Karanlıktan Doğan Lotus Çiçeği
Ahmet Levent Zeybek
Lotus Çiçeği yağmur ormanlarında yaşayan “Nelumbo” cinsinden bitki türlerine verilen isimdir. Yaprak üzerindeki sivriliklerin özelliği gelişen nano teknolojisinde kullanılmaktadır. Işık ve oksijenin olmadığı bir ortamda, bataklığın içinde filizlenir. Suyun dibinde köklenir, yaşamak için oksijene, havaya ve ışığa doğru uzanır. Suyun yüzeyinde büyümesiyle sonlanır. Çamurlu ve kirli ortamda yaşamasına rağmen en büyük özelliği yapraklarının temiz olmasıdır. Üzerine toz düştüğünde yapraklarını sallar ve tozun üzerinden düşmesini sağlar. Yağmur yağdığında, yağmur damlalarını kirli bölgelere doğru yönlendirerek temizliğine özen gösterir. Bu özelliği mimaride kullanılmış, birçok binanın dış kaplaması lotus çiçeğine benzetilmiştir. Binaların dış cephelerini daha iyi temizlemek için kimyasal boyalar Nano teknolojisi ile üretilmiş, boya sanayisinde yer almıştır. Nilüfer çiçeği ile benzerdir. Nilüferin boyu 20 cm, lotus bitkisinin boyu 3 m’ye kadar uzar.
Mitolojide mavi lotus bereketin, cinselliğin, yeniden doğuşun, doğum ve uykunun sembolüdür. Yaşam mücadelesiyle özdeşleştirilmiştir. Kötü şartlarda dahi yaşama sarılmanın sembolüdür. Her türlü zor şartlar altında temiz olarak ayakta kalmak, yaşama devam etmek için doğayla mücadele eder. İçindeki astral güç onu ayakta tutar, varlığında insanın karakterini yansıtır.
Hint mitolojisine Brahmanizm etrafında şekillenen öğretilerde yaratıcı tanrı Brahma, koruyucu tanrı Vişnu ve yıkıcı tanrı Şiva, mitlerde lotus çiçeğinin üzerine oturarak temsil edilir. Kırmızı lotus kalbi, merhamet ve sevgi, mavi lotus; ilgiyi ve bilgeliği, beyaz lotus; saflığı, huzuru, pembe lotus ise aydınlanmayı temsil eder. Hindistan’da kutsallığından dolayı tapınaklar inşa etmişlerdir. Delhi’deki tapınak dairesel bir yapıya ve dokuz kenara sahip olan yapının en alt kısmında bulunan ve lotusun taç yaprakları gibi dışarı doğru uzanan 9 kanat yapıya ana şeklini vermiştir. Her yöne uzanan ve sekiz katlı yol olan 8 dilimli yol acıdan azade olmayı sağlayabilecek en belli başlı yöntemdir. Bu yolun dilimleri doğru anlayış, doğru düşünce, doğru konuşma, doğru eylem, doğru yaşam biçimi, doğru çaba, doğru dikkat, doğru konsantrasyondur. Ruhsal aleme kapı olan epifiz bezi bin yapraklı lotusla sembolize edilir. Çiçeğin ortasındaki dişi organ evrenin ortasında bulunduğu sanılan Meru dağını (Tanzanya) simgeler. Onu çevreleyen ve erkek polen üreten kısmı dağları simgeler. Renkli taç yapraklar ise kıtalardır. Cennetin kralı bir lotus yaprağı üstünde oturmuş halde gösterirken, meditasyon yapan bir insanın, sembolik lotus biçiminde oturuşu onun mümkün olduğunca esnek olduğunu ve içsel sırrına erişmek için hazırlıklı bulunduğunu belirtir. Tanrıların doğduğuna inanılan, güneşin ışıklarının yaprakları ile dünyaya açılan ve birçok duygunun tercümanıdır. Hindistan’da en güzel çiçek kabul edilir. Çiçeklerin çoğu ilk önce çiçek açıp çiçeklerini döktükten sonra meyve verirken lotus çiçeği olgunken çiçek açar. Budizm’de lotus meyvesi geleceği, çiçeği şimdiyi, sapı geçmişi simgeler. Kutsal yeniden doğum ve evrende yaratılış sembolü olarak görülmesinin sebebi tohumları ile kendisini dölleme özelliğine sahip olmasıdır. Lotusun suda yüzüşü maddi aleme takılmamayı ve gelip geçici öğelerinden tesir olmadan hayat katılmayı, bağımlılıkları aşabilmeyi betimler. Budistler tapınaklarda Merhamet tanrıçası Guanyin’in elinde lotus çiçeğinin resmi görülür. Budistler tarafından saflığın ve temizliğin sembolüdür. Kalp sağlığı açısından önemlidir çünkü kalbi kuvvetlendirir. Baş ağrısını azaltır, uykuya davetiye çıkarır, mikroplara karşı etkilidir. Budistlerin meşhur sözü “Lotus gibi dünyadan uzak durmak” çok kıymetlidir.
Lotus ateşe atıldığında yanmaz, üstünde mumsu yapıda olan bir madde ile kaplıdır. Eski İran rivayetlerine göre suda korunduğuna inanılan Zerdüşt’ün ferinin saklandığı yerdir. Çin’de masumiyetin, temizliğin simgesidir. Dönem resimleri, yin-yang (gökyüzü-toprak, dağ-su, uzak-yakın) öğretisi ile boşluğu içerisinde barındırarak ifade edilirken, bu felsefenin etkisi lotus sembolik özelliklerinin yanında doğanın kendisi kadar doğru bir görüntüyü yansıtma düşüncesi ile yüzeyde yalnızca varlığını imgeler. Antik Mısırda “Şafakta sudan doğarak gece kendine kapanan güneşin bitkisi” olarak tanımlanan çiçek bu yönüyle Güneş Tanrısı RA ile bağlantılı görülür kimi zamanda RA’yı simgeler. Sudaki ilk kaos ile Nun yükselirken RA’nın ilk var olan olarak mavi lotustan doğduğu Eski Mısırlıların güneşle ilişkilendirmesine sebep olmuştur. Eski Mısır tapınaklarının sütunlarında devasa lotus çiçekleri vardır. Mavi lotus kutsal bir çiçek kabul edilmiş, dini törenlerde saygı ve sevgi görmüştür. Mısır firavunları da afrodizyak özelliğinden dolayı lotus çiçeğini kullanmış, piramitlerde cinsellikle birlikte tasvir edilmiştir. Mısır yaratılış mitinde zamanın başlangıcında ilksel sulardan devasa bir lotus çiçeği doğduğu ve ilk sabah güneşinin bu lotus çiçeğinin ortasından doğduğu aktarılır. Eski Mısır’da ölümle de ilişkilendirilir, ölen kişilerin yapılacak bir büyüyle lotusa dönüşebileceklerine ve yenide doğacaklarına inanırlar. Osiris kültüyle de ilişki kurulmuş, Horos’un 4 oğlu Osiris’in huzurunda lotus çiçekleri sunar şekilde tasvir edilmiştir. Firavun saraylarında, sütun başlarında kullanılırdı. . Eski Mısır ve Hint inançlarında tanrıların doğduğu çiçektir. Asya kökenli bir bitki olup 1787 de Avrupa’ya taşınmıştır. Otsu su bitkisidir. 5 bin yıldan fazladır insanlar için kutsal sayılmış ve sanatın her dalında sıkça kullanılmıştır. Ülkemizde İstanbul, Bolu, Konya, Sapanca gibi birçok bölgesindeki göllerde yetişmektedir. Osmanlıda ise çini sanatında yoğun olarak kullanılmıştır.
Antik Yunan kaynakları Troya savaşından sonra Libya kıyılarında bulunan Cyrene’de Lotophagoslar (lotos yiyenler) yaşamaktadır. Lotophagoslar, Odysseus’ın Anadolu’da Frig kaya anıtlarında( Areyastis, Bitmemiş anıt) tasvir edilmiştir. Roma döneminde Anadolu’da çok sayıda değişik bezeme tasviri arasında lotus-palmet dizisi önemli konumdadır. Kayıp kıta Mu’nun en önemli kutsal sembollerinden birisidir. Efes antik kenti civarında fazlaca bulunduğundan heykellerde kullanılarak sanatla birleştirmişlerdir.
Türk kültüründe ise; Lotus kullanılan çiçeklerin başında gelmektedir çünkü doğum ve ölümü simgeler. Eski Türklerde Orta Asya’da mimari yapılarda lotus kubbe geleneği Türklerin Anadolu’ya göçüyle Batı Anadolu’ya kadar gelmiştir. Pazırık halısının zemininde kare dolgular içinde lotus motifleri vardır. Uygur sanatında da kullanılmıştır. Anadolu Türk süsleme sanatında da sıkça kullanılmıştır. Palmetrumi-lotus bezemasi olarak birçok eserde uygulanmıştır. Özellikle çini ve kumaş sanatının en yüksek derecesine ulaştığı 16.yy halılarda motifler önemlidir. Mimar Sinan’ın Selimiyesinin mihrap ve hünkar mahfili çinileri çok zengin dekorlu fidanlar, yapraklar, hatayiler ve lotus motifleriyle bezenmiştir. Ayrıca Beyşehir’deki Kubadabad Sarayı çinilerinde Konya-Karatay müzesinde çok güzel örnekleri vardır.
Lotusun genel özellikleri ise; Dört mevsimde yetişir, Kokusu çok etkileyici ve uzaktan hissedilir, Su içinde ekolojik dengeye destektir, kendini temizlemesi en önemli özelliğidir. Esasen bataklıktan doğup kendini güneşe eş değer pozisyona sokarak hem doğaya hem de insanlara şifa kaynağı olan bu çok özel bitki gibi bugünlerde 100. yılını kutladığımız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bataklığa saplanan bir imparatorluktan yepyeni bir yönetim şekli Cumhuriyetimizi ilan ederek milletimizi ve ülkemizi güneş gibi aydınlatmıştır.
Yorum
Her ay merakla beklenen…
Her ay merakla beklenen yazılarınızla yine döktürmüşssünüz Levent bey tebrikler..
Yeni yorum ekle