Öncelikle son dönem çalışmalarınızla programımıza başlayalım dilerseniz. Ankara Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde “1919-1923 Destan ve Onlar” serginiz açıldı. Bu sergi koleksiyonu üzerine pratikleriniz ne zaman başladı? Bu yapıtlarınızı ortaya çıkarırken hangi duygu ve düşünceleri taşıyordunuz? Bu sergiyle vermek istediğiniz bir mesaj var mı? Bu serginin Ankara’da açılmasının sizin için önemi neydi? Ankara neden önemli? Sanat tarihi bölümü mezunusunuz. Bu bölümden mezun olduktan sonra sanatı aynı zamanda üretmeye başladınız. Bu geçiş/çeşitlenme nasıl gerçekleşti? Sanat üretmeye ilk adım attığınızda nasıl hayalleriniz vardı? Sanat alanında ulaşmak istediğiniz hedefleriniz var mıydı? Muhteşem bir kültüre sahip bir coğrafyada yaşıyoruz. Anadolu kültürünün sanatınıza yansımaları nasıl oldu? Esin kaynağı oldu mu? Çok çalışkan ve üretken bir sanatçısınız. Birçok alanda hayatın boyunca ürettiniz ve üretmeye devam ediyorsunuz. Kitaplarınız, köşe yazılarınız, resimler, heykeller, sanat projeleri, sergiler…Bize bu üretkenliğin sırlarını verebilir misiniz? Nasıl yaşıyorsunuz? Bazı konuşmalarınızda kendinize “Boyacı” diyorsunuz? Neden kendinizi böyle adlandırıyorsunuz? Rahmetli Önder Şenyapılı “Benim Sanatçılarım” isimli bir günce eserinde bir serginizle ilgili şunları yazmış: Gürol’un resimleri atın görkemini vurgulamakla kalmıyor, elbette. Özgürlüğün simgeleri. Özgürlüğün tadını dörtnala çıkaran yaratıklar. İmrenmemek olanaksız. Gürol’un fırçasına imrenmemek de olanaksız. Özgürlüğü öylesine görselleştirebilmek her fırçaya vergi değil. Gürol’un atları soyut bir kavramı somutlaştırıyor. Özgürlüğü gözle görülür kılıyor. Uçsuz bucaksızlığın tadını dörtnala çıkaran bu hayvanın coşkusunu sınırlılıklarından bir türlü kurtulamayan insanoğluna tattırmayan gene kendi türü değil mi? Kahrolmamak, öfkelenmemek elde mi? Düzenlemesi, renk kullanımındaki seçmeciliği, az renkle kurguladığı yalın ama güçlü uyum ve yarattığı çerçevesine sığmayan devingenlikle Gürol (yalnızca atlarıyla değil, öteki çalışmalarıyla da ) yetkin bir düzeyi tutturmuş yapıtlara imzasını koyan bir sanatçı kimliği taşıyor. (Sanat Olayı: Haziran 1986) Gerçekten atları bir özgürlük simgesi olarak mı kullanıyorsunuz eserlerinizde? Özgürlük bir sanatçı için ne anlama gelir? Özgürlük sanat üretiminin neresinde durur? Güzellik üzerine tefekkür eden bir sanatçı olduğunuzu biliyoruz. Bu konuda söylediniz, yazdınız, çizdiniz. Sanatta “güzellik” kavramı nedir? Eserlerinizde nasıl anlam bulur? Siz Cumhuriyetin ilk yıllarını görmüş bir sanatçısınız. Hem sanatın güncesini tutan hem de uygulayan birisiniz. Bu bağlamda, günümüzde Türkiye’deki sanatın geldiği noktayı bir sanatçı/sanat tarihçi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz. Sanat bir toplum için neyi ifade eder? Sanatla toplum bir nehir yatağında akar gibi akmalı mı; yani kendiliğinden bir uyum mu gerekli? Ya da buluşmalarını sağlayan mekanizmalar/yapılanmalar mı gerekli? Bu konuda düşünceleriniz nelerdir? Türkiye özelinde bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Biraz da sanat yazını/eleştirisi üzerine görüşlerinizi öğrenelim. Hızla akan, anlık değerlerin hüküm sürdüğü, peşinden adeta koştuğumuz bu hiper çağda sanat üzerine tefekkürün ve eleştirinin gelmiş olduğu nokta nasıldır? Bir görsel şölen yaşıyoruz ancak bu şölenin nereden, nasıl, ne şekilde oluştuğuna ilişkin maalesef fikir sahibi olamıyoruz. Bu şölen böyle sürer mi, sürerse nereye kadar? Sanatı bir yol, sanatçıyı da kadim bir yolcu olarak değerlendirdiğimizde; Sözen’in seyircilere anlatabileceği, unutamadığı bir-birkaç yol hikayesi var mıdır? Son olarak; özellikle kariyer yolunda ilerlemekte olan sanatçılarımıza ne tür önerileriniz olabilir?
Video Kategorisi