Ayın Kitapları

Kitap

 

KİTAP ADASI

Bülent Ateş

Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu

Gündelik yaşamımızda pek çok performans sergiler ve pek çoğuna tanık oluruz. Evde işyerinde, sokakta, devlet dairelerinde, çok farklı roller oynar, kimi zaman başkalarıyla ilişki kurarak seyircilerimizi etkilemeye çalışırız diyor Goffman. Ve hepimizin belli durumlarda benimsediğimiz roller çerçevesinde kendimizi karşımızdakine sunarız ve bu sunumda çeşitli yöntemlere başvururuz diye ekliyor. 
İşte kitap bu konulara odaklanıyor. Performans kavramının günümüzde hala ciddi anlamda bir çözümleme aracı haline gelmesiyle, 1950'lerde yazılmasına rağmen güncellemesini koruyan bir kitap Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu. Farklı bir bakış açısı kazandıran, perspektifiniz genişletecek bir kitap.
Okumanızı öneririm.

 İklimler

Andre Maurois'nin 43 yaşında kaleme aldığı olgunluk dönemi esridir İklimler. Müthiş bir gözlem, ironi ve ince bir mizahla kaleme aldığı eser, aynı zamanda yazarın en duyarlı romanı olarak kabul edilir. Kahramanımız Philippe’in yaşamının iki ayrı dönemine odaklanan roman kurgudaki gibi iki bölümden oluşur. İki kez evlenen Philippe, ilk olarak, tuhaf, soğuk, mesafeli bir kadın olan Odile ile evlenir. Mutsuz bir şekilde sonuçlanan bu evliliğin ardından, kendisine müthiş bir aşkla bağlı İsabelle ile ikinci evliliğini yapar. Fakat bu evliliği de tuhaflaşmaya başlar. Gerisi kitapta artık.
Son derece beğendiğim eserlerden biridir İklimler.
Mutlaka ama mutlaka okumalısınız.
                   
Biricik Hikaye

Julian Barnes keyifle okuduğum, çağdaş dünya edebiyatının önemli yazarlarından birisidir. Yıllar önce Kara Ayrıntı serisinde Dan Kavanagh adıyla yayınlardı kitaplarını. Tutkulu, marazi, karmaşık bir aşk hikayesidir Biricik Hikaye’de anlatılan. 19 yaşındaki Paul ile kendisinden yaşça çok büyük, sözde bir evliliği olan, alkolizmin pençesindeki Susan'ın sıradışı aşkı. Alkolizmin etkisiyle aşkın temellerinin sarsıldığı vazgeçişin hikayesi tam da romanda anlatılan. Ve romana eşlik eden Paul'un çeşitli tanımlamalarının yer aldığı günlük.
Sıradan bir aşk romanı değil Biricik Hikaye.
Etkileyici...
Mutlaka okuyun derim.
                                                                        
Yarım


Cezaevinden farksız bir şehir ve gardiyanlardan farksız bürokratlar, yarım bırakılmış bir aşk, yazılmakta olan bir roman, edebiyatın sularında yüzmeye çalışan küçük öyküler, gençliğin sonu, bir tutuklu yazarın poetikasından yansıyanlar, yazma sorunları, has edebiyatın ardında sürüklenen hayatlar, kişilik yarılmaları, arayışlar, şizofreniye açılan kapılar...

Ethem Baran, Yarım’da, bir sınır şehrinin uzaklığında kaybolan bir yazarın, aradığı roman kahramanıyla karşılaşmasının şaşırtıcı hikâyesini anlatırken, okuru beklenmedik bir sona hazırlıyor.
 
Yazmak Özgürlüktür

Birçok insanın yazmaya heveslendiği günümüzde ne yazık ki yazmaya, yazarlığa dair kitaplar oldukça kısıtlı ve yazar adaylarına hitap etmiyor. Ya çok entelektüel, anlaşılmaz bir dil kullanıyorlar ya da başta da belirttiğim gibi çok tatmin edici çalışmalar değil. İşte tam burada Sabit Sümer Yazmak Özgürlüktür kitabıyla yazar adaylarının imdadına koşuyor. Son derece açık ve anlaşılır bir dille yazarlığın püf noktalarına değiniyor. Neden yazıyoruz sorusuyla giriş yapıp yaratıcılığın keşfi, dil, tarz ve biçem oluşturma, kurgu, diğer temel konular, noktalama işaretleri ve atölye çalışmaları gibi konu başlıkları ile oldukça zengin bir çalışma ortaya çıkarmış. 
Yazar adayları için eşsiz bir kaynak.

  Adsız/ Meltem Akhanzorbatv
İnsanın yaşam yolculuğunda kendisiyle yüzleşmesini sağlayan kurduğu ilişkilerdir. Her ilişki insanın karanlık ve aydınlık yönlerini açığa çıkartan önemli birer deneyimdir. 
Her toplumun kültürel yapısı ile görünen ve görünmeyen bir çok ilişki tanımlaması olsa da özünde insanın yaşadığı ortak duygu ve düşünceleri vardır. Tanımlar insanları güvende hissettirirken zaman içinde o tanımlar sorgulamadan uzak kişiyi hapsetmeye başlar. Kişinin “olduğu halinden” uzak “olması gerekenlerle” yaşamaya başlaması -mış gibi hayatlar yaşamasına sebep olur.
Adsız, kendi iç dünya hesaplaşmalarıyla ötekini tanımlarken kendini anlatan karakterleriyle okuyucunun hayatına girmektedir. 

Anne babamızdan öğrendiğimiz, gözlemlediğimiz ilişki modellerinde ifade edemediklerimizi, çözemediklerimizi ilişkilerimizde benzer insanlarla ifade etmeye çalışır çözmek isteriz. Bilinç dışı yaptığımız bu seçimler farkındalığa döndüğünde sağlıklı ilişkiler kurmaya başlarız.

Çağan Irmak’ın, “Issız adam” filmi versiyonunda bağlanma sorunlarına değinen Adsız, insanın hem güvende olmaya ihtiyaç duyduğu ilişkinin hem de kuracağı bu ilişkideki korkup, kaçmasına sebep olan durumlara değiniyor. 

İnsanın aşk ve mantık diye tanımladığı vicdanı arasında kaldığı ikilemde seçimlerinin kendi özgür isteği mi yoksa öğrendiği, içindeki toplumsal ve vicdanın sesi ile mi olduğunu sorgulatır. Bedenen yanında ama ruhen ve zihnen başka yerlerde gezinen ilişkilerin değişip bedenen ve ruhen aynı yerde beraberliklerin yaşanmasına adım olarak -mış gibiden kendine özgü ilişkilere kapı açmaktadır.

      
      
 

Foto Galeri

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.