Çağdaş Sanat Neye Evriliyor?

Edebiyat

Çağdaş Sanat Neye Evriliyor?

Zamanla aynı ivmede akabilmek için çağı takip etme gerekliliğimiz var ancak çağın getirdikleri her durumda kabul edilebilir mi kısmının sorgulanması çok önemli. Yenilik sözcüğü neredeyse yapaylıkla eşdeğer olacak. Hal böyleyken öznellik nereye kayboluyor? Bilhassa son bir yılda gördüğüm eserler sanatçılara mı yoksa makinelere mi ait?

Bilginin ulaşılabilir olması büyük lütuf. Herhangi bir konu hakkında tüm verilerin tek tuşla ekrana dizilmesi faydalı bir şey. Öte yandan baktığımızda aldığımız tatmin edici cevaplar yeterli mi? Bir konuyu kitaplardan araştırırken, türevlerini bir şekilde görüp derinine inebiliyorduk. Oysa artık hızlıca bilgiye erişip ekranı kapatıyoruz. Kavram deryasına düşüp, ilham alabileceğimiz kaynaklar nereye gitti? Hatta insan yerine bilgiyi birleştiren bir yapay zekâ var. Bağlantıyı kurduktan sonra birkaç saniye içinde eseri de oluşturuyor. Böylece bilgiye ulaşmaya lüzum kalmıyor. Sanat eseri oluştururken ilham perileri değil makine verileri rol oynuyor. İşte bu çağdaş sanatın sonu demek. Sanat tarihinin tekrara düşmesi, insanın tembelleşmesi, yeteneğin körelmesi, izleyicinin ya da okuyucunun zevk almaması, her şeyin sıradanlaşması demek oluyor.

Yapay zekâ, her ne kadar bir şeyler oluştursa da sıra dışı bir aklın hayal gücüyle yarışamaz. Kayıtlı dataları toplayıp geçmişten günümüze zaten var olan kalıplarla hareket eder. Organik sanatsa insan duyguları, düşünsel derinlik ve hayal gücünün yetenekle harmanlandığı muazzam bir sonuç ister. Bu yüzden herkes sanatçı olamaz. Sanatçı, öğrenmeyi süreğenleştirmeliyken bilgiyi satın almaya başladı. Bu durumda ortaya çıkan şey ilk görüşte “güzel” bile olsa ifadesi zayıftır. Çünkü eserden haz almak için görünenin ardından bir kapının açılmasını bekleriz. O kapı açılmadığında resimler ruhumuza hitap etmez. Romanlar heyecan vermez.

Sanatçı için hazıra alışmak kendi sonunu hazırlamaktır. Eser üretmenin evreleri vardır. Merakla başlayan bir serüven, araştırmaya koyulmakla ilhamı çağırır. Bir esere başlarken aldığı haz, sanatçıyı gizemli bir yolculuğa sürükler. Bu yolculuğun ağır bedelleri olur. Ruhunun katmanlarıyla yüzleşmek her zaman kolay değildir. Bununla birlikte aklı diri tutmak ve bilgiyi başka yönlerinden yakalamak için evirip çevirmek gerekir. Aynı zamanda o bilgi; sanatçının karmaşık ruhundan herhangi bir unsura çarptığı an ortaya çıkacak olan işin, gerçek bir sanat eserine dönüştüğü andır. Hiçbir zaman tamamlanmak diye bir şey yoktur. Üretim evresi, kör bir kuyu gibi sanatçıyı içine alır ve ortaya çıkan eser, ilerleyen zamanlarda üzerine yeni şeyler katılacak üretimlere gebedir. Biz onu bu kadar zannederiz ama sanatçı sadece serüveninden bir kesit paylaşır. Bu süreçten geçmeyenlere sanatçı demek mümkün değildir. Esas sorun da bu. Çağdaş sanatın gidişatı, hepimizi endişelendirmeli ve sapla samanı ayırmak için farkındalık oluşmalı. Yani en büyük iş küratörlere düşüyor. Eser sergilerken sanatı korumak, geleceğe aktarılmaya değer işleri süzgeçten geçirmek sanatın geleceğinde çok önemli. Çağdaş sanatın evrildiği son nokta felsefeden, hayal gücünden, yetenekten ve nitelikten yoksun şeylerken, sanat, tekrara düşüp kendini yok edecek.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.