Yücel Feyzioğlu Masallarına Genel Bakış

Makaleler


Yücel Feyzioğlu Masallarına Genel Bakış


Doç. Dr. İlknur Tatar Kırılmış


Toplumların  kültürel unsurlarını en canlı tutan edebî türlerden birisi şüphesiz masallardır. Geçmişin bilinmeyen zamanlarından bugüne taşıdığı “bir varmış bir yokmuş” açılışıyla  masallar  insanlığın tabiatla, yaşamla ve iç dünyasıyla yaşadığı çatışmaları basit bir dille her yaş grubuna ulaştırır. Edebî tür olarak kendi coğrafyasına ait tipik insan anlayışını, toplumsal yaşamın dayandığı temel değerleri, asırlarca yaşatılan arketipler gibi millî birçok unsuru bünyesinde damıtarak muhafaza eder. Bu yüzden Batı ve Doğu coğrafyalarına ait masallar olağanüstüne bakışındaki ortaklığın yanı sıra pek çok yönden farklıdır: "İnsanlığın hayat içinde ve tabiat karşısındaki ortak duygu ve düşüncelerinin temlerini işleyen masallar, söylendikleri dile göre millî karakter kazanırlar. Hint ve Türk masalı deyişimiz bundandır." (Elçin 1981:388) 
Yücel Feyzioğlu, kendinden önce derlenmiş ve kendisinin de derlediği Türk halk masallarını çocuklar için yeniden yazmakla kalmaz, aynı zamanda Türklerin dünyada yaşadığı bütün coğrafyayı bu uğraşısında bir araya getirir. Yazar, “Masallar Çocuklar İçin Neden Gereklidir?” başlıklı bir  yazısında Azerbaycan’ın ünlü şairlerinden Samet Vurgun’un “Elden düşürmeyecekleri nağıllar (masallar) yazalım balalarımıza” sözlerini kendi çalışmalarına ilham olarak kullanır. 1974’ten bu yana Altaylar’dan başlayarak Türklerin yaşadığı topraklardaki hikâye ve masalları derleyen Feyzioğlu, bunları Kardeş Masallar başlığıyla otuz iki kitap olarak yayımlar. Almanya’da Andersson Yazarlık Akademisini bitirerek çocuğa görelik, masal terminolojisi, metin düzenlemesi gibi birçok teknik hususu derlenmiş metinlere uygular ve bu şekilde masalları yeniden yazar. Çabaları kısa sürede olmasa da nihayetinde görülür. Elginkan Vakfı (2011), Türksav (2011), Halk Kültürü Araştırma Kurumu (2012) TÜRKSOY (2019) kuruluşlarından ödül ve Cengiz Aytmatov Madalyası (2019) almaya hak kazanır.
Feyzioğlu’nun başka bir edebî tür yerine özellikle  masal üzerinde çalışmasının birçok sebebi muhakkak vardır.   Kitap çalışmalarına eklediği ön sözlerden anlaşıldığı üzere çocukluğunun ıssız gecelerinde büyüklerle çocuklar arasındaki iletişimi sağlayan masal anlatma geleneği meslekî kariyerini şaşırtıcı bir şekilde besler. Almanya’da öğretmenlik yaparken  Türk çocuklarının Alman eğitim sistemine uyum sağlamasında masalın işe yarayabileceğini keşfeder. Masallar Bize Ne Anlatır? adlı kitap çalışmasında masalların ülke kültürüne sağlayacağı faydaları Almanya üzerinden örnekleyerek açıklar. Öğretmenlik yıllarında bu ülkenin II. Dünya Savaşı ile dünya kamuoyunun hafızasına kazınan kötü izlenimini halk masallarını farklı dillere tercüme ettirmek suretiyle yumuşattığı üzerinde durur.  Almanya’nın teknoloji hususunda geldiği ekonomik iyiliğin de etkili olduğu yeni imajının Grimm  Masalları ile desteklendiğini görmek için  dünyada bilinen mevcut masalların adlarına bakmak yeterlidir. Yücel Feyzioğlu’nun öğretmenlikteki deneyimleri Almanya’ya uyum sağlayamamış ve bu yüzden ders başarısı düşük Türk çocuklarına kendi kültüründen hatırlattığı Keloğlan ile yeni bir  çalışmanın yolu açılır. Keloğlan ile Kartal Abi adıyla metne dönüşen bu çaba, burada okuyan Türk çocukları kadar Alman çocuklarının da ilgisini çeker. Keloğlan ve Kartal Abi’nin bütünü ve Anadolu Masalları serisinden Keloğlan ile Kahkaha Hanım’ın yarıdan fazlası sanat masalı olarak yeniden tasarlanarak yazılır. Keloğlan ve Kartal Abi, yazarın 1979 yılında ilk baskısı Almanya’da yapılmış kitabı olup Almanca ve Flamanca da yayınlanmış bir eseridir.
Kendi kültüründen oldukça farklı bir ülkede sıkışıp kalmış Türk çocukları gibi Türkiye’nin de Batı’nın önlenemez tesiri karşısında benzer bir durumu olduğunu gören Feyzioğlu, Türklerin ilk anayurdu Asya’dan  Avrupa’ya yayılan masallarını toplar ve bu çalışmasıyla halkının kültürel zenginliğini ortaya çıkarır. Büyük bir emeğin ürünü olarak toplanan bu metinler, yazar tarafından yeniden yazılarak güncelleştirilir ve bugünün çocuklarının anlayabileceği bir şekle getirilir ki masalın da doğası budur. Şu haliyle Feyzioğlu’nun Türk masalları için yaptığı çalışma, 1800’lü yıllarda Grimm Kardeşler’in Almanya için yaptığına çok benzer. Yazarın her çalışmasında yer alan masalların orjinallerinin bulunduğu bir kaynakça eserin sonuna eklenir.
Yücel Feyzioğlu’nun çalışma sahası Anadolu’dan başlar, Türklerin  sesinin uzandığı en uzak nokta sayılabilecek Altay Dağları’na uzanır ve burada kalmaz oradan Kerkük Türkmenlerine, Kıbrıs Türkleri, Kırgızistan, Nogaylar, Özbekistan, Tatarlar, Tuva Türkleri, Hakaslardan Azerbeycan’a, Gök Oğuzlar’a (Gagavuz), Uygurlar’a, Makedonya’ya, Romanya ve Almanya’ya ulaşır. Bu kadar geniş bir coğrafyaya dâhil edilebilecek bir başka masal diyarı Amerika’daki Kızılderili Şamanlar ve İskoçya gibi kuzey denizini geçit olarak kullanan Türklerin en eski atalarının göç ettikleri topraklarda kalan metinler olabilir (Aslan:2006). Öncelikle  Anadolu’daki masal birikimine odaklanan yazar, Türkiye sınırları içerisinde bulunan Mezopotamya havzasındaki Kürt, Süryani, Zaza, Ermeni ve Arap topluluklarına ait ve çok daha eskilerden Sümerlerin metinlerini de çalışmasına dâhil eder. Türkiye için çokkültürlü yürüttüğü çalışmanın çerçevesini sınırları aşınca sadece Türklere odaklanarak devam ettirir. Feyzioğlu,  Mezopotamya sahasına dair masal çalışmalarının kaynakçası için kendisiyle yapılan görüşmede çalışma şeklini şu şekilde özetler:
“Kürt masallarını hem saha çalışmasından hem de Almanca ve Rusça yazılı kaynaklardan bularak yeniden yazdım, Zaza masallarını Daimi Cengiz’in, Dersim Fablları-1’den (2001) aldım. Daimi Cengiz’in yazımı daha iyiydi. Kendisinden de izin alarak bir miktar üstünde çalıştım. Saha çalışması yapılarak daha çok masal bulunabilirdi, ancak zamanım yoktu.” (2019)
Yazarın esas çalışma alanı olan masala dair tecrübesini yine Mezopotamya’da yaşamış önemli isimler için de kullandığı görülür. Selahaddin Eyyubî, El Cezire, Sabit Bin Kurra, Adapa gibi bu bölgeye ait önemli kişilerin insani yönleri masallarda canlanır. Her Şey Oyunla Başladı, Selahaddin Eyyubî ve Akıllı Kız  basılan bu eserlerde kullanılan tekniği kendisi şu şekilde ifade eder:
“Her Şey Oyunla Başladı”, “Selahaddin Eyyubî”, “Şah Abbas ile Şah Banu”, “Hakan Hanım Nüşabe” gibi tarihte karşılığı olan karakterleri doğu anlatım geleneğinden yararlanarak yazdım. Binbir Gece Masalları’nın Harun el Reşid’i, İshak el Musulî’yi Başvezir Cafer el Bermeki’yi, Doktor Cibril’i anlattığı gibi. Tabi onun gibi yaymadan daha çerçeveleyerek, daha tarafsız kalarak, daha çağdaş…”( Feyzioğlu, 2019)
Feyzioğlu’nun derlenmiş masallara yaptığı bu çalışmasının gayesi  çocukların milli kültürle olan bağlarını güçlendirmek ve buradan gençlerin hayal dünyasını harekete geçirmek olduğu  ileri sürülebilir. Zihinsel gelişim açısından çocuklara okunması tavsiye edilen masalların Türklerin yaşadığı coğrafyadan beslenerek okutulması, Batı ile aramızdaki zihinsel uyumsuzluğun tanımlanmasında ve  kendimize has bir üretimin yolunun açılmasında uzun vadede sonuçları gözlemlenebilir bir veriye dönüşebilir.
Feyzioğlu'nun çalışma şeklini bu sahada yazmak isteyenlerle paylaşmak istediğine dair bir uygulaması da bulunmaktadır. Derlenmiş bir masalın çocuklar için yeniden yazılırken hangi hususların dikkate alınması gerektiği Pürüş Batur ile Aksıla adlı kitapta örneklendirilmiştir. Feyzioğlu, yeniden yazdığı Saran ile Yumart adlı Tatar masalının orijinal şeklini aynı kitaba ekleyerek benzer çalışma yapmak isteyen yazar adaylarına yol göstermiştir (Feyzioğlu 2000). Toplu masal çalışmalarında  kullandığı dil ve tekniği yine kendi kültüründen hareketle oluşturmaya çalışan Feyzioğlu, okuyucularındaki kültür kodlarına güvenir: 
“Masalların dilinin oluşmasında Türk dillerinin ortak melodisini, ortak anlatım biçimini, bazan da ortak kelimelerini kullanmaya özen gösterdim. İlk baskılarda bunlar daha belirgindir. Ne yazık ki gerek yayıncıların gerek öğretmenlerin baskısı ile bu belirginlikten biraz uzaklaşılmıştır. Bilinçli bir biçimde ‘Almanca çocuk kitaplarından bir teknik uyarladım’ diyemem, ama Almanca da çok okuduğum için bir etkisi olmuş olabilir. Fakat gerek konular gerek anlatım olarak bu dizinin özgün olmasına dikkat ettim. Zamansızlıktan bazı masallarda bu özgün çalışmanın zayıf kaldığını gördüm. Yani yapacağımız baskılar için onlar üzerinde de yeniden çalıştım.” (Feyzioğlu,2019)
Yazarlık uğraşısını çocuk ve masal üzerine yoğunlaştıran Feyzioğlu’nun bu sahaya dair birikimini  başlıklar altında değerlendirmek mümkündür. Coğrafya esas alındığında yazarın çalıştığı metinler Türkiye ve Türkçe konuşulan Cumhuriyetler açısından ağırlıklı bir yere sahiptir. Diğer ülkelerden toplanan masalların sayısının az olması dikkat çeker.   Masalı besleyen esas unsurun ana dil ve kültür olduğu düşünülürse Almanya veya Romanya gibi ülkelerde azınlık durumunda bulunan Türklerin metin üretiminde zayıf kalmalarının sebebi anlaşılabilir.
Masalların Coğrafyası
Anadolu’ya ait masallar altı müstakil kitap şeklinde tertip edilir ve bu eserlere en yaygın karakterler- Hıdrellez, Keloğlan, Lokman Hekim ile Çırağı ve Sultan Süleyman -  tercih edilerek isimlendirilir. Ayrıca Sihirli Limon ve Ayıkulak adlı iki kitabı Anadolu masal dizisini tamamlar. Sihirli Limon 2002 yılında Almanya –KRV Eyaleti- Eğitim ve Bilim Bakanlığı tarafından “çocukların fantastik dünyasını geliştiren en etkili 20 kitap” arasında seçilir. Kitapları Bakan Gabriela Behler, Feyzioğlu ile birlikte basına tanıtır. Bütün okullara genelge göndererek on yazarla birlikte Feyzioğlu’nun okullara davet edilmesini ister. Almanca-Türkçe olarak basılan bu kitap yaygın bir şekilde okunur.
Feyzioğlu’nun masallarında güncel hayat tipik anlatı tekniğiyle ortaya konulurken okuyucuyla irtibat önemsenir ve metne başlarken yeni bir tarz da denenir:
“Sana kimden haber vereyim? Köye gelen yeni gelinden. Uzun boylu, sesi inceden… Çocukları seven o şirin dilliden: Gözleri elâymış, herkes ona hayranmış. Her çocuğa, ‘Kurbanın olayım!’ der, hepsini severmiş. Çocuklar da onu sever, hepsi eteğinden tutup birlikte çiçek toplamaya giderlermiş.” Feyzioğlu, 2016:20)
Yayık Han’ın (Nuh Peygamber), Ağrı Dağı’nın, Dadaşların  masalları ve Anadolu insanının unutulmaya yüz tutmuş susarak anlaşma âdeti gibi birçok yaşanırken farkedilmeyen kültürel bağlar bu masallarda dile gelir. Keloğlan  ile Kahkaha Hanım’ın maceraları onun kahraman olmaktan ziyade etrafındakilerle iletişimindeki problemli yönlerine odaklanır.  Padişahın küçük kızının gıdıklayarak harekete geçirdiği Keloğlan, akşama kadar yatağında yatan tembel bir çocuktur. Fakat  kendi özelliklerini gülmeye dayanamaması yüzünden çabucak kazanır ve nice zor işler yine Keloğlan’ın pratik aklıyla kolayca çözülür.
Ayıkulak ise yurtdışındaki çocuklarımızın kültürel kimlik edinmesinde önemli bir işlev görür. Çünkü Kurbağa Prens’e dokununca nasıl onun içinden yakışıklı bir prens çıkarsa, Ayıkulak’ın babası ayıya da dokununca, onun içinden de yakışıklı bir şehzade çıkar ve Ayıkulak’ın kulakları da çekilir normal insan kulağına dönüşür. Baskın kültür olan batı kültürü karşısında bu masalla çocuklarımız kendilerine güven duyarak soluk alırlar. Ne yazık ki Ayıkulak Kurbağa Prens’ten çok daha eski, kadim bir masalımız olduğu halde ülke içinde ve dışında Kurbağa Prens kadar tanınmaz. Ayrıca sayısı yüze yaklaşan bu ilginç masal kahramanları da Batı masal kahramanları kadar ülkemizde tanınmazlar. Bütünüyle unutulma sürecine girmiş bu metinlerin üstünde çalışılarak masallara yeni bir can kazandırılır.
Anadolu masallarının bir diğer kısmını Mezopotamya Masalları serisi oluşturur. Bu seri Mezopotamya sınırlarının Türkiye  içerisinde yer alan farklı toplulukların anlatılarına odaklanır. Bu serinin gayesi kültürel mirasın unutulmuş veya hiç bilinmeyen isimlerini masal şeklinde çocuklara tanıtabilme gayesini de taşır. Bu defa derlenmiş bir masaldan değil, bilim dünyasının önemli isimleri masalın anlatı dünyasında yeniden  yazılarak okuyucu yaşı yetişkinden çocuklara doğru çekilmeye çalışılır. Dört kitaptan oluşan serinin ilk kitabı Diyarbakır’da Artuklu ailesinin himayesinde yaşayan Cizreli Ebu’l İz’in (İsmail El Cezerî) çocukluk hikâyesine odaklanır.  Sibernetik Robot Biliminin Atası ve Hidro-Mekanik sahasında dünyanın ilk mühendisi kabul edilen El Cezerî’nin hayatı hakkında bulduğu kaynakçadan faydalanan Feyzioğlu Selçukluların önemli bilim adamlarından olan Cezeri’nin buluşlarından hareketle çocukluğunda düşünmüş olabileceği konuları ve arkadaşlarıyla oyun oynarken dahi gelecekteki buluşlarının ilk örnek çalışmalarını kurabileceğini hayâl eder. Çocuk edebiyatının 8-11 yaş arasındaki okurlarını dikkate alan bu kitapta çocuk İsmail’in Dicle’nin kıyısında su değirmeni deneyleriyle oyunlarını kurması ve onu gün geçtikçe geliştirmesi etrafında gelişir.   Kitabın “icatlar ihtiyaçtan hâsıl olur” atasözünü hatırlattığı hikâyeleri çocuğa görelik ilkesinden hareketle oluşturulmuştur. Bu yüzden kitabın adı da Her Şey Oyunla Başladı şeklinde tercih edilmiştir. Dicle’nin Cizre’ye verdiği imkânlarla hayatını kuran  yerli halktan bir ailenin çocuğu olarak Ebu’liz, suyun hayata kattığı anlamı henüz küçük yaşta öğrenir ve daha iyi faydalanmanın yollarını arar. Bu arayışlar, kuyudan su çekerken kovanın duvarlara çarparak dökülmesini önleyecek bir çıkrığın bulunması ve şehrin sıcağının suyu ılıtmasına engel olacak su kabağının içinde başka bir kabak yetiştirerek ilk yerli termosun icat edilmesinde etkili olur. Dolayısıyla bu kitap silsileli küçük hikâyelerin masal yapısı içinde birbirine bağlanarak anlatılması esasına bağlanır.  Her ne kadar masal ile başlasa da metnin masal unsurlarından olaganüstü hadiselere bağlanmaması ve bir masaldan çok daha uzun bir şekilde 98 sayfa olarak tasarlanması, aynı karakter ve vakanın etrafından ayrılmaması bu çalışmayı uzun hikâye fikrine daha çok yaklaştırır. Zira kitap masalın tipik tekerlemeleriyle başlamadığı gibi tipik bir “onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine” şeklindeki bir bitişe sahip değildir.
Serinin ikinci kitabı Mirza Mehmet ve Ejderha yine Doğu Anadolu’da yaşayan  farklı etnik kimliğe sahip kültürlerin masal mirasına yönelir. Feyzioğlu’nun memleketi Kars’ta çocukken Kürt komşularından da çeşitli masallar dinler. Toprağında farklı ırkları asırlardır güncel hayatın içerisinde yaşatan bu coğrafyanın bir üyesi olarak  Feyzioğlu, kalıcı dostluğun inşası için kendi çocukluğundan olan bu anıları kitabının girişinde yâd eder. Kitabın birinci bölümü Kürt; ikinci bölümü ise Zaza masallarına ayrılmıştır. Kürt Masalları bu seride hacim olarak en fazla yere sahiptir. Kürtlere ait masallar kırk çocuklu bir ailenin en küçük oğlu Mirza Mehmet’in ejderhaya esir düşmesiyle başına gelenler çerçeve hikâye yöntemiyle anlatılır. Bu kitaptaki yer alan metinler tür olarak masala daha yakındır. Ejderhanın konuşması, uçan halı, sihirli sofra ve başı dara düştüğünde kendisine verilen kuşkanadı gibi motifleri hedeflenen yaş kesimi için ideal bir kurmaca atmosferi oluşturur. Mirza Mehmet, sihirli halısıyla tekrar ailesinin yanına dönmeye çalışırken karşılaştığı bütün  problemlerde ortak nokta kıtlık dolayısıyla zor durumdaki devler, hayvanlar ve insanlardır.  Bu masallarda Mezopotamya’nın bölge coğrafyası açısından önemi problemler dolayısıyla sık sık tekrarlanır. Su ve yiyecek bolluğu masallardaki hareket unsurunu besler ve her canlı oraya doğru yürür. Asya’nın tarihinde sık rastlanan susuzluk afeti masallardaki çatışmayı oluşturur ve problemin çözümü ortak bir masal karakterinin başından geçen silsileli bir anlatma pratiğine dönüşür. Karıncalar, kuşlar, devler hep Mezopotamya denen suyu ve yemeği bol bir yere doğru göç etmektedirler. Mirza Mehmet’in evine giderken karşılaştığı her problemi çözüş tekniği kendisine farklı bir tecrübe sağlar ve bu deneyimler onun hayatındaki sıkıntıların giderilmesine vesile olur.  Problem sayılarının üç aşamadan oluşması, altından kalkılamaz sınavlara ailenin en küçük oğlunun kolayca  cevap bulması metnin bağlı olduğu masal türünün özelliklerini hatırlatmaya devam eder.
Zaza Masalları Kürt masallarına nispeten sayıca daha az ve silsileli anlatım açısından daha zayıftır. Bu masalların küçük bir kısmını birbirine bağlayan insan değil hayvan karakteridir. Ayı, ormanda başı zora düşenlere yardım eden fakat her defasında aldatılan doğruluğu temsil eden bir  özellik arz eder.
Mezopotamya Masallarının üçüncü kitabında Kürtlere, Süryanilere ve çok daha eski bir zamandan Sümerlere ait metinler yer alır. Bu metinler de diğer kitaplarda olduğu gibi çerçeve hikâye yöntemiyle yazılmış, Adapa’nın ölümsüzlüğü aramak için çıktığı yolda başından geçen maceralar şeklinde düzenlenmiştir. Kitaba adını veren Adapa, M.Ö.1750 civarında çivi yazısıyla  tabletlere yazılan bir Sümer masalıdır. Bu metin dünyada yazıya geçen ilk masal olarak kabul edilmektedir.1974 yılında Prof. Dr. Bruno Bettelheim tarafından ilk defa özeti yayınlanan bu masalı Feyzioğlu yeniden yazmıştır (2013: 51-72). Adapa’nın masalı insanlığın yeryüzünde sonsuza kadar mutlu yaşama arzusunu anlatır. Metinde yer alan Yer Tanrısı ve Gök Tanrısı Türk destanlarını ortak belleğe yeniden hatırlatırken  coğrafyanın ilk metinlerinin adresi olan Asya ile bağlantı kurulur. Kitapta yer alan bir diğer metin Balıkçıoğlu masalı, Keloğlan’ın pratik düşünme becerisini hatırlatan pek çok motife sahiptir. Bir Süryani masalı olan bu metinde annesinin hayat hakkında öğütler verdiği Balıkçıoğlu sadece bu unvanla metinde yer alır. Annesinin yola çıkmadan kendisine öğütlediği her şeyin gerçekleştiğini gören karakterin en büyük başarısı padişahın konuşmayı bırakan kızını yeniden konuşturabilmesidir. Bu metinler, klasik anlatı yöntemlerinden faydalanılarak yazılmış olsa da Feyzioğlu’nun günceli yakalayan ve masalın dinleyicisine metni yorumlamayı mümkün kılan açık uçlu soruları bugünün çocuk okuyucusu için faydalı olabilir. Balıkçıoğlu’nun babasının  merhametsiz olması, çocuğun bu yüzden evini terk etmek zorunda oluşu ve yolculuktayken ilk arkadaşlarının onu hep aldatması çocuk muhayyilesi açısından hem ilgi çekici hem de onları insan ilişkilerini düşündürmeye meylettirici bir özellik içerir. Bu masallar aracılığıyla Harran’ın ilk bilgesi sayılabilecek Sabit Bin Kurra’nın da masalın çatışmasına konu edilmesi yine bu coğrafyaya dair ilginç bir tespittir. 
Mezopotamya serisinin dördüncüsü   Selahaddin Eyyubî ile Akıllı Kız başlığını taşır. Yine bu coğrafyanın  önemli bir siması Selahaddin Eyyubî’yi halkın hafızasında ölümsüz kılan özelliklerini bizzat hissetmek için Şam’a mezarının başına giden Feyzioğlu, burada Osmanlılar tarafından yapılmış masal evini de ziyaret eder. Orada Selahaddin Eyyübî hakkında anlatılan masalları dinler. İki bölümden oluşan kitaptaki metinler ismiyle ilişkili olarak Selahaddin Eyyubî dönemine ait yaşantıyı verir ve padişahın karakterini unutulmaz kılan özelliklerinin hatırlatır. Selahaddin Eyyubî’nin  merhametli oluşu, devlet işlerinde zekâ ve iyi niyete önem verişi gibi birçok özelliği her bir metne serpiştirilir. 
Bu kitapta dikkat çeken bir diğer husus ise okuyucunun interaktif bir yazma eylemine davet edilmiş olmasıdır. Bağdat Tembeli’nin anlatıldığı metin okura bir masal da kendisinin yazması teklif edilir. Kitaba defter sayfası görünümünde eklenmiş birkaç sayfaya yazılması beklenen masal için okuyucuya şu şekilde seslenilir:
“Gerisini sen yaz, masallarımız daha da çoğalsın, bütün dünyaya yayılsın, yıldızlar gibi parlasın…
Haydi, al eline kalemi. Yaz aklına geleni! Bu iki boş sayfa senin…” (Feyzioğlu 2013: 67)
Bu bölgedeki  kültürel mirası yeniden yazan Feyzioğlu, güncel siyasi çıkmaza geçmişten gelen kültür birlikteliğini gösterir ve  gelecek nesillerin hayatında barış inşa etmek ister. 
ALTAY DAĞLARINDAN UYGURLARA...
Feyzioğlu’nun Türklerin ilk yurtlarından hareket ederek başladığı masal çalışması Kazakistan’dan Azerbeycan’a devam eder. Altay Dağlarından Irustu ve Ak Kağan adıyla Türkiye’ye taşınan uzak diyarlardaki Türklerin masalları eski inançlara dair karakterleri bünyesinde taşımasıyla dikkat çeker.  Yazarın kendi tasarrufu olan tekerlemesi destanların sesiyle birleşir:
“Koştum, koştum,
Ak göle düştüm,
Gölden bir kamış aldım,
Kamışı yere vurdum,
Yerden bir kök aldım,
Kökü keçiye verdim,
Keçiden süt aldım,
Sütü İristu’ya verdim,
İristu sütü içti,
Kaval çalıp oynadı,
Soy soyladı, boy boyladı,
Masalı sen anlat deyip kaçtı,
Görev yine bana düştü…” (Feyzioğlu,2017:9)
“Title ile Bitle”nin tekerlemesinde yine güncel ve çocukların ilgisini toplayacak bir içerik dikkat çeker: “Karttan kurttan, yakası kabuktan, düğümleri turptan, burnu havuçtan… Bir vardı bir yoktu, yalan gerçekten çoktu. Yalanı çuvala doldurdular, duvara dayadılar. Ağzını bağladılar, soluğunu tıkadılar...Dinle masalı, say hesabı, kov kasabı…” (Feyzioğlu 2014:48)
“Aldar Köse Yola Çıkarken” masalının tekerlemesi ise şu şekildedir: “Bir zamanlar gökyüzü bir deve çulundan daha küçük, at nalından biraz daha büyükmüş dünya. Kurtlar çayırda otlar, tarla kuşları kızların koynunda yuva yaparmış. At yılkıları bilgisayardan içeri atlar, sehpaların gölgesinde yatarmış. Hayvanlar önce kuyruktan büyür, başları minnacık kalırmış. Ortalıkta milyonlarca kuyruk dolaşırmış… Kalın kuyruk, kısa kuyruk, kıl kuyruk… Tavuk bilge kişi olur, yazarlık yaparmış, tilki kutlu kişi, yargıçlık… Bu koca dünyayı kara bir boğa boynuzlarında taşırmış…” (2014: 24)
Kazakistan masallarından örnek olarak verilen Aldar Köse, Türk toplumunda meşhur bir masal karakteri olarak tanıtılır.  Doğu masallarının tek bir karakter etrafında toplanarak çerçeve masal şeklinde tarif edilebilecek seri şeklindeki anlatılarından birisinin kahramanı olan Aldar Köse bir masal kahramanından istekleriyle ayrılır.  Babasının ölmeden önce üç oğluna sorduğu sorular ve ilk iki oğlun bunlara verdiği cevaplar masal âlemine göre tipiktir. Üçüncü oğlun masal terminolojisine göre farklı bir  hayali vardır. Birinci oğul tarımla, ikinci oğul hayvancılıkla uğraşmayı hayal eder; üçüncü oğul ise şarkı söylemeyi, halkı eğlendirmeyi ve adının unutulmamasını arzular. Bunun üzerine babası onun için şu şekilde bir dilekte bulunur:
 “Sözlerin çok güzel oğul. Gür bir sakalın olmadı ama keskin bir aklın var... Köse kaldın ama büyük bir yüreğin var… Saçların yok ama şen şakrak bir ruha ve kıvrak bir dile sahipsin. Gözünde ne tütüyor, gönlünde ne yatıyorsa onu yap oğul. Adın kötülere korku ve sıkıntı versin, iyilere sevinç ve teselli… Adın dilden dile düşsün, masaldan masala geçip yüzyıllarca yaşasın. Adın Aldar Köse olsun, kimse seni unutmasın. Artık yola çıkabilirsin.” ( Feyzioğlu 2014: 28)
Feyzioğlu, Aldar Köse veya  Köse adıyla Orta Asya Türkleri arasında yaygın olarak bilinen bu masal kahramanına ait 28 masaldan oluşan müstakil bir çalışma da yapmıştır. Bu seride masal dünyasına ait bir karakter olan Tepegöz’ün  başka bir adla anılan Kellegöz adlı dev, büyük bir coğrafyaya dağılan Türklerin geçmişini birleştirir. Bir diğer husus ise Aldar Köse’nin bahşi (şaman)lık bilgisini masalda yaşatmasıdır. Şamanın geleceği görmesi ve halkın çetrefil sorunlarının çözümünde  bu bilgiyi akıllıca kullanması önemli bir detaydır. Aldar Köse aynı zamanda biraz Nasrettin Hoca’ya benzer. Bir benzeri de Almanya ve Hollanda’da bulunmaktadır: ‘Till Eulenspiegel’. Aldar Köse mi geldi bu ismi aldı, ‘Till Eulenspiegel’ mi oraya gitti, bilinmiyor. Her iki karakterin birbirinden bağımsız yaratılmış olması ihtimali de mevcuttur.
Feyzioğlu’nun derlediği masallar arasında dünyada farklı bir adla ünlenen metinler de bulunur. Bunlardan birisi de Kütahyalı Ezop’un olan ama La Fontain’in çalışmasıyla dünyaya yayılan Ağustos Böceği ile Karınca fablıdır. Türk dünyasında bu metnin adı Title ile Bitle adındaki iki keçi yavrusundan hareketle oluşturulmuştur.  Ağustos Böceğini karşılayan karakter koyun iken çalışkanlığın timsali karınca ise keçi ile bir metafora dönüşür. “Bakla Ağacı” metni de  “Jack ve Konuşan Fasulye”  adlı İngiliz masalıyla benzerlik teşkil eder. Hangisinin daha önce anlatılmaya başladığı ise ayrı bir araştırma konusudur. 
İristu  adlı kimsesiz bir çocuğun masal kahramanı olduğu Altay masallarında Türkiye masallarında unutulan bir karakter olan yine şamanın ele alınması Türk çocuklarına hatırlatılacak güzel bir detaydır.  Sosyal statünün değil, iyi niyet ve çalışkanlığın kazandığı bu metinlerle yenilmez görülen pek çok ekonomik engel aşılabilecek gibidir.
Türkiye ile masal diyarının coğrafik uzaklığı azaldıkça masallardaki karakterlerin benzerliği çoğalır.  Azerbaycan masallarında geçen Kellegöz Türkiye’deki Tepegöz yine ortak bir detaydır.  Halkın baş edemeyeceği dev çocuğunun yaşattığı zorluklar etrafında gelişen masalın sonunda mutlu son yine insan ve aklından yanadır. Cırttan da Azeri kültürüne ait bir masal karakterinin adıdır.  Çerçeve masal olarak devam eden beş anlatının ana kahramanı Cırttan, adaleti sağlayan ve halkın sorunlarını çözen sıradan Keloğlan benzeri fakir bir çocuktur. 
Özbeklerde, Kırgızlarda ve Türkmenlerdeki Dazoğlan; Azerbaycan ve Dağıstan’daki Keçeloğlan ile Cırttan ve Çilbik; Başkurdistan’dan Emanet; Hakas’taki Öksüz Oğul; Türkiye’den Balkanlara kadar yayılmış Keloğlan’ın aynı veya benzer karakterler olduğunu düşündürecek güçlü deliller bulunur. Ayrıca “cüce” karakterler farklı bir masal kahramanı olarak bu metinlerde belirir.  Kıskanç kişilerden oluşan çevresi Altaylar’dan gelen İristu’yu her zaman cüce olarak niteler. İlginç ve canlı bir masal figürüdür. Yine Türkmenlerde iki tane önemli cüce karakteri vardır. Biri, bir karış boy iki karış sakal, diğeri ise Yartı Kulak’tır. Gagavuzlarda Cüce Todur, Dimitraş ile Pıtıraş; Çuvaşlarda Dirsek boylu Hivetke (ki ötekilerden farklı yanı olumsuz bir cüce oluşudur) Karay ve Karaçaylarda Kalıcı akla ilk gelenlerdir. Her Türk topluluğunda olumsuz karakteri dev simgelerken olumluyu ise küçük, sevimli karakterler temsil eder. Bunun yanı sıra Şirince Şeşen, Aksakal, Derviş, Ermiş, Şaman Dede, Bahşiler masaldaki adalet ve iyiliğinin inşasında önemli rol oynamalarıyla dikkat çekerler.  Her ülkede Han, Hakan, Kağan, Padişah, Vezir, Kizir, Hanım Sultan, Şehzade karakterleri vardır. Bu da şunu gösterir çoğrafi olarak birbirinden uzaklaştıkça ayrı karakterler ortaya çıkmakla birlikte bu karakterlerle de Türk toplulukları ortak kültür özelliklerini koruya gelebilmişlerdir. Kırım’dan derlenen  “Yaşlıları ne Yapmalı?” adlı masalda gelecekte yaşlıların toplumu yavaşlatacağına dair inancı silinmek istenir.  
Keloğlan  ile Kartal  Abi adlı kitap çalışmasında Türkiye, Türkmenistan, Uygur Özerk Bölgesi, Yakutistan, Avrupalı Türkler arasında yaşayan masallar ele alınır. Okuyucuya yönelik yazılan ön sözde bu kitapta yer alan masallarda Keloğlan’ın maceraları modern Almanya’da geçer.  Keloğlan’ı unutmayan Türkler, onu kendi dünyalarının kahramanı olarak hatırlarlar. Almanya’ya babasını bulmaya giden Keloğlan’ın kendi zamanından çağdaş zamana geçişi ve babasını buluşu modern bir üslupla Keloğlan ve Kartal Abi’de anlatılır (Feyzioğlu 2017)
Feyzioğlu’nun derlediği metinlerde kullandığı anlatma üslubu  Doğu hikâyelerine mahsus çerçeve hikâye metoduyla oluşturulduğu belirtilmişti. Çerçeve, anlatıcı yazar tarafından oluşturulur ve masal yanına yaklaştığı karakterle yeni metinde  devam eder.  Bu üslup birbirini takip edecek serilerde, kahramanı ortak fakat farklı olaylardan mürekkep metinlerde tercih edilir. “İlyas ile Dünya Güzeli” adlı masalda metni genişletecek ve devam ettirecek karakter İlyas’ın pazarda satılması ile başka bir olaya doğru yol alınmaya başlanır:
“Vezir beş yüz altını alıp pazara koşmuş, İlyas’ı satın alıp Hakan’ın kullukçuları arasına katmış.
Tüccar da o parayla yine ticarete başlamış. O, alışveriş yapmakta olsun… Ben haberi kimden vereyim? Hakan ile İlyas’tan.” (Feyzioğlu  2017: 26)
Feyzioğlu, masallarını  ait olduğu coğrafyanın anlatı kodlarına sahip ortak belleğin kolayca hatırlayabileceği bir tarzla hazırlamış olmasının yanı sıra  okurun aktif olarak metne dâhil olmasını da planlamıştır. “Keloğlan ile Oh’un Masalı” adlı metinde oğlunun meslek sahibi olmasını isteyen anasının arzusunun yerine getirmeye çalışan masal cini Oh, keltoş oğlanı eğitmeye çalışır. Masalda kırk odalı eviyle Mavi Sakal’ı hatırlatan Oh,  direktifleriyle Keloğlan’ı meslek sahibi yapamaz.  Keloğlan, çok fazla seçim şansının olmasıyla kafası karışır ve derken anasına verilen süre dolar. Bu durumda Feyzioğlu kararı okuyucunun vermesini ister:
“Acaba hangi mesleği öğreneyim ana, diye sormuş, birlikte düşünmeye başlamışlar...Acaba Keloğlan hangi mesleği seçmeli? Anlatan düşünmüş, yazan düşünmüş, okuyan düşünmüş... Herkes kendi sevdiği mesleği Keloğlan’a yakıştırıvermiş. Bu masal da burada bitmiş. Herkes kitabı kapatıp düşünmeye devam etmiş…” (Feyzioğlu 2017: 24) 
Tuva ve Hakas Türklerinin masallarna odaklanan Öksüz Oğul adlı çalışmasında Feyzioğlu, Tuvacanın Türkçenin bir lehçesi olduğunu ispatlayan Pora Hızıloğlu’ndan (Rusça adı: Nikolay Födoreviç Katanov) aldığı masalları yeniden yazar. Bu masallardaki devin Tepegöz yerine Kellegöz adıyla anılması yine  Türk masallarını birleştiren bir metafora dönüşür. Bir diğer göze çarpan karakter “manguz cadı” adlı insan yiyen devdir. Devin bir ciğer görüntüsüyle ortaya çıkması ve yaşamda ortaya çıkardığı problemlerin insana yardımcı varlıklarla çözülmesi Doğu kültüründeki yardımlaşma fikrini somutlaştırır. Hakas, Tuva ve Yakutistan masallarında kurban etme uygulamalarına rastlanır ki bu coğrafyaya mahsus bir hususiyet gibi hissedilmektedir.  Bir babanın manguz cadısından kurtulmak için oğlunu kurban etmeyi teklif etmesi, yine susuzluk probleminin giderilmesi için ikiz çocuklarını feda eden kağanın kararında bu özellik dikkat çeker. Davranış olarak çocukların feda edilmesi masallarda sorunları çözen küçük kardeşi çağrıştırır. Zira çocuklar ailenin vazgeçtiği değil, problem çözeceğine inanılmasından dolayı probleme feda edilmiş gibi gösterilir. Çocuklara geleceği kuracak nesil olarak güven duyulması Öksüz Oğul'da yer alan “Bebekler ile Bin Renkli Atlar” ve “İkizler ile İki Kurbağa” adlı masallarda da dikkat çeker. 
Bazı masallar –yazarın tahminine göre- akınlar ya da göçlerle batıya geçip yeni ögeler kazanarak, isim değiştirip yaygınlaşmış ve dünya çocuklarının gözdesi olmuş, onlara yol göstermiş. Örneğin: ‘Şengülüm, Mengülüm, Şüngülüm’ masalı bu adla çevrilemediği için, ‘Kurt ile Yedi Oğlak’, ismini almış, ‘Yartı Kulak’ (26 masal), ‘Daummännlein’ (Parmak Çocuk) benzeri masalları yaratmış, ‘Fasulye Ağacı’, ‘Hans und Bohnenranke’ ye dönüşerek girmediği ev bırakmamış. Bunları fazlasıyla artırmak mümkündür. 
Gelişmiş ülkelerde fen ve sosyal bilim sahasındaki bilgiler birleştirilerek insana daha  faydalı bilginin üretilmesinde yeni bir düşünme metodu bulunmaya çalışılmaktadır. Ortak bir çatı olarak tüm çalışma sahalarında bilgiye ulaşmanın yolları edebiyat tarafından beslenir ve geliştirilir.  Edebiyatın yine önemli bir türü olan masalın yeni düşünme prensiplerinden hak ettiği değere bir gün ulaşacağı kaçınılmazdır. Yücel Feyzioğlu’nun Türk masallarına dair yaptığı çalışmalar kitap olarak Türk okurunun karşısındadır ve ondan gelecek ilgiyi beklemektedir. Ülkemizde kültürel hazinenin aktarılmasıyla ilgili masalın fonksiyonu farklı ülke masallarına terk edilmiş gibi görünse de bilinçle yeniden kendi kültüründen beslenen ve ilhamını bu yönden zenginleştirecek nesilleri kazanmak için geç değildir. Yaratıcılık, zorluklara gösterilen tepki ve geleceğin inşasında hâkim olacak düşünceler masalın gücüyle elde edilebilir.  

Kaynakça
ASLAN,A.A. (2006) “Amerikan Kızılderili Şamanizmi ile Orta Asya-Sibirya Türk Şamanizmi’nin Benzerlikleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çalışma”, Sosyal Bilimler Dergisi,nr.15,s.21-28.
http://journals.manas.edu.kg/mjsr/oldarchives/Vol08_Issue15_2006/456.pdf
CENGİZ,D.(2001) Dersim Fablları,Ankara:Kalan Yayınları.
FEYZİOĞLU, Y. (2012)  Öksüz Oğul,Ankara:Kardeş Yayınlar.
FEYZİOĞLU,Y.(2013)Mirza Mehmed ile Ejderha, İstanbul: Nesin Yayınevi.
FEYZİOĞlu, Y.(2013) Selahaddin Eyyubî ile Akıllı Kız, İstanbul: Nesin Yayınevi.
FEYZİOĞLU, Y. (2014) Title ile Bitle, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
FEYZİOĞLU, Y. (2014) Pıspısa Hanım ile Soluk Sıçan Bey, İstanbul:Yapı Kredi Yayınları.
FEYZİOĞLU,Y. (2014) Keloğlan İle Kartal Abi, İstanbul:Yapı Kredi Yayınları.
FEYZİOĞLU,Y. (2015) Anadolu Masalları II, İstanbul: Final Yayınları.
FEYZİOĞLU,Y. (2016) Anadolu Masalları I, İstanbul: Final Yayınları.
FEYZİOĞLU,Y. (2017)  Her Şey Oyunla Başladı, İstanbul: Nesin Yayınevi.
FEYZİOĞLU,Y. (2017)  Ayıkulak, İstanbul:Nesin Yayınevi.
FEYZİOĞLU,Y. (2017) Azeri Masalları, İstanbul: Final Yayınları.
FEYZİOĞLU,Y. (2017) Altay Masalları, İstanbul: Final Yayınları.
FEYZİOĞLU,Y.(2019) Masallar Bize Ne Anlatır?,Ankara: Abis Yayınları.
FEYZİOĞLU,Y.(2017) Lokman Hekim ile Çırağı, İstanbul: Nesin Yayınevi.
TATAR KIRILMIŞ,İ.(2019)Yücel  Feyzioğlu ile Görüşme , 2019, Samsun-İstanbul.
TATAR KIRILMIŞ, İ. (2019) Derlenmiş Türk Halk Masallarının Çocuk Edebiyatı İçin Yeniden Yazılması, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (2019 ): 253-270 <https://dergipark.org.tr/tr/pub/ataunitaed/issue/43122/522489>

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.