Türk Resim Sanatının Modernleşmesi Sürecinde Ali Avni Çelebi

Görsel Sanatlar

Türk Resim Sanatının Modernleşmesi Sürecinde Ali Avni Çelebi

Faruk Çelik

zorbatv

Bu yazıma giriş yapmadan önce Ali Avni Çelebi hakkında neden yazdığımı kısaca belirtmem faydalı olacaktır. 2022 Mayıs ayında düzenlenen FreshAnkara çağdaş sanat sergisi süresince Prof. Dr. Kıymet Giray’ın Ali Avni Çelebi hakkında verdiği seminerde genç sanatçılara büyük bir yol gösterici olması ve kendisini Türk sanatının modernleşme sürecinde önemli bir yere konumlandırmasından dolayı bu konuyu ele almayı uygun bulmaktayım. Bu yazının bazı bölümlerini Kıymet Giray’ın seminerinden derlediğimi ifade etmeliyim. Konu üzerine daha ayrıntılı bir araştırma yapmak isteyen araştırmacılar için Kıymet Giray’ın “Ali Avni Çelebi’nin Yaşamı ve

Sanatı” makalesine ve “Ali Avni Çelebi” sergi kataloğuna bakmalarını tavsiye ederim.
Ali Avni Çelebi sanat eğitimine 1918 yılında Sanay-i Nefise Mekteb-i Alisi’nde, babasının desteğiyle başlar. İlk iki yılını Hikmet Onat’ın atölyesinde desen eğitimi, son iki yılını ise İbrahim Çallı’nın atölyesinde yağlı boya eğitimini alarak geçirir. 1911 yılında kendi imkanlarıyla Münih’e gider. Ekonomik anlamda zorluklar yaşayan Çelebi 1923 yılında devlet bursuyla Zeki Kocamemi’yle beraber Hans Hoffman’ın atölyesinde doktora eğitimine devam eder. Bu yıllarda Almanya’da Hans Hoffman’nın önemli kurucularından olduğu figüratif ekspresyonizm öne çıkan akımlardandır. Kıymet Giray bir programda; Çelebi ve Kocamemi’nin bu atölyeden üç önemli şey öğrendiklerini söyler; “Bunlardan ilki figüratif deformasyonları yapmak, ikincisi duygusal algı kuramını sanata uygulamak, üçüncüsü kendi kültürleriyle Avrupa’da gördükleri bu kültürü kesiştirme noktasını bulmaya çalışmak.” Bu okulda büyük bir başarı sağlayan Ali Avni Çelebi, Hoffman’ın dikkatini çekmiş ve öğrencileri arasında öne çıkan sanatsal yeteneği ve bu yeteneğini ortaya koyduğu güçlü sanatından dolayı kendisini asistanı olarak alır.

Hoffman’dan aldığı eğitimle Türk Resim Sanatın’da figüratif ekspresyonistin ilk temsilcisi olarak Türkiye’ye döner. Kıymet Giray bu dönüşün Türk resminde modernizmin başlangıcı olduğunu belirtir. Giray, bir panel konuşmasında “Cumhuriyetin bu gelişme politikasında çağdaş devletler düzeyine erişmek sanatlaydı, muhasır medeniyetler düzeyine erişmek buydu ve gerçekten de ilk defa Türkiye’de bir sanat hareketi nedir? Onun içindeki manifestoları nelerdir? Neler anlatır? Bu tartışılmaya başlandı.” Bu tartışmaların başlamasının en büyük nedeni Ali Avni’nin Türkiye’ye döndükten sonra 1926 yılında Galatasaray sergisinde sergilediği resimlerdir. Sanatçının Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sergisinde tüm dikkatlerini üzerine çekmesiyle resimleri olay yaratır.  Ali Avni Çelebi’nin çağdaş bir anlatımcı olduğunu gösteren bu resimler; maskeli balo, vitrin, kelebek yakalayanlar, uçurtma uçuranlar, ip atlayanlar, balerinler, yarışan, balonlular gibi resimleri şu ana kadar resmedilen empresyonist resimlerin aksine farklı kompozisyonlarla oluşturulmuş figüratif resimlerindeki hız kavramının coşku uyandıran güçlü renk ve lekeleriyle hareketli resimlerden oluşmaktadır. Dahası Türk resim anlayışına önemli farklılıklar getiren modern Avrupa resminin biçim anlayışını Türk sanatına kübist ve konstrüktivist karışımı bir üslupla birbirine entegre eder. Aynı zamanda Ali Avni Çelebi’nin bu yeni üslubu grup arkadaşları Cevat Dereli, Cemal Tollu, Zeki Faik İzer ve D grubunun içinde yer alan Nurullah Berk’in resimlerinde yeni arayışlar ortaya çıkaracak hem plastik üslup alanında hem de kavramsal anlamda sorgulamalara girmelerine neden olacaktır. Giray’a göre bu sorgulamaların Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği ve D Grubu sanatçıları arasında Türk resim sanatında yeni çığır açtığını görmek mümkün. Bu yeni bir yolu başlatmak o kadar önemlidir ki “artık Türk resmi kendini Avrupa’ya uyarlı çağdaş medeniyetler doğrultusunda gelişen sanat hareketlerinin içinde bir yer aramaya ve kimlik göstermeye başlayacaktır.” 

Kelebek Yakalayanlar, 1904, Tuval üzerine yağlı boya, 133x160 cm, Ankara Resim ve Heykel Müzesi.
Ali Avni Çelebi’nin başyapıtı olan “Kelebek Yakalayanlar” eseri Ankara Resim ve Heykel Müzesinin Ali Avni Çelebi salonunda yer almaktadır. Bu eser, Çelebi’nin Hofmann’ın atölyesinde öğrendiği estetik değerlerin tümünü kapsayan kübist ve dışavurumcu anlayışıyla Türk sanatının modernizmin başyapıtları arasında yer alacak bir eser olması bakımından önemlidir. Eserde hem kübist formların hem de dışavurumcu renk anlayışının sentezini büyük bir ustalıkla kullandığını görmekteyiz. Plastik değeri çok güçlü ve dengeli bir kompozisyona sahip bir eser olması kavramsal anlamını güçlendirir. Eserin ortasında kelebeği yakalamaya çalışan figüre baktığımızda seyirciyi de o hızın içine dahil ettiğine dair bir izlenimi ve eserin sol tarafına doğru bir hareketin varlığına dair bir kavrayışı yakalarız. Çelebi bu sola yönelik harekete karşılık eserin sol alta yerleştirdiği üçgen formlarla resmin dengesini sağlar. Kelebek yakalayanlar, figüratif ekspresyonizmin Türk resim sanatında yaşanan yenileşme ve çağdaşlaşma sürecini gösteren önemli bir başyapıttır. 

Ankara Resim ve Heykel Müzesini gezdiğimizde Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi, Cevat Dereli, Mahmut Cüda ve Refik Ekipman’ın resimleri bize cumhuriyetin kurulduğu tarihlerde okuma yazma seferberliğinin yapıldığını, çağdaş bir topluma doğru ilerleme kat ettiğini ve dünya resim sanatının çok yakından takip edildiğini gösterir. Ali Avni Çelebi’nin, Türk resim sanatında yeni bir dil, bir kimlik oluşturarak yenileşme sürecini hızlandırmış olduğunu ve Türk resminin modernizm dönemi olarak dünya sanatında yerini almasını sağladığını söylemek gerekir.


Aralık 2022
 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.