Ebedi Şehir: ROMA
Zerrin Dağcı
Pascal Mercier ‘Lizbon’a Gece Treni’ adlı kitabında “Bir yerden ayrılırken geride kendimizden bir şey bırakıyoruz, oradan gitsek de orada kalıyoruz” der.
‘Ebedi Şehir’ Roma’da iki yıl yaşadım. Uzun yıllar sonra, Mart ayının son haftasında kızımla birlikte tekrar gittim ve anılarımızın peşinde beş harika gün geçirdim.
Sabah saat 10.00’da kalkan uçağımız yerel saatle yine saat 10.00’da Fiumicino Havaalanına indi. Hemen bir taksiye binip şehre doğru yola çıktık. Şoförümüz önce yaraları hala taze olan depremler nedeniyle baş sağlığı diledi, sonra da bizi otelimize adeta uçurdu. Via Veneto’daki otelimiz her yere çok yakın ve yürüme mesafesindeydi.
Bavullarımızı bıraktıktan sonra hemen yola çıktık. Tam beş dakika içinde Trevi Çeşmesinin önündeydik. Trevi, kelime olarak üç yol anlamına geliyor. Bizim neden’ Aşk Çeşmesi’ ismini taktığımız ise meçhul. Çeşme, üç yol ağzında bulunan bir binanın dış cephesine Barok tarzında ve mimar Nicola Salvi tarafından 18. yüz yılda tasarlanmış. Heykellerden en soldaki Demeter, ortadaki Poseidon, en sağdaki de Hygieia’yı betimlemektedir.
Trevi Çeşmesi
Çeşmeyi ziyaret edenler dilek dilemek için suya arkalarını dönüp, omuzları üzerinden çeşmeye doğru para fırlatırlar. Günün her saatinde kalabalık olan bu meydana gitmek için en uygun saatler sabah saat 10.00’dan önceki zamanlar.
Trevi Çeşmesi’nden sonra Via dei Sabini’yi takip ederek Roma’nın ünlü caddesi Via del Corso’ya çıktık ve karşıya geçtik. Önümüze gelen dar, küçük sokaklara saparak, önce 2. yüzyıldan kalma bir Roma tapınağı olan Hadrianeum’un önünden geçtik. Bugün, tapınağın sadece 11 sütunluk dış duvarını görebiliyoruz. Piazza di Pietra’da bulunan bu tapınağın görkemli sütunlarının önünden geçip, Pantheon’a ulaştık.
Hadrianeum
Sabah saatleri olmasına rağmen Pantheon’un önünde upuzun bir kuyruk vardı. Türkiye’deyken girişin ücretli olduğunu duymuştum ama değilmiş. Kuyruk da çabuk ilerliyordu. Burası Roma’da ücretsiz olarak gezilebilecek bir cazibe merkezi.
Pantheon, Piazza della Rotonda
Pantheon kelime olarak, Yunancada "tüm tanrıların tapınağı" anlamına gelmektedir. Roma Pantheon’u dünyada en iyi korunmuş antik dönem yapılarından biridir. Pagan tapınağı olarak inşa edilmiş ancak 7. yüzyıldan itibaren kilise olarak kullanılmıştır. Tepesinde daire biçiminde oculus (göz) adı verilen bir boşluk vardır. Yağmur yağdığında içeri girmekte ancak hava akımı nedeniyle yağmur suyu dağılarak zemine ulaşmaktadır. Pantheon’un tabanında da suyun tahliyesi için delikler bulunur. 1520’de 37 yaşında ölen dahi ressam Rafaello’nun kabri de Pantheon’da bulunmaktadır ve bir kırmızı bir gül, tüm yıl boyunca sanatçının mezarını süslemektedir.
Rönesans’ın ünlü ressamı Rafaello’nun Pantheon’daki mezarı
Kolezyum, Roma İmparatorluğu’nun ikonik sembollerindendir. Asıl adı Flavian Amfitiyatrosu’dur, M.S.72 yılında inşa edilmeye başlanmış, 80 yılında da tamamlanmıştır. İsmini, şu an sadece kaidesi kalmış olan, Neron’a ait bronz heykel Colossus Neronis’den aldığı düşünülmektedir. Roma’nın en çok turist çeken yerlerinden biridir ve 2007 yılında Dünya’nın Yedi Yeni Harikası’ndan biri seçilmiştir.
Net sayı bilinmemekle birlikte, Kolezyum’da yaklaşık 400.000 kişinin çeşitli gösterilerde öldüğü tahmin edilmektedir.
Kolezyum
Roma’nın en görkemli meydanlardan biri de Navona Meydanıdır. Meydan elips biçimindedir ve İmparator Domitian tarafından stadyum olarak M.S. 1. yüzyılda yaptırılmıştır ancak 1600’lü yıllarda yeniden düzenlenmiş ve bugünkü şeklini almıştır. Meydanda üç çeşme bulunmaktadır. Bunların içinde en ünlüsü Bernini’nin dünyanın dört büyük nehri olan Nil, Rio de la Plata, Ganj ve Tuna Nehirlerini betimleyen Dört Nehir Çeşmesi’dir. (Fontana dei Quattro Fiumi)
Piazza Navona’da Dört Nehir Çeşmesi
Roma’nın kültürel hayatında müzeler çok önemli bir yer tutuyor. Kiliseler ise adeta bir sanat galerisi. İtalyanların en ünlü ressam ve heykeltıraşlarının eserleri bu kiliselerde görülebilir.
Michelangelo’nun Musa heykeli San Pietro in Vincoli Kilisesi’ndedir
Roma’da görülebilecek en görkemli kilise Vatikan’daki San Pietro’dur. İçindeki Michelangelo tarafından tasarlanan büyük kubbe, San Pietro’ya ait bronz heykel ve yine Michelangelo’nun ünlü yapıtı ‘Pieta’ görülmeye değer eserlerden.
Yıllar sonra Roma’ya geldik ve bıraktığımız her şeyi yerli yerinde bulduk. Tarihi eserler büyük bir titizlikle korunuyor. Eski binalara yine hayran kaldık. Geçmişe saygı bu olsa gerek.
Yorum
Roma
Harika bir seyahat yazısı olmuş
Toma’ya gittiğimde bana rehber olacak anlattıklarınız
Teşekkürler
Yeni yorum ekle