İddiası Olan Bir Kitap :Yunus Emre ve Uluborlu 

Kitap

İddiası Olan Bir Kitap :Yunus Emre ve Uluborlu 


 Söyleşi: Ümran Yalçın Gökboğa

Demlenmiş bir gönül; hatıralar, anılar ve de tecrübeler saklıdır. En büyük hazine de böylesi bir gönle sahip olmak değil midir diyen filozof ne kadar haklıymış. Böylesi gönüllere çok az rastlanılır. Şükürler olsun ki bendenizin böylesi dost yürekleri, demlenmiş gönülleri tanıma şansım olabildi.

Yakın zaman önce, zamanlar ötesi bir yolculuk yaptım. Öyle bir yolculuk ki bu hem dinin hem felsefenin sarmalında uçsuz bucaksız bir seyahat benimkisi, kendinden kopuş başkasında varoluş gibi. Evirile evirile geldiğim maneviyatımda Yunus’a katılmamak ne mümkün; ‘Din ü millet sorar isen aşıklara din ne hacet; Aşık kişi harap olur bilmez ne din ne diyanet”zorbatv.dergi

Ayşe Aysel öğretmenim yine beni düşünce yüklü böylesine ne din ne diyanet tanınan bir manevi yolculuğa çıkardı. Yaklaşık on iki yıldan fazla bir zaman gibi uzun bir süreyi ayırmış olduğu kitapta biz okurlara farklı bir Yunus Emre anlatıyor. 

Söz konusu Yunus olunca, anlatıcısı da Ayşe Aysel öğretmenimiz olursa anlamaya, anlatmaya, yazmaya muhakkak vakit ayırmam gerektiğini kendi kendime fısıldadım. İşte bu emek kokan yazı böyle kaleme alındı. Tek eksiğimiz sizin hissiyatınızdır...
O halde başlasın mı keşf-i merdane, sohbet-i şahane...
Sevgili Ayşe Aysel Güntürkün öğretmenim, Yunus Emre üzerine yazınızda en önemli etken neydi dersem neler söylemek istersiniz diye sorduğumda bir pınarın bahar coşkusuna döndü:

“Yıllar önce Yazarın Yaşamı ve Yaşadığı Şehir adında bir proje çalışması vardı. O zamanlar yaşadığım yer İzmir ve Karaburun idi. Fakat tam o sıralarda da annemin kanser hastası olduğu haberi geldi. Dolayısıyla ben bir süredir yaşadığım ve yaş aldığım yerden doğup büyüdüğüm Isparta Uluborlu’ya geldim. Burada bol bol araştırma yapıp şehrin yaşlıları ile kültürel yapısı hakkında bilgi edindim. 

Yerel Kaynaklarla Uluborlu’yu daha derinlemesine tanımak istedim. Yerel ve genel yöneticilerden bu doğrultuda kitaplar edindim. Bütünüyle Uluborlu kitabı Yunus Emre’den en çok bahsedendi. İşin uzmanları tarafından şahsıma konu ile ilgili çok kitap verildi ki Yunus Ahilerle gelişi; “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvuflar” kitabında da Taptuk Şeyhi Ata Sinan Emre ile gelişi yazıyordu. 

Yıllarca hafızalara kazınmış bir söylenceyi de burada belirtmek isterim: Yunus Emre, Hacı Bayram Veli’nin buğday mı nefes mi sorusuna önce buğday sonra nefes dediği sadece bir menkıbedir. Örneğin yine Taptuk’un Tekkesinde 40 yıl boyunca odun kesip taşıdığı, odunun eğrisinin bile dergâha sokulmaması gerektiğini anlattığı menkıbe de bir efsanedir. Çünkü, Hamitoğulları Beyliği zamanında Katran Ağacı ticareti yapılmıştır. Yunus o dönemlerin tüccarlarındandır. Yunus üzerine söylenen, yazılan pek çok şeyin efsaneleşmiş menkıbe olduğunu görüyoruz.” 

O zaman şu soruyu sormam gerektiğini düşünerek öğretmenim bu kitap çalışmanızla aslında hayatını çok bildiğimizi zannettiğimiz Yunus Emre’nin farklı bir yüzü ile karşı karşıya geliyoruz, sanırım dediğimde:

“Yunus hakkında ne kadar bilgi var ise zaman içerisinde temin etmeye çalıştım. Edindiğim bilgileri yeniden yine değerlendirip; sorguladım. Karşıma bambaşka bir Yunus çıktı dersem abartmış olmam inanın. Yunus üzerine çalıştığımı duyanlar, Uluborlulu tarihçi Doç. Dr. Abdullah Bakır’a gönderdi. En doğru bilgiyi, kilit isimleri kendisinden öğrendim. Aynı şekilde Uluborlulu Prof.Dr. Mehmet Metin Karaörs ve Prof.Dr. Metin Arıkan ‘dan da feyz aldım. Bir lokma bir hırka felsefesini de yakıştırmadan öteye gitmediğini söylemek mümkün. Keza O dönemin tarihsel, ekonomik, siyasi arka planına baktığımız zaman ticaretin son derece önemli olduğunu, kervansarayların var olduğu kervan ticareti ile Yunus’un pek çok diyar gezdiği ama en nihayetinde Uluborlu’ya geldiğini buraya yerleştiğini görüyoruz.” Diyerek cevapladı.
Akademi çevrelerince tez çalışması tadında bir Yunus Emre çalışması için okuduğunuz kitaplarda farklı Yunus Emrelerin olduğunu gördünüz mü diye sormak istiyordum. Çünkü bir çok yerde mezarı vardı. Yunusların bu kadar çok olması karşısında nasıl bir sentez ile gerçek Yunus Emre’yi seçtiğini anlamamız önemliydi: 
“Pek çok Yunus var. Mesela Hamitoğulları Beyliğinin kurucusu Hamit Bey, ilk torununa Yunus ismini vermiştir. 

Dizelerinde padişah, şah, han, kral, sultan isimleri ile bağ kurulduğunu gördüm. Diğer yunus yazarlarının hepsi de tanrı sözünü kullanıp geçmişlerdir. Yunus Emre’nin Selçuklulara ve Hamidoğulları’na başkent olmuş Borlu’da yaşadığını Şehir, Şar, sözünden bile anlamak mümkündür ki Borlu, Osmanlı döneminde Uluborlu adını almıştır. Evi, Kabal Mahallesindedir. “Evkaf Binası, Meşhur Şeyh Yunus Hazretleri” olarak hükümet kaydında vakıf binası diye kayıtlıdır. Bu, Yunus’un, mala, mülke düşkün olmadığını gösterir.”
Hocanın ilerde, Yunus’un eviyle türbesinin arasında, Kabal Mahallesi’ndeki büyük okula Yunus Emre Spor Akademisini açtırmayı planladığını biliyordum, hatta bu sürece katkıda bulunmayı istiyordu Bu düşüncesini açıklığa kavuşturmak istedim.

“Böyle bir niyetimiz var. Bu düşüncemizi Yunus’un dizeleriyle verirsek; 
Ne kaşadır ne gözedir meylimiz ak yüzedir 

Her dem hiç solmaz tazedir bu bizim gülistanımız …”
Bu mısralar bana Yunus’un insan sevgisine olan muhabbetini hatırlatmıştı. Tam anlamıyla gerçekten Hümanist olan Yunus Emre, ‘Yetmiş iki millete bir göz ile bakmayan halka müderris ise hakikatte asîdir” sözü, onun evrensel bir kişilik olduğunun da göstergesidir dediğimde:
“ Tevrat ile İncil’i Furkan ile Zebur’u  
Bunlardaki beyanı cümle vücutta bulduk
…’ 

Dört kitabın manisi tamamdır, bir Elif’te!...”diyerek karşılık verdi. Yunus’u  dinlerden birine, bir ideolojiye bağlamak zor görünüyor; her ne kadar onun kendimizden olduğunu iddia ediyor olsak da bir o kadar da diğer dinler tarafından da öğretileri benimsenmiş bir Türk düşünürü. Bu konudaki düşüncelerini de öğrenmek istemiştim: 
“Öyle… UNESCO’nun 1971, 1991 ve 2021 senesini Yunus Emre yılı ilan etmesi boşuna değildir. Bu kitabın bu yılda çıkması çalışmalarımın yoğunluğuyla gerçekleşti. 
“Miskin Yunus söyler sözü, yaş doldurmuş iki gözü, Bilmeyenler ne bilsin bizi bilenlere selam olsun …son selamı, ölümsüzlüğü anlatıyor. Dizeleriyle bangır bangır ben Uluborlu’ya aitim diyor, adeta. Çünkü, yerel sözcüklerini çoğu Yunus yazarları yanlış aktarmıştır.”
Emeklerinize minnettarız, umarım kitabınız da Yunus’un sevgi dilinin tercümanı olur...

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.