Bir Şiir, Bir Resim ve William Blake
Rıza Kocabıyık
“Eyleme dönüşmeyen arzu, ruhsal bozukluğa yol açar”
William Blake
Üniversite okuduğum dönem, resimlerini gördüğümde, beni çok şaşırtmıştı. Diğer ressamlardan hemen ayırt edilebiliyordu. Bana ilginç gelen nokta çizdiği karakterler kaslı, düzgün vücutlu; konuları ise daha çok din ve tarih ağırlıklıydı. Bazı tabloları dinginlik verirken, bazıları korkutucu olabiliyordu. Resimleri diğer ressamlardan hemen ayırt edilebiliyordu. İlgimi çekmişti bir kere, ilgimi çeken diğer bir özelliği de gizemiydi. Romantik dönemin önemli temsilcisi olması yanı sıra, tablolarında derin bir sembolik anlatım da göze çarpar ki, bu tür tablolar bende büyük merak ve heyecan uyandırır. Tıpkı Leonardo Da Vinci gibi. Hatta ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in bir sözü vardır ki kendime rehber edindiğim:
“Eğer Leonardo, Mona Lisa tablosunun altına şöyle yazsaydı, ona nasıl değer verebilirdik ki: Hanımefendi gülümsüyor, çünkü sevgilisinden sakladığı bir sır var. Bu izleyiciyi gerçeğe zincirlerdi ve bunun 2001’e ( Space Odyssey) olmasını istemiyorum.”
İşte bana gizemini araştırma merakı uyandıran bu zat-ı muhterem, tarihler 28 Kasım 1757 yılını gösterdiğinde bir tuhafiyecinin oğlu olarak İngiltere’nin başkenti Londra’da doğar; çok yönlü bir insan olması nedeni ile mistik ressam, gravür ustası ve şair olarak anılır; William Blake. Okul eğitimi kısa süren William’ın, ilerleyen yaşlarında eğitimini annesi üstlendi. Küçük yaşlarda okumaya başladığı İncil’de anlatılan hikayeler ve o dönemde görmeye başladığı olağan dışı ve metafizik görüntüler ruhsal yönden onu etkilediği gibi çevresinde bu gibi durumlara olan merakı onun garip ve ürkütücü görünmesine yol açtı. Her ne kadar çevresinde ki insanlar bu durumdan dolayı ondan uzak kalmayı tercih etse de kutsal kitaptan okudukları, gördüğü rüyalar ve çevresinde karşılaştığı sıra dışı olaylar onun sanat yapılarında kendilerine bolca yer buldu.
Hatta Edgar Allan Poe’nun “Bütün Hikayeleri” adlı kitabında bir hikayenin içinde okuduğumu hatırlıyorum, lakin biraz araştırınca bu hikayenin Allan Cunnigham adlı yazarın “Seçkin İngiliz Ressamlarının Anıları” kitabında da William Blake’nin anlatmış olduğunu öğrendim. Blake’nin anısı şu şekildeydi:
“-Hiç, bir peri cenazesi gördünüz mü hanımefendi? dedi William Blake yanında oturan kadına.
-Hayır. dedi kadın.
-Ben gördüm dedi Blake. Hem de dün gece! Sonra da bahçesinde ki ağustos böcekleri kadar olan yaratıkların, bir gül yaprağında yatan cesedi, şarkılar söyleyerek gömdükten sonra yok olduklarını gördüğünü anlattı.”
Bu hikayeyi okuduğumda acaba gerçek mi, yoksa Blake gerçekten rüyalar aleminde mi yaşıyor ? diye kendime soramadan edemedim.
Sembolleri ve gizemleri ile çözülmesi gereken bir ressam ve şair olan William Blake kendine Dan Brown’ın 2017 yılında yayınlanan “Başlangıç” kitabında yer bulmazsa olmazdı. Kitapta Harward Üniversitesi dini ikonografi ve simge bilim profesörü Robert Langdon’ın maceralarında William Blake’in bazı eserlerini çözüme ulaşmak için kullanıldığını görürüz:
Sayfa 368: William Blake'in tüm eserleri kitabının açık duran 163. sayfası loş ışıkta zar zor seçiliyordu.
Blake'in 1794'te yaptığı suluboya gravüre karanlıkta gözlerini kısarak bakan Langdon, The Ancient of Days (Günlerin Atası) diye düşündü.
..... Resimdeki aslında Hristiyan tanrısı değil, Uziren isimli bir ilahtı. Blake'in kendi hayal dünyasının ürünü olan bu tanrı dev bir pergelle gökyüzünü ölçerek evrenin bilimsel yasalarına saygısını gösteriyordu.
Resim ve gravür dışında ; Cennet ve Cehennemin Evliliği, Masumiyet Şarkıları, Masumiyet ve Deneyim Şarkıları, Kehanet Kitapları 1,Kehanet Kitapları 2, Masumiyet ve Tecrübe Şarkıları, Vahiy Kitapları gibi eserleri olan Blake’in beni en çok etkileyen şiiri “ Masumiyet Şarkıları” eseri içinde ki “Baca Temizleycisi’dir”.
BACA TEMİZLEYİCİSİ
Annem öldüğü zaman çok küçüktüm,
Ve babam sattı beni henüz dilim bile
Dönmezken "temizle! temizle! temizle! " demeye
Artık bacalarınızı temizliyorum uyuyorum is içinde.
Küçük Tom Dacre var ya, ağladı, kıvırcık saçlarını
Kuzu sırtı gibi kırktıklarında, dedim ki ona
"Sus, Tom! hiç takma kafana, başın çıplak ya
Biliyorsun kurum kirletemez artık olmayan saçlarını."
Ve o ağlamayı kesti, ve o gecenin derinliğinde
Tom uyuduğunda, neler gördü düşünde!
Binlerce baca temizleyicisi, Dick,Joe, Ned Jack,
Onların hepsi kara tabutlara kilitlenmişti
Ve bir Melek geldi ışık saçarak anahtarıyla,
Ve açtı tabutları azat etti onları;
Sonra çayırda zıpladılar güldüler koştular
Ve ırmakta yıkandılar, ve Güneşte parladılar.
Sonra çıplak ve pak, bütün yüklerini artlarında bıraktılar,
Bulutlara ağdılar ve rüzgârla dans ettiler
Ve o Melek Tom'a dedi ki, iyi bir çocuk olursan
Tanrı baban olsun, neşe de hiç gerekmez artık.
Ve Tom uyandığında ve biz karanlıkta kalktık,
Ve çantalarımızı fırçalarımızı alıp çalışmaya koyulduk,
Sabahın ayazı boyunca, Tom mutluydu şevkliydi,
Herkes işini yaparsa gerek kalmaz ki kötülükten korkmaya.
1666 yılındaki büyük Londra yangını ile başladı, bu şiirin yazım hikayesi. Dört gün boyunca yanan şehir İngilizleri bir daha böyle bir yangın yaşamamak adına çeşitli düzen ve kural değişikliğine gitmesine sebep olmuştur. Ev için getirilen kurallarda baca çapları 45 cm ile sınırlandırılmış ve periyodik olarak temizlenmesine karar verilmiştir. Bu dar bacalar içinde yaşları 4 ile 7 arasında değişen fakir ailelerin çocukları veya kimsesiz çocuklar seçilmiştir. En zor şartlarda çalışan bu çocukların çoğu ya baca içinde sıkışıp ya da hastalık ve bakımsızlıktan kısa bir süre sonra ölüyordu. İşte William Blake’in yazdığı bu şiirde yaşadığı dönemde ki bu insanlık dışı olayı dizelerine yansıtmıştır. Ben bu şiiri her okuduğumda gözümün önüne gelir baca temizleyicisi çocuklar.
William Blake 1782 yılında Catherine Sophia Boucher ile evlendi. Sophia’nın okuma ve yazması yoktu. William Blake büyük bir tutku ile eşine okuma, yazma, çizim ve gravür baskı eğitimi verdi. Bunu eğitimle onun düşündüğü herşeyi çeşitli yollarla ifade edebilmesinin önünü açtı. Catherine kocasının çabasına ve dehasına hayrandı. 45 yıl süren bu evlilikte onun asistanı gibi çalıştı ve birbirlerine her konuda destek oldular.
William Blake kendi halinde bir gravürcü iken, kısa sürede yaptığı işlerde ki başarısı ile yeni siparişler aldı ve John Milton, Dante, Shakespeare ve İncil’den sahneler boyamaya başladı.
Hayatı boyunca çalıştı, çalıştı ve çalıştı lakin bu çalışmanın maddi karşılığını hiçbir zaman tam olarak alamadı. Çoğu büyük ressam gibi gerçek değeri ölümünün ardından anlaşıldı. Söylenceye göre İngiltere dışına hiç çıkmadı.
Ölümüne yakın günlerde Blake’in nefes almaksızın Dante’nin dizileri üzerinde çalıştığı aktarılır. Sonunda, çalışmayı bırakmış ve başucunda, gözyaşları içinde kendisini izlemekte olan eşine dönmüştür. Blake’in, eşini görünce, ağlayarak “Dur Kate! Olduğun gibi kal, portreni çizeceğim; çünkü şimdiye dek bana gönderilmiş bir melek gibiydin,” dediği söylenir. Bu portreyi tamamlamasının ardından, Blake çizim aletlerini elinden bırakarak ilahiler ve ayetler söylemeye başlar. O akşam saat altıda, eşine her zaman yanında olacağını söyledikten sonra William Blake bu dünyadan göçer.
Resim 1 NEWTON (1795-1805)
Boyut: 46 cm- 60 cm
Tekniği : kağıt üzerine renkli baskı,mürekkep ve sulu boya
Açıkcası Blake’nin en sevdiğim tablosu budur. William Blake kendisinden 114 yıl önce 1643 yılında doğan ve kendisi doğmadan otuz yıl önce ölen İngiliz “Sir” ünvanlı fizikçi, matematikçi, mucit, teolog ve filozof gibi bir çok sıfatı adının önünde buluşturan İsaac Newton’u resmetmiştir.
Blake ilginç bir durum olarak Isaac Newton’u resme aktarırken mekân olarak denizin altını seçmiş. Gökyüzündeki yıldızlarla ilgilenen birini, okyanusun en karanlık ve derin yerinde bir kayanın üzerinde oturmuş, araştırma yaparken resmetmiştir. Burada fizik ve matematik uzmanı Newton’u kaslı, düzgün ve son derece orantılı bir vücut tipinde görsele aktarmıştır. Ayrıca bu mükemmel vücut tipinde birbirini 90 derece kesen (özellikle parmaklar, bilek, ayak, diz kıvrımı) açılarla çizmeye özen göstermiştir.
Bu mükemmel vücut tipi sembolik olarak Newton’un fizik ve matematik alanındaki başarılarına bir gönderme olabilir.
Resimde, Newton’un üzerinde çalışma yaptığı materyal kâğıttan ziyade papirüs gibi sarılmış bir bez rulosu görünümünde, bu aynı zamanda antik Yunan sütun başlığı süslemesini de hatırlatıyor. Bunun hemen üzerinde sol elinde bir pergel vardır.Pergeli bir diğer resmi olan “Günlerin Atası” çizimde yaratma aracı olarak gösterir, romantik akımın önemli temsilcisi William Blake.
Birçok sanatçıyı da etkileyen William Blake, onlara esin kaynağı olmutur. Bunlardan biride İtalyan asıllı İskoç heykeltraş Eduardo Luigi Paolozzi ‘dir (1924-2005) Paolozzi ,William Blake’in “Newton” tablosunu 1995 yılında heykel olarak yorumlamıştır.(Resim-2) Tabloya benzer şekilde yaptığı heykeli bugün Londra’da sergilenmektedir.
Sonuç olarak birkaç anekdot ile bahsettiğim şair ve ressam William Blake, umarım gizemlerini araştırma konusunda ilginizi çekmiştir. Onun hayatını araştırdıkça daha farklı yönlerini keşfedip, Dan Brown’ın roman kahramanı simgebilimci Robert Langdon’ın bile bulamadığı eserlerindeki sırları belki siz bulusunuz.
Resim 2 "Günlerin Atası" -1794
Resim 3 "Newton" -1995
Resim 4 Baca Temizleyicisi
Resim 5 William Blake
Yorum
Okudum çok güzel…
Okudum çok güzel…
William Blake
Güzel bir yazı olmuş paylaşımınız için teşekkürler,
son anları
okudum ve çok beğendim. basit yazım hataları düzeltilip tekrar yayınlanması bu kadar emek verilmiş bir çalışma için bir nevi saygı göstergesi olarak bence yayıncının görevidir.
Şu anekdot çok etkileyici:
"Ölümüne yakın günlerde Blake’in nefes almaksızın Dante’nin dizileri üzerinde çalıştığı aktarılır. Sonunda, çalışmayı bırakmış ve başucunda, gözyaşları içinde kendisini izlemekte olan eşine dönmüştür. Blake’in, eşini görünce, ağlayarak “Dur Kate! Olduğun gibi kal, portreni çizeceğim; çünkü şimdiye dek bana gönderilmiş bir melek gibiydin,” dediği söylenir. Bu portreyi tamamlamasının ardından, Blake çizim aletlerini elinden bırakarak ilahiler ve ayetler söylemeye başlar. O akşam saat altıda, eşine her zaman yanında olacağını söyledikten sonra William Blake bu dünyadan göçer."
Beni en çok etkileyen "…
Beni en çok etkileyen "...peri cenazesi gördünüz mü?" Kısmı ile Masumiyet Şarkıları eserlerinden Baca Temizleyicisi kısmı olmuştur. Kıvırcık saçlarının kuzu gibi kırpıldığı ya da baca içinde kalmaları, kara tabutlardan çıkışları vb.
Yazarın akıcı dili ve bir olay ya da hikayeden diğerine geçişi o kadar yumuşak ki haliyle sürükleyici oluyor. Emeğinize sağlık okudum ve çok beğendim.
William Blake
Okudum ve gerçekten emek verilmiş güzel bir yazı .
Yeni yorum ekle