Edebi Metinlere Farklı Gözlerle Bakmak| İhsan Kurt

Felsefe

.

Edebi Metinlere Farklı Gözlerle Bakmak| İhsan Kurt

Bir öykü ya da şiir gibi edebi metinleri incelerken, çoğunlukla alışılmış yorumların ve klasik çözümlemelerin dışına çıkılmadığı görülüyor. Oysa bu sınırların ötesine geçmek, farklı ve belki de 'yeni' bir değerlendirme zenginliği kazandırabilir. Edebi metinlere bakışımızı, çağın gelişimi ve günümüzün ihtiyaçları doğrultusunda tazelemek de mümkündür. İşte bu yüzden soruyorum: Yazar ya da okur olarak, edebi eserlere artık farklı bir gözle bakmanın zamanı gelmedi mi? Üstelik yaratıcı yazarlık kadar, yaratıcı bir okurluk da en az onun kadar önemli değil mi? Elbette bu konular oldukça kapsamlı; daha derinlemesine araştırmalarla ve uzun yazılarla detaylandırılabilir. Ancak bu yazıda, sadece kısa bir bakış sunmakla yetineceğim

Roman, hikâye, şiir, oyun, senaryo ve kişisel denemeler gibi türler yaratıcı yazarlığın kapsamına girer ve bu kapsamda değerlendirilir. Genelde yaratıcı yazarlık, insanların duygu, düşünce, hayal ve deneyimlerini orijinal ve estetik bir şekilde ifade etmeyi amaçlayan yazı türü olarak tanımlanır veya kabul edilir.

Yazmak, yalnızca kelimeleri bir araya getirmek değil; aynı zamanda dünyaya, insana ve metne dair farklı bakışlar geliştirebilmektir. Bu yüzden yaratıcı yazarlık, sadece teknik bir beceri değil, derinlikli bir düşünme biçimidir. Bu düşünme biçiminin temelinde ise “bakmak” ile “görmek” arasındaki fark yatar. Herkes metne bakabilir, okuyabilir ama herkes metnin altındaki zengin anlamları göremez ya da çok sınırlı görür.

İşte bu noktada, yaratıcı yazarın bir diğer rolü devreye girer: okuyucu-yazar olmak. Yani sadece yazan değil, okuduğunu da derinlikli biçimde çözümleyen bir yaratıcı zihin… Edebi metinlere farklı gözle bakmak, sadece başkalarının yazdıklarını anlamaya değil, kendi yazdıklarımızı da yeniden değerlendirmeye kapı aralar. Bu bağlamda özellikle yapıbozum gibi yaklaşımlar, yazarlık pratiğini derinleştirmek için çok kıymetli araçlardır.

Yapıbozum (ya da yapısöküm), Fransız filozof Jacques Derrida tarafından ortaya atılan ve metin çözümlemesinde devrim niteliği taşıyan bir yaklaşımdır. İlk bakışta akademik, soyut ya da kuramsal gelebilir. Ancak yaratıcı yazarlar için bu yöntem çok daha pratik bir değere sahiptir: Metnin kendini nasıl açığa vurduğunu, nerede susup nerede konuştuğunu, hangi anlamları gizleyip hangilerini öne çıkardığını, çelişkilerini, farklılıklarını görme yetisi kazandırır.

Kısaca:Yapıbozum, bir metni yıkmaz.Onu yeniden kurar, sorgular, başka şekillerde okur.Metnin içindeki çelişkileri, boşlukları, karşıtlıkları, suskunlukları fark etmenizi sağlar.

Bir yaratıcı yazar için bu şu demektir:“Yazdığın şeyin ne söylediğinden çok, ne söylemediği üzerine düşün.”

Yaratıcı yazarlık derslerinde genellikle şu soruyla karşılaşırız:

“Yazdığım metin gerçekten ne anlatıyor?”

Bu soruya klasik biçimde yanıt vermek kolaydır: konusu, karakteri, teması bellidir. Ama yapıbozum bize başka bir soru önerir:

“Yazdığım metin, anlatmak istemediğim neyi ima ediyor?”

Örneğin, bir karakterin suskunluğu, onun sadece pasif biri olduğunu mu gösterir? Yoksa toplumun ona dayattığı bir sessizliği mi taşır? Bir betimleme, sadece atmosferi mi anlatır; yoksa karakterin iç dünyasındaki kırılmayı mı sembolize eder?

Örneğin kendi yazdığınız kısa bir öyküye veya sahneye dönün. Bu metinde; Karakterin söylediği kadar söylemediğini, olayların geçtiği kadar geçmeyen zamanlarını, kullanılan kelimeler kadar kaçınılan ifadeleri düşünün.

Bu çalışmayı yaparken, yazdığınız metin artık sizin kontrolünüzde değilmiş gibi davranın. Ona bir yabancı gibi yaklaşın. Ne görüyorsunuz?

Bu konuda Türk edebiyatının klasikleşmiş bazı eserlerinden şu örnekler verilebilir:

Ahmet Hamdi Tanpınar – Huzur: Yüzeyde bir aşk hikâyesi gibi okunan bu roman, yapıbozumcu bir gözle bakıldığında zamanı, kimliği ve aidiyeti sorgulayan bir bilinç akışı metnine dönüşür. Karakterlerin konuşmalarındaki belirsizlikler, anlatıcının müdahaleci tutumu ve zamanın döngüsel kullanımı, okuyucuya "huzur"un ulaşılabilir değil, daima ertelenen bir arayış olduğunu düşündürür.

Fuzûlî – Su Kasidesi: Klasik bir dini aşk şiiri gibi okunsa da, yapıbozum sayesinde bu metindeki "su" metaforu yalnızca arınma değil, dünyevi arzuların ve ilahi aşkın çakıştığı bir sembol hâline gelir. Bir yaratıcı yazar için bu önemli bir ders içerir: Kullandığın imge sadece anlattığın şey olmayabilir. Okuyucu, orada başka bir şey de bulabilir.

Oğuz Atay – Tutunamayanlar: Romanın yapısı, karakterin iç dünyası kadar dağınık, çelişkili ve parçalıdır. Yazarın bilinçli olarak tercih ettiği bu yapısal bozukluk, aslında karakterin hayata ve topluma tutunamama hâlini formda da yansıtır. Yani biçim, içerikle bütünleşmiştir. Bu, yaratıcı yazarlık için altın kuraldır. Çünkü “Ne anlattığın kadar, nasıl anlattığın da önemlidir.”

Ayrıca bir metni yeniden yazmak bazen onu yeniden okumaktan geçer. Yaratıcı yazarlık, bitmiş bir metni kutsal görmez. Tam tersi: yeniden yazmaya, kesmeye, değiştirmeye açık tutar. İşte bu yüzden yapıbozum, sadece bir okuma yöntemi değil, aynı zamanda güçlü bir yeniden yazma aracıdır.

Konunun daha iyi anlaşılması için bazıpratik önerileri de şu şekilde sıralamak olası:

●Yazdıktan sonra metni yapısal olarak tersine çevirin. Sondan başlayarak okuyun.

●Bir karakterin söylediklerini çıkarın ve yalnızca düşündüklerini bırakın.

●Kısa bir öyküyü sessizlik üzerinden yeniden yazın: Karakter ne söylemedi?

Sonuç olarak yazmak, görmenin sanatı olarak da tanımlanabilir.Yazarlık, yalnızca "ne yazsam?" sorusunun değil, "nasıl bakmalıyım?" sorusunun da sanatıdır. Metinlere farklı gözle bakmak, aynı zamanda dünyaya başka bir gözle bakmak demektir. Yapıbozum ve benzeri eleştirel yöntemler, yazara hem okur hem üretici olarak yeni yollar açar.

Çünkü bazen kendi yazdığımız metnin aynasında bile kendimizi yeniden görürüz. Bazen bir karakterin suskunluğu, bizim anlatamadığımız duygularımıza ayna tutar. O hâlde bu konuyu bir soruyla bitirelim:Aynı metne tekrar bakmaya cesaretin var mı? Ama bu kez farklı bir gözle.

 

 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.