İzmir’in İncileri

Turizm

İzmir’in İncileri
ALAÇATI, ERİTHRAİ, URLA, 
MORDOĞAN, KARABURUN

Murat Özsoy

zorbatv


ALAÇATI - Sörfün Cenneti, Cennetin Sörfü 
16. yüzyılda Anadolu'nun dış ticaret kapısı Çeşme imiş. Özellikle Cenevizli tüccarlar, Çeşme'nin karşısındaki Sakız Adasına yerleşmişler. Sakız Adası 1556'da Osmanlının eline geçince, Çeşme’nin ticari üstünlüğü, o döneme kadar yalnızca Batı Anadolu ürünlerinin satıldığı, küçük bir ticaret merkezi olan İzmir'e geçer. Anadolu'nun başlıca ipek üretim merkezi olan Bursa yöresinin ipekleri, eskiden Çeşme yoluyla Sakız Adasına gönderilirken, Sakız’ın fethiyle tüm ticaret merkezi İzmir’e kayar. 
19. yüzyıldan önce Alaçatı ve çevresinde, Çeşme, Çiftlik, Köste, Ovacık ile birlikte 45 bin kişi yaşamaktaymış. 1850'li yıllarda güneyi bataklık olan Alaçatı’da güneydeki doğal limana ulaşan bir kanal açılır. Burası gemilerin yanaştığı bir liman olur. 
Bundan bir asır önce Alaçatı’da üretilen şarap ihraç edilirmiş. Alaçatı şarabı dünyaca ünlenmiş. İşte bu nedenle, Alaçatı kiliselerinin en önemli süsleme figürleri hep üzüm salkımları olmuş. 1980'li yıllarda Alaçatı yaşamını tütün, kavun ve hayvancılıktan sağlarmış. Zamanla esnaflık, balıkçılık ve turizm gelişmiş.

zorbatv

Alaçatı’nın batısında Çeşme'nin sınırında yer alan Karadağ, sönmüş bir yanardağdır, zengin termal kaynaklara sahiptir. Çevrede, yağmur sularını taşımaya yarayan küçük dere yatakları bulunur. Alaçatı ovalarından Buca ovası üzerinde Alaçatı içme suyu barajı bulunmaktadır. Alaçatı, Türkiye'nin tek sakız ağacı bahçesine sahiptir. Yörede anason, enginar, soğan ve zeytin boldur. Alaçatı’nın termal suyu tedavi edici özelliğe sahiptir. Değişik oranlarda minerallere sahip termal su ve özel bitkilerin karışımı ile bitki banyoları hazırlanır. Bu banyolar vitamin eksikliğine bağlı kemik, eklem ve iskelet sistemi rahatsızlıklarının tedavisinde hayli etkilidir. 
Güneyde doğal Alaçatı Limanı uzanır. Devamlı esen rüzgârına karşın denizi dalgasızdır. Dünyanın en önemli sörf merkezlerinden biridir. Sörf merkezinin bulunduğu koyun suyu berraktır, pırıl pırıldır. Deniz suyu da oldukça sığdır. Rüzgâr genellikle kuzeyden eser. Haziran ayından Eylül ayının ortalarına kadar ortalama 4-6 şiddetindedir rüzgâr. Nisan-Ekim aylarında ise yüzde 50 güney rüzgârı eser ve gayet uygun dalgalar oluşturur. Alaçatı'nın en önemli özelliği meltem rüzgârıdır; şiddetli estiği günlerde dahi düzenli dalgalar

oluşur. Akıntı da rüzgârla aynı yöndedir. Bu, sörf yapanlara büyük kolaylık sağlar. Alaçatı, meltem rüzgârına sahip bölgeler arasında hiç şüphesiz en güvenilir olanıdır. Burada dört ayrı rüzgâr Ege'nin içlerine uzanan Çeşme Yarımadasını okşar. Meltem, lodos, poyraz ve gerence rüzgârları yıl boyunca bölgede dolaşır durur.

zorbatvzorbatv

ERİTHRAİ (ILDIRI) - Günbatımında Lokma Tatlısı Keyfi 
Gözden uzak bir deniz kasabasıdır Ildırı. Nefis gün batımını izlerken çayınızın yanında tadına doyulmaz lokma tatlısını hararetle öneriyorum… Akşamları da balık lokantalarını tabii...
Çeşme’nin 27 km kuzeyindeki Ildırı Köyünde, küçük adacıkları olan güzel bir koyun çevresindedir antik Erithrai kenti. MÖ 7. yüzyılda oluşturulan İon Birliği üyesi 12 kentten birisi ve önemli bir yerleşim merkezidir Erithrai. Mısır, Kıbrıs ve Batı ülkeleri ile ilişkiler kurar, deniz ticaretini geliştirir. MÖ 4. yüzyılda Perslerin egemenliğine girer, MÖ 334’de Büyük İskender’in Anadolu’ya girmesiyle bağımsızlığına kavuşur. Roma ve Bizans dönemlerinde önemini yitirir. 11. yüzyılda I. Kılıçarslan’ın kayınpederi Çaka Bey‘in Çeşme’ye gelmesiyle bölge Türklerin eline geçer. 1333 yılından sonra adı Ildırı olarak değişir. 
Kenti karadan çeviren surlar hayli iyi korunmuş. Şehrin ortasındaki yüksek tepede günümüzde kalıntıları görülen bir akropol yer alır. Kazılarda Athena Pallas Tapınağı'na adak olarak sunulmuş heykelcikler bulunmuş. 

zorbatv

URLA - Dünyanın En Eski Zeytinyağı Atölyesi 
Ege’nin ruhudur Urla. Küçük meydanları, asma altı kahveleri, balıkçıları, köy pazarı ile Ege’nin tüm özelliklerini taşır. İzmir’in batısında, 38 km uzaklıkta, kendi adını taşıyan yarımadanın ortasındadır. Urla yarımadası 40 km’lik sahil şeridine sahiptir. El değmemiş koyları ve 12 küçük adası vardır. Yarımadanın güneyinde, 7 km mesafedeki Demircili Köyü, Yağcılar ve Zeytineli kıyıları, muhteşem koyları ve tertemiz denizi ile ünlüdür. Tarih boyunca bir kültür merkezi olan Urla, Necati Cumalı’dan, Tanju Okan ve Yorgo Seferis’e kadar pek çok sanatçıya ev sahipliği yapmıştır. 

Urla’nın civarındaki 12 küçük adadan Uzunada ve Hekim Adası askeri amaçla kullanılır. Yassıca Ada güzel plajıyla turistleri ağırlar. Karantina Adası ise devlet hastanesine ev sahipliği yapar. Urla iskele bölgesi, tarih öncesi çağlara ait Limantepe ve onun devamı olan Klazomenai kenti ile ünlüdür.  Bu antik kentin limanı dünyanın en eski ve en düzenli limanı olarak bilinir. Klazomenai'de bulunan eserler Paris Louvre Müzesi, Atina Milli Müzesi ve İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmekte. 
Urla İskelesine 6 km mesafede Güvendik Köyü yer alır. Urla Körfezine hâkim konumdaki köy evleri ile ünlüdür. Bin yaşındaki ünlü zeytin ağacı ile Çeşmealtı’nı kuşbakışı görür. 

zorbatv

Urla’nın tarihi Limantepe’de başlar. Limantepe, Karantina Adasının hemen karşısındadır. Urla İskelesinin olduğu yerde denize doğru uzanan yeşillikli bir tepedir. Bu yarımada üzerinde MÖ 6000 yılına ait “Tarih Öncesi Klazomenai” diye tanımlanan bir yerleşim ortaya çıkarılmıştır. MÖ 4000 yıllarında buradaki halkın zeytinyağı atölyeleri kurduğu, şarap, parfüm ve dokumacılık alanında tanındığı, madencilikte de oldukça ileri seviyeye geldiği bilinmekte. Zeytinin Anadolu’da 10 bin yıl öncesinden bu yana varlığı bilinmekte. Urla’da bulunan dünyanın en eski zeytinyağı atölyesindeki zeytin kırma değirmeninin ulaştığı düzey şaşırtıcıdır.
MÖ 10. ve 9. yüzyılda kurulan 12 İon kentinden birisi olan, Urla İskelesindeki Klazomenai, önemli bir ticaret merkezi olmuş, MÖ 7. ve 6. yüzyılda Pers saldırıları sonunda burada bulunan seramik atölyeleri terk edilmiş, onların yerine zeytinyağı üretilen yağhaneler kurulmuş. Belde Bizans döneminde önemini kaybetmiş, 1330 yılında Aydınoğlu Beyliği’ne geçmiş ve denizden 4 km içeride bir Türk şehri olarak yeniden inşa edilmiş. Bu dönemde Urla adını alan kent, 15. yüzyılda Osmanlı topraklarına dâhil edilmiş. Urla’nın en eski ve anıtsal eseri olan Fatih İbrahim Bey Camii bu dönemin ürünüdür. 

zorbatv

MORDOĞAN - Nergisin, Sümbülün Anavatanı 
İzmir’den 80 km kadar batıya yönelin, Mordoğan’dasınız. Mercanı, karagözü, çipurası boldur beldenin. Olta balıkçılığı yaygındır. Nergis ve sümbülün anavatanı olarak tanınır. Adında yer alan mor renk, kasabanın tüm mekânlarını örten bir doğal dokudur.
Pek çok mitolojik öğe bu topraklardan çıkmıştır. Zeus’un bir dev olan Mimas’ı Bozdağ altına gömmesi, Narkissos’un kendine aşkı yüzünden nergis çiçeğine dönüşmesi, kıskanç Hera’nın İris’i Mimas tepelerinde gözcülükle görevlendirmesi gibi birçok mitolojik öyküye ev sahipliği yapar Mordoğan.
15. yüzyılda yapılan Ayşekadın Camii ve Çatalkaya Camii beldenin önemli tarihi yapıtlarındandır. Mordoğan’ın birçok köyünde bulunan geleneksel zeytinyağı değirmenleri yöresel kültür mirasıdır. Türkiye’de denizin en temiz ve güzel olduğu yörelerden birisidir Mordoğan. Mavi bayraklı koyları, altın kumlu plajları, oltayla avlanan lezzetli balıklarıyla konuklarını bekler mor renkli Mordoğan.

zorbatv

KARABURUN - Akdeniz Foku ve Nergisin Memleketi
Karaburun, Urla Yarımadasının, Balıklıova ve Gerence Koyları arasındaki hattın kuzey bölümünü oluşturan Karaburun Yarımadasındadır. İzmir'e 100 km mesafedeki Karaburun’un bilinen ilk adı Mimas, daha sonra anılan adı ise Stela veya Stylarius’tur. Osmanlı dönemindeki adı ise Ahırlı (Ahurlu) olan Karaburun 1415’te Osmanlı topraklarına katılmış. 
1910 yılında Çeşme’den ayrılıp bağımsız bir ilçe olarak Karaburun adını almış. Toprağın koyu rengi nedeniyle Karaburun denmiş olabilir. 
Ambarseki, Bozköy, Eğlenhoca, Haseki, İnecik, Kösedere, Küçükbahçe, Tepeboz, Saip, Salman, Sarpıncık, Parlak, Yayla olmak üzere toplam 13 köyü ve ayrıca Mordoğan beldesi gezilecek yerlerdendir. Rumların ve Türklerin bir dönem bir arada yaşadığı bu köylerde, geçmişten günümüze ulaşan eski taş evler gerçekten görülmeye değer. Bütünüyle terk edilmiş olan ve içinde Rum evlerini barındıran Sazak Köyü de hayli ilginçtir. 
Koylara ulaşmak için ilçenin anayolundan ayrılıp yan yollara sapmanızı öneririm. Her bir yolun sonunda, ıssızlığın ortasında pırıl pırıl 21 koy göreceksiniz.
Karaburun engebelidir. Yörede zeytin, enginar, üzüm, nergis, sümbül boldur. Özellikle nergis, Karaburun’un önde gelen geçim kaynaklarındandır. Antik çağda bile Karaburun’da nergis yetişirmiş; Ege’ye, Akdeniz’e ve tüm dünyaya buradan yayılmış. 
Karaburun’da en çok beslenen hayvan keçi; kefal, levrek bol. Bu sular, nesli tükenme tehlikesi altında bulunan Akdeniz foklarına da ev sahipliği yapar.
Yerel yemeklerinden en ünlüleri keşkek, dede sarığı, mısır böreği, can böreği, tas kapaması, kıvırma tatlısıdır. Kelle keçi peyniri, acı kopanisti peyniri, Karaburun kefali, Sarpıncık köyü kara üzümü ve pekmezi yanı sıra Küçükbahçe karakovan çiçek balını tatmanızı hararetle öneririm.
 

Yorum

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.