Karanlık Gece

Gösteri Sanatları

Karanlık Gece : “Bebekleri, Katillere Dönüştüren Karanlık”
 Tolga  Oskar

zorbatv

Yönetmen: Özcan Alper
Senaryo: Özcan Alper, Murat Uyurkulak 
Görüntü Yönetmeni: Yunus Roy Imer
Oynayanlar: Berkay Ateş, Cem Yiğit Üzümoğlu, Pınar Deniz, Sibel Kekilli, Taner Birsel
Ülke: Türkiye, Almanya, Fransa
Tür:  Gerilim, Dram
Süre:  114 Dk.
Vizyon Tarihi: 28 Nisan 2023 

‘Sonbahar’ filmiyle Türkiye sinemasında kendine özel bir yer edinen Özcan Alper’in son filmi Karanlık Gece, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerinin sahibi oldu. Karanlık Gece, aynı festivalde geriye kalan bütün ödülleri kazanan Emin Alper’in Kurak Günler filmiyle benzer politik ve sosyolojik tespitler etrafında şekilleniyor. Kurak Günler’de köye atanan şehirli bir savcının köyde yaşayan bir gazeteciyle yakınlaşmasını, köy halkının usulsüzlüklerinin karşısında durmasını ve bunların neticesinde de linç edilmesini görmüştük. 

Karanlık Gece, başkarakterin geçmişiyle ve kendisiyle yüzleşmesi, hesaplaşması üzerine kurulu bir film olmasının yanında klasik sinemanın temel dinamiklerinden biri olan kahramanın yolculuğundaki değişimi, dönüşümü ya da her şey sona erdiğinde kurtuluşuyla da ilgilenmeyen bir film. Gerçi İshak bir kahramandan çok anti kahraman özellikleri taşıyor. Vicdanının sesini susturamayan İshak, işin sonu nereye varırsa varsın geçmişiyle ve kendisiyle hesaplaşacaktır ki, sonuç kendi aleyhine işleyecektir. Zira İshak, istemeyerek de olsa ötekilerle bu suçun ortağı olmuştur. Suç anına kadarki sürecin sonucunu öngörememiş, dolayısıyla basireti bağlanmıştır. Filmin başından sonuna kadar İshak’ı, kendisinin de dâhil olduğu bu suçu ortaya çıkarmaya çalışırken izliyoruz. İshak, bir müzisyendir. Yıllar önce bulaştığı bir olay neticesinde köyü terk edip şehre göçmüş, müzisyenliğini orada devam ettirmiştir. Ancak hala köyde yaşamaya devam eden annesi ölüm döşeğindedir ve oğlunu görmek ister. İshak, köyden ayrılmasından yedi yıl sonra hasta yatağındaki annesini görmek için tekrar köye döner. Film, hikâyesini paralel kurguyla aktarır. Bir yandan geçmişte yaşanan linç olayına kadarki süreci izlerken, bir yandan da İshak’ın Ali’nin bedenini arayışını izleriz. İshak, köylülerle birlikte ölümüne neden olduğu Ali’nin hangi obruğun içinde çürümeye terkedildiğini bulmaya çalışmaktadır. Vicdan azabı çekmesinin belki de en büyük sebebi; Ali’yle kurduğu yakınlıktır. Bir sahnede İshak sazını, Ali de gitarını çalar ve birlikte türkü söylerler. Farklı şekillerde büyümüş, yetişmiş olmalarına rağmen müzik, onları birleştirmiştir. İshak’ın vicdan azabını arttıran bir diğer unsur da Ali’nin babası Ferhat’ın müşkül durumda olmasıdır. Ali, genç bir orman mühendisidir. Üniversiteden beri hayalini kurduğu bir amacı vardır. Bu amaç; nesli tükenmiş olarak kabul edilen bir tür vahşi kedinin aslında neslinin tükenmediğini kanıtlamaktır. Ali, bir yandan bu amaç uğruna araştırmalar yaparken, bir yandan da köylülerin kural tanımaz davranışlarına engel olmaya çalışır. Doğayı korumak ve yasaları uygulamak adına ormana kurulan tuzakları bozar ve köylülerin tepkisiyle karşı karşıya kalır. Zaten köylüler için o, beyaz bir şehir çocuğudur. Görüntüsü, konuşma tarzı hatta dinlediği müzikler bile farklıdır. Ne yalan söyleyeyim, Ali’nin zil sesi olarak kullandığı Afrika müziği benim bile şöyle düşünmeme sebep oldu ‘nasıl biri böyle müzikler dinler ki?’ Bir de köylünün tekerine çomak sokmaya kalkışması Ali’yi iyice ötekileştirir ve hedef haline getirir. Fakat asıl kopuş, köydeki birçok erkeğin peşinde olduğu Sultan isimli kızla yakınlaştığında yaşanır. 

zorbatv

Yarattığı karanlık atmosferle, kullandığı kontrastı yüksek renk paletiyle, hikayeyi suçlunun gözünden aktarmasıyla gayet doğru tercihler yapmış, Özcan Alper. Yine de bazı tercihlerinde eksiklikler olduğunu düşünüyorum. Özellikle oyuncu seçimi ve yönetimiyle ilgili. Berkay Ateş, Cem Yiğit Üzümoğlu ve Pınar Deniz üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmişler, fakat Sibel Kekilli ve Taner Birsel için aynı şeyi söyleyemem. Taner Birsel gibi nitelikli bir oyuncudan daha iyi bir performans alınabilirdi. Bunun oyuncudan değil, senaryodan ve yönetmenin oyuncu yönetiminden kaynaklandığını düşünüyorum. Zira Taner Birsel’e oyunculuğunu gösterebilmesi için alan açılmamış. Sibel Kekilli’ye gelince, kardeşini kaybetmiş, babasını da manen kaybetmiş bir kadının duygusunu vermekten çok uzak kalmış. Neden bu rol için Sibel Kekilli tercih edilmiş, anlamak güç. Bu rolün duygusunu ve hakkını teslim edecek bir sürü iyi oyuncumuz varken neden Sibel Kekilli? Diğer bir eleştirimse; ağaca konan kuş ve en önemlisi de finaldeki kedi animasyonuyla ilgili. Ağaca konan gerçek kuşları denk getirmek bu kadar mı zor? Ve bu sahne ne kadar önemli ki bu animasyon kuşlara ihtiyaç duyulmuş? Finalde İshak, obruğun dibini boyladığında kendi kendime şöyle dedim, ‘lütfen, kedinin sadece sesini duyalım, animasyon görmeyelim.’ Ancak korktuğum başıma geldi ve bu animasyonlar beni filmin kurduğu gerçeklikten koparan yerler oldu. Kuyucak Obruğu, Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf’una bir gönderme olarak seçilmiş. Bir sahnede de Sabahattin Ali’nin ‘İçimizdeki Şeytan’ kitabını görmüştük ve kurbanın isminin de Ali olduğunu hesaba katarsak Sabahattin Ali’nin yaşamıyla ilgili kurulan ilişki üzerine düşünebiliriz. 

zorbatv

Sonuç olarak, filmde anlatılan olaya benzer 3.sayfa haberlerini gerçek yaşamımızda çok duyuyoruz. Maalesef bu topraklarda bu tür dramatik olaylar yaşanıyor. Erklik, kural tanımazlık ve ötekileştirme, sonunda kötü biten hikâyelere dönüşüyor. Kötülük doğuran tüm bu olguların yaşanmadığı, farklı olduğu için hiç kimsenin dışlanmadığı, tüm farklılıkların kabul gördüğü, herkesin kucaklaştığı bir dünya düzeni umuduyla… Yazımı başlığına ilham olan Rakel Dink’in sözleriyle noktalamak istiyorum. 2007 yılında katledilen gazeteci Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, eşinin katilini kastederek şu dokunaklı sözleri sarf etmişti; ‘Yaşı kaç olursa olsun, on yedi veya yirmi yedi, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim.’
Not: Karanlık Gece, Kadıköy’de 2015 yılında arkadaşlarıyla kartopu oynarken attığı kartopunun bir esnafın camına gelmesiyle çıkan kavgada öldürülen gazeteci Nuh Köklü’ye adanmış.


tolga_oscar@hotmail.com

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.