Firdevsî’nin Şahnâme’sinde Gazneli Sultan Mahmud 3
کنون آفرین جهانآفرین
بخوانیم بر شهریار زمین
ابوالقاسم آن شاه خورشید چهر
بیاراست گیتی به داد و به مهر
نجوید جز از خوبی و راستی
نیارد بداد اندرون کاستی
جهان روشن از تاج محمود باد
همه روزگارانش مسعود باد
همیشه جوان تا جوانی بود
همان زنده تا زندگانی بود
چه گفت آن سراینده دهقان پیر
ز گشتاسپ وز نامدار اردشیر
وزان نامداران پاکیزهرای
ز داراب وز رسم و رای همای
Şimdi evreni var eden ulu yaratıcının selamlarını yeryüzü hükümdarı Sultan Mahmud’a ileterek söze başlıyoruz. Ebu’l-Kâsım, o güneş yüzlü aydınlık çehre, evreni adaleti, sevgisi ve şefkatiyle bezedi, gün gibi pırıl pırıl aydınlattı. Tacın da tahtın da tek sahibi, bahtı açık en büyük hükümdar Mahmud, o koskoca hükümdar. İyilikten, doğruluktan başka bir şey istemez, adaletinde hiçbir zaman zerre kadar bir eksilme ve yanılgı olmaz! Bütün evren Mahmud’un güneş gibi parıldayan tacıyla aydınlansın! Yaşadıkça her günü kutlu ve gönlü mutlu olsun!Dünya üzerinde gençlik var oldukça gençliği sürsün! Dünya var oldukça o da var olsun![1]
Evreni yaratana sonsuz şükürler! Yerküreyi, zamanı ve mekânı yaratana sonsuz övgüler! Huzur içinde yaşama imkânı veren de o, ad ve san kazandıran da o, başlangıç da, bitiş de hep ondan. Bütün gökler, yıldızlar ve bütün zamanlar hep onun; evrenin artan ve eksilen nesi varsa hepsi ondan.
Zerre kadar değeri bulunmayan bir çöpün kıpırdaması da, görkemli arşa kadar her şeyin varlığı da onun varlığının kanıtlarıdır. Sakın ondan başkasını evrenin yaratıcısı yerine koyma; gizlinin de aşikârın da sahibi olarak kabul etme! Ondan Muhammed’in ruhuna binlerce selam olsun; onun bütün arkadaşlarına tek tek kucaklar dolusu selam olsun! Arkadaşları grubunun başında oturan Ali’ydi; Peygamber kendisine “Allah’ın dostu Ali” diye seslenirdi. Onun bütün arkadaşları, arı duru, tertemiz ulu kişilerdi; onların güzel sözlerinin haddi hesabı yoktur.
Benim başkalarıyla asla işim olamaz! Bu kapıda benim fazlaca söyleyeceğim bir sözüm olamaz! Haramzadelerden başkası asla ona düşmanlık besleyemez! Yoksa ona düşman olanın tenini Yezdan ateşlere çalar ve cayır cayır yakıverir. Şimdi ben sözlerime devam edeceğim; bu görkemli evreni yaratanı övgülerle anacağım.
Şimdi ben yeryüzü hükümdarının tacını överek başlayacağım; çünkü ayı aydınlatan ışığını veren de onun aydınlık bahtıdır. Bütün dünyanın kendisiyle, adıylaövündüğü, arzularına eriştiği Ebu’l-Kâsım, oMahmud adlı kahraman hükümdar!
Zaferler hükümdarı, hazinelerinde olanı insanlara karşılıksız dağıtan, adaletiyle yeryüzünü huzura boğan, dünyayı mutluluklarla dolduran! Topuzuyla, kılıcıyla düşmanlarını sıkıntılara sokan, dostlarını huzur ve esenliğe eriştiren, taç ve taht sahibi, hazineler sahibi ulu hükümdar. Akıllı, bilge ve sözü etkili; genç ama sanki büyümüş de küçülmüş gibi tecrübeli ve sanki bilge aksakallı bir ulu. Yeryüzü hükümdarı, gücü tartışılmaz, iyilik bilen yiğit kişi; kendisine taht ve tacı verdiği için Yezdan’a sonsuz teşekkürlerini sunar. Urmuzdışığını ondan alarak evreni aydınlatır. Bizler hepimiz onun kanatları altında nazlı nazlı salınarak yürürüz.
Cömertliği dillere destan, kızıl altınlar dağıtan yeryüzü hükümdarı Mahmud; onun gibi cömert bir taç sahibi uluyu daha gökler yaratmadı. Savaş meydanına çıktığında kükreyişleri yeri göğü inletir; eğlence meclisine girdiğinde her tarafa mücevherler saçar. Kaşlarını çatıp da kızgınlıkla bir kalkışında dağları toz toprak edip yerlere döker, gökleri titretip yerlere indirir! Hükümdar Mahmud’un soyu da uludur.O, atasından babasından hükümdardır; şu gördüğün gök kubbe de ay da güneş de onunla övünür, onun gücüyle salınarak dönerler. Sonsuzlara kadar anılsın kutlu adı onun; sonu her zaman iyi, mutlu olsun onun!
Bu yüzden bu kitaba başlarken onun adını anarak, kendisini överek, ululuğunu, kurduğu düzeni ve ileri görüşlülüğünü hatırlatarak başladım. Çünkü dünyada ben iyi adlılığı ondan gördüm. Dünyada onun sonu da iyi olsun! Taç onun aydınlığıyla parıldamakta. Bahtı öylesine açık ve öylesine yüzüne gülmekte ki bütün kötülüklere karşı zırh gibi onu korumaktadır. Yeryüzündeki bütün hükümdarlar, ulu, ergin ve sakıngan kişiler hep onun yüce adıyla övünürler. Gökler onun bereketliliği ve uğurluluğundan dolayı apaydınlık; yerküre onun tahtına makamlık yaptığı için ün kazanmıştır.
Savaş meydanına çıktığında kükremiş, güçlü bir fil gibi güçlü; eğlence meclislerinde gökyüzü gibi, güneş gibi cömert ve vefalıdır. Eğlenmek için kurduğu mecliste değerli ve parlak görüşlerini ortaya koyduğunda, denizinden hep dağ gibi dalgalar yükselir durur. Avlanmak için dağlara, ovalara çıktığında onun avı sadece aslanlardır! Kurtlar, kuşlar ve canavarlar onun güvencesinde yaşarlar! Savaş zamanlarında, savaş meydanlarında onun gürzünün yeri göğü inleten sesinden aslanların yürekleri, kaplanların derileri paramparça olur! O ulu hükümdar her zamanmutluluklarla yaşasın! Gönlü hep adaletle dolup taşsın! Yezdan onu ve tacını başımızdan eksik etmesin!Şimdi hikâyeye döneyim; eskilerin söylediklerini inci gibi şiir diliyle dizeyim.
İyi söz bırakabiliyor musun?! Söz yok olup gitmez, eski sarayların yağmurdan, kardan ve borandan yıkılıp yok olup gitmesi gibi yıkılmaz! Bu İskender seddini, aşılması zor olsa da geçiverdim, başarılı bir şekilde bu hikâyeyi sona erdirdim. Her zaman iyilikler ve kutluluklar egemen olsun! Yeryüzü hükümdarı Sultan Mahmud’un gönlü sevinçle dolsun! Tertemiz teni kötülüklerden ırak olsun!
کنون پادشاه جهان را ستای
به رزم و به بزم و به دانش گرای
سرافراز محمود فرخندهرای
کزویست نام بزرگی به جای
جهاندار ابوالقاسم پر خرد
که رایش همی از خرد برخورد
همی باد تا جاودان شاد دل
ز رنج و ز غم گشته آزاد دل
شهنشاه ایران و زابلستان
ز قنوج تا مرز کابلستان
برو آفرین باد و بر لشکرش
چه بر خویش و بر دوده و کشورش
جهاندار سالار او میر نصر
کزو شادمانست گردنده عصر
Şimdi dünya hükümdarı Sultan Mahmud’u öv! Savaşlarından, eğlence meclislerinden, engin bilgisinden söz et! Dünya hükümdarı akıllı Ebu’lKâsım; onun görüşleri her zaman aklından nasibini alır ve aklının emrindedir. Başı hep dik, hep yücelerde, güzel ve kutlu düşünceli Mahmud, yeryüzünde ululuk adı onun varlığıyla vardı ve var olacak. Onun yüreği sonsuzlara kadar neşeli olsun, gönlü üzüntüden de sıkıntıdan da her zaman uzak kalsın!
İran’ın da, Zabulistan’ın da hükümdarı; Kannuc’tanKabulistan sınırına kadar bütün evrenin hükümdarı o! Ona da, ordusundaki bütün savaşçılarına da; hanedan ailesi, akrabaları ve ülkesine mutluluklar, teşekkürler ve övgüler… Onun dünya hükümdarı kumandanı, şu dönen göklerin kendisinden hoşnut olduğu Emir Nasr, öylesine cömert, öylesine elleri açık ki insanlara bağışlar, esirgemez! Savaş meydanlarında da yorulmak nedir bilmez! Savaş meydanında hep en ön safta; düşman hükümdarlarının başını pençesiyle alır.
Hazinelerindeki değerli varlıkları bağışladığında da; gözünü kırpmadan verir, kendisinin sıkıntıya düşeceğini aklına bile getirmez! Yeryüzü hükümdarı Mahmud dünya var oldukça var olsun; o her zaman bahşişler versin, adaletiyle insanları huzurlu yaşatsın! Kumandan işte Ebu’lMuzaffer gibi biri olursa, o zaman orduların, savaşçıların başları ta göklere erişir. O her zaman zaferden zafere koşar, adı hep zaferlerle anılır; kutlu talihli; güçlü bir okçu; oku her zaman ağaçları deler geçer. Hükümdar Mahmud’un teni dünyada var oldukça sıkıntılardan uzak olsun! O her zaman hazineler üzerine otursun!
Onun bu ünlü kumandanı da yaşadıkça mutluluklar içerisinde yaşasın! Gönlü aydınlık, hazineleri dopdolu olsun! Bu felekler döndükçe, bu gökler yücelerde durdukça, bu soylu hanedan üzerinden asla sevgisi eksik olmasın! Onlar atadan babaya, babadan oğula hep ulu hükümdarlar; bundan sonra çocukları da taçlarıylazaferden zafere koşan hükümdarlar olsun! Şevval ayının on dördüncü günüydü; Hükümdar Mahmud’a övgüler, mutluluklar… O kutlu ve güçlü sultanın haberi ulaştı; o güçlü, taç sahibi sultanın buyruğuyla insanlar haraç korkusundan kurtuldular. [2]
که سالی خراجی نخواهند بیش
ز دیندار بیدار وز مرد کیش
بدین عهد نوشینروان تازه شد
همه کار بر دیگر اندازه شد
چو آمد بران روزگاری دراز
همی بفگند چادر داد باز
ببینی بدین داد و نیکی گمان
که او خلعتی یابد از آسمان
که هرگز نگردد کهن بر برش
بماند کلاه کیان بر سرش
سرش سبز باد و تنش بیگزند
منش برگذشته ز چرخ بلند
ندارد کسی خوار فال مرا
کجا بشمرد ماه و سال مرا
نگه کن که این نامه تا جاودان
درفشی بود بر سر بخردان
Fermana göre bir yıllığına haraç kaldırılıyordu. Bir yıl uyanık gönüllü kişilerden, Müslümanlardan haraç alınmayacaktı. İşte bu uygulamayla Nuşinrevân’ın çağı geri gelmiş, o kutlu günler yeniden yaşanmaya başlamıştı; artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Haracı kaldırması unutmayacağı çok güzel bir işti; uzun zamanlar geçse de onun adalet çadırı her tarafı gölgeleyecektir. Göreceksin o ulu hükümdar bu iyi düşüncesiyle ve bu adaletli davranışıyla göklerden hükümdarlara yaraşır kaftanlar alacak, o kaftanlar asla üzerinde eskimeyecek, her zaman da ululuk tacı başında olacak!
Güzel düşünceliliği ve adaletiyle başı her zaman göklerden yüce, bahtı her zaman açık, yazgısı kutlu olsun! Kimse benim ulu Sultan Mahmud ile ilgili güzel ve övgü dolu sözlerimi alçaltamaz, kimse bunları boşa çıkaramaz! Göreceksin; Sultan Mahmud’un bu haracı kaldıran fermanı sonsuza kadar akıllıların başının üzerinde bir sancak gibi dalgalanacak! Onun adı Şâhnâme’de anıldığında, herkes tarafından duyulup öğrenilecek ve Keyûmers soylu olacak ve herkes onu övgülerle anacak. Kubâd oğlu Nuşinrevân şöyle der: “Gökler, adalet yolundan ayrılan ve insanlara zulmeden hükümdarın yıldızını karartır, bahtını alçaltırlar, ona artık hiç kimse saygı duymaz ve onu hükümdarlık tahtından indirirler.”
Nuşinrevân’a göre; zulüm, hükümdarların tahttan indirilmesi için yazılmış bir mektuptur. Zulüm, günahsızların yürek sıkıntılarıdır. Öyleyse bu sanatkâr, bu soylu aile sonsuza kadar var olsun! Sanatkâr, bilge ve adaletli olarak kalsın! Hiç kimse dünyada sonsuzlara kadar kalmaz! Yadigâr olarak insanlardan kalan tek şey onların iyi adlarıdır. Baksana! Nereye gittiler şimdi Efridûn, Dahhâk ve Cem?! Arap uluları, Acem Hüsrevleri, Acem hükümdarları?!
Nerede Sasanîlerin o uluları? BehrâmîlerdenSamanîlere kadar nerede bütün o adlı sanlı ulu kişiler?! En kötü, en çok yerilen Hükümdar Dahhâk idi; çünkü o temiz biri değildi ve insanlara zulmederdi, adaletten haberi bile yoktu! KutluFeridûn her yerde her zaman övgülerle anılır; çünkü kendisi öldü ancak adı ölmedi; yaşamakta, sonsuza dek yaşayacak!
Dünyada her şey yok olur da tek bir söz kalıverir geriye yadigâr; söz hükümdarlara yaraşır en değerli mücevherlerden daha kıymetlidir! Zalim olanlar; hazineleriyle, ululuk tahtlarıyla mutluluğa erişenler, asla iyi adla anılmazlar! O dünyada işte bütün bu arzularına erişirler,taçla ilişkileri kesilince de artık onun adını sanını hiç kimse anmaz.
Düşmanlarını yok eden Sultan Mahmud –var oldukça bu kutlu tahtının üzerinde olsun haracı kaldıran fermanının ardından bütün insanların evlerini barklarını terk ederek ona dua etmek için çöllere dökülmüşlerdi, yakarışları göklere erişti.
Şöyle dua ediyorlardı: “Başında taç olan bu ulu hükümdar sonsuza dek var olsun! Bütün gökler, onun arzusunca kutlu dönsün! Dünyada o ulu sultan hep arzuladıklarına erişsin! Adı her zaman yüce ayvanlara yazılsın! O da bunları gözleriyle görsün!Ailesi, yakınları, ordusu ve ülkesinin tamamı, o hükümdarlığa yaraşıklı teni, boyu bosu ve siması da bütün bu güzelliklerden payını alsın.”[3]
KAYNAKÇA
Firdevsî, Şâhnâme(çev. Necati Lugal-Nimet Yıldırım), İstanbul 2017.
Hamîdiyân, Saîd, “Firdevsî”, Dânişnâme-yiEdeb-i Fârsî, Tahran 1375 hş., I.-X.
https://ganjoor.net/ferdousi/shahname/aghaz
Nöldeke, Th.,Hemâse-yi Millî-yiÎrân (çev. Bozorg-i Alevî), Tahran 2537 şş.
Rezmcû, Huseyn, Kalemrov-i Edebiyyât-i Hamâsi-yiÎrân, Tahran 1381 hş.
Safâ, Zebîhullâh, Târîh-iEdebiyyât Der Îrân, Tahran 1376 hş.
Şemîsâ, Sîrûs, Sebkşinâsî-yiŞi’r, Tahran 1374hş.
[1]Firdevsî, Şahnâme, “Pâdşâhî-yiDârâb”, Bölüm: 1, Beyitler: 1-7.
[2]Firdevsî, Şahnâme, “Pâdşâhî-yiEşkâniyân”, Bölüm: 1, Beyitler: 1-20.
[3]Firdevsî, Şahnâme, “Pâdşâhî-yiEşkâniyân”, Bölüm: 1, Beyitler: 21-45.
Yeni yorum ekle