yüreğini dolduruyordu.
Efkan Beyaz için sanat yaşamdı.
Hayatın her evresinde sanat vardı.
Onsuz olamazdı.
Sanat,nefes almaktı;
hürriyetti; var olma savaşıydı;güzelleşmekti.
Resimleriyle Fısıldaşan Sanatçı:
Efkan Beyaz
Gülseren Sönmez*
İç içe geçen renkler,dünyasını zenginleştirip,
yüreğini dolduruyordu.
Efkan Beyaz için sanat yaşamdı.
Hayatın her evresinde sanat vardı.
Onsuz olamazdı.
Sanat,nefes almaktı;
hürriyetti; var olma savaşıydı;güzelleşmekti.
Efkan’ı tanıdığımda ortaokuldaydı. Cıvıl cıvıl hareketli bir çocuktu. Resim yapmayı çok seviyordu.
Bu güzel çocuğu çok seviyordum. Birçok öğrencim ara ara ziyaretime gelir ben de hemen onlara sofralar kurar, çaylar demler, börekler yapardım. Efkan’ın bize geldiği o gün yemekte köfte, patates kızartması, pilav vardı. Efkan yüzüme bakarak, “Öğretmenim ben en çok annemi, sonra seni, bir de patates kızartmasını seviyorum!” dedi. Bu sözlerdeki saflığı, candanlığı hiç mi hiç unutamadım. Gerçekten bu çocuğu çok sevdim. 1961 doğumlu Efkan koca adam oldu, hâlâ çok seviyorum.
Bir gün Ankara İncirli Lisesi’nin girişinde neredeyse tüm duvarı kaplayan, usta elinden çıkmış at üzerinde Atatürk resmini seyrediyordum ki, “Bu resmi orta üçüncü sınıftaki Efkan Beyaz yaptı” dediler. “Resim öğretmenlerimizden biri yapmış olsa gerek” diye düşünürken bir çocuğun elinden çıkmış olması şaşırtıcı gelmişti bana.
Sonradan öğrendim ki müdür yardımcımız, resim öğretmeni Veli Bulut, Efkan Beyaz’ı bu resim için yönlendirmiş.
Bugün bile İncirli Lisesi’nin duvarını süsleyen o resim “ben usta işiyim” diye fısıldıyor. O resim ve Efkan’ın çocuk yaşta yaptığı diğer resimler sanatın doğuştan olduğunu bize anlatıyordu. Sanat kişide çocuk yaşlarda kendini gösteriyor. Eğer çalışma azmi, enerjisi varsa, çevresi tarafından birazcık bile destekleniyorsa o yetenek kişiyi sanatçı olmaya kadar itebiliyor. İçteki o dürtü durmamacasına “yapacak çok işin var, yapacak çok işin var,” diye fısıldayarak kişiyi her gün programlıyor. O artık yolcudur. Sanatın yolcusu…
Sanat yolculuğundan hiç bıkmayanlardan biridir Efkan Beyaz. O neredeyse nefes almadan çalışır. Yemekler çabucak yenilir, hemen yeni bir resmin peşine düşülür.
Tıpkı denizin azgın dalgaları gibi, yaşamın da öylesine azgın dalgaları vardır. Denizin azgın dalgaları çarptıkları mavnaları, kayıkları, hatta gemileri bile parçalar, batırır. Her insan gibi Efkan da bir ara o dalgalarla karşılaştı. O dalgalar ara sıra geceleri kâbus olarak dönse de, o her zaman sanatında mutluluğu yakaladı.
Gördüm seni bir gün, yeni açmış güle döndüm,
Coştum, şakıyıp aşk okuyan bülbüle döndüm.
Efkan için tuval, yüzünde güllerin açması için bir nedendir. O, tuval bulamadığında kutu kapaklarına bile resim yapar. Her resim yapılacak obje, onun şakıyarak bülbül olmasını sağlar. O sanatın bülbülüdür. Her çalışmasını aşkla yapar. Sanat yapmak onun için içsel bir ihtiyaçtır. İnsan duygusal ve duyarlı bir kişi olarak, yaşadığımız olumsuzluklar karşısında bazen çok kırılgan olabiliyor. O zaman Efkan ideal bir dünya olarak kurduğu sanatına sarılır. Hangi konu onu mutlu edecekse o konu üzerinde çalışır. Orada sevgiyi, saflığı, huzuru bulup arka arkaya çeşit çeşit konular üzerinde çalışmaktan büyük mutluluk duyar. Hiç yılmaz.
Efkan için her zaman desen ön planda yer alır. Desen sonrası resmin gidişatı, nehrin yatağında akması kadar doğaldır.
O, eserlerini oluştururken ruhunu dingin bir ortama, sessizlik içine sokar. Çevreden, dünyadan kopmuştur artık. Çevresindeki insanlar orada değillerdir sanki… Sürekli resmiyle konuşur, fısıldaşır. “Bu köylü adam biraz önce karısıyla kavga etti; çok huzursuz, onu resmetsene”… Diğer resimde Zeynep Ali’ye, “seni çok seviyorum, mutluyum” der... Efkan bu fısıltıları hep duyar. Diğer resimdeki Seda Hanım; “Efkan, yanıma Suzan Hanım’ı da çiz, ben onsuz hiç bir davete gitmem ki,” serzenişinde bulunur. Bir diğer resim “Benim bisikletim çok sade oldu, biraz süslesene,” der.
Efkan Beyaz yüzeyselliğin atacağı adımlara karşı, resimlerindeki düşüncelerle ve anlattıklarıyla karşı duruş sergiler. O, olumsuzluklara muhaliftir. Her zaman politik ve kurumsal tavra karşı hak ve değer ölçülerinde alternatif düşüncesini eserleriyle ortaya koyar. O sessizdir. Eserleri ise çok sesli... “Seslilik” yumuşak görüntüsünün altında topluma cevabıdır. Onun için bilgi de karşı duruş da yaşam için gereklidir. Varoluşunun nedenidir. Hep onun için yaşamıştır. Tüm bildiklerini topluma şekil, biçim, renk olarak üfler. Üfledikleri de çeşitli mekan ve objelerde resim, karikatür, illüstrasyon, heykel olarak yerini bulur.
Gören, bilir tanır,
duyan, bilir tanır,
tanıyan, saygı duyar.
O Efkan Beyaz’dır.
O aydın sıfatını almış, eğitimli cehaletin karşısında eserleriyle doğru duruş sergiler. O nedenle de her zaman saygı duyulan insandır.
Efkan Beyaz, teknolojinin kolaylığına hiç bir zaman sığınmaz. Şöyle anlattı bana kendisini: “Resim yaparken kalemi, akan boyayı hissetmeliyim. Resimde desen benim için çok önemlidir. Çizginin gücü doğru normlarda kâğıda aksettirildiğinde resim ortaya çıkar.
Natürmortu severim, canlıyı daha çok. Yeryüzünde bildiğim, gördüğüm ne kadar hayvan varsa çizerim. Gördüğüm her türlü obje, canlı belleğimdedir. İmgelerimin kuvvetli olduğuna inanıyorum. Belleğimde yer alan her görüntüyü resmimde, karikatürümde, illüstrasyonlarımda kullanırım. Resimlerimi yaparken kurgulamam, içimden geldiği gibi yaparım. Belleğimde yer alan algılarla depoladığım bilgilere rağmen yine de modelle çalışırım, her zaman kendimi eğitmek için uğraşırım.
Bir insanı tanıyabilmek için, yaptığı işlere bakın, yapacaklarını dinleyin size kendini anlatacaktır. Yaptığını bozup atabiliyorsan sen sanatçısın. Resim yaparken silgi kullanmam, hatanın üstüne üstüne giderim ta ki doğruyu bulana kadar. Kendini tanıyan, attığı veya bozduğu resmi tekrar yapabilir. Atmaktan korkmamak gerekir.
Hiç durmadan çalışıyorum. Çalışmadan geçen zaman benim için yorgunluktur. Soyut resme kaçan çalışmalarım da oldu. Bu resimlerde doğruyu bulamazsanız, bocalarsınız. Soyut resim basite alınacak bir tarz değildir. ”
Her sanatçı ürettiği eserinde kendini ve değer yargılarını anlatır. Efkan Beyaz her zaman huzurlu, sakin bir insandır. Huzur veren ruhtan, umuda davetiye çıkaran eserler doğar. Sanatçılar toplumsal olayları, reaksiyonları, adaletsizlikleri, yaptıkları eserlere yansıtırken, kendi özgürlüklerini de ortaya koyarlar. Özgür olmayan sanatçının eseri sınırlıdır, kısırdır. Sanatçı bizlere huzuru, coşkuyu, duyguyu, sevgiyi, yaratılışa dair gerçekleri, sosyolojiyi ve toplumsal olaylara dair bilgileri aktarırken renk ve zaman zenginliğini estetik görüntüler içinde verir.
Evrende her şey birbirine dönüşebilir. Efkan da elindeki malzemelerle sürekli yeni dünyalar yaratabilir.
Efkan Beyaz, yaratılışı bütün olarak görmüş, hiç bir kavramın esiri olmadan, ilke edindiği tarzdan ödün vermeden, sabit bir akıma da ait olmadan kendi sanatını oluşturmuştur. Efkan Beyaz’ın eserleri toplumsal duyarlığın aynasıdır.
Efkan’a sordum, nerelerde çalıştın, diye. Şöyle yanıtladı:
- Hocam, 1983-84 yıllarında Uluslararası Fuar ve Dekorasyon (UFD) şirketinde grafiker olarak çalıştım. 1985 yılında TRT’de ressam illüstratör olarak göreve başladım. Animasyon, hikâye resimleri ve aylık TRT dergisine karikatürler yaptım. TRT pek çok etkinliğe cevap veriyor. Her etkinlik için sayısız heykel yaptım.
- Sayı verebilir misin?
- O kadar çok ki. TRT‘ye straforlardan sayısız heykeller yaptım. Bu tip heykeller neredeyse TRT’nin her çeşit etkinliği içindi. Usanmadan hep çalıştım.
1990-2000 yılları arasında ise PTT Pul Müdürlüğüne pullar hazırladım.
2004 yılında Eurovision Şarkı Yarışmasında 36 ülke sanatçılarının karikatürlerini çizdim. Önce yarışmanın yapılacağı platformu binanın en yüksek yerinden çizdim. Sonra sanatçılar sahneye çıkıp kendilerini tanıttılar. Tanıtım esnasında hobilerini de anlatıyorlardı. Ben her birinin resmini onar, on beşer dakikada karikatür olarak çizdim. Tanıtım sonrasında bu çalışmalar bütün sanatçılara gösterildi ve onlara hediye edildi. Sanatçılar çok heyecanlandı. Barkovizyon ve televizyon kanalıyla tüm izleyenlere ve dünyaya gösterildi. Çok heyecan vericiydi,” diye anlatırken o karikatürleri sanki bugün çizmiş gibi heyecanlıydı. Toplumda büyük beğeni kazanan çalışması Efkan Beyaz’ı yıllar sonra yine heyecanlandırıyordu.
- 2000 yılından itibaren lunapark ressamlığı yapmaya başladım. Yapılan işlerim genelde yurt dışına ihraç edildi.
2013 yılında Kayseri lunaparkına 10 metre boyunda şeytan konstrüksiyonu heykelini, ayrıca Hacı Bektaş Veli’nin de güzel bir heykelini yaptım.”
Sarıkamış çalıştayında birçok arkadaşla beraberdik. Onu daha yakından tanıma fırsatı buldum. O, bir saniye bile dinlenmeden çalışan aramızdaki tek insandı. O sanata âşıktı. Sanatsız yapamıyordu. Onun için boş durmak yorucuydu.
Efkan’a kaç tane heykel yaptığını sorduğumda “sayısız” diye yanıtlaması beni hiç şaşırtmadı. Çeşitli etkinliklerde birlikte çalıştık, onu daha yakından tanıdım. Sanıyorum hayatımda bu kadar çalışana, bol bol üretene hiç rastlayamayacağım. Sabahlara kadar çeşitli konularda resim yapması onu çok hızlı düşünür ve hızlı resim yapar hale getirmişti.
PTT için pek çok çalışması olan Efkan Beyaz’ın, Pul Müzesi’nde eserlerinin olması da doğaldı. O, heykelde de, pano resminde de, illüstrasyonda da başarısını yurt dışına satılan birçok eserde gösterdi. Eserleri Rusya, Irak, BAE, Yugoslavya, İtalya, Almanya ve Fransa'ya ihraç edildi.
Birçok eseri de Türkmenistan-Aşkabat Cumhurbaşkanlığı Sarayını süslemektedir.
Efkan Beyaz pek çok çalıştaya katıldı. Ordu, Samsun Arsuz, Sarıkamış’ta canlı performanslar yaptı.
Onun resimden, çalışmaktan kısa süreli ayrılması şöyle dedirtiyordu, sanki.
“Bak ayrılığın şimdi karanlık kucağında
Bir bağrı yanık, boynu bükük sümbüle döndüm,”
Kalbine düşen resim aşkı, onun araştırıp zenginleşmesini dünya kültürünü öğrenmesini de sağladı.
- Dünyanın birçok ülkesinden bilhassa Uzak Doğu ülkelerinden davet aldım. Hong Kong Üniversitesinin 4x14 m ölçülerindeki duvarını boyadım. Ayrıca Hong Kong’da birçok ev ve hayvanat bahçelerinin duvarlarını boyadım. Üniversite duvardaki resmime ad vermeleri için öğrenciler arasında yarışma açtı. Yarışmada ödül alan öğrencilere ödüllerini ben verdim.
Efkan Beyaz daha sonraki yıllarda o ülkelerde kendi tarzı olan yamuk ağızlı insanları resmetti. “Neden yamuk ağız, yamuk göz?” diye sorduğumda; “Hocam o bir hicivdir, ironidir. İnsanlar güzel söz söylemeyi, güzel gözle bakmayı unuttu. Ben de beni üzen, düşündüren ve yoran bu konuyu resimlerimle anlatmaya çalıştım. Zamanla bu illüstratif çalışmalarım çok beğenildi. Ben de bu resimlerle daha çok tanınır oldum,” dedi.
Efkan Beyaz’ın illüstratif çalışmalarının konularında bazen köylüleri, bazen sosyeteyi, bisiklet, motosiklet üzerindeki insanları, müzisyenleri görüyoruz. Her yaptığı resimde kişiler arasındaki dostluğu, aşkı hissedebiliyoruz.
Efkan Beyaz’ı yurt içinde de pek çok evin, bahçenin, hayvanat bahçelerinin, duvar ve salonlarını tavanları da dâhil olmak üzere boydan boya resimlediğini gördük.
Efkan Beyaz çok çalışkandır. Yaptığı eserini seven, sunduğu anda sevinendir. Çünkü tanrının ışığını, gökyüzünün, denizin enginliğini görmüş, ona âşık olmuştur.
Ortaya koyduğu eserlerle yurdunu ve dünyayı zenginleştirenlerdendir. Onun yaptığı resimler ondan çıkmıştır. Bir süre sonra da onu sahiplenenlerindir. O güneşi sevmiş, güneşin tayfına aşkla bağlanmış, o renkleri hiç çekinmeden kontrastlarıyla kullanmıştır. O nedenle de resimleri zengin renklidir.
Sanat eserinin en büyük özelliği özgün ve kalıcı olmasıdır. Efkan’ın eserleri özgündür, kalıcıdır…
Efkan çok çalışkanlığı, çok farklı konulardaki çalışmalarıyla yurdumuzun da çalışma yaptığı ülkelerin de gurur kaynağıdır; öğretmeni olarak benim de, rahmetli olmuş kıymetli sanatçı (öğretmenleri) Eşref Üren’in de, Osman Oral’ın da gurur kaynağıydı.
Kıymetli sanatçı EFKAN BEYAZ, yolun açık olsun. Sağlıkla yaşa, yurdumuzu sağlıkla temsil et.
Yorum
Efgan Beyaz
Bu yazı ile Efgan beyaz 'ı anlatılırken , sevgili Gülseren Sönmez'in ne kadar gurur duyarak yazdığını hissettim. Efgan yıllardır hem dost hem de sanatçı olarak benim için değeri ölçülemez niteliktedir. Usta , özgün ve çok üretken bir sanatçı olduğu kadar da insan olarakta çok değerlidir. İçtenliği ,samimiyeti,doğallığı resimlerine de yansımış bir sanatçıdır. Böyle güzel bir anlatım için Gülseren Sönmez'e teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.
Yeni yorum ekle