Söyleşi: Gamze Karaoğlan
Şenol Gökner “Gelecek Yüzyılın Yaşam Alanlarını Tasarlıyoruz”
Bize öncelikle kendinizden bahseder misiniz? Şenol Gökner kimdir?
Ben Mimar Şenol Gökner. 1983 Çankırı doğumluyum. Zonguldak Fen Lisesi ve ardından İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldum. 18 yıldır uygulama, proje ve yöneticilik pozisyonlarında görev alarak mesleki üretimimi sürdürüyorum. Uzmanlık alanım ise sağlık yapıları mimarlığıdır.
Alanım dışında iki yıldır ülkemiz için vatandaşlık görevi olarak gördüğüm bazı konularda çalışmalar yürütüyorum. Bunlardan biri doğrudan demokrasi için teknoloji geliştiren Tedapp projesidir. Depremden sonra mesleki alanımda ülkemize sivil toplum olarak destek vermek için Deprem Çalışma Grubu’nu kurdum. Bu gruptaki çalışmalarımız bize depreme hazırlık için yapılabilecek en doğru çalışmanın Ulusal Konut Projesi olduğunu gösterdi.
Doğayla barışık sürdürülebilir bir tasarım olarak görebilir miyiz ‘Ulusal Konut Projesi’ni. Yerelle uyumu, dünyada çok önem verilen ve bizler içinde çok mühim bir antlaşma olan Paris İklim Antlaşmasını düşünürsek proje bu konuya dikkat ediyor mu?
Ulusal Konut Projesi aslında çok önemli bir insani temel hak olan barınma konusuna tüm vatandaşlar için ortak bir çözüm ararken, ihtiyacın büyüklüğünden dolayı şehir ölçeğinde bir öneri ile geliyor. UKP konut sorununa 20 yeni şehir kurulması önerisi üzerinden yaklaşıyor. Bahsettiğiniz sürdürülebilirlik konusu bina veya parsel bazında değil şehircilik ölçeğinde ele alınıyor bizim tarafımızdan. Bu da kesinlikle Paris İklim Antlaşmasına uyum açısından çok daha yüksek bir imkan sunuyor.
Sürdürülebilir kimliği olan kentler mi olacak? Şu anda İstanbul’un bir sokağı bir caddesi ile çok farklı iklim sosyo-kültürel farklılıkları olan Mardin’de ki bir sokak birbirine çok benziyor. Bu kimliksizleşme karşı sizin projeniz nerede duruyor ? Buna bir çözüm getiriyor mu ?
Bu proje eski kentlere dokunmuyor. Onlara referans vermiyor veya onlardan bir referans almıyor. Cumhuriyetin yeni yüzyıl vizyonu olarak 20 yeni kentin kendi konseptleri ile tasarlanmasını ön görüyor. Siz Mardin gibi bir şehri sürekli büyütürseniz onun kimliğini sürdürme şansınız olmaz. Şehir planları her şehrin sınırlarını ve nüfus-yoğunluk öngörüsünü belirler. İhtiyacınız varsa yeni şehirler kurarak bu şehirlerin zarar görmesini engellersiniz. Şehirler bedenlerimiz gibi büyüyemiyor. Yani büyüğünde yolları, altyapıyı, sosyal donatı alanlarını aynı derecede büyütemiyorsunuz. En baştan buna uygun tasarım yapılsa idi belki mümkün olurdu ancak bizim şehirlerimiz için şu an sağlıklı bir bedenin organik büyümesi gibi değil sağlıksız bir bedende bir tümör oluşumu gibi büyümelerden söz edebiliriz. Bu durumun acilen önüne geçmek ve eski şehirlerimizi de sağlığına kavuşturmak için yeni planlı, afet dirençli, insan odaklı, doğaya uyumlu şehirler kurmamız gerekiyor. Bu yeni şehirler kendi kimlikleri ile inşa edileceği için sorunuzun dışında bambaşka bir yerde duruyor alsında. Biz gelecek 100 yılın yaşam alanlarını tasarlamaktan bahsediyoruz.
Birçok kentin belleği yok oldu. Bunu sadece barınma sorunu olarak mı görüyorsunuz UKP (Ulusal Konut Projesi) bir acil müdahale projesi olarak mı doğdu?
UKP az önce de bahsettiğim acil barınma ihtiyacını da çözen ancak çok daha yüksek bir amaca ve vizyona hizmet eden bir projedir. Bizim hemen hemen bütün şehirlerimiz şu an rant sebebi ile niteliksiz yüksek yapılar tarafından işgal edilmiş durumdadır. Biz bu yeni şehirlerde halkın büyük çoğunluğunun müstakil konutlarda yaşayabileceği bir planlama ön görüyoruz. Hollanda, İsveç ve birçok Avrupa ülkesi bunu başarmış durumda. Amerika , Kanada gibi ülkeler bu insani yaşam alanlarından taviz vermiyor. İncelediğinizde onların az katlı, bahçeli, yeşil alanları , sosyal donatıları yeterli olan düzenli şehirler kurduklarını ve bunların yasalarla korunduğunu görüyorsunuz. Biz birçok suni gündemle meşgul edilirken şehirlerimiz arazi ve inşaat rantı için talan edildi. Bu şehirleri acilen yıkıp yeniden yapmak mümkün değil. Bu sebeple kendi içinde yeni bir gerçekliği olan ve diğer şehirlerin yükünü aldıktan sonra onların da dönüşümüne imkan sağlayacak olan yeni şehirler UKP vizyonunun en büyük parçasıdır.
Sadece devlet değil özel sektör ve STK’larında bu projeye destek olması gerekir, bunu nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz?
UKP halkın her kesiminden destek görüyor. Her konuşmamda dile getirdiğim önemli bir gerçek var. Türkiye Cumhuriyeti bir medeniyet projesidir. Bu proje 70lerden sonra sekteye uğramıştır. Biz vatandaşını düşünen ve ranta kurban etmeyen bir sosyal devlet anlayışını ete kemiğe büründüren bir çerçeve çizdik. Hem STK’lar hem özel sektör bu projeye bir ulusal kurtuluş mücadelesi olarak bakıp kendi konumlarını belirleyecektir. UKP aslında topyekun bir kalkınma projesidir. Bu ülkeye aidiyet duyan her vatandaş ve o vatandaşlardan oluşan her kurum bu projede kendini görevli hissedecektir. Ancak bu projeden zarar gören sektörler olacak. Hiçbir ülkede beton endüstrisi ve müteahhitlik sektörü bu kadar sınırlarını genişleterek halka zarar verecek güce erişememiştir. Beton endüstrisinin bu projede yeri çok küçük. Biz yeni şehirlerimizde konut binalarındaki beton kullanımını sınırlayan tasarımları önceliyoruz. Müteahhitlerin değil mimar ve mühendislerin direkt olarak konut sahipleri için çalışabileceği ölçekte yapılar öngörüyoruz.
Projenizde şu anda kimlerle ortak çalışma yürütüyorsunuz? Şehir planlamacıları ekonomistler yerel halk siyasetçiler ve belediyeler bu projenin neresindeler ?
Proje ilk aşamada halkta bir müstakil konut ve yeni şehirler için talep oluşturmak üzere kendi hedef ini belirlerdi. Bu talep öyle yüksek bir seviyede oluştu ve destek gördü ki hızlı bir şekilde akademisyenler de projeye dahil olmaya başladı. Şu an projede görev almak için başvuran 600 kişi var. Yönetim Kümeleri kuruyor ve bu vatandaşlarımızı 6 kişilik fikir kümeleri halinde organize ediyoruz. Her kümeye bir proje lideri ve küme sözcüsü belirliyoruz. Mimarlar, mühendisler, şehir plancıları, ekonomistler, psikologlar hukukçular ve sosyologlar başta olmak üzere toplumun her katmanından destekçilerimiz var. Herkes bir görev alıp proje için canla başla çalışıyor. Tabi ki bizim amacımız şu anda yine de bu şehirleri tasarlamak değil onların nasıl şehirler olması gerektiğini tanımlamak ve bu talebi büyütmek.
Susuzluk ve aşırı sıcaklar bu kentlerin en büyük sorunlarından bunlar için Ulusal Kent Projelerini şu an uygulanmakta olan toplu konut projelerinden ayıran nedir?
UKP tüm güncel ihtiyaçlar ve bilimsel gerçekler ışığında kendine yetebilen verimli ve sürdürülebilir vizyon kentler ortaya koymak istiyor. Bu çerçevede yağmur hasadından gri su kullanımına kadar her şey tip proje içinde yerini aldı ve ona uygun bir örnek tasarım üretildi. Ayrıca yeşil alan oranı oldukça yüksek olan bu proje aşırı sıcaklar konusunda oldukça yüksek bir avantaj sağlanacaktır. Suyu israf etmeyen, yağmur hasadı yapan, gri suyunu kullanan ve yeşil bir şehir bu konudaki sorunlarımıza sürdürülebilir çözüm getirmiş oluyor.
Caddeler kaldırımlar meydanlar her şey bir bütünün parçası bu konularda kendinize örnek aldığınız ya da çalışma yürüttüğünüz yabancı uzmanlar var mı? 2010 yılında Şili de yapılan afet sonrası yapılar biliyorsunuz ki yarım bırakılmış daha sonra yine mimar ve mühendislerin kontrolleri ile ev sahiplerinin isteklerine göre tamamlanmaları sağlanmıştı. Bu tür başarılı uygulamalar ile Ulusal Kent Projesinin vizyonu karşılaştırdığınızda neler sizi ön plana çıkarıyor? Neler bizim için uygulaması daha zor açıklar mısınız?
Tüm dünyadaki örnekleri incelemeye devam ediyoruz. Kaldırımlardan, araç park yerlerine, yollardan üretim merkezlerine, eğitim alanlarından sağlık yapılarına bütüncül ve insani bir bakış açısı getiriyoruz.
Afet sonrası konut tasarımı açısından bakacak olursak Şili başarılı bir model ortaya koydu. Biz daha güçlü bir ülkeyiz. Doğru bir vizyon ve planlama ile çok daha iyisini yapabiliriz. Bu noktada arazi rantını devre dışı bırakarak, Avrupa da birçok örneği olduğu üzere konutlar için nitelikli arsa üretimini UKP Şehirleri çerçevesinde yaptığımızda, konut maliyetleri çoğu yerde yarı yarıya düşmüş oluyor. Yapı endüstrisinde bizim tasarladığımız tip projelere ait imalat kalemlerini vergi ve harçlardan muaf olarak temin ettiğimizde bu şehirlerin kurulması için inanılmaz bir avantaj ortaya çıkıyor. Barınmanın temel bir ihtiyaç olduğunu söylemiştik. Bu ihtiyacı çözmek için yasa düzenleyicilerin bu şehirlere özgü olmak üzere gereken çalışmaları yapması halinde çok kısa bir zaman içinde bu hayalimize kavuşabiliriz.
UKP Şili örneğine kıyasla acil çözümden öte geleceğin vizyon kentlerini her yönüyle ele alıp toplumu da yüksek bir medeniyetin parçası olmaya ikna etme özelliği ile çok değerli ve önemlidir. Halkımız artık kendisi için en iyisi olanı istiyor. Çok geç kalınmış bir projedir UKP. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan çalışmalar şehir yoğunluğunu arttırdığı için çözüm olmaktan çok uzak maalesef.
Bizim için uygulaması zor olan şey ise mevcut şehirlerde herhangi bir düzenleme ve planlama yapmaktır. Serbest piyasa ekonomisi, rant ve mevcut oluşan hukuki altyapı mülkiyetler üzerinden ciddi sorunlar oluşturmuş durumda. Bir yanlışı düzeltmeye çalışmak yerine doğruyu yapıp yanlışı terk etmek üzerine kurguladığımız çözüm, arazi değerleri olması gereken yerlere düştüğünde eski şehirler için de yeniden yapılanma imkânının kendiliğinden oluşmasını sağlayacaktır.
Yorum
Gamze hanım ilginç bir yazı…
Gamze hanım ilginç bir yazı. Söyleşi derinlikli olmuş. Geleceğin yaşam alanları önemli. Kutluyorum. Sevgiler
Şenol beyi kutluyorum…
Şenol beyi kutluyorum. Geleceği kurgulayanlara selam olsun. Aslında bu çalışmalara bu topraklarda ne çok ihtiyacımız var. Belki bir gün doğal felaket projelerine imza atarız. Sevgiler
Yeni yorum ekle