Aşkın Ateşi

Gösteri Sanatları

sinema, 
Tolga Oskar
Aşkın Ateşi : “Bilime ve insanlığa adanmış bir çift ateş çiçeği; Katia ve Maurice”

zorbatv


Yönetmen: Sara Dosa 
Görüntü Yönetmeni: Pablo Alvares Mesa
Oynayanlar: Maurice Krafft, Katia Krafft
Anlatıcı: Miranda July
Ülke: ABD, Kanada
Tür:  Belgesel
Süre:  97 Dk.
Yapım Tarihi: 2022 


Sundance Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan film, birçok prestijli film festivalinden En İyi Belgesel, En İyi Kurgu ve Jüri Özel Ödülü’yle döndü. Filme konu olan Fransız volkan bilimciler Maurice ve Katia’yı ilk kez Werner Herzog’un 2016 yılında çektiği ‘Cehenneme Doğru’ adlı belgesel filmde görmüştüm. O filmde Herzog, volkanların, ruhani ritüellerle ilişkisini odak noktasına almıştı ve Katia’yla Maurice’e de çektikleri inanılmaz volkanik patlamalar eşliğinde kısaca değinmişti. Daha sonra 2022 yılında ‘The Fire Within: A Requiem for Katia and Maurice Krafft’ adlı bir film daha çekti. Bu filmle, tamamen Katia ve Maurice’in hayatlarına odaklanmıştı. Fakat bu film, henüz yayınlanmadığı için görme şansım olmadı. Aynı yıl yayınlanan ‘Aşkın Ateşi’ filmi ise, volkan bilimciler, Katia ve Maurice Krafft’ın yirmi yılı aşkın bir süre boyunca dünyanın birçok farklı yerinde bulunan yanardağları ziyaret ettikleri yolculuklarında, kendi kameralarıyla çektikleri görüntüler etrafında şekilleniyor. Yani yirmi yıllık arşiv görüntüleri üzerinden yönetmen Sara Dosa tarafından kurgulanan bir yolculuğun filmi. Katia ve Maurice, Strasbourg Üniversitesi’nde tanıştılar ve 1970 yılında evlendiler.  Katia ve Maurice’in yirmi yılda kaydettiği görüntülerin süresi 200 saati aşıyordu. 1970’li yıllardan 1991 yılına kadar kaydedilen bu görüntüleri ayıklayıp kurgulayarak 97 dakikalık bir filme dönüştüren Sara Dosa, “Olay yalnızca Maurice ve Katia’nın ilişkisi değil. Onlar ve yanardağlar arasında bir aşk üçgeni neredeyse. Yanardağsız ‘Maurice ile Katia’ diye bir şey yok. Bu durum da beni insanın doğayla ilişkisi, doğanın aklı, yaratım ve yok oluş, aşk ve hayat, her şeyin anlamını sorgulayan bir araştırmaya yöneltti. Yanardağlar bizim bir aşk hikayesi anlatma dilimiz oldu,” sözleriyle ifade ediyor. Maurice ve Katia, yaptıkları keşifleri, araştırmaları kayıt altına alarak bize eşsiz bir miras bıraktılar. Onlara ne kadar teşekkür etsek az! 

Maurice, ‘ben filmci değilim’ dese de kayda aldığı görüntüler usta işi! Cannes Film Festivali’nde dakikalarca ayakta alkışlanması da bunun en belirgin göstergesi. 2022 yılında birbirinden güzel filmler gördük ama bana göre; en etkileyicisi Aşkın Ateşi’ydi. İnsanlık için ölüme kafa tutan, hayatları boyunca ölümle burun buruna araştırmalar yapan Katia ve Maurice, işlerini tutkuyla yaptılar. Aktif volkanların sebep olduğu patlamalar sonucunda birçok insan hayatını kaybetti, kurtulanlarsa bölgeleri hızla terk etti. İnsanların canını kurtarmak için terk ettikleri bu tehlikeli yerlere büyük bir aşkla giden Katia ve Maurice çiftinin amaçları; ölümcül bir faciaya yol açacak volkanik patlamaları gerçekleşmeden önce tespit etmek ve insanları uyararak olası bir faciayı önlemekti.

zorbatv

Tüm bu gezi ve araştırma serüvenlerini finanse etmek içinse, volkanlar hakkında kitaplar yazdılar, fotoğraflar ve filmler çektiler. Aktif ve ölümcül volkanların kraterlerinde kamplar yaptılar, hatta karınlarını doyurmak için lavların üzerinde yumurta kırıp yediler. Tüm bu emek ve çalışmalarını yetkililerle paylaştılar, tehlikeli bölgelerle ilgili uyarılarda bulundular ama maalesef yetkililer, bu hayati uyarıları dikkate almadı. Gerekçeleri; tehlikeli bölgelerdeki vatandaşları tahliye etmenin yüksek maliyetli olmasıydı. Sonuç; felaket olmuştu. Tarih, 13 Kasım 1985’di. Kolombiya’nın Caldas ve Tolima bölgelerinin arasında bulunan ‘Nevado del Ruiz’ isimli yanardağ, patlayarak volkanik kül, taş ve lav tabakalarını insanların yaşadığı bölgelere püskürttü. Ruiz yanardağ felaketi, dünyada ‘Armero Trajedisi’ olarak adlandırıldı. Yaklaşık 25.000 insan, bu faciada hayatını kaybetti. Bu olaydan sonra Katia ve Maurice’in uyarıları, görece daha çok dikkate alınmaya başlandı. Aşkın Ateşi, sadece işlerini aşkla yapan iki bilim insanının hikayesini anlatmakla kalmıyor, bu iki bilim insanın birbirlerine olan aşlarının da hikayesini anlatıyor. Bunun en büyük kanıtı, Katia’nın Maurice için söylediği şu sözler; ‘onu takip ediyorum, çünkü öleceksem bile onun yanında olmayı tercih ederim.’ Maurice, dünyadaki 350 volkan bilimciden yalnızca 50 tanesinin patlayıcı volkanlar üzerine uzmanlaştığını ve kendisinin de onlardan biri olduğunu söylüyor. Sonra da patlamak üzere olan bir volkanın belirtilerini bir insana benzeterek şu şekilde tarif ediyor; ‘her volkanik patlamadan önce volkan titremeye başlar, hasta bir insan gibi. Yükselen magmadan ötürü toprak sarsılıp aynı zamanda şişer, bir apsenin oluşması gibi. Yamaçlar dikleşir, kraterler büyür ve volkanın nefesi de değişir. Pis bir hale gelir. Volkanik gazların bileşimi değişir ve ısı yükselir, sanki ateşi varmış gibi.’ Maurice ve Katia, 1971 yılında Endoneyza’ya yaptıkları ilk gezide, dünyanın en büyük sülfirik asit rezervinin bulunduğu gölde incelemeler yaptılar. Hatta bu asit gölünde, daha önce hiç kimsenin cesaret edemediği bir işe kalkıştılar; şişme bir botla asit gölüne açıldılar. Maurice, bu fikrin kendisine eğlenceli göründüğünü ifade ediyor. Katia’nın bu fikre karşı çıktığını, çünkü onun bir jeokimyacı olduğunu da ekliyor. Sonra bit pazarından 100 franka bir şişme bot alıyorlar. Maurice, aldıkları şişme botun ikinci el olduğunu söylüyor ve ‘yenisini alacak kadar aptal değiliz’ diyor. Asit gölüne açılıyorlar ve çelik bir kabloya bağlı numune şişesini gölün içine bırakıyorlar. Asit çelik kabloyu anında eritiyor ve numune şişesi gölün dibini boyluyor. Görev başarısız oluyor. Ters esen rüzgar yüzünden botları kıyıdan uzaklaşıyor ve 3 saat boyunca kürek çekerek kıyıya ulaşmaya çalışıyorlar. Maurice’in çocukluğundan beri hayalini kurduğu bir planı varmış. Akan lavların üzerinde 15 kilometre boyunca kano kullanmak. ‘Eğer yapılabilirse bunu burada, Hawaii’de yapıcaz’ diyor. Titanyum alaşımlı ve yalıtımlı bir kapsül şeklindeki kanoyu, bir helikopter lavın üzerine atacak ve bu şekilde lavların üzerinde yolculuk ederek denize ulaşacaklarmış. Maurice ve Katia, birçok televizyon programına konuk oldular ve yaptıkları araştırmaların, bulguların, deneyimlerin hepsini insanlarla paylaştılar.  İnsanlar, Maurice’e ‘Volkan Şeytanı’ lakabını takmış. Bir televizyon programında bunu Maurice’e soruyorlar ve Maurice, ‘evet, boynuzlarım var’ diyerek esprili bir şekilde yanıtlıyor. Kolombiya hükümetini bir faciayı önleme konusunda ikna edememişlerdi ve 1985 yılında Kolombiya’da meydana gelen ‘Nevado del Ruiz’ yanardağı patlaması 25 bin insanın ölümüyle sonuçlanmıştı. Bu olayın sonuçlarını anlatan belgeselleriyle Filipin hükümetini ikna etmeyi başardılar ve Pinatubo Dağı’nın etrafında yaşamını sürdüren insanları tahliye ettirerek binlerce hayat kurtardılar. Aynı yıl, yani 3 Haziran 1991’de Katia ve Maurice, Japonya’ya gittiler. Unzen Dağı’nda incelemeler yaptıkları sırada bir patlama meydana geldi. Bu dağ, iki asırdan fazla bir süredir uykudaydı ve beklenmedik bir şekilde uyanmıştı. Bu tip patlamalara ‘Piroklastik Akıntı’ adı veriliyor. Piroklastik akıntı, volkanlardan çıkan ve sıcak gazlardan beslenmiş, kor halindeki kül ve lav parçaları ile volkanik yamaçlardan çok hızlıca aşağıya akan sıcak akıntılardır. Bu akıntılar, saatte 200 km hıza ulaşabilirler.(Vikipedi) Katia ve Maurice çifti, 21 yıllık birlikteliklerinde 150’den fazla yanardağı ziyaret etmiş, incelemeler yapmıştı ve bu sonuncusuydu. Üzerlerine gelen piroklastik akıntının hızı saatte 160 kilometrenin üzerindeydi ve sıcaklığı 430 dereceydi. Çiftin bedenleri 5mm külle kaplandı. Katia Krafft, Maurice Krafft, volkan bilimci Harry Glicken ve 40 kişi daha Japonya’daki Unzen Dağı’nda yaşamını yitirdi. Geride bıraktıkları bilimsel araştırmalar, örnekler, bulgular, fotoğraflar ve filmler sayesinde belki de ölümsüzleştiler… Umalım ki artık, yetkililer, tüm bu bilgileri göz ardı etmesinler ve bu doğa olayları hiçbir canlıya zarar vermesin.

zorbatv

tolga_oscar@hotmail.com


  

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.