Anadolu Medeniyetleri Müzesi
Zerrin Dağcı
Marcus Tullius Cicero, “Tarih zamanın geçip gittiğinin tanığıdır; gerçekliği aydınlatır, belleği canlandırır, gündelik yaşama yol gösterir ve bize eski çağlardan haberler getirir” demiş.
Ulus Gözcü Sokak’ta dolaşırken aklıma bu sözler geldi.
Gözcü Sokak’ta demir parmaklıkların çevrelediği büyük bahçe içinde 15. yüzyıldan kalma binalar vardır. Bu binalar Anadolu Medeniyetleri Müzesi olarak kullanılmaktadır. Girişteki levha beni M.Ö. 1236 yılına götürdü. O tarihte Hitit Kralı Tuthalia tahta geçmişti ve bu levha onun mührüydü. Bugün ise aynı mührün üzerinde ‘Anadolu Medeniyetleri Müzesi 1921’ yazmaktadır. Geçmişle bugün birleşmiş, bize binlerce yıl öncesinden bir mesaj getirmişti.
Şimdi 1921 yılına dönelim. Büyük Millet Meclisi (BMM) henüz birinci yılını doldurmuştur ve Yunan ordusu, İç Anadolu’da, Ankara’ya doğru ilerleyişini sürdürmektedir. Polatlı yakınında konuşlanan Yunan ordusunun top sesleri, Ankara’da kaygı yaratmaktadır. Ankara’nın tehdit altında olması nedeniyle Meclisin güvenliği tartışma konusu olmuştur.
Bir yandan düşman topçusu, öte yanda yoksulluk koşulları varken BMM’nin Başkanı Mustafa Kemal, Maarif Vekâletine (Milli Eğitim Bakanlığına) bir yönerge göndererek, “Hars (kültür) Müdürlüğü” kurulmasını ister.
Yönerge, Ata’nın çevresindekiler ile Bakanlıkta şaşkınlık yaratır. Bu koşullar altında “kültür müdürlüğünün” kurulma fikrini hiç kimse anlamamıştı. Oysa Atatürk daha Sofya’da askeri ataşeyken izlediği bir operadan çok etkilenmişti ve ilerde kendi ülkesinde opera kurmanın hayalindeydi. Medeni ülke olmanın ön koşullarından biri de kültür ve sanatta başarılı olmaktı. Atatürk vizyoner bir liderdi ve geleceğe yeni bir gözle bakabiliyordu. Savaşı kazanacağına inanıyordu. Bir ülkeyi tam olarak sahiplenmek için yalnızca onun sınırlarının güvenliği değil, ülkenin kültürel, tarihsel ve dinsel mirasına da sahip çıkmak önemliydi.
İlk Müdür Mübarek Galip Bey, müzeyi Ankara Kalesinin Akkale adlı burcunda oluşturmaya Agustus Tapınağı ile Roma Hamamından topladığı yapıtlarla başlar.
Daha sonra bu eserleri bir çatı altında toplayan bir müzeye ihtiyaç duyulmaya başlanır. 15. yüzyıldan kalma “Mahmut Paşa Bedesteni” ile “Kurşunlu Han” restore edilir ve “Anadolu Medeniyetleri Müzesi” dünyanın sayılı müzelerinden biri olarak yerini alır.
“Müze” kelimesi Yunan mitolojisinde ilham perileri olarak bilinen “müzler”den gelmektedir. Zeus’un kızları olan müzler, dokuz kız kardeştir ve her biri birer sanat dalında özelleşmiş ilham verici perilerdir..
Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde buluntular tarihsel bir sırayla sergilenmektedir. Gezinize ana kapıdan girip sağa dönerek başlayabilirsiniz. Bu bölümde Paleolitik Çağ, Neolitik Çağ, Kalkolitik Çağ ve Erken Tunç Çağı dönemlerinden kalan eserler görülebilir. Daha sonra Asur ve Hitit, Frig ve Urartu bölümlerinde sergilenen eserler bulunmaktadır.
Orta salon taş eserler salonudur. Bu bölümde Geç Hitit Beylikleri Dönemi ortostatları, Malatya ve Kargamış’tan gelen eserler ile Frig kabartmaları yer almaktadır.
Her müzenin olduğu gibi Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin de ‘Top 10’ ya da ‘Top 20’ eserleri vardır. Birkaç ayda bir gittiğim bu müzeyi bugüne kadar kaç kez gezdiğimi hatırlamıyorum. Zaman içinde benim de mutlaka görülmesi gereken bir listem oluştu.
1- İnandık vazosu: Çankırı’nın İnandık köyünde bulunmuştur. Hatta kent girişindeki çiçekli göbekte replikası vardır. Vazonun üzerinde evlilik töreni anlatılmaktadır. Dört frize ayrılmış olarak bir evlilik töreninin farklı sahnelerine yer verilmiştir. Bu vazo, Hitit dini törenlerini anlamamız açısından önemlidir.
2- Hitit kral ve kraliçelerine ait mühürler, Mısır kraliçesi Naptera tarafından Hitit Kraliçesi Puduhepa’ya yazılmış dostluk mektubu, antlaşma metinleri ve pek çok evlenme, boşanma, vasiyet ve satış tabletleri vardır.
3- Boğa biçimli törensel kapların sırtlarında doldurma deliği vardır, bunlar Fırtına Tanrısı Teşup’un boğaları olan Hurri ve Şerri’dir.
4- Çocuklar için hazırlanmış olan şıngırlar, hatta çocuklar arasında çok popüler olan aşık oyunu için hazırlanmış aşıklar, topaçlar da müzenin raflarını süslemektedir.
5- II. Mursili’nin veba duası tableti geçen yaz özel sergi nedeniyle müzeyi gelenlerle buluşturulmuştur.
6- Taş eserler salonunda Kral Mutallu heykeli sağ elinde kılıç kabzasıyla ve gülümseyen yüzüyle ziyaretçileri beklemektedir.
7- En ilkel aynalar, yemek pişirmek için tava ve tencereler ilgiyle izlenen gereçlerdir.
Tarihi yapıları, köklü geçmişi ile bugünlere gelen Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19 Nisan 1997 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde 68 Müze arasında birinci seçilerek "Avrupa'da Yılın Müzesi" unvanını elde etmiştir.
Çok bilinen bir söz vardır: “Geçmişini bilmeyen, bugününü anlayamaz, yarınını inşa edemez.”
Yeni yorum ekle