ve tarayıcı. Felsefi okuma bu dördünden de yararlanabilir. Ancak felsefi metinler okunurken bilgi için okuma ve anlama için okuma birbirinden ayrılmalıdır.  Hem biçim bakımından hem de amaç bakımından okuma için kimi şeylere dikkat etmek gerekir. Metin çeviri ise çevirmeni, metnin özgün adı, mümkünse çevirinin özgün haliyle karşılaştırılarak en uygun çevirinin seçilmesi, filozofun metni ise filozofun biyografisi, ker aldığı akımı, dönemi ve felsefe tarihi içindeki yerini bilmek önemlidir. Arka kapak ve önsöz de çok önemlidir. Okuyucular genellikle önsözü atlarlar, ancak kitabın yazarı ve çeviren ayrı ayrı amacını, yazarken ve çevirirken dikkat ettiği hususları burada açıklar. Bunların yanında okuma eylemi felsefi sorular ile beslenmelidir. Örneğin başlıklardan biri “cogitoergosum” ise soru “cogitoergosum nedir?” olmalıdır. Felsefi metinlerde kelimeler bazen günlük hayatta kullandığımızdan farklı anlamlara gelebilir. Bu nedenle felsefi terminolojiyi kontrol etmek için mutlaka felsefe sözlüğünden, lügatten ve yabancı dil sözlüklerinden yararlanılmalıdır.

 

Felsefede doğru bilinen ve çok sık tekrarlanan yanlışlardan birisi de felsefede soruların yanıtlardan önemli olduğudur. Oysaki yanıtlar da sorular kadar önemlidir. Soruların önemini ortaya çıkarmak için yanıtları önemsizleştirmek gereksizdir. Felsefi yazma bir bakıma felsefi soruların felsefi yanıtları için paha biçilmez bir yöntemdir. Cilt cilt felsefe tarihleri, eserler felsefi sorulardan değil yanıtlardan oluşmaktadır. Filozoflar yazarak felsefi sorulara yanıtlarını derlemişlerdir. Felsefi yazma için kullanılabilecek en uygun tür, felsefi denemedir. Bugün yurt dışındaki üniversitelerin felsefe bölümlerinde öğrenciler mezun olmadan önce mutlaka “WritingPhilosophicalEssay”, “Felsefi Deneme Yazma” dersi alırlar. Ne yazık ki bu gelenek bizim felsefe bölümlerimizde henüz oluşmamıştır. Bir felsefe sorusunun kimi özellikleri olduğu gibi bir felsefe yanıtının da kimi özellikleri vardır. Bunların başında temellendirme, tutarlılık, soru-yanıt uyumu ve bağı, geçerlik, neden-sonuç ilişkisi bunlardan bazılarıdır. Felsefi yazmada ilerleyen zamanlarda beklenen ise bir üslubun gelişmesidir.

 

Son dil eylemi ise felsefi diyologtur. Diyalog belli bir amaç ve konu etrafında söylenenlerin taşıdığı anlamı ortaya çıkarmak; bu söylenenleri değerlendirmek ve kişinin kendi düşüncelerini ortaya koymak amacıyla muhatapların karşılıklı olarak birbirine yöneldiği bir konuşma eylemidir. Burada kilit nokta karşılıklılıktır. Düşüncenin karşılıklılık ilkesinde ilerlemesi, gelişmesi ve aktarılmasıdır. Yoksa birbirinden bağımsız birbiri üzerine inşa edilmeyen bir süreç ancak konuşma olarak adlandırılabilir. Felsefi diyolog denilince akla gelen ilk şey SokratikDiyalogtur. Karşılıklı olarak argümanların ortaya konduğu Sokratik Diyaloğun özü, soru-yanıttır. Soru ve yanıtın arkasında diyalojik yöntem yani karşılıklılığın esas alındığı bir ilişki mevcuttur. Ancak günümüzde kitlelerin eğitimi ile uğraşıldığından Sokrates gibi tek ya da birkaç öğrenciyle bu tekniği yürütmek güçtür. Dolayısıyla Sokratik Diyaloğu romantik ve nostaljik bir durumdan kurtarmak daha anlamlı ve etkili bir yapıya dönüştürmek gerekir. Çocuklar İçin Felsefenin kurucusu Matthew Lipman bu dönüşümü Sorgulama Topluluğu ile gerçekleştirmeye çalışmıştır. Amacı öğretmen ve öğrenci bağlı iletişimden herkesin birbiri ile bağının olduğu bir ilişkiye dönüşümü gerçekleştirmektir. Bu nedenle böyle bir yapıda herkes herkesin Sokratesi gibi davranır. Diyalog düşünmenin kendi üzerine düşünmesi anlamına gelen refleksiyonu da geliştirir. Böylelikle düşünceler temellendirilir, kelime ve terimler özenle seçilir, muhtemel sorular önceden belirlenir, neden-sonuç bağı her daim kontrol edilir, varsayımlar oluşturulur.

 

Kısacası felsefenin dil eylemlerinden geçmesi, felsefenin hem analitik hem de kurgusal işlevini gerçekleştirmek için bu eylemlerin kendilerinin ne olduğuna yönelmekten geçer. Dil eylemlerinin etkili bir şekilde kullanılmayışı felsefe öğrenmenin de yapmanın da engelidir. Dil eylemlerinin başka bir boyutu da kendi dilinde bu eylemleri gerçekleştirmektir. Bu yazı şimdilik dil eylemlerinin teknik içerikleri ile ilgili olup, dil eylemlerinin antropolojik, sosyolojik, kültürel, psikolojik pek çok yönünün olduğu da unutulmamalıdır. Türkçe felsefe öğrenmenin ve yapmanın yolu bu perspektifleri de işin içine katmaktan geçer. Üstelik felsefeyi Türkçe yapmak da gerekliliktir. Onları da bir başka yazıda tartışmak umuduyla…

 

 

 

 

 

Yorum

2. Erkan YAZARGAN (doğrulanmamış) Çar, 14 Şubat 2024 - 21:53

DİLDEN DİLE

Dil denilince İngilizce, Türkçe ve diğer diller anlaşılacağı gibi burada bahsi geçen Felsefe Dili tabirini anlayabilmemiz için Matematik, Fizik, Kimya, Bilgisayar, Bilişim, Hayvan, Balina, Yunus ve sıralarıdıkça uzayıp gidecek daha pekçok dil sayarız.

Soru şu: Çok iyi bir (herhangi) eğitim almış olsa da "basit bir cümleyi dâhi DOĞRU anlayamayan insan yekûnuna nasıl anlatırız? Genellikle tekrarla.

Dilin lehçeleri gibi işletim sistemlerinin de alt diileri / kurgulanma biçimleri var. Coin nasıl olurda para birimi olabilir sorusunu anlamayanlar NFT nin nasıl olupta coin olduğunu anlayamaz.

Gelip dayandık uzmanlık meselesine.

Uzmanlığı kim veya hangi kurumlar, hangi kriterlere göre ONAYLIYORLAR sorusu tüm düğümü çözecektir Bundan sonraki soru onay makamlarının ne kadar yetkin ve kabulgörür oluşuyla ilgili.

Buraya kadar anlaştıysak; neden bir türlü yeni, gerçek, doğru, ilerici, yaratıcı, faydalı, işe yarar, işi kolaylaştırıcı, adil, eşit, yerinde, detaylı ve detaycı işler üretemediğimizi tartışalım, yazışalım diyorum. Önloşul; herkes kıyafetinden soyunup üryan ünvansız katılacak...

FAHRİ (doğrulanmamış) Çar, 14 Şubat 2024 - 22:48

Aramıza hoş geldin Mehmet Ali hocam. Felsefe eğitiminin yaygınlaşmasına önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Başarılar diliyorum.

Fethullah Topal (doğrulanmamış) Ct, 17 Şubat 2024 - 13:18

Hocam kaleminize, yüreğinize sağlık. Burayı takipteyiz artık. Taşra'dan selamlar.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.