Cihan Erdönmez “Her 10 orman yangınından dokuzu insan etkisiyle çıkıyor.”

Kültürel Miras

Söyleşi: Gamze Karaoğlan

 Cihan Erdönmez “Her 10 orman yangınından dokuzu insan etkisiyle çıkıyor.”

zorbatv


 CİHAN ERDÖNMEZ, ormanlarımızın muhteşem güzelliklerine sahip çıkan; doğa sevgisini, doğaya sahip çıkma bilincini gerçek anlamda yediden yetmişe herkese aşılayan bir isim. İçinde bulunduğumuz aylar ise korumak istediğimiz ormanlar için en tehlikeli zamanlar. 
2021 Temmuz ayında başlayan yangılar sonucu gerçek bir felaket yaşadık. Toplam 2.793 yangında 139.503 hektar orman ekosistemini, 8 insan yaşamını, yüzlerce küçükbaş, büyükbaş ve yaban hayvanını kaybettik. Bu gerçek bir mega yangındı. 
Sadece Muğla’da tarım alanlarında 623 bin zeytin ağacı, 20 bin narenciye ağacı 786 dekar tarım arazisi zarar gördü. 
 Bu yıl ülkemizde geçen yıla bakıldığında nelerin değişip değişmediğini, merak ettiklerimizi ve çocuklar için Elma Yayınevi’nden çıkardığı Orman Kaşifleri’ ni konuşmak için İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi orman mühendisi Doç. Dr. Cihan ERDÖNMEZ ile buluştuk.

 
•    Önce güzel bir haberle başlayalım. Yeni çıkan ‘Orman Kaşifleri’ kitabınız bir çocuk kitabı. Bu kitabı yazma fikri nasıl ortaya çıktı öğrenebilir miyiz? 

•    Ben yıllardır çocuklarla ormanlarda geziler yapıyorum. Anaokulu seviyesinden 15-16 yaşa kadar pek çok çocukla ormanlarda sayısız gezi yaptım. Onlara ormanlar hakkında bildiklerimi anlattım. Onların sorularına yanıt vermeye çalıştım. Hepsinden daha önemlisi onların ormanı hissetmelerini sağlamaya çalıştım. Tabii bu gezileri asli işlerimden arta kalan zamanlarda yapmak zorundayım. O nedenle her ne kadar sayısız gezi yaptım desem de mecazen, aslında bu gezilerin sayısı ve bu gezilere katılan çocukların sayısı sınırlı kalmak zorundaydı. Daha fazla çocuğa ulaşma ve daha fazla çocuğa ormanı anlatma isteği hep vardı içimde. Fakat bunu nasıl yapabileceğimi bilmiyordum. Geçen sene Elma Yayınevi’nden Merve Çalışkan benimle temas kurdu. Bir çocuk kitabı yazmayı düşünüp düşünmediğimi, eğer düşünürsem yayınevi olarak bununla ilgilendiklerini belirtti. Fikir çok hoşuma gitti. Her ne kadar kitap yoluyla çocuklara verebileceklerim bir orman gezisi yoluyla verebileceklerim kadar olmasa da heyecanlanmıştım. Özet olarak fikir böyle oluştu. Sonra yayınevinden pek çok değerli isimle tanıştım, toplantılar yaptık. Gülderen Çopur’un ve kitabın editörlüğünü üstlene Bilge Pembegül’ün emeklerini mutlaka anmak isterim. Tabii kitabı resimleyen Nesibe Çelebi’ye de ayrıca teşekkür etmek isterim. 
                      Cihan Erdönmez’in yeni çıkan Orman Kaşifleri kitabı
                                           (Elma çocuk yayınları) 

zorbatv

•    Kitabı okuduğumda neden sadece çocuklar için ki bu bize de hitap eden bir kitap diye düşündüm. Sırada biz kendisini büyük sananlar içinde bir kitap projeniz var mı? 
•    Haklısınız, aslında Orman Kâşifleri’ni okuyan herkesin kitaptan öğreneceği, “Ben bunu bilmiyordum.” diyeceği çok şey var. Sadece kitabın ana hedef kitlesi çocuklar. Özellikle 8-10 yaş grubu. Dil, anlatım tarzı, bilgilerin derinliği vb. açılardan o yaş grubunu odağa aldım. Diğer yandan, uzun zamandır üzerinde çalıştığım, ana hedef kitlesi yetişkinler olan bir kitap da var. Hatta o kitabın adı bile belli bugünden: ‘Çoklu Orman Yetmezliği.’ Kitap hem dünyada hem de Türkiye’de ormanların geçmişten günümüze durumunu ve geleceğe ilişkin öngörüleri konu alıyor. Bilimsel bilgiler ağır bir bilimsel dil ve üslup kullanılmadan aktarılıyor. O kitap da büyük ölçüde hazır. Bazı eksik bölümler var ve gözden geçirmeye ihtiyaç duyuyor. Üniversite hocalığı, dersler, araştırmalar, bilimsel etkinlikler, gazete yazıları, çocuklarla orman geziler vs. derken ona ayıracak pek zaman pek kalmıyor açıkçası. Yine de 2022 sonları ya da 2023’ün ilk yarısında bahsettiğim bu kitabın hazır olacağını düşünüyorum. Kim bilir, belki bir şiir kitabı da vardır sırada. 

zorbatv


Kitap içerisinde bulunan kodları telefonunuza okutarak doğada karşılaşabileceğiniz kuşların           
seslerini dinleyebilirsiniz 

•    Yangılar konusunda geçen yıldan alınan dersler bu seneye baktığımızda uygulama da yeterli olacak mıdır? 

•    Orman yangınları konusundaki temel sorun insan-orman ilişkilerindeki başıboşluk. Her 10 orman yangınından dokuzu insan etkisiyle çıkıyor. Yangınların çıkış nedenlerinin kapsamlı bir şekilde araştırılması ve bu nedenlerin ortadan kaldırılmasına yönelik önlemlerin alınması gerekir. Oysa hem kamuoyunda konuşulan konular hem de geçen seneden bu seneye az da olsa değişen yaklaşımlar bütünüyle söndürmeye ilişkin. Dolayısıyla çok büyük bir fark olacağını sanmıyorum. Bu geçen seneki kadar çok orman alanı yanacak anlamına gelmiyor. Çıkan yangın sayısı üç aşağı beş yukarı aynı seviyelerde veya yıldan yıla biraz artıyor. Her yangın başına ortalama yanan alan ise bütünüyle çıkan yangının kendine has koşulları ile ilişkili. Yangının nerede çıktığı, oradaki vejetasyon tipi ve arazi yapısı, yangın sırasındaki hava koşulları, su kaynaklarına ve yerleşim yerlerine yakınlık gibi pek çok etken var bu konuda. Söndürmeye yönelik göreceli iyileşmeyi de hesaba katarsak ben bu sene geçen senekinden daha az orman alanı yanacağını tahmin ediyorum ama yine de yanan alan miktarı uzun yıllar ortalamasının üstüne çıkacaktır. 

zorbatv

                         13 Temmuz 2022 Çeşme Yangınından 
                                                    Görsel:OGM

•    Yangıların artmasını sadece küresel ısınmaya bağlayan önemli bir kısım var. Bu durum gerçeği ne kadar yansıtıyor?  

•    Küresel iklim değişikliği orman yangınlarını artırıcı yönde etkileyen bir faktör. Ortalama sıcaklıklardaki artış ve uzun kuraklık dönemleri hem daha kolay orman yangını çıkmasına hem de çıkan yangının daha kolay yayılmasına yol açıyor. Ancak iklim değişikliği nedeniyle kendiliğinden orman yangını çıkmaz. Her durumda yangını çıkaracak bir insan etkisi (sıçrayan anıt ateşi, sigara izmariti, mangal ateşi, elektrik tellerinden sıçrayan bir kıvılcım vb.) gerekiyor. Yani ülkemizde orman yangınlarının odağında insan var. İklim değişikliği o odağı değiştiremez. İklim değişikliğinin orman yangınlarını etkileyen bir faktör olduğunu söylemek doğru ancak artan yangınların iklim değişikliğinin sonucu olduğunu söylemek doğru değil. Artan yangınlarının nedeni, Türkiye için söylüyorum, yangına hassas dönemlerde bile ormanlardaki insan faaliyetlerinin (madencilik, enerji üretimi, rekreasyonel ve turistik aktiviteler vb.) kısıtlanmıyor oluşu. 

•    Yangın alanlarının yangından hemen sonra ağaçlandırması doğru bir uygulama mıdır? Ülkemizde bu süreç nasıl işliyor? 

•    Öncelikle şunu vurgulayayım: Yanan orman alanlarında otel yapılmıyor ya da bu alanlar yapılaşmaya açılmıyor. Anayasa’nın 169’uncu maddesinde buna yönelik açık bir hüküm var ve Orman Genel Müdürlüğü (OGM) bu hükme uyuyor. Yani yanan orman alanları yeniden ormanlaştırılıyor. Buradaki kritik soru ormanlaştırmanın nasıl yapılacağı? Bugüne kadar yapılan uygulamalar genellikle şöyle bir sürecin işlediğini gösteriyor: Yanan orman alanlarındaki yanmış ağaçlar ihalelerle satılıyor ve ihaleyi alan işletmeler yoğun makineli çalışmayla yanan ağaçları kesip alandan çıkarıyor ama bu çalışmalar yangın sırasında toprağa serpilen tohumları, toprağı ve toprakta yanmamış şekilde kalan bitki köklerini olumsuz etkiliyor. Bu ise ekosistemin kendi kendini yenileyebilme potansiyeline darbe vurulması anlamına geliyor. Bu noktadan sonra alanı ormanlaştırmak için ağaçlandırmadan başka bir seçenek kalmıyor. Yapılması gereken ise yangın sonrası alanın her metrekaresinin incelenmesi ve yanan alanının hangi kısımlarının kendi kendini yenileme potansiyeline sahip olduğunun saptanması. Bu alanlarda yanan ağaçların alandan çıkarılması daha az makine daha çok iş gücü kullanılarak, ekosistemin kendini yenileyebilme potansiyeline zarar vermeden, hassas bir şekilde, adeta yanarak yaralanmış bir insan bedenindeki yaraların temizlenmesi gibi yapılmalı. Bu hassasiyet nasıl insan bedeninin iyileşme sürecini hızlandıracaksa yanan orman alanının da iyileşme sürecini hızlandıracaktır. Yangın sonrası yapılan incelemelerde çeşitli nedenlerle ekosistemin kendini yenileyebilme yeteneğini kaybettiğinin saptandığı alanlarda ise ağaçlandırma yaparak ya da tohum takviyesiyle doğanın desteklenmesi kaçınılmaz bir gereklilik halini alıyor. 

•    Sosyal medyada çok sık gördüğümüz yanan alanların neden ceviz, zeytin ya da farklı maddi getirisi olan fidanlarla ağaçlandırma yapılmadığı soruları geliyor. Bunun neden gerçekçi bir talep olamayacağını bize anlatır mısınız? 

•    Doğaya oturma odanızı dekore eder gibi müdahale edemezsiniz. Oturma odanızda koltuğu nereye koyarsanız orada durur. Duvarı hangi renge boyarsanız o renk kalır. Ama doğada ağaçları ve bitkileri canınızın istediği yerde yetiştiremezsiniz. Bunun için ekosistem diyoruz. Her canlı ve cansız unsurun diğerleriyle bağı var. Cevizin, bademin yetişebileceği koşullar ile orman yangınlarının yaygın olduğu ekosistemlerin koşulları çok farklı. O koşullara uyum sağlayanlar oralarda yaşama şansı bulmuşlar. Kızılçam Anadolu’da 43 milyon yıldır var. İnsanın tercihi değil, doğanın tercihi bu. Orman ekosistemine bahçe ya da tarla gözüyle bakamayız. Bahçe ya da tarlada sulamayla, gübrelemeyle, ilaçlamayla (aslında bunlar da üzerinde hassasiyetle düşünülmesi gereken müdahaleler) o yöreye uygun olmayan bitkileri yetiştirme şansınız bir ölçüde de olsa olabilir. Ama ormanda böyle bir şey olanaklı değil. İyi ki de değil ayrıca. Olanaklı olsaydı bu tür fikirlerin hayata geçme şansı olurdu. Hayata geçen bu fikirlerin ekosistemde zincirleme bir şekilde hangi reaksiyonlara yol açacağını düşünmek bile istemiyorum. Ormanı nasıl değiştirebilirim düşüncesini unutup bir kenara koymamız ve ormana uymak için nasıl değişebilirim sorusuna yanıt aramamız gerekiyor. Doğru yol bu. Son olarak, ormanlarımızda hâkim olan çam, göknar, ladin, meşe, kayın, sedir gibi ağaçların maddi getirisi olmadığını kim söyledi? 
 

•    Nilay Örnek’le ‘nasıl olunur’ podcastinde sizi dinlediğimizde yangın alanlarının kesinlikle otel ya da benzeri farklı amaçlarla kullanıma açılamayacağını, çok sıkı denetimlerin olduğunu ve takibinin sürekli yapıldığından bahsetmiştiniz. Yanan alanları kaybetme endişemiz yersiz mi?  
•    Bu soruya kısmen önceki sorularda yanıtlandırmıştım. Toplumun geniş bir kesiminde bu kaygı, hatta kaygı bile değil bu algı yerleşik. Özellikle sosyal medyada dolaşan yalan yanlış birkaç fotoğraf da bu algıyı pekiştiriyor. Tabii bu algının bilgiye dayanmayan, sezgisel bir yanı da var. Ülkede o kadar çok çarpıklık var ve bu çarpıklıklara, yasa ve hatta anayasa ihlallerine öylesine alıştık ki, ‘yasalarda ya da anayasalarda ne yazdığı kimin umurunda, bu ülkede gücü olan her şeyi yapabilir’ diye düşünülüyor. Evet, gücü olan ormanlarda otel yapabiliyor. Ama bunun için ormanın yanmasına gerek yok ki. Merak eden Turizmi Teşvik Yasası’nın 8’inci maddesini okusun. 1982 yılında yürürlüğe giren bu yasa ve sözünü ettiğim madde doğrultusunda Türkiye’de orman alanlarında yüzlerce otel ve benzeri turizm tesisi zaten yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Öyle ki, son bir iki yıldır Kültür ve Turizm Bakanlığı orman alanlarını turizm tesisi yapılmak üzere ihaleye çıkarıyor. Durum bu derece feci bir hal almışken hangi yatırımcı otel yapmak için orman yakar. Akıl işi mi bu? Ormanda otel yapmak zaten yasal. Yapılan yanlışları bu kadar açık yüreklilikle söyleyen biri olarak okuyucular sözlerime güvensinler; yanan orman alanlarına otel yapılmıyor, bu alanlar yapılaşmaya açılmıyor. Ama ormanlara otel yapılabiliyor, yasa dışı olmasına rağmen ormanlarda kaçak yapılar yapılıyor, sonra bunlar koskoca yerleşim yerleri halini alıyor ve Orman Yasası’nın 2’nci maddesinin b bendi ya da Ek 16’ncı maddesi doğrultusunda orman sınırları dışına çıkarılarak ormanlar kaybedilebiliyor. 600 bin hektardan fazla orman alanımızı bu şekilde kaybettik. Yanan orman alanları ise hem nitelik olarak hem de yasal olarak orman kalıyor. O ormanları kaybetmiyoruz. Yanan ormanlarda bir bozulma meydana geliyor. Niteliksel bir bozulma bu. Daha sonra bu alanlar yine 6’ncı soruda açıkladığım şekilde eski hallerine dönmesi için çeşitli işlemlere tabi tutuluyor. O işlemlerde hatalar olabilir, oluyor. Ama konunun ana hattı bu şekilde. 
 

zorbatv                         Cihan Erdönmez’in @babaveogul İnstagram hesabından 

•    Ormanı, onu oluşturan ekosistemi tanımadan koruma, sevme duygusuna ulaşabilir miyiz? 

•    Bu zor bir soru. Pek çok konuşmamda dinleyicilere şu soruyu soruyorum: “Ormanı seviyor musunuz?” Doğal olarak bütün dinleyiciler ‘evet’ ve hatta ‘elbette’ diye yanıtlıyor. Ardından sorduğum soruda ise ortamda büyük bir sessizlik oluyor; “En son ne zaman ormana gittiniz?” Sevgi duygusu sevilen şeyin hep yakınında olma isteği yaratır. Sevdiğimiz insanları, hayvanları ya da ortamları düşünelim. Öyle değil mi? Ormanı gerçekten seviyorsak ona her fırsatta koşmamız gerekmez mi? Olanaklar ölçüsünde elbette. Oysa ormanı seviyorum diyen insanların çoğu aslında ormanı değil ormanı seviyor olma halini seviyor bence. Pek çok kurum ve kuruluşun çalışanları ile Türkiye’nin değişik bölgelerindeki ormanları geziyorum. Ormanın derinliklerine girildikçe her katılımcıdan olmasa bile bazı katılımcılardan rahatsızlık belirtileri gelmeye başlıyor. Ormandaki pek çok şeyin onlar için rahatsızlık verici olduğunu fark ediyorlar. Eğimli arazi, havada uçuşan böcekler, dikenli bitkiler, sürüngen hayvanlar vb. Ormanı sevenler onu yalnızca ağaçlık, gölge ve serin bir alan olarak düşünüyor. Oysa orman bundan çok daha fazlası. Orman ağaçlarla birlikte çalı ve otsu formdaki diğer bitkiler, hayvanlar (büyük ve küçük memeliler, kuşlar, iki yaşamlılar, sürüngenler, böcekler vb.), mantarlar ve mikroorganizmalar gibi diğer canlılar ile hava, toprak ve su gibi cansız unsurların bir arada ve karşılıklı etkileşim içinde oluşturdukları son derece bütüncül bir ekosistemin adı. Onu sadece ağaçlara indirgemek ve bunun üzerinden sevgi oluşturmak gerçek ormanla yüz yüze gelince ister istemez hayal kırıklığı oluşturabiliyor. Kimileri hayvanlar için şöyle der: “Hayvanları seviyorum ama benden uzaktan.” Buna benzer şekilde bazı insanlar gerçek ormanı da yararları nedeniyle seviyor ama uzağında olmayı tercih ediyor olabilir. Bence her ikisi de gerçek sevgi değil. 

 

 

 

Yorum

Riza (doğrulanmamış) Cu, 15 Temmuz 2022 - 18:02

Harika bir söyleşi olmuş 🙂

Deva Sertaç (doğrulanmamış) Çar, 20 Temmuz 2022 - 20:40

Hocam aslan parçalarını yetiştirene kadar dünyada orman kalmayacak. Bu yetişkin aymazligina eğilmek lazım. Sevgilerimle

Hacer Çakır (doğrulanmamış) Çar, 27 Temmuz 2022 - 09:17

İçimizi yakan konuda verilen çok kıymetli bilgiler için çok teşekkür ederim. Oldukça net ve vurucu noktalar söyleşinin ne kadar dolu dolu yapıldığını göstermiş. Tebrik ederim 😊 Söyleşilerinizin devamını merakla bekleyeceğim.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.