Öykü yazmak

Yaratıcı Yazarlık


Öykü yazmak
Murat Tuncel


Öykü nedir?
Öykünün nasıl yazıldığını anlatmadan önce  öyküyü kısaca tanımlayarak işe başlayalım. Öykü (İngilizce adıyla Short Story) 17. Yüzyıldan bu yana gelen hikâye anlatıcılığının yazıyla ifadesidir. Bir olay veya durumu öykülendirme (story telling) adı verilen metotla – yani olay veya durumun karakterler üzerinden okuyucuya aktarılmasıyla- yapılan anlatım. Roman ve öykü öyküleme metoduna dayanılarak anlatılsa da farklı iki tür olarak varlığını sürdürür. Sanıldığının aksine bu farkı yaratan en belirleyici özellik öykünün uzunluğu ya da kısalığı değil, anlatılan hikâye sayısıdır. Romanda birden fazla hikâye anlatılırken, öykü tek bir hikâyeyi anlatmayı amaçlar. Edebi bir tür olan öykü ile hikâye aynı şeyler değildir. Hikâye öykünün içeriğidir. Ayrıca hikâye sözlü anlatıldığı takdirde öykü olmaktan da çıkar. Fakat edebiyat kuramcılarının diğer birçok kavram ve kural konusunda ayrıştığı gibi öykü, roman ve hikâyenin tanımı ve sınırları konusunda da ayrı ayrı tanımlamaları vardır. 
Öykü yazmak için nereden başlamalıyız?
1. Okumak:Tüm yazın dallarında olduğu gibi öykü yazmanın temel koşullarından biri ve en önemlisi okumaktır. Ne kadar sürekli ve çok okursanız, o kadar yazma hevesinizi ve yazma şansınızı da artırırsınız. Yalnız her şeyi okuma yerine size yarayacak ve sizi geliştirecek kitapları okumalısınız. Mümkün olduğunca okumaya  “öykü türü”  kitaplarla değil de sizi eğitecek ve yazmaya hazırlayacak kitaplarla başlayın işe.  Çünkü; konusu, kurgusu, anlam bütünlüğü ve üslubu belli bir düzeye ulaşmış yazarların yapıtları daha işin başında olan sizleri yılgınlığa götürebilir.  O nedenle de okumada ustalıkla yazılmış “öykü” yapıtlarını daha sonraki devrelere bırakabilirsiniz. Yani bazı öykü denemeleri yaptıktan sonra yetkin öykü yapıtlarını okuyunuz ki, eksiklerinizi görebilesiniz, yazma hırsınızı ve donanımınızı artırabilesiniz.  
Eğer roman okumayla başlarsanız işiniz biraz daha kolaylaşır. Okuduğunuz romanların özetini çıkarmak ve bunu yazıya dökmek birinci basamağınız, okuduğunuz şiirleri yorumlamak, yorumlarınızı yazı eylemiyle desteklemek de yazma eylemindeki ikinci basamağınız olabilir. Üçüncü aşamanız ise olayları kendi yorumunuzla yorumladığınız kompozisyonlar yazmaktır. Daha sonra da olaylara katacağınız karakter, yer zaman ve betimlemelerle öykü yazımına başlamış olacaksınız.  Birçoğunuz zaten ilk aşamaları geçmişsiniz. O nedenle de  öykü okumalarını yapabilirsiniz. Evet denemesi olan arkadaşlar da, olmayan arkadaşlar da önce öykü okumalısınız. Elbette  sadece öyküleri değil, öykülerin yazarları hakkında yazılanları da, onların yaşamlarına sıkışan o öykü yazma isteğinin kaynaklarına da inmeye çalışın. Bütün bunları yaptıktan sonra zaten önce kurgulama, sonra da olayı zenginleştirme çabalarınız başlayacaktır. Ne olursa olsun kendinizi ne kadar yetkin görürseniz görün yine de okumaktan vazgeçmemelisiniz. Hem sizden öncekileri, hem sizin zamanınızda öykü yazanların yapıtlarını, hem de sizden sonraki kuşakların yazdıklarını okumalısınız. Yani ömrünüzün yazıya ayırdığınız kısmı kadar da okumaya ayırmalısınız
2. Yazmak:Okuma eylemini kendinize göre yeterli bulduktan sonra geçeceğiniz ikinci eylem yazmaktır. Kendinizi yazmaya hazır hissettikten sonra belirlediğiniz bir konuyu yazmak için elinize kalemi aldığınız an, göreceksiniz ki sözcükleriniz kendiğilinden dökülecektir beyaz kağıt üzerine.  İlk zamanlar belki bu eylemi uzun sürdüremeyeceksiniz ama kendinizi zorladıkça göreceksiniz ki her gün biraz daha fazla yazıyorsunuz. Elbette bu konuşulduğu kadar kolay elde edilemeyecek bir beceri ama her beceri gibi o da gelişmek için sizden bir çaba beklemektedir. Yani içinizdeki yazma gücünü yazmakla güçlendirebilirsiniz o nedenle de her gün mutlaka bir şeyler yazmalısınız. Bazen elbette fiziki ve bedensel koşulların getirmiş olduğu yorgunluklarımız olacak ama asla yılgınlığa kapılmayacağız. Çünkü yazmak zevkli, gösterişli olduğu kadar çok da bencil ve nankördür. Sizin gönülsüz olduğunuzu ya da yılgınlığınızı anladığı an sizden hızla uzaklaşır. Sakın böyle anlarda “İlham!” ile kendinizi avutmaya kalkışmayın. Bu durumdan tek çıkma yolunuz bir gün öncekinden biraz daha çok yazmaya kendinizi zorlamak ve  konu değişikliği yaparak o anlık bıkkınlığınızdan kurtulabilmektir.                                                                                                                               Böyle anlarda bazen de o anda yazdığınız konuyu unutmak size yeni bir kapı açabilir. Ya da bir gün önceki yazdıklarınızı gözden geçirmek de motivasyonunuzu artırabilir. Bütün bunlar da motivasyonunuzu istediğiniz seviyeye getiremiyorsa yazmaya kısa bir ara verin. Yazdığınız konuyu düşünerek yürüyebilirsiniz de.  Yürürken gördüğünüz nesnelere boş bakışlarla bakmayın. O nesnelerin konunuzla ilişkisini düşünün. O nesneleri konunuza taşırsanız nasıl tanımlayacağınızı düşünün. Gördüğünüz her nesneyi daha kolay anımsayabilmek için usunuzda basit bir kodlama sistemi oluşturun. Oluşturduğunuz o sistemden sürekli yararlanmaya çalışın ki kodlamanız kalıcı olsun.
Bütün bunları yaptığınızda göreceksiniz ki giderek yazma alışkanlığınız da artacak ve sürekli çoğalarak devam edecek. Bir de tüm yazdıklarınızın değerli olduğunu düşünmeyin. Beğenmediğiniz yazınızı başkalarına da ulaştırmaya kalkışmayınız. 
Öykü yazma eyleminin başarısızlığı çoğunlukla, düşünsel ve kurgusal olarak konu hakkında yeterli deneyime sahip olamamaktan kaynaklanır. Eğer yaşamımızı ve başkalarının yaşamlarını öyküler bütünü olarak tanımlar kabullenirsek, yaşamın herhangi bir zaman dilimindeki bölümünü olaylarıyla özümsediğimizde deneyimlerimiz ve gözlemlerimiz bizi zaten öyküye çıkaracaktır. Bize de sadece o öyküyü yazmak kalmıştır. 
3. Not almak:Hepimiz kabul etmeliyiz ki, her insan üstün bir belleğe sahip değildir. Gün içerisinde olan birçok olay ve bu olaylar içindeki duygulanımlar, çoğu zaman kısa sürede uçup gider zihnimizden. Yazar için güçlü bir bellek, not almasındaki kabiliyetiyle ilişkilendirilebilinir.
Eğer yazmaya heves etmişseniz sizlerinde çoğu yazar gibi yanınızda her zaman bir not defteri, ya da yazacağınız bir defteriniz olmalı. Tanık olduğunuz olayları, ilginizi çeken nesnelerin özelliklerini, kişilerin size ilgilendiren davranışlarını, okuduğunuz bir yapıttan sizde kalan bir anekdotu, çeşitli mekanlarda insanların nasıl davrandıklarını, merdiven çıkarken kendilerini nasıl hissettiklerini algılamaya çalışarak not ediniz. Sonra aldığınız notlarınızı zihninizde biraraya getirmeye, ortak yanlarını saptamaya, yazacağınız öyküde o olayların hangi ayrıntılarını kullanabileceğinize karar vermeye çalışın. Sonra da karar verdiğiniz düşünceyi de not defterinize yazın. Bu eylemi de her yerde yapmanın yollarını bulun zihninizde.  Bazen de çevrenizde duyduğunuz konuşmalardan sizde kalan ve enteresant bulduğunuz cümleleri not edebilirsiniz. Bunların neye yarayacağını sorgulamayın, çünkü bunları sürekli yaptığınızda ilerde ne kadar zenginleştiğinizi sizler de göreceksiniz. Tabi bunlara yolculuk yaparken ya da bir yerde otururken gözlemlediğiniz insan davranışlarını da ekleyebilirsiniz. Zaten yasmak eylemi de yazılı kayıda geçirmek değil mi, yasmak istiyorsak bu eylemi hayatımızın her alanında gerçekleştirmek, yazmayı bir tür alışkanlık haline getirmeliyiz.  Bazen de birileriyle konuşmayı deneyip, o konuşmaları da not edebiliriz. Bunların hepsinin öykümüzü yazarken işimize yarayacağını unutmamalıyız. Hangi öyküde, nerede ve nasıl yararlanacağımız öykü yazma sürecinde mutlaka kendini anımsatacaktır. 
4. Yaşamın gerçekliğiyle ilgilenmek:Günlük yaşam, yatağınızdan kalktığınızda, yüzünüzü yıkadığınızda, ailenizle ya da yalnız  kahvaltıya oturduğunuzda başlasa da,  eşikten atlayıp sokak kapısını araladığınızda kendisini daha çok hissettirir. Eğer başlayan o hayatı yakalamaya gayret etmezseniz, onun öyküsünü de yazamazsınız. Öyküsünü yasmak şöyle dursun, yaşanan ve yazılan öykülerin ikinci üçüncü karekterlerinden bile uzak olursunuz. 
Öykü yazma eylemine başlamak istiyorsanız yakın çevrenizdeki ya da işyerinizdeki olayları, günlük hayattaki gelişmeleri ve insan ilişkileri arasındaki farklılıkları gözlemlemeyle başlayabilirsiniz. Çalışmıyorsanız yakın çevrenizden başlayarak sokakları yürüyün ve gözlemleyin. Örneğin kapınızın açıldığı sokağınızdan başlayabilirsiniz. Sokaklarda yürürken de sadece boş bakışlarla ve ayaklarınızla yürümeyin. Yürüyün ama tüm duyu organlarınızla yürüyün… Kaldırım taşlarına kaç kez bastığınızı hesaplayın, kaç adım attığınızı, hangi sokağın kaç adım uzunluğunda olduğunu sayın. Balkonlardaki çiçekleri görün. O çiçeklerin değişimini izleyin, bir sonraki yürüyüşünüzde önceki gördüğünüz çiçekle o andaki çiçek aynı mı? Sokağınızda ve evinizin yakınındaki bakkalları, bakkala geleip gidenleri gözlemleyiniz. Oralara insanların girerken nasıl, çıkarken, evine doğru yürürken nasıl davrandıklarını gözlemleyip farklılıkları görmeye çalışınız. Parklarda yürüyün. Değişik saatlerde yürüyen insan tiplerini keşfedin. Çünkü bu insanlar ilerde yazacağınız bir öykünün karakteri olarak size geri gelecektir. Çoğu genç yazar, henüz bilinçsel olgunluğa ve yaşamsal deneyime sahip olmadan odasına çekilip öykü yazacağını sanır.  Arada bir özenli ve özgün çalışmalar çıkarır da belki ama  ne yazık ki çoğu ürünler sadece içsel bulanıklıklarla ilgili olur. Öyküsel kurgudan çok da anlatımsal bir metin olur.  Yaşamın özü bu statik üretime göre şekillenmeyecek kadar dinamik ve hatta kaotiktir. Yaşanılan coğrafyanın sosyo ekonomik, sosyo kültürel ve mekansal sorunlarını, yöresel değer ve kümülatif bilincini görmezlikten gelerek öykü yazılamaz. Yazılsa da kalıcı olmazlar. Günümüzde de eserlerini zevkle okuduğumuz öykücülerin hayat hikayelerine bir göz attığınızda, sokaklarda, tarlalarda, meydanlarda ömür törpülediklerini kolayca görebilirsiniz. O nedenle yakın çevrenizden başlayarak her şeyi ama her şeyi tanımaya, tanımlamaya çalışın ve ayrıntılara iyi bakın.
 Yazarken hoşgörülü ve iyimser olmak:Yazar olarak, yaşama ve yarattığınız karakterlere karşı hoşgörülü bir çizgi benimsemezseniz öykülerinizdeki karakterler de tekdüze kişiliklere sahip olurlar. Eğer iyimser değilseniz öykü atmosferinizin de iyimserlik içeren bir atmosfer olmasını hayal edemezsiniz.  Bir öykü yazarı asla “yargı”da bulunmamalıdır. Bu durum hem karakterleri için, hem de okuyucuları için geçerlidir. Karakterleri hoşgörüsüz, yargılayan, saldırgan, sabırsız olabilir tabi ki ama kendindeki positivist düşünce o karakterlerin davranışlarındaki bozuklukları pozitif etkileyebilmelidir. Öykücü en azından içindeki hoşgörüyü farklı karakterinin  tahlillerine eşit olarak yansıtabilmelidir. Ancak bazı durumları belirlemede, örneğin ahlaksal çöküntü, toplumsal buhran, ekonomik yok oluş gibi olumsuzlukları yaşattığı karakterlerin kişiliklerinde hoşgörüsünü ve iyimserliğini azaltıp çoğalması yazar özgürlüğüyle bağlantılıdır. 
Yukarıda yazdıklarımla bir öyküye başlamadan önce ya da yazma eylemine başladığınız an itibarıyla yapmanız gerekli durumları tespit etmeye çalıştım. Tabi kendinizi geliştirmek ve iyi bir öykücü olmak için bu sınırı her zaman zorlamalısınız. 
Öykü yazmak için size neler gerekli? 
-Öykü konusu: Öykü yazmaya başlayan çoğu genç  yazar, yazmaya karar verdiğinde en çok öykü konusu bulmakta sıkıntı çeker. Çünkü ona göre çok ilginç, olağanüstü ya da sürpriz konu yoktur çevresinde. Sıradan bir konuyu kimsenin okumayacağını düşündüğünden gerçeklikten uzak kurgulamalar yapma çabası içine girer. Bu elbette sağlıksız bir başlangıç olur. Çünkü  kelime anlamı itibariye “öykü”, gerçekleşmesi olası durumlar için kullanılır. Edebiyat kuramcılarının öngörüsü de olabilirlikler üzerinedir. Kaynağını gerçek yaşamdan alan, olmuş ya da olması muhtemel olaylarla donanmış her konu öykülemeye değer. Yazmaya başlayan birinin kurmacadan çok gerçek olaylardan yola çıkarak yazması öykücü kimliğinin oluşmasında en doğru yöntemdir.                                                                                                  

Öykü yazımına yeni başlayanlar konu seçimi için aşağıdaki ipuçlarından yararlanabilirler.    

 -Başınızdan geçen ve başkalarının okumaktan hoşlanacağını düşündüğünüz ilginç/acı/üzünç/komik bir olayı ele alabilirsiniz.               -Ailenizin, arkadaşlarınızın ya da çevrenizdekilerin başından geçen herhangi bir durumu kullanabilirsiniz.                                                                                                                            

-Düşlediğiniz ve başkalarının da hissettiğini düşündüğünüz duygularınızı anlatabilirsiniz.                                                                                                                    -Ailenizden, çevrenizden herhangi bir kişiyi gün boyunca gözlemleyerek, ne yaptığını, nasıl yaptığını, yaptıklarında kullandığı  araçları, tahmin edebildiğiniz hislerini, zaaflarını aktarabilirsiniz.                                                                                                                                    -Özel bir ilgi alanınız varsa (resim, tiyatro, toplumsal olaylar vb.) o mekanlardaki gözlemlerinizi ilgi alanınızdaki teknik/estetik özelliklerle bütünleştirerek yazabilirsiniz.                                                                                                                                  -Başınızdan geçmiş olayları öykü karakterlerinizin yaşamlarına yansıtarak yazabilirsiniz.
Kurgu: Eskiye oranla günümüzde, olayların kronolojik gelişim sürecine ek olarak; kopma/kayma/atlama/anımsama gibi kurgusal özellikler daha fazla kullanılır. Bu kurgusal değişimler anlatının yaşamsal dinamizmini, ilişkiler örgüsünü, mistik, ironik yapısını da güçlendirebilir.                                                                                                                                                  

Yeni başlayan öykü yazarı öyküdeki gelişim sürecini kronolojik açıdan ele alırsa daha az hatalı kurgu oluşturabilir. Genelde zaman atlamalı/kaymalı/geri dönüşümlü(replik-flaşbek) öyküler usta bir kalemden çıkmamışsa konu bütünlüğünü tehlikeye düşürecek kadar sorunlar yaratabilir.                                                                                                                                                    

Olay örgüsünün anlatımında kullanılan kurgu tekniklerini, yeni başlayan öykü yazarı için daha akılda kalıcı bir sistematik sıraya koyacak olursak:                                                                      

 -Olay örgüsü başından sonuna takip edilebilen öyküler: Böylesi öyküler kronolojik bir zamanı takip eder, kurgusal hata oranı azdır. Genelde durum öyküleri böyle yazılır ve ağırlıklı olarak geçmiş zamanlı anlatım kullanılır.
Olay örgüsünün ortasından ya da sonundan başlayıp anımsamalarla başa dönüşlerle  anlatılan öyküler: Sondaki olaylar örgüsüne nasıl gelindiğini geçmişe dönmelerle anlatan kurgu türüdür. Çok sık kullanılan bir teknik olup genelde konu ağırlıklı öykülerde rastlanır. Sondaki durumla çatışan kurgu hataları olabilir (öykü sonunda önemi olan bir nesnenin geçmişteki hatırlamalarda kullanılmaması gibi).
-Olay örgüsünün bir zaman diliminde kesilerek başka bir zaman/mekan dilimine bağlandığı öyküler: Genellikle sürpriz sonlara götüren öyküler için kullanılan bir kurgu tekniğidir. Durum öyküsünden başlanıp konu anlatımlı öykü ile sonlandırılır. İki öykü arasındaki tutarlılık kurgunun en belirleyici özelliğidir.                                                                                                    -Olay örgüsünü içinde paralel yaşamlar, atlamalar, geri dönüşümlü zamanlar içeren  öykü anlatım tekniğidir: Zor bir öykü kurgusudur. Diyaloglarla ya da çağrışımlarla zamansal atlamalar aktarılır. Biçimsel düzeninin yanında konu bütünlüğünün de özenle sağlanması gerekmektedir. Genelde sürpriz sonlara açıktır.
-Olay örgüsünün çağrışımlar, tekrarlar, zamansal boşluklarla anlatıldığı öyküler: En zor öykü kurgularındandır. Okuyucuya olayı izletmeyi/yaşatmayı amaçlar. Zaman akışları şizofrenik ve histeriktir. Çok güçlü çağrışımlara ya da özgün konulara yaslanır. Sonuç bölümü öykünün herhangi bir yerinde ya da bütününde yer alabilir.
Yazmaya “Nereden” başlamalıyız?
Bu konudaki  görüşler genel olarak ikiye ayrılır. Bir grup yazar yazmanın plansız ve yetenekle kendiliğinden oluştuğunu söylerken yaratıcı yazarlıkla bilimsel olarak ilgilenen kuramcılar yazmak için analitik düşüncenin, eğitimin, planın ve sıkı çalışmanın şart olduğunu söylerler. Benim için de bu ikinci görüş geçerlidir.                                                                                   Fakat kuramcıların söylediklerini bir yana koyarak kendimizin yazmaya başlamadan önce ne yaptığımızı ve ne amaçla yazma eylemini yaptığımızı bilmemiz gerekir. Yazmak nedir? Ne için yazıyoruz (ki bu son derece kişisel bir sorudur ve cevabı da kişiye mahsustur)? Ancak bu soruların cevabı bilinmeden, “nasıl yazarım?” sorusunun cevabını aramamızın bir anlamı olmaz. Şu durum çok iyi bilinir ki, yazmak insan doğasına paralel bir eylemdir. Her ne kadar insan evrenin yaratıcısı olmasa da kurmaca dünyanın yaratıcısı olarak son derece içgüdüsel bir duyguyu beslemektedir. Yazmak bir anlamda yaratmak ve yaratanı taklit etmektir. Bu anlamda manevi bir eylemdir.                                                                                                                                         

Günümüzde yazı bir terapi metodu olarak da kullanılmaktadır. Yazan kişilerin psikolojik anlamda son derece rahatladıklarını gösteren araştırmalar ve bilimsel bulgular mevcuttur. Ayrıca yazmak yazarak düşünmeyi de beraberinde getirdiğinden yazar olmanın zihinsel kapasitenin gelişimi açısından da faydalı olduğu daha önce bir çok çalışma ile gösterilmiştir.                                            

Bunun dışında bazı kimseler de gündelik yaşantılarının notlarını tutmak için yazar. Örneğin gördüğü güzel bir kadını kelimelerle kaydeden veya başından geçen heyecanlı bir olayı yazarak kaydeden kişiler de mevcuttur.                                                                                                          

Nasıl Yazmalı?                                                                                                                      

Yazarlığı hem zor hem de zevkli kılan unsur yazarın uzun süre kişiler, kavramlar ve olaylar üzerine düşünmesidir. Daha da zor olanı ise bir kurmaca eser çerçevesinde kavram, karakter ve olayları birbirine bağlamak ve uzun soluklu bir süreçte ilerletmek; ilerletirken de okuyucuya keyif ve heyecan vermektir. Özetle ve çok kabaca iyi yazmanın üç altın kuralından bahsedebiliriz:                                                                                                                                

-Olay, kavram ve karakterleri birbirine bağlamak
-Bunu yaparken okuyucuya keyif ve heyecan vermek
-Bütün bunları gerçekçi bir zeminde yapmak
Bir diğer gözle bakmak isterseniz şöyle de düşünebilirsiniz: Yazarlık bir performans sanatıdır. Eserinize başladığınız dakikadan itibaren sahnedesinizdir ve sahnede kaldığınız müddetçe de okurun ilgisini diri tutmak durumundasınız. Üstelik lığın sahne sanatlarından daha zor bir yanı vardır. Yazarken ses, ışık ve hareket kullanmanız mümkün değildir. Okurla iletişim kurabileceğiniz tek yok kelimelerdir. Bu sebeple kelimelerinizi kurgunuzu en iyi aktaracak şekilde seçmelisiniz. Özetlemek gerekirse yazmanın iki temel unsuru vardır:                                              

 -Anlatacak bir şeye sahip olmak.                                                                                                                                     

-Sahip olduğunuz anlatı malzemesini keyif verecek şekilde aktarmak.

Yazmaya nerden başlamalı?                                                                                                            

Kurmaca yazmaya başlamadan önce yazarın bir takım gözlem ve anlatı becerilerini edinmiş olması gerekir. Bunun için en az on defa aşağıdaki egzersizi yapmış olmak faydalı olacaktır.                          

Kaynakçalar:
-Biricik, D. (2013). Yaratıcı Yazarın Rehberi : Yazarlık Eğitimi Neden Gereklidir.
-Bolat, S. (Haz.). (2005).Öykü Yazma Teknikleri. İstanbul: Varlık Yayınları.
-Gülsoy, M. (2009). Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık. Baskı, İstanbul: Can Yayınları.
-Gümüş, S. Okuryazar.tv söyleşi.
-Günel, B. (2006). Yaratıcı yazarlık ve günümüz Türk öyküsü. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 46, 2 (2006) 61-86.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.