İyi insan olmak ve hatırlanmak

Gösteri Sanatları


The Banshees Of Inisherin : “İyi bir insan olmak, hatırlanmak için yeterli değil mi?”

Tolga Oskar 

Yönetmen: Martin McDonagh 
Senaryo: Martin McDonagh 
Görüntü Yönetmeni: Ben Davis
Oynayanlar: Colin Farrell, Brendan Gleeson, Kerry Condon
Ülke: İrlanda, İngiltere, ABD
Tür:  Dram, Komedi
Süre:  114 Dk.
Vizyon Tarihi: 3 Şubat 2023 

zorbatv


Bu yıl, 9 dalda Oscar heykelciğine aday olan ‘The Banshees of Inisherin’ hakkında çok yazıldı, çok eleştirildi. Kimileri filmi, çok beğendi, kimileri ise karşıt yönde fikir beyan etti. Bunun sebebi belki de, filmin pastoral bir sinematografi sunmasının yanında büyük bir hikâye anlatmıyor, gibi algılanmasıdır. Açıkçası ‘bir filmin büyük bir hikâyesi olması’ fikri, bana çok da gerekliymiş, gibi gelmiyor. O yüzden karşıt yönde fikir beyan edenlerle aynı tarafta durmuyorum. Zira bana kalırsa önemli olan; büyük hikâye anlatmaktan ziyade, sağlam karakterler oluşturmak ve bu karakterler arasındaki çatışmayı doğru şekilde kurmaktır. Filme geniş perspektiften baktığımızda küçük bir hikâyeden büyük mesajlar çıkarsamak da mümkün. Hatta filmin, bir avuç insanın çatışması üzerinden bütün insanlığın çatışmasını, arka plana İrlanda iç savaşını alarak büyük bir hikâyeye dönüştürdüğünü de söyleyebilirim. Martin McDonagh, bunu çok iyi bir şekilde başarmış! Film, İrlanda’nın iç savaş yaşadığı bir dönemde ‘Inisherin’ adlı kurgusal bir köyde geçiyor. Köyün bulunduğu yer ise bir ada. Başkarakterler, Pâdraic ve Colm, birlikte köyün birahanesinde bira içmeyi rutin haline getirmiştir. Köyün bütün sakinleri de onların bu rutin etrafında şekillenen dostluğunun farkındadır. Pâdraic, her zamanki gibi Colm’u evinden alıp birahaneye gitmeyi düşünür. Colm’un evine gider ama Colm, Pâdraic’e kapıyı açmaz. Pâdraic, pencerenin dışından dostunu birahaneye davet eder ama Colm’u düşünceli ve sessiz bir halde sigara tüttürürken görür. Bu durum, doğal olarak Pâdraic’i şaşırtır. Pâdraik, ‘birahanede buluşuruz, o zaman,’ deyip oradan ayrılır ve tek başına birahaneye gider. Padraic’in bara tek geldiğini gören barmen de, durumu garipser ve Colm’un Pâdraik’in yanında olmayışının sebebini merak eder.

zorbatv
Buradan sonra Pâdraik, Colm’la olan dostluğunu geri kazanmak için bir mücadeleye girişir. Çünkü Colm’un yokluğu Pâdraik’in yaşamında büyük bir boşluk yaratır. Pâdraik ve Colm, bu ayrılığa kadar birlikte var olmuşlardır. Padraik, Colm’la olan arkadaşlığının bitmesini istemez ama Colm, her ne kadar Pâdraik’i sevse de bu arkadaşlığın bitmesi gerektiğini düşünür. Sebebini ise kendi sözleriyle şu şekilde ifade eder; ‘zaman elimden kayıp gidiyormuş gibi muazzam bir hissim var. Bence kalan zamanımı da düşünmeye ve beste yapmaya harcamalıyım.’ Evet, Colm’un kafasına birden bire dank etmiş ve kalan zamanını düşünmeye ve beste yapmaya ayırması gerektiğini fark etmiştir. Zamanını Pâdraik’le gevezelik ederek harcamak istemez. Çünkü böyle yaparsa öldükten sonra hatırlanmayacağına inanır. Eğer bir beste yaparsa, insanlık var olduğu sürece Colm’un da ismi ve bestesi yaşayacaktır! İyi de günün yirmi dört saatini düşünmeye ve beste yapmaya ayırmak şart mı? Kısa bir süre de olsa arkadaşına zaman ayırmak bu kadar mı zor? Bence zor değil. İstedikten sonra ikisine de rahatlıkla zaman ayırabilir. Bana göre Colm’un bu davranışı bencilcedir. Özgür olmak istemesi elbette onun en doğal hakkı ama bunun için Pâdraik’e sırt çevirmesi ve onu yalnızlaştırması bana pek de doğru gelmedi. Pâdraik’in ona karşı bağlılığını her fırsatta göstermesine karşın Colm’un bunu yapması ne kadar doğru? Colm, bir beste yapma ve dolayısıyla Pâdraik’ten uzak durma fikrine sıkı sıkıya sarılmış olsa da, ketum tavırlarının ardındaki iç dünyasında acı çeken, çelişkili bir yan olduğunu anlamak güç değil. İki ana karakterin çatışması bu şekilde ilerlerken yan karakterler Pâdraik’in kız kardeşi Siobhân ve Dominic’i de ayrıca ele almak gerek. Siobhân, filmdeki en aklı başında, en kültürlü karakter. Kendini kitap okuyarak geliştirmiş ama bilgi birikimini çevresine karşı bir kibir unsuru olarak kullanmak şöyle dursun, naif ve yapıcı davranmaktan yana. Kardeşi Pâdraik ve Colm’un arasında bir arabulucu işlevi görüyor. Yaşadığı yerin şartları ele alındığında Siobhân, köye ait değil de, daha çok şehirli bir aydın gibi görünüyor. Kendini bu köyde sıkışmış hissediyor. Zaten köyde kalmasının yegâne sebebi; kardeşi Pâdraik’i yalnız bırakmamak. Tabii bunu bir yere kadar sürdürebiliyor. Sonunda kapana kısıldığını hissettiği köyü ardında bırakıp büyük şehre ve hayallerine doğru yelken açıyor. Bir diğer önemli karakter de Dominic. Biraz sivri dilli ve uçarı bir tip. Patavatsız oluşu herkesi rahatsız etse de, zaman zaman çok doğru tespitler ve önermelerde de bulunuyor. Babasından gördüğü fiziksel ve psikolojik şiddetin doğurduğu eziklik ve Pâdraik’le kız kardeşi Siobhân’a karşı duyduğu sevgi, onun görünen karakterinin ardında duygusal, başka bir kimlik olduğunu da bize gösteriyor. Adada bu karakterler arasında çatışmalar yaşanırken, arka planda anakarada bir iç savaş sürmekte. Anakaradaki savaşın etkileri, ada sakinlerinde önceleri daha çok psikolojik boyutta olmasına karşın, ilerleyen süreçte fiziksel çatışmalara da dönüşüyor.  Her halükarda savaşın yarattığı kriz, ülkenin en ücra köşelerindeki köylere de bir şekilde sirayet etmiş durumda. The Banshees of Inisherin, arka plandaki iç savaşı, karakterler üzerinden anlatan bir film. Absürt sebepler yüzünden birbirine zarar veren, dostluğu, sevgiyi, hatta kendilerini yok eden insanlığa karşı yapılmış metaforik bir taşlama!
 

zorbatv

tolga_oscar@hotmail.com

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.