Zaman Hakkari’de Bir Mevsim’dir

Edebiyat

Zaman Hakkari’de Bir Mevsim’dir

Öğretmen, Gerçek Bir Öğretmen….

Çiğdem Ülker

 

Roman ve yazarın adı her zaman birlikte anılır: Roman, Hakkâri’de Bir Mevsim’dir ve yazarı Ferit Edgü.

Hakkâri’de Bir Mevsim,1977’de yayımlanır.*[1].Romanda karın altındaki köyü, okulu, köylülerin ve çocukların halini bir resimde seyreder gibi okuruz.

Romanının başkişisi o köyün ilkokulunun yedeksubay öğretmenidir. Ama o, öyle bir genç bir adamdır ki eğitim fakültelerinde öğretmen adaylarının tanıması gereken bir kahramandır. Köyü ve çocukları öyle kucaklamıştır ki “öğretmen”in böyle olması gerektiğini düşünürüz. Elbette biliriz, sık sık hatırlarız öğretmenlik mesleğinin değerini,  aydınlanma sürecindeki ve düşünen beyinler yaratmaktaki paha biçilmez katkısını unutmayız.

Öğretmen motifi, J.J. Rousseau’nun Emile’inden Aytmatov’un İlk Öğretmenim’ekadar dünya yazarlarının odağındadır, ama bizim edebiyatımızda da öğretmen kahramanlar başköşededir. Reşat Nuri’nin Feride’si, Halide Edip’in Aliye’si, Mahmut Makal’ınBizim Köy’ündeki, Şevket Süreyya’nın “Suyu Arayan Adam’ındaki öğretmenler edebiyatımızın unutulmaz roman karakterleridir. Vedat Nedim Tör’ünResim Öğretmeni, Samim Kocagöz’ün Bir Şehrin İki Kapısı, Cevdet Kudret’in Havada Bulut’u, Fakir Baykurt’un Kaplumbağalar’ı öğretmen imgesi üzerinden temalarını iletirler. Onlar köyün kalkınmasında ve köylünün aydınlanmasında âdeta özel bir misyon yüklenmiş, kendini insanımıza adamış roman karakterleridir.  Tarihsel süreçte Köy Edebiyatı diye adlandırılan dönemin romanlarında da öğretmenin rolü aynı olumlu yaklaşımla çizilir.

Pirkanis’in Öğretmeni

 Ferit Edgü’nün isimsiz öğretmeni, Hakkâri’de, 2100 metredeki bu dağda, aslında bir mevsim değil üç mevsim kar altındaki bu köyde, sadece yüz elli kişinin yaşadığı Pirkanisköyündedir.

Ferit Edgü;  Hakkâri’nin dağ köyünü, genç adamın yaşadığı yalnızlığı, köyün bebelerin art arda ölümünü, köylülerin çaresizliğini anlatır. Karın geçit vermez hışmını, dağın korku veren yüzünü bir tablo gibi betimler.

Gencecik bir delikanlının bu ıssız coğrafyada kendi varlığını sorgulaması, kim olduğunu kavramaya çalışması romanın temel meselesidir. O, bakanlığın görevlendirdiği bir eğitim neferidir ama hiç tanımadığı bu ıssızlığın ortasında kendine ve ülkeye bir yabancıdır. Kentli bir delikanlı olduğunu, kültürel bir alt yapısı olduğunu anlarız. Duygularını takip ederiz. Genç öğretmenin yalnızlık duygusu dayanılmazdır üstelik köylülerin ruhuyla onun arasında en azından bir asırlık mesafe vardır.

Romandaki yalnızlık, çaresizlik ve bu dağlık coğrafyada yalıtılmışlık duygusu iki düzlemde ilerlemektedir. Öğretmenin içine düştüğü “yabancılık” ve Pirkanis’in içinde olduğu unutulmuşluk.

Hakkâri’de Bir Mevsim’deki kar, soğuk, karanlık, yiyecek bulamamak, dili anlamamak öğretmenin alışması ve aşması gereken koşullardır. Bunu başarır da, ama asıl baş edilemez felaket köyün bebelerini alıp götüren salgın hastalıktır. Ne ilaç, ne doktor, ne hastane. Pirkanisli çocuklar salgına karşı savunmasız, öğretmen çaresizdir.Asırlardır sürüp giden bir umarsızlık, Pirkanisköylülerinin  kadere karşı  tevekkülüne dönüşmüştür.

Öğretmenin elinden bebeler için hiç bir şey gelemez, onların soğuktan donan ellerini ayaklarını ısıtamaz, eriyen bedenlerini kurtaramaz, köyün  derdine derman olamaz, salgının elinden alamadığı küçük öğrencilerinin ardından eli kolu kırık bir ağıttır, ama…. İçine düştüğü yalnızlık uçurumunu, kimsesizlik cehennemini aşmayı başarır.  Öğretmen, çocuklar için çırpınırken dünyanın gerçeğine dokunmuştur. Başkalarına yardım edebildikçe aklımız da iyileşecektir, başkasının derdini çözdükçe kendi sorunumuz da çözülecektir.

Sait Faik’in dediği gibi yine “Sevmekle başlamıştır her şey”.

Pirkanis köyünün öğretmeni bir roman olup ulaştığı ve çevrildiği bütün dillerde aynı şeyi söyler: Gerçek bir öğretmen her şeyden önce ruhu iyi bir insan olmalıdır ve en zor koşullardayken bile umut hep vardır.

 İşte köyde yeni bebeler doğmaktadır, hayat devam etmektedir. Öğretmen, her şeye rağmen okulunu her sabah açmakta, çocukları beklemekte ve öğrencilerine dünyayı anlatmaktadır. O, her anlamda umudun, ışığın, yarına güvenin adıdır. Varoluş problemleri yaşayan o genç adam, var oluşunun gizini de bu köyde ve bu mevsimde, bilmediği bu dilin içinde çoktan bulmuştur. Kendini aramaktadır ve bulmuştur… Dağdaki köyü ve köylüyü anlatmakla başlayan yazar, romanı felsefi bir boyuta taşımaktadır.

Nerede mi…

Kitabı alalım ve Ferit Edgü’nün şiirle ve felsefeyle sarmaş dolaş Türkçesini okuyalım…

Nicedir burada kendimi arıyorum (…) bir çaresiz, bir garip kişi gibi burada bu tanımadığım insanların arasında. Öleyim.

Kendimi ararken onları/ başkalarını/ başka insanları buluyorum.

Ve onları bulurken yavaş yavaş kendimi bulur gibiyim

Kurallar içinde bulamaz insan kendini, bunu çoktan anladım

Aklın kuralları içinde bulamaz, bunu burada anladım

Belki aşkın kuralları içinde bulabilir. Ama aşkın kuralları var mı

Belki bir yarısını bulur. Ya öbür yarısını

Belki bir başka insanda

Ah! Onu bilen var mı Ah! Onu tanıyan var mı.”

Mevsimler geçer, kış biter, Hakkâri’de de bahar gelir. Okul kapanır. Pirkanis’in öğretmeni için veda zamanıdır. Son dersini bir klasik tragedya finalini okur gibi ürpererek okuruz.

Hiçbir şey alın yazısı değildir yavrularım/Cüzzam, trahom bir alın yazısı değildir”.

Bu, öğretmenin öğrencileriylebirlikte  baharı muştulayan kar çiçeklerini topladığı bir sahnedir.  Doğayı, barışı, bütün insanları kucaklayan cümlelerle biter.

“Türkülerle, bağırışlarla, elimizde balta, keser

Köpekler ardımızdan geliyor

Kar güneşin altında eriyor

Karın vurmadığı topraklar,(derin çukurlar) güneşin altında tütüyor

Bir kuş uçuyor. Çok şükür tüfeğimiz yok vurmuyoruz.

Bir tavşan kaçıyor. Yolunu şaşırmış bir tilki bize bakıyor, silahımız yok, tilkiyi de vurmuyoruz

“Hadi yavrularım, ağaçları incitmeden birkaç kuru dal keselim. Gece dersimizi de unutmayalım. Bir gece daha ısıtacağız sınıfımızı. Son gecemiz.

Gidişim hüzünlü olmasın diye türküler söylüyoruz, ateşler yakıyoruz, bir şenlik yaratıyoruz. Çünkü hepimiziz.(sayfa 190)

1982 tarihli film, bu yalnız coğrafyayı kameranın karesine lirizmle yerleştirir.Onat Kutlar romanı senaryo haline getirmiştir ve Genco Erkal’ın yüzü ile öğretmeni tanırız. Timur Selçuk’un piyanosu ile dağın sessizliğini dinleriz. 1984’te Berlin Film Festivalinde ödülleri toplar Hakkâri’de Bir Mevsim.

Ferit Edgü’yü  veGenco Erkal’ı kaybettiğimiz bugünlerde, 2024yazında Hakkâri’de Bir Mevsim’i tekrar okudum. Yazılışından kırk yıl sonra bu ülkenin aydınlanmasına emeğini koyan bilgisini, sevgisini, yüreğini koyan ilkokul öğretmenlerimizi düşündüm. Kendisi de bir eğitimci olan rahmetli babamın defalarca anlattığı anısını hatırladım.  1958’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nün mezuniyet töreninde görev kurası çekmeyi reddeden“Memleketin her köşesi bizim için mukaddestir” diyen ve “Candan açtık cehle karşı bir savaş /Alnımızda bilgilerden bir çelenk”, “Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun” yeminiyle yola çıkan genç öğretmenleri düşündüm.

 Hacettepe Üniversitesinin Eğitim Fakültesindeki sevgili öğrencilerimi hatırladım. Ceyhun Atuf Kansu’nun şiirinde “yalnız çiçek getirin”diyen köy öğretmeni” Şefik Sınığ”ın dileğini düşündüm.

Bu ülkenin isimsiz kahramanlarını, okullarının adsız ve cesur neferlerini…

Şimdi Ferit Edgü’yü sonsuzluğa uğurlarken onun da son uykusunda Pirkanisli öğrencilerini gördüğüne eminim.

* Ferit Edgü, Hakkâri’de Bir Mevsim, Ada Yayınları, 1977

Yorum

Konuk (doğrulanmamış) Cu, 30 Ağustos 2024 - 12:41

Değerli Çiğdem hanım yazınız için kutlarım. Ferit Edgü bir dönemin hüznünü ve coşkusunu aktarmada yetkin bir aydın olarak geçti edebiyat dünyamızdan. Işıkta uyusun

SUNA (doğrulanmamış) Pt, 16 Eylül 2024 - 15:25

Önemsediğim iki isim, Çiğdem Ülker ve Ferit Edgü ile aynı kare içinde karşılaşmak sevincim oldu. Bir kez daha o şiirsel dille yazılmış, gizemli, esrik romanı anımsamak da bir başka mutluluk. Edebiyatın gerçek değerlerine dikkati çeken sizler okuru, yazarıyla gerçek edebiyata da hizmet etmiş oluyorsunuz ya çok teşekkürler.

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.