Siz Hepiniz, Ben Tek!

Öykü

Siz Hepiniz, Ben Tek!


İnci Yılmaz Şimşek

- Hoş geldin Kadriye. Sen miydin? Ben de kuyruğuna basılmış kedi gibi viyak viyak zili çalan kim, diyordum. 
- Benim abla. Nasılsın iyi misin? 
- Niye ne oldu Kadriye? Neden iyi olmayayım? Bomba gibiyim. 
- Fark ettim abla. Patlamaya hazır bomba gibisin. Ya... Hafize abla feys yıkılıyor. Ne yaptın sen?
- Ne yapacağım Kadriye kitap eleştirisi yaptım.
- Abla sen kim, kitap eleştirisi yapmak kim!
- Öyle deme Kadriye. Herkes yapıyor. Benim neyim eksik? Hem, okuduğumuz bir kitabı de eleştiremeyeceksek niye okuyoruz biz?
- Abla sen ne zaman başladın kitap okumaya? Daha önce hiç görmemiştim.
- Başladım işte Kadriye sana hesap mı vereceğim?
- Yok yani Hafize Abla haklısın da... Eleştirinin de bir dozu var.
- Ne demek eleştirinin dozu var? Eleştiri eleştiridir. Çok da güzel yaptım. Çok da güzel yorumladım ben, tamam mı?
- Hafize abla! Tamam, tamam da dava etmiş yazar seni ama.
- Hıh... Pabucumun yazarı! Eline kalem alan da yazar oluyor. Ben de otursam on tane kitap yazarım ama mesele o değil. Mesele eleştiri kabul etmekte. Göster bana hangi yazar eleştiri kabul ediyor? Gözünün üzerinde kaşın var, diyemiyorsun. Kim eleştiri kabul ediyorsa işte o büyük yazardır.
- Hafize abla! Eleştiri, eleştiri diyorsun da eleştiri ne demek biliyor musun? Eleştiri dediğin eserin bütün inceliklerini ortaya koymak, eserin doğru ve yanlışlarını göstererek anlatmak amacıyla yapılır. Edebiyat bağlamında düşünecek olursak eserleri hem öz hem yapı yönünden açıklayan, başarılı ve başarısız yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlayıp belirten yazılardır eleştiri yazıları. Bu bakımdan eserin okuyucu tarafından görünmeyen yönlerini, alt metinlerini sanatçının ve eserin özünde edebiyat bağlamında açıklar. 
- Ne diyorsun, Kadriye sen? İki okul okudun diye üstünlük mü taslıyorsun? Ne yani kitap da mı okumayalım? Eleştiri de mi yazmayalım? 
- Tamam, Hafize abla! Yazacağız elbet ama her şeyin bir üslubu var. Sonuçta yazar eser ile ilgili olumsuz eleştiri alıyorsa bile bu olumsuz eleştiri yazara bir şey katmıyorsa, yazarı geliştirmiyorsa bu hiçbir anlam ifade etmez.
- Bana ne Kadriye o kadarını da yazar düşünsün. Yazar deyip durma şu Emrullah’a! Benim de dilime doladın. Yazar kesildi başımıza. Ben onu bildim bileli yazıyor anca bastırabildi. Yok boynuna fular asmalar, yok yandan kep takmalar, pipo ile gezmeler. Kendini bir şey sandı. Bir de ayrıca ben yazımı yazmışım, gerisi ona kalmış. Ne demiş atalar? ‘Ben horozumu saldım, tavuğu olan düşünsün.’ Bundan böyle, böyle Kadriye!
- Aman Hafize Abla senin şu sözlerin beni öldürüyor zaten. Neyse dava edecekmiş, yazmış. Gördün mü? 
- Gördüm, gördüm ben de. Bu hiç eleştiri kabul etmiyor. Nasıl geliştirecek kendini bilmiyorum. Bir de yazar olacak! Yazarsın sen ya, yazar! Kendini geliştireceksin, daha iyi yazmaya çalışacaksın. Öyle yazdım, bastırdım, hop okuyucu okusun, oh çok beğensin, olmaz!
- Tamam da Hafize Abla. Yahu leş gibi kitap demişsin. Leş gibi kitap, edebiyat literatüründe hiçbir yere oturmuyor. Böyle bir kavram yok. Leş gibi ne demek?
- Ama öyle Kadriye. Leş gibi kitap. Ay daha kötüsünü yazacaktım da neyse ağzımı bozmayayım dedim. Ne biçim kitap. Oturmuş yazmış saçma salak. Yok bilim kurguymuş da yok gezegenlermiş de yok ülkemiz iki bin yirmi beşteymiş de insanlar bilmem neymiş de... Aman deli zırvası. Ulan zaten iki bin yirmi ikideyiz, üç yıl sonra ne ara gezegenleri gezdik. Apır sapır yazmış işte.   Leş gibi işte, leş gi-bi!
-  Hafize abla kitabın beğenmediğin yönlerini yazsan, beğendiğin yönlerini yazsan; yazar elbette seni dava etmeyecekti ama Emrullah Abi'nin beş senelik emeğine leş gibi demişsin. Bir de adama ağzına ne geldiyse sıralamışsın. Yok fikir kabızıymış da yok basiretsizmiş de yok gözünü kapatsa beş yaşındaki çocuk bundan daha iyisini yazarmış da yok karısı bunu terk etmekle iyi yapmış da, boşanma davasında evine haciz gelmiş de...  Daha neler, neler yazmışsın Hafize abla. Okutma bana şimdi yazdıklarını senin işin gücün mü yok? Kitap eleştirisi senin neyine? Hem sen bu konuda eğitim mi aldın? Eline kitabı alan; ben kitap eleştirmeniyim, diyor. Yahu bunun bir okulu yok mu? Bir eğitimi yok mu? 
- Aman Kadriye okul da okula eğitim de eğitim! Sen ne okudun sanki bana akıl veriyorsun?
-  Abla biliyorsun yeni Türk edebiyatında doktora yapıyorum ben.
- Aman, neyse ne! Türk edebiyatıymış da doktoraymış da... bilmem ne! Ne yapalım Kadriye? Ne yapalım? Bir kitap eleştirisi yapamayacak mıyız yahu bu yaştan sonra?
-  Yap Hafize abla, yap! Sana bir şey dediğim yok. Okuduğunu paylaş. Sadece üslubun ile ilgili sıkıntı var. Seçtiğin kelimelerle ilgili sıkıntı var. Ayrıca telefon yazışmaların var sosyal medyada paylaşmışlar. Herkese kitabı kötülemişsin. İğrenç, berbat, leş gibi, zaman kaybı demişsin. Oturur sarma sararım en azından bir işe yarar yazmışsın. Emrullah Abi de bunları mahkemede sunacak.
- Yahu benim özel yazışmalarımın onda ne işi var?
- Onu da artık kime yazdıysan; onlara soracaksın Hafize abla, bilmiyorum. Emrullah Abi'ye demediğini bırakmamışsın. Dost meclisindeyiz, diye gömdükçe gömmüşsün.  
- Nasıl bir ülke olduk biz yahu? Bir yazı yazamıyoruz feyste.   Hemen mahkeme, hemen dava... Hiç anlayış kalmamış insanlarda.  Düşüncelerimizi özgürce dile getiremeyecek miyiz artık?
- Ablacığım sorun da o zaten. Sen bir şey düşünmüyorsun, düşünemiyorsun. Kaç senedir kullanmamışsın beynini şimdi nereden çıktı sandıktan çıkarmak. 
-  Ne demek düşünmüyorsun?
- Düşünmüyorsun değil de düşünemiyorsun. Düşünmek senin neyine?  Otur elli yaşında kadınsın. Ör örgünü, ek çiçeğini, besle kedini...  Çok merak ediyorsan eleştiri nasıl yapılır, nasıl yapılmaz internette zibil gibi kaynak var. Aç yutubu bir sürü video var. Bir sürü makale, araştırma, blog sitesi var. Aç, izle; aç, oku! Sonra yaparsın sen yine eleştirini.
- Seksistsin sen Kadriye! Cinsiyet faşistisin! Faşistsin sen Kadriye! Faşist!
- Hoppala! Ne faşisti abla? Saçmalıyorsun. Ayrıca senin yaptığın eleştiri değil; senin yaptığın resmen dedikodu.
- Ne demek dedikodu, bal gibi eleştiri. 
- Yahu adamın ikinci evliliği olduğunu yazmışsın. İlk karısı onu aldatınca o da intikam için ikinci karısını aldatmış, yazmışsın. Bunun kitapla ne ilgisi var?
- Bal gibi de ilgisi var. Ben orada ikinci gezegendeki kadının kocasını aldatmasında Emrullah’ın karısına gönderme yaptığını düşündüm.
- Ne yaptığını?  
- Gönderme yaptığını.
- Maşallah, abla! İşine gelince edebiyat literatürüne hakimsin işine gelmeyince de; leş yaz, kabız yaz, iktidarsız yaz...
- Ben doğrucu bir insanım. İçimden ne gelirse yazarım.
- Abla bunun doğruculukla alakası yok. Sen patavatsızsın! Aklına gelen her şeyi yazmak, söylemek dürüstlük değildir; patavatsızlıktır. Kavram kargaşasına gerek yok. Bu ikisi arasındaki farkı sen de çok iyi biliyorsun.
- Sen buraya niye geldin? Emrullah mı gönderdi seni? Kadriye canımı sıkmaya mı geldin? Ajan mısın yoksa?
- Yok, abla. Sitede tatsızlık çıkmasın. Yazını kaldır feysten diye geldim.
- Kaldırmayacağım, işte! Bundan sonra uğraşacağım o yazar bozuntusuyla. Baksın bakalım; el mi yaman, bey mi yaman?
- Ne yapacaksın Hafize Abla? Bir rahat dur Allah aşkına. İşin, gücün mü yok senin?
- Bak şu orta sehpaya broşür yaptırdım.  Gördün mü? Al onları! Bak bakalım, nasıl oluyormuş?
- Ne broşürü? Bunlar ne Hafize Abla? Ne yaptın sen? 
- Onun tüm kirli çamaşırlarını belgeleri ile ortaya koydum. Dedikoduyu şimdi gör sen! Böylece herkes onun ne kadar fikir kabzı ne kadar basiretsiz olduğunu görecek. Bak broşüre, bak! Bana yazdıklarını tek tek yazdım. Hafize Hanım, yazmış. Sen kim köpeksin bana hanım diyorsun? Senin ne haddine?
- ‘Hafize Hanım! Kitabım hakkındaki yorumunuzu esefle okudum. Her kitap her insana hitap etmeyeceği gibi her insan da her kitaba hitap etmez. Bu nedenle kendi kumaşınıza uygun kitapları okursanız daha mutlu olacağınızı düşünüyorum.’ yazmış burada. 
- Hadsiz! Sen kimsin? Kitap okuma karar mercii misin? Sen kendini ne zannediyorsun? Kitap okumayı senden öğrenecek değilim. Terbiyesiz! İstediğimi okurum, istediğimi okumam, istediğimi beğenirim, istediğimi beğenmem. Çapsız! Kabız!  Yok yok ben biliyorum onun ne kastettiğini ama neyse terbiyem müsaade etmiyor.  Hadsiz benim okuyacaklarıma karar verecekmiş. Elli yaşında kadınım ben! Kırk yılda bir kitap okumuşum, eleştirimi yapmışım. Ne istiyorsun yahu benden? Herkes eleştiri yapıyor. Bak sosyal medya kitap eleştirmenleriyle dolu. Hangisinin eğitimi var? Bir de bana soruyorsun; eğitim mi aldın sen, diye. Bu eğitim ile olacak şey mi? Ben de belki blogır olacağım, ben de belki bukstagram olacağım. Niye önümü kesiyorsun? Benim ilk kitap eleştirimde, niye bu kadar çok tepki gösteriyorsun? 
- Hafize abla gerçekten seninle tartışılmaz.
- Ha böyle, haddini bileceksin! Tartışamazsın benle. Sen kimsin benle tartışıyorsun? Yok doktoraymış da yok edebiyat okumuş da bilmem ne de, bilmem ne... Üstten üstten konuşuyorsun benimle. Yok şunun bağlamında yok bunun bağlamında, yok öz, yok yapı, garip garip kelimeler; saçma sapan laflar.
- Tamam Hafize Abla uğraşamayacağım artık. Anneme uydum geldim. Ben buraya sana eleştiri nasıl yapılması gerektiği ile ilgili bilgi vermek için gelmiştim ama sende öğrenmeye dair bir ışık görmüyorum.
- Benim öğrenecek bir şeyim yok. Ben her şeyi biliyorum evelallah! Kitap eleştirmeyi senden öğrenecek değilim.
- Hafize Abla benden öğrenmeyeceksin de kimden öğreneceksin? 
- Dedim ya öğrenmeyeceğim, biliyorum zaten. Duyduğunu da idrak edemiyorsun bir de doktora yapıyorum, diyorsun. Okumakla olmuyor o işler. Benim hali hazırda bildiğim bir şeyi öğrenmeme gerek yok.
- Ay tamam, Hafize abla. Şiştim! Tamam en iyi sen biliyorsun, en çok sen biliyorsun. Tamam sana bir şey dediğim yok. Sonra böyle komşunla mahkemelik ol, tamam!
- Giderim mahkemeye, böyle savunurum kendimi paşa paşa. Kimseden korkum yok benim. Özgür bir ülkede yaşıyoruz. İstediğimi yazarım, istediğimi söylerim. Kime ne? 
- Tamam Hafize Abla görüşürüz. Uğraşamayacağım daha fazla. Tükendim.   Ben de salak gibi anneme kandım geldim, seninle konuşmak için ama kabahat bende senin gelişmeye de değişmeye de direncin var. Gidiyorum ben!
- Aman, be! Cehenneme kadar yolunuz var! Siz hepiniz ben tek! Gelmişsin burada bana köh köh konuşuyorsun. Kaç yaşında kadınım ben. Sana mı kalmış beni eleştirmek?
- Bak hala eleştiri, diyor.
- Hadi, hadi! Anca gidersin. Çıkarken kapıyı kapat.  
...
İnci Yılmaz Şimşek
Hükümsüz Kimlikler, Ölümüne Aşk, Öğretmenler için Yaratıcı Yazarlık El Kitabı, Şen Yuva ve Kayıtsız Kimlikler adlı kitapların yazarı 


 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.