Genceli Nizami’nin İskendername’sindeki Sakinameleri

Makaleler

Genceli Nizami’nin İskendername’sindeki Sakinameleri


Prof. Dr. Nimet YILDIRIM 

Genceli Nizamî’nin en son ve ustalık dönemi eseri İskendernâme Makedonyalı İskender konusunda doğu edebiyatlarında kaleme alınmış ilk ve en ünlü İskendernâme’dir. 1201 yılında tamamlanan İskendernâme; Şerefnâme (6.868 beyit)” ve “İkbâlnâme (3.648 beyit)” olmak üzere toplam “10.516 beyit”den ve iki bölümden oluşmaktadır. İskender hikâyesinin yarısı birinde, diğer yarısı da ikincisinde anlatılır.

Nizamî, Şerefnâme adlı eserini Azerbaycan atabeklerinden Atabek-i Azâm Ebu Bekr b. Muhammed Cihan Pehlivan adına kaleme almış ve kendisine sunmuştur. 

Nizamî’nin İskendernâme’sinin önemli bir diğer özelliği de şairin yaratıcılığını gösteren ve kendine özgü olarak Şerefnâme’nin hemen her bölümünün başında birtakım “sakînâme”ler, İkbâlnâme’nin başında da bazı “muğannînâme”ler yazmış olmasıdır. Bu makalede ünlü şairin Şerefnâme adlı eserinin neredeyse her bölümünün başında yer vermiş olduğu “sakînâmeler”in Türkçe çevirilerine yer verilmektedir. 

1
Gel be sâki! Göster o şarabı bana
Sarhoşların yudumladığı şaraptan ver bana

O acı ilaçla kendimden geçir beni
Belki unuttururum kendime ben kendimi 
2
Gel be sâki! Al götür sen bu uykuyu başımdan 
Ver sen bu riyasız âşığa katıksız şaraptan 

Berrak su gibi gümüş renkli o tertemiz şaraptan
Dört mezhebin de helal dediği şaraptan
3
Gel sâki! O erguvan renkli şarabı gel de
Ver bana, geçir ben sarhoşu kendimden iyice

Feryat edeyim o sarhoşluğumdan ben
Harabat ehlini çağırayım buradan ben
4
Gel sâki! O kızıl yakut şarabı getir de
Doldur bu kızıl yakut yağdıran kadehe 

Şarap, bu toprak saksının canı, hayatı
Onun yeşil reyhanının toprağı 
5
Gel be sâki! O zararsız şarabı
İnceliklerden yüreğe müjde veren şarabı

Ver bana da sarhoş olayım birazcık ben
Feleğin elinden neler çekeceğim ben?
6
Gel be sâki! O ruhu dinginleştiren şarabı 
Ver de sabah şarabı yerine yudumluyayım o şarabı

Bu sabah şarabı değer Kevser’e
Helal bu şarap mahşere kadar içsem de
7
Gel be sâki! Yaşlı dihkânın şarap küpünü aç da
Kadehimi doldur bal gibi, süt gibi şarapla 

O dinin yasakladığı şarabı demiyorum ben
Dini bile tamamlayan şaraptan doldur sen
8
Gel sâki! O hayat suyu şarabı al da
Götür İskender’in devlet sarayına 

Öpsün devlet onun başını da
Versin İskender’in mirasçısına 
9
Gel sâki! O gül renkli reyhan kokulu şarabı
Ver bana; geldi yine aklıma cennet şarabı

Bayındır olsun gemim o badelerden 
Batsam da, denizlere cennetlik olurum ben
10
Gel be sâki! Getir o cana can katan şerbetimi
Ver bana, azaltayım canımı yakan üzüntülerimi

Bir tek o şerbetle mutlu olurum ben
Üzüntülerimi biraz olsun atarım onunla ben
11
Gel sâki! Ver bana o Rum yüzü gibi kızıl şaraptan 
Zenci gibi şen gönlüm, gamsız artık bu zaman 

Olmasın bu zaman korkusuz kaplan gibi 
Rum ile Zenci gibi iki renkli
12
Ver sâki, o Cemşid kadehini ver
Bu karanlık gecede o ışıltılı güneşi ver

Işıltısıyla kapkara karga yüzlü gecede
Kızıl yakut bir yıldız olur göklerde
13
Gel be sâki! O süzülmüş yakuta uzat elini
Sil götür gönlümden bulanıklık derdini

Reyhanlı bağın ışıltılı kızıl yakutundan 
Asar kandilinden ışıltılı lambayı yukarıdan
14
Gel sâki! O ayna gibi kadehi 
Ver bana, tutayım elimde kadeh gibi

İçip Keyhüsrev töresini öğreneyim o kadehten
Işıldasın gözümde onunla bu evren
15
Gel sâki! O ruh veren, cana can katan ışıltılı şaraptan ver de
Saç gönlüme, ışıldasın ışılı ışıl gönlüm benim de

Aydınlanır gönlüm benim, içersem ondan ben
Şarap içerse beni, topraklara dönerim ben
16
Gel sâki! O tövbeleri yakan ateşi gel de 
Yak benim beynimin ateşkedesinde 

Ne güzel! Işıldasın bu mecliste gönlüm hoş olsun
Mum gibi başımın üzerinde ateş olsun
17
Gel sâki! Kaldırmak için gözlerimdeki baygınlığı
Çıkar şu küpten dertli gönlün ilacını 

Şarabı ver bana da sarhoş olayım ben
O ateş suyuna tapayım ben
18
Gel sâki! Aç o şarabın ağzını, ver bana da yudumlayalım
Bırak bakalım; boş işleri artık bir kenara bırakalım

O saf, o benim şarabım ile kendimden geçir beni
Kurtar canımı, bu viraneden, kurtar beni
19
Gel be sâki! Al beni, uzaklaştır öz benliğimden sen
Bu dünyayı yakut kızılı şarap ile aydınlat sen

Ver o şarabı! Beni gideceğim yere bir tek o götürür
Herkes gönülleri götürür, o gönülden üzüntüyü götürür
20
Gel sâki! O kızıl kan renkli şarabı
Dök beynime alevlenmiş sansar postu şarabı 

Geçirsin beni kendimden, rahatlatsın 
Bütün dünyayı seher vakti ışıl ışıl aydınlatsın
21
Gel be sâki! Neşeden, sevinçten, bu coşkun mutluluktan
Bir şerbet hazırla âşıkları okşayan, rahatlatan

Susamışlara ver o lezzetli şarabı sen
Susamış âşık sabredemez şaraba, bilirsin sen
22
Gel be sâki! O cennet ırmağının suyunu gel de
Doldur ağzına kadar o ateşle yoğrulmuş kadehe 

Çevirme sakın yüzümü o ateşten, o sudan
Ver bana, o ateşle yanan benim, o suyla benim ıslanan
23
Gel sâki! Muğların gecelerini aydınlatan o şarabı
Getir de yüreğimden koparma sızılı çığlıkları

Gözleri ışıl ışıl parıldatan parıltılı kandil
Gönül kandilimin yağı işte o kandil
24
Gel sâki! O safran yakutu renkli şarabı al da
Ver bana, ayağım dokundu yine taşlara 

Bu taşlık dünyada bir çare bulayım ben
Yakut gibi taşlardan kurtulayım ben
25
Uzat ellerini a sâki! Gam kovan şarabı getir de
Ver benim gibi bir yüreği dertliye 

Belki bir huzur kokusu verir canıma
Belki bir zaman son verir sıkıntılarıma
26
Gel a sâki! O canı besleyen şarabı
Suya yanmışa akan su gibi can olan şarabı

Bu susuzluktan kavrulduğum gam ateşinde
Ver bana, ver öğrendim ben şarabı içmeyi de
27
Gel be sâki! O şaraptan doldur bir kadeh de 
O kızıl yakut renkli gülden bir haber getir de

Yüzümü o şarap gibi kıpkızıl renkle boya
Tam bir yakut yap, benzetme yakuta
28
Gel sâki! O kırmızı süt gibi şaraptan
Resmi bile cıvaya can veren şaraptan

Ver bana, ver ki kanım dönmüş bak cıvaya
Dizeyim sözlerimi tırnaktan geçen ince iplere sırayla
29
Gel sâki! O naz yapan şaraptan
Gençleştiren, Yeniden hayat veren şaraptan

Ver bana, kaybettim her ikisini de ben
Küpün kanlı suyu ile yetindim ben
30
Gel be sâki! Şarap ile gönlümü tazele 
Bu yolda sabrıma ne olur bir ölçü söyle

Tükendi gönül kandilimin yağı 
Şarap ile kandilime koy sen yağı 
31
Gel sâki! O Keyhüsrev kadehini
Işıltısı gözlere ışıltı veren kadehini

Doldur ağzına kadar lezzetli şarapla
Getir sun zamanın Keyhüsrev’i olana
32
Gel sâki! Gel de o altın kadehi getir
Feridun’dan, Cem’den yadigâr kadehi getir

Getir ver katıksız şarabı katıksız âşığa
Geçer bu dünya uykusu bir tek sarhoşlukla
33
Gel haydi sâki! O erimiş kızıl altın şarabı
Kızıl kükürdü yakıp doğuran altın şarabı

Ver bana da ilaç yapayım ondan ben
Gümüşümü onunla altına çevireyim ben
34
Gel be sâki! O ışık saçan şaraptan
Bu kocamışa yeniden can veren şaraptan

Ver bana, ne olur bak tenimde gücüm kalmadı
Üzüntüden kemiklerimde ilik kalmadı
35
Gel sâki! O erguvan renkli şaraptan
Sönük kocamışları gençleştiren o şaraptan

Ver bana da gençleşeyim ben
Bu sarı gül yüzümü kızartayım ben
36
Gel be sâki! Getir o gül renkli şarabı
Uyanayım uykudan saç da üzerime şarabı
 
Ciğerlerin kanı olan o gülsuyunu
Bütün baş ağrılarının dermanı o gül suyunu
37
Gel be sâki! O cana can katan şaraptan
Ver bana; ver ki daha tatlı bana o candan

Belki tazeler bu eskiyen ömrümü benim
Coşturur bu soğumuş kanımı benim
38
Gel be sâki! Kurtar boynumu bu bağdan benim
Kadehin gözyaşlarını dök eteğime benim

Saf şıra gibi bir gözyaşı olsun da bari
Temizlesin eteklerimdeki bütün kirleri
39
Gel sâki! Bu gece çabuk getir şarabı
Başımda ağrı var, yudumlamalıyım artık gülsuyu şarabı

İşlerime parlaklık veren, kolaylaştıran o şarabı
Verme yoksa başıma ağırlık çökerten şarabı
40
Gel sâki! Al o kadehi eline de doldur
O şarabı içmekten başka yolumuz yoktur

Ne şarabı? Güneşin değerli bir parçası bu
Mayasında hem ateş var hem su
41
Gel sâki! O perdeler arkasındaki bakireyi sen
Ver bana, korkuyorsa eğer kocaya gitmekten 

Yıkayıp temizleyeyim ellerimi kirlerden ben
Temiz olmalı ellerim bakireye vuracaksam ben
42
Gel sâki! Sözün badesi o kızgın cıva şarabını 
Kızıl madenle bezenmiş şiir şarabını

Ver bana bezeyeyim hükümdarın ayvanını ben
İşlenmiş maden gibi sunayım onu ben
43
Gel sâki! O amber, misk şarabı
Rengini yaşlı dihkânın kandan verdiği şarabı

Ver bana, belki alırsam elime
Rengini, tadını verir benim tadıma rengime
44
Gel sâki o mücevher saçan şarabı
Tenime de saç o mücevher şarabı

Belki ıslanır onunla bu kurumuş tenimin tası
Mücevher ile temizlenir mücevherin pası
45
Gel sâki! O ateşli hayaller yaratan şarabı
Kehribar sarısı kadehe doldur o şarabı

Bu kara toprak dünyadan süzülen mücevher 
Belki şenletir yüreğimi de kalmaz bir keder 
46
Gel sâki! O ışıltılı şarap dolu kadehi
Nağmelerle, çalgılarla al eline haydi şimdi

Şarap içenlerin fetvalarıyla içilen şarabı
Çaresizlerin çaresini bulan o şarabı
47
Gel sâki! Araştır bu kapkaranlık toprağı sen
Bul ve getir, ver elime hayat pınarını sen

O aydınlıkta bak da gör beni sen 
Bu hayatımdan daha canlı yaşat beni sen
48
Gel sâki! O yüreğin dilediği şarabı 
Ver bana, ver gençlikte güzel olan şarabı

Belki ıslatırım o şarapla ağzımı
Onunla gençleştiririm belki ben bahtımı
49
Durma artık gel sâki! Getir çabuk o şarabı
Mutlu olamam ki elime almadan şarabı

Bir kadehle o şarapla yardım et bana
Ecelin elinden kurtuluş ver bana
50
Gel sâki! O ay ışıltılı kadehi bir daha
Ver bana hükümdarın tahtını öpme adına

Tahtımı yücelteyim Ülker’e ben
Hükümdar şerefine içeyim o altın kadehten ben

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.