Anadolu mozaiği, Anadolu hoşgörüsü
Murat Özsoy
Türkiye’nin merkezi Ankara ise, Ankara’nın yüreği Altındağ’dır. Sahip olduğu birbirinden değerli müzeleri, anıtları, hanları, hamamları, tarihi ve kültürel mekânlarıyla Altındağ bu unvanı fazlasıyla hak etmektedir. Altındağ, tarihi M.Ö. 4000’lere dek uzanan Ankara’nın köklerini oluşturur. İlk yerleşim merkezi olmaya başladığı yıllardan bu yana Ankara, Altındağ bölgesinde gelişimini sürdürmüştür. Altındağ, Hacı Bayram-ı Veli, Mimar Sinan, Cenab-ı Ahmet Paşa gibi düşünür ve sanat adamlarının izlerine tanıklık eder.
Altındağ dünyanın en önemli uygarlık müzelerinden olan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ne ev sahipliği yapar. Kurtuluş, Cumhuriyet, Etnografya, Gar gibi diğer önemli müzeler de Altındağ sınırları içindedir. Yine Altındağ’daki 100.yıl Spor Tarihi Müzesi ve Ziraat Bankası Müzesi’ni de unutmamak gerekir. Cumhuriyeti kuran ilk meclis ve Cumhuriyetin simgesi Zafer Anıtı Altındağ’ın merkezi Ulus’tadır.
Altındağ’da bulunan 30’a yakın Selçuklu ve Osmanlı dönemi camisi asırlardır ayakta kalmayı başarabilmiştir. Sulu Han ticaretiyle, Çengel Han sanayi müzesiyle, Pirinç Han ise kültür ve sanat merkezi olarak Altındağ’a can verir. Roma Hamamı, Augustus Tapınağı, Julianus Sütunu ziyaretçilerini Roma ve Bizans İmparatorluklarına doğru bir gezintiye çıkarır. Sözün özü Altındağ, Anadolu mozaiğinin, Anadolu aşuresinin en zengin örneklerindendir.
ALTINDAĞ’IN TARİHİ ANKARA KALESİ’NİN TARİHİDİR
Ankara Kalesi egemen bir tepe üzerine kurulmuştur, ovadan 850 metre kadar yüksektedir. İç ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşur. Kale hem savunma hem de yerleşim amaçlı kullanıldığından hemen her dönem onarımı yapılmış ve günümüze dek ulaşabilmiştir. Geçen yüzyıla tarihlenen Osmanlı evleri kalenin iç kısmında yer alır. Kale duvarları hayli sağlamdır; 8-10 metre yüksekliğe kadar büyük blok taşlardan, üst kısımları ise tuğladan inşa edilmiştir.
M.Ö. II. yüzyılın başında Galatların Ankara'ya yerleşimi sırasında bile kalenin varlığı biliniyormuş. Roma İmparatoru Caracalla’nın Anadolu seyahatinde kalenin surları tamir edilmiş. Roma döneminde surlar bugünkü kaleden çok aşağıda, Augustus Tapınağı çevresinde bulunmaktaymış.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin temelini oluşturan ve 1921 yılında Atatürk'ümüzün ileri görüşlülüğü ile kurulan Eti Müzesi Ankara Kalesi’nin en yüksek burcu Akkale’de yer almış. İçkale 10-16 metre yüksekliğinde mermer ve Ankara taşı duvarlardan oluşuyor ve 43 bin metrekare bir alan kapsıyor. İçkale’ye beşgen biçimli 42 kule yerleştirilmiş. Kulelerin her birinin arası yaklaşık 20 metre.
Ankara Kalesi 1073’de Selçukluların eline geçer; 1101’de Haçlılarca alınır, 1227’de yeniden Selçukluların hâkimiyetine girer. Kale yapısında heykel, lahit ve sütun başlıklarına rastlanmış. Anlaşılan o ki, kalenin yapımı ve onarımında çevrede bulunan malzemelerden yararlanılmış. Her ne kadar kalede Roma dönemine ait kalıntılar dikkat çekse de, büyük ölçüde Bizans döneminde inşa edilmiş olan Ankara Kalesi her yıl çeşitli festivallere ev sahipliği yapmakta.
I-II. yüzyıla tarihlenen Ankara Roma Tiyatrosu Ulus Meydanı’ndan Ankara Kalesi’ne çıkan Hisarparkı Caddesi üzerindedir. 1982’de yapılan kazıda tiyatro ile ilgili mimari parçalar bulunmuştur. Roma Hamamı’ndaki bir heykel kaidesi üzerinde, Ankara’da yapılan Dionysos Şenlikleri’ne ait bir kararnamenin tiyatronun belirli bir yerine konulduğu belirtilmiştir.
ANKARA’DA İNANÇ TURİZMİNİN MERKEZİ ALTINDAĞ
Kaleiçi’ndeki Alaeddin Camii, Atpazarı’na çıkarken Aslanhane Mahallesi’ndeki Ahi Şerafedin Camii (Aslanhane), Kale’ye çıkan yoldaki Ahi Elvan Camii, Anafartalar Caddesi’nde Kapalı Çarşı’nın karşısındaki Zincirli Camii, Ulucanlar Caddesi’ndeki Ağaçayak Camii ve Cenabi Ahmet Paşa ile Anafartalar Caddesi’ndeki Kurşunlu Camii, Altındağ’ın tarihi camileri arasında öne çıkar. Ancak, Hacı Bayram Camii’nin önemi bambaşkadır.
Ulus’ta bulunan Hacı Bayram Camii Ankara’nın sembollerindendir. İlk yapılışı 1427-28’e tarihlenir. Hacı Bayram Camii çevresinde Hacı Bayram Türbesi, Augustus Mabedi ile Zaviye bulunur. XVII-XVIII. yüzyıl camilerinin karakterini taşır. Uzunlamasına dikdörtgen bir plana sahiptir; taş kaideli, tuğla duvarlı ve kiremit çatılıdır. Cami ahşap ve ahşap üzerine kalemişi süslemeleri ile çini süslemeleri bakımından zengin bir yapıdır. Cami içindeki ahşaplar üzerinde boyama nakışlar bulunmakta. Caminin güneydoğu duvarında iki şerefeli bir minare yer almakta. Caminin mihrap duvarına bitişik olan Hacı Bayram Türbesi 1429 yılına tarihlenir. Türbe kare planlı, sekizgen tamburludur ve üzeri kurşun kubbe ile örtülüdür. Caminin bahçesinde ise XVIII. yüzyıla ait Osman Fazıl Paşa Türbesi bulunmaktadır.
ANADOLU İNSANININ HOŞGÖRÜSÜ MABETLERE YANSIMIŞ
Hacı Bayram-ı Veli Camii bitişiğindeki Augustus Tapınağı, M.Ö. II. yüzyılda Friglerin ay tanrısı Men adına yapılmış mabedin kalıntıları üzerine, Galat hükümdarı Amintos’un oğlu Kral Pylamenes tarafından Roma İmparatoru Augustus’a bağlılık nişanesi olarak inşa ettirilmiş.
Romalılar M.Ö. I. yüzyılın sonlarına doğru Galatya'yı eyalet haline getirip Ankara'yı eyalet başkenti yapmış ve şehrin gelişmesini sağlamışlar. Roma-Augustus Tapınağı'nın bu dönemde yapılması ve imparator kültünün de Ankara'ya getirilmesi kente verilen önemin açık belgesidir. Tapınağın Hacıbayram Camii'ne yakın olan duvarının üzerinde Latince ve Yunanca bir yazıt, tanrılaştırılmış Augustus'un icraatı sözcükleri ile başlar ve duvarın büyük bölümünü kaplar.
Hıristiyanlar tapınağı kiliseye dönüştürmüş, XV. yüzyıl başlarında Türklerin Ankara'yı almasıyla tapınağın kuzeybatı köşesine Hacıbayram Camii eklenmiş. M.Ö. VIII. yüzyıldan günümüze değin tüm kutsal yapıların yan yana, iç içe bulunması Anadolu insanının hoşgörüsünün somut bir ifadesidir.
Altındağ’daki Roma eserlerinden bir diğeri Julianus Sütunu’dur. Hükümet Konağı önünde bulunan 14,5 metre yüksekliğindeki sütunun Roma İmparatoru Julian’ın Ankara’yı ziyareti onuruna diktirildiği tahmin edilmektedir. Halk arasında Belkıs Minaresi olarak da bilinir. Ankara başkent olmadan önce, sütun bugünkü yerinden biraz aşağıda dikili imiş.
ALTINDAĞ’IN HANLARI, HAMAMLARI
Eski Ankara’nın tarihi hanlarından günümüze ulaşan örnekler pek fazla değil. Atpazarı Meydanı’nda hanlar bölgesinde bulunan Çengel Han açık avlulu, dikdörtgen planlı, iki katlı bir yapıdır. İşadamı Vehbi Koç’un ticari yaşamına başladığı handır. Çengel Han’ın bitişiğindeki Çukur Han ise uzun yıllar kaderine terk edildikten sonra otel olarak restore edilerek hizmete açılmıştır.
Ulus Hali’nin güneyinde bulunan Sulu Han iki katlı, iki avlulu bir şehir hanıdır. Değişik zamanlarda onarım ve genişletmeler gören han moloz taş, tuğla ve kesme taşla kâgir olarak yapılmış.
Şimdi bir an gözlerinizi yumun. Hayallerinize kulak verin. Hayallerinizin sizi Ulus Meydanı’ndan Yıldırım Beyazıt Meydanı’na uzanan Çankırı Caddesi’ne uçuruvermesine izin verin. Açın haydi gözlerinizi. Ulus’a 400 metre mesafedesiniz. Caddeden 2,5 metre kadar yükseklikteki plato üzerinde inşa edilmiş Roma Hamamı işte tam karşınızda. 65 bin metrekarelik bir alan kapsayan Ankara Roma Hamamı ören yeri bir açık hava müzesi görünümünde. Bölgede Frig’den Roma’ya, Bizans’tan, Selçuklu’ya, Osmanlı’ya dek yerleşim olmuş.
Eynebey Hamamı I.Murad’ın Subaşılarından Eyne Bey tarafından XIV. yüzyıl sonunda yaptırılmıştır. Eyne Bey Hamamı 1582 tarihinde onarım görmüş, 1928’den önce ise belediye tarafından bir ara gaz deposu olarak kullanılmıştır.
Hacettepe yakınındaki tarihi Karacabey Hamamı II.Murad’ın Kadı Askeri olan Celalettin Karacabey İbn-i Abdullah tarafından yaptırılmış. 1440’ta tamamlanan Karacabey Hamamı Ankara’nın en eski tarihi eserlerinden. İki bin metre karelik kapalı bir alan üzerinde bulunmakta. 94 kişi kapasiteli. Hamamın altında bulunan onlarca tünel sıcak havanın dolaşımını sağlamakta.
Adını Karacabey Hamamı’ndan alan Hamamönü’nde yaklaşık 250 yapı bulunmakta. Evlerin dış cephe restorasyonu tamamlandı. Hamamönü, Cumhuriyet Dönemi milletvekillerinin, yazarlarının, şairlerinin, aydınlarının yaşadığı semttir. Ankara’nın 150 yıl öncesi sosyal yaşamına bir yolculuk yapmak isterseniz Hamamönü en doğru adrestir.
ANKARA’NIN EN ÖNEMLİ MÜZELERİNİN EV SAHİBİ ALTINDAĞ’DIR
Bir tarihi han ile bitişiğindeki bedestende kurulan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Paris Louvre, Londra British Museum ardından dünyanın en önemli arkeoloji müzeleri arasındadır. Ankara Kalesi’nin güneydoğusundadır. Müzenin yerleştiği tarihi Osmanlı yapılarından biri Mahmut Paşa Bedesteni, diğeri Kurşunlu Han’dır. Müzedeki sergileme Anadolu kronolojisine göre düzenlenmiştir. Bunlar Paleolotik, Neolotik, Kalkolotik, Eski Tunç, Asur, Hitit, Frig, Urartu, Geç-Hitit uygarlıklarıdır.
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının tanığı olan tarihi Meclis binaları müze olarak düzenlenmiş, yaşatılmaktadır. 1915 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin binası olarak yapılan ve 23 Nisan 1920-15 Ekim 1924 tarihleri arasında dört yılı aşkın bir süre 1.TBMM olarak işlevini sürdüren bina 23 Nisan 1961’de Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak halka açılmıştır. Müze, Kurtuluş Savaşı’nda kullanılmış sade, gösterişsiz eşyalarla doludur. Bunların maddi değerleri olmasa da manevi değerleri çok yüksektir. Müze Koridor, Riyaset Divanı Odası, Şer’iye Encümen Odası ve Dinlenme Odası bölümlerinden oluşmaktadır.
1923 yılında inşa edilen ve 27 Mayıs 1960’a dek TBMM binası işlevini sürdüren 2.TBMM binası, 30 Ekim 1981’de Cumhuriyet Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Türkiye’nin ekonomik, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel olayları eşya, belge, fotoğraf, maket ve grafiklerle kronolojik olarak sergilenmektedir.
Etnografya Müzesi ile aynı avluda yer alan tarihi Türkocağı binası, 1980’den bu yana Devlet Resim ve Heykel Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Müzede Türk sanatçılara ait Cumhuriyet öncesinden günümüze kadar tarihlenen resim, heykel, seramik, baskı ve Türk süsleme sanatı eserleri sergilenmekte. Şeker Ahmet Paşa, Zekai Paşa, Halil Paşa, Hoca Ali Paşa gibi ressamların resimleri ilk bölümde, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Namık İsmail gibi sanatçıların eserleri ise Cumhuriyet Dönemi ürünlerinin sergilendiği ikinci bölümde yer alıyor.
Altındağ’ın en yeni müzesi olan Ulucanlar Cezaevi Müzesi, eski cezaevinde kurulmuştur. 1923 yılında askeri depo olarak inşa edilen bina, 1925 yılında yapılan tadilatlar ile cezaevi olarak kullanılmaya başlanmış ve 1925-2006 yılları arasında Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulucanlar semtinde faaliyet göstermiştir. 1989’da Uçurtmayı Vurmasınlar filmi bu cezaevinde çekilmiş, Ulucanlar Yılmaz Güney'in Duvar filminin de ilham kaynağı olmuştur.
FOTOĞRAFLAR: MURAT ÖZSOY
Yorum
Anadolu mozaiği, Anadolu hoşgörüsü
Ankaralı olduğumuz halde bilmediğimiz pek çok şeyi öğrenme fırsatını bulduğumuz yazının içeriği de, anlatımı da harika olmuş. Kutluyoruz.
Kutlama
Sevgili Murat Özsoy’a bize Altındağ’ı ayrıntılı olarak tanıttığı için teşekkür ederiz. Yazının akıcı dili rahat okunuşu ve anlaşılırlığı sağlamış. Teşekkürle.
Altındağ/Eski Ankara
Murat bey, çok sevdiğim başkentimizin özellikle Altındağ bölgesinin zenginliğini harika bilgilendirmenizle, nerakla okudum.Şanslıyım Ankaralı Gezginler gurubumuzla ve farklı guruplarla bu tarihi yerleri müzeleri gördüm. Araştırmanıza sağlık, Teşekkürler (amkara ankara canım ankara)
Ankara'nın Altındağ Semti
Hergün binlerce Ankaralının önünden, yanından, ardından geçip giderken fark etmediği, durup şöyle bir göz atmadığı ne çok tarihi eser varmış Ankaranın Altındağ'ında.
Ey Ankaralılar ve Ankara'ya yolu düşenler. Haydi, Murat beyin kaleme aldığı bu yazıyı elinize alarak gidin, görün, gezin, adımlayın fotoğraflarını paylaşın sevdiklerinizle, sevenlerinizle.
Aktındağ
Teşekkürler. Çok kapsamlı ve tarihi özet bir çalışma olmuş.
Ankara
Okurken birçok detayı bilmediğimi fark ettim. Sayenizde öğrenmiş oldum. Kaleminize sağlık..
Yeni yorum ekle