Söyleşi: Suna Baykam Sapan
Bogatay Köprülü
“Besteciliğin ve çalmanın yoğunlaştığı iki mevsim var benim için”
Zorba Tv-Dergi’ye hoş geldiniz. Besteci ve piyanist olmak sizin hayatınızı nasıl geliştiriyor, nelerden zevk alırsınız ve neler farkındalık yaratır hayatınızda? Notalara ellerinizle dokunmak duyarlılığınızı ve duygularınızı duygusal olarak nasıl etkiler?
Merhaba, ben müziği bir seçim olarak görmedim. Hayatımda hep olan bir şeydi. Siz su içmeyi seçtiniz mi? Nasıl karar verdiğinizi, isteyip öğrendiğinizi hatırlıyor musunuz? Ben de bunu, müziği hatırlamıyorum. Hayatımın her yerinde olan bir şeyi nasıl tarif edebilirim? Gözlerimi kapattığımda müzik çalar hep. Bazen kendimi bir senfoninin akışına kaptırıp sallanırken bulurum. Hiç durmuyor, nefes almak gibi, kalp atımı gibi. Eskiden tüm müzik türleri vardı aklımda ama yıllar geçtikçe en yatkın, yetkin olduğum ve değer verdiğim yere doğru ustalaşmaya, yoğunlaşmaya başladım. O da klasik müzik. Almanların değişiyle “ciddi müzik” … İcra ve bestecilik et ve kemik gibi hep var.
Bestecilik dişil bir yön insan için. Bir fikri, bir hayalı doğuruyorsunuz. Yaratıcılık ve tüm bu süreç insanın dişil yönü olmalı diye hissediyorum. İcra ise biraz daha eril yönün ürünü. Sahneye av ritüeline çıkıyoruz aslında. En eski atalarımız ateş etrafında ertesi günün avı için prova alırken, biz de burada, sahnede dinleyicileri avlamaya çalışıyoruz. Duygularını, düşüncelerini müzik dili ile etkilemeye, bir farklılık ve hatta farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz, rutin hayatlarında. Bu durum kendim için de geçerli. Hayatın akışı içerisinde bir kendimle sohbet saati piyanonun başında geçirdiğim… Daha önce çalmadığım bir eseri keşfederken aslında kendimi de keşfe çıkıyorum. Tüm sorgulamalar, hayata dair hatta en ucuz siyasete dair fikirler, her şey o keşif yolunda, benim yolculuğumda bana eşlik ediyor.
Zamanla profesyonel hayatımı da kapladı. Ama önce yaşamımın kendisi… Biraz karşıyım “steril” yapılan sanata. Sanatçı hayatı olduğu gibi yaşamalı, kendini bir ömür bir odaya kapatmamalı, deney faresi gibi. Gerçek ustalık hem hayatı kaçırmadan hem de yüksek sanatın esnek düşünce yapısını hiçbir an kaybetmeden kazanılabilir diye düşünüyorum. Steril sanat için, ki buna iyi bir zanaat demek daha doğru olur, artık elimizdeki telefonlar ve AI (yapay zekâ) da iş görebilir. İnsanın kendini ifade etme biçiminde bir arayış değil mi sanat? Müzik de bunu bir çeşit dili. Bize ait, ki biz dediğimiz de hayatın yani an’ın kendisi.
Besteci olduğunuzu, nota yazdığınızı biliyoruz ayrıca. Kompozitörlük nasıl gidiyor?
Besteciliğin ve çalmanın yoğunlaştığı iki mevsim var benim için. Çalmak ve yeni notaları deşifre etmek kışın daha baskın, bestecilik ise yazın daha kuvvetli geliyor. Bir şekilde hep böyle oldu. En kapalın ve derin müziklerimi dahi yazın bestelemişimdir, sıcakta üstelik!
Bu yaz yoğun bir besteleme süreci içerisindeyim. Üç ay kadar bir yoğun çalışmayla 10’a yakın yeni müziğimi tamamlıyorum. Fikirler artık açığa çıkmak istiyor diyebilirim. Bir yandan da kitap çalışmam var. Bunun yazısı da heyecanla devam ediyor. İlginç şekilde kitabım ile ilgili yazdıklarım bestelerimi ve aynı şekilde tam tersi yönde birbirilerini çok fazla etkiliyorlar. Bu çok olumlu ve heyecan verici.
Konserlerinize nasıl hazırlanırsınız?
Konserimde çalacağım müzik ister benim yazmış olduğum ister bir başka büyük bestecinin olsun, yoğun ve detaylı çalışırım. Çaldıklarımı konser için çalışmam asla. Sadece kendim için, o müziğin ne anlatmak istediğini bulmak ve daha verimli nasıl aktarabileceğim ve dahası bu süreçten hem fiziksel hem de ruhsal olarak nasıl daha fazla keyif alabileceğimin peşine düşerim. Ama konser dediğimiz zaman bir mükemmeliyet arayışı da başlar. Herkes gibi ben de sanatın ve ifade gücünün dışına çıkıp hatasızlığın peşine düşerim tabii. 40 tekrarlık kağıtlarım vardır. Konser yaklaştıkça da sadece çalarım programı. Her gün defalarca… Başka bir şeyler ararım artık, ellerimi ve o anki varoluşumu daha yüce bir şeye teslim ederim. Kendiliğindenliğe başvururum.
Aileniz size küçük yaşlarda destek olmuştur kesinlikle. Buradan sanata ve müziğe eğilecek çocuk ve gençlere neler söylemek istersiniz?
Destek çok önemli. Klasik müzik zaten ağır ve meşakkatli bir yol. Adanmışlık gerektiriyor. Ama sadece fiziksel olarak değil, düşüncede de adanmışlık gerekiyor. Düşüncede ve farkındalıkta kendilerini geliştirmeleri lazım. En çok da şu unutulmamalı, klasik müzik bir kişisel terbiye yolu. Egodan, hırstan kurtulmadan doğru yapılması imkânsız. Bunu iyi kulaklar duyar ama önce kişinin kendisi duyar. Yalan söyler gibi kötü ve bayağı bir çalış, bayağı bir bestecilik mümkündür. Hem de kitleleri peşinden kolaylıkla götürür. Bu yolculuğa çıkan gençler, çocuklar ve aileleri buralara pek dikkat etmeli.
Uluslararası konserlerdeki izlenimleriniz nelerdir?
Teknik olarak seviye çok yüksek. Ki bu seviye aslında olması gereken minimumdur. Hedeftir. Beraberinde sanatı da konuşmaya başlayabileceğimiz bir seviyedir bu. Özellikle orkestra müziğinde, senfonik ve opera konserlerinde ve de oda müziğinde uluslararası seviye beni çok tatmin ediyor. Keyifle takip ediyorum, dinliyorum. Ancak solo müzikte, özellikle piyanoda çok fazla abartılmış “şöhret” var. Artık sahnede yapılanlar sanatın dışına çıkıp F1 yarışı hatta “fashion kanalı” kıvamına döndü. Müzik dışında her türlü şova yer var maalesef. Böyle bir piyasası var piyanonun. Ama tabii dinleyici kitleleri de farklı. Aslında bir grup dinleyici iken öbürü (şov severler) daha çok izleyici diyebilirim.
Sanatçı nasıl olmalı günümüzde? Sesini hangi yollardan duyurmalı?
Müziği izlememeli, sadece dinlemeli. Kendiliğindenlikten uzak hareketlerinden etkilenmemeli, buralara düşmemeli. Daha hızlı, daha zahmetsiz ve daha şöhret dolu, tanınırlık ve de sadece para odaklı olmamalı! Acele etmemeli. Müzikte hiçbir başarı birkaç saat, hafta, ay ya da bir iki yılda elde edilmiyor. Müzik ile çok ve kaliteli vakit geçirmeyi, hırstan ve bedenin kuru arzularından kurtulmayı hedeflemeli. Aksi taktirde sosyal medya fenomeni olmaktan öteye gidemez “sanatçı”. Müzik, başı ve sonu olmayan bir yol. Söyleyecek bir şeyleri biriken ve ifade edebileceği aracı içselleştiren her kişi, sanatını her yol ile duyurabilir. Sosyal medya dipsiz kuyu olduğu kadar, herkes için de müthiş bir açılma, kendini tanıtma imkanı.
Sizin de değer verdiğiniz belki örnek aldığınız müzisyenler kimlerdir?
Büyük bestecilerin hepsi yol göstericilerim oldu. Besteciliği onlardan öğrendim ve dahası icra ettikçe, eserlerini inceledikçe daha da gelişiyorum. Doğal ve iyi bir yemek gibi, onları bünyeme alıyorum. Artık bu besteciler gibi çok fazla kalmadı ve yenileri de kolay kolay çıkmıyor. Aynen önceki nesillerin doğadan yediği gıdaları bugün ancak “organik” diye bulabilmemiz gibi. Müzik, büyük darbeler aldı son yüzyılda. İyice sektörleşti ve çirkinleşti. Hiç birini ayıramam eski büyük bestecilerin, ustalarımızın.
Şunu da ekleyeyim: “Her bestecinin hem göreceli olan hem de olmayan iyi veya kötü eserleri var. İz bırakanlar aslında bestecinin doğrudan kendisinden öte, önemli köşe taşı eserler.”
Sanatın ulaştığı, insanları aydınlattığı dünya nasıl olmalı?
Sanat sihirli bir değnek değil. Tek başına yüksek sanatın insanları aydınlatabileceğine inanmıyorum. Sanatın ayrımcı bir yanıltıcı yüksekliğe de ulaşması gerekmiyor. Sanat, bir dışavurum tarzı olarak hedef olduğunda, önce onu anlamak için kişiler çaba sarf etmeli. Sanatı, onun içerisinde oluşan ifade biçimlerini anlama çabası kişiyi ve toplumu yükseltir. Düşünce biçimini değiştirir. Bir Brahms’ı anlamak için yola çıktığınızda kendinize kattığınız yeni bilgiler ve farkındalıklar artı değerdir. Bahçenizi zenginleştirirsiniz. Bireyler bu yola baş koyarsa, tecrübe ettikleri yenilikler doğrultusunda, oluşturdukları toplum da gelişir. Brahms ise burada sadece bir örnek. Kendinizi bir süre Afrika müziğini anlamaya da adayabilirsiniz. Bu adanmışlık ve geçirdiğiniz süreç sizi zenginleştirecektir.
Sosyal medya hesaplarınızdan sizi takip etmek isteyen yeni takipçilerinize adreslerinizi yazar mısınız?
Beni ismim ile Instagram, Facebook ve YouTube üzerinden bulabilirler, takip edebilirler. Spotify üzerinden de (QR kodu kullanarak ulaşmak mümkün) kışın çıkan ve ilk solo piyano eserlerimden oluşan kayıtların yer aldığı “Retrospektif” albümümü dinleyebilirler.
Bu keyifli söyleşi için teşekkürler Sevgili Bogatay Köprülü. Tekrar görüşmek üzere…
Yeni yorum ekle