Bir Varlık Alanı Olarak Kültür
Fahri ATASOY
Toplum ve kültür kavramları birbiriyle çok yakın anlamlar taşır. Bazen birbirinin yerine kullanılırlar. Toplumun yapısından bahsettiğimizde birçok toplumsal kurum ve grup akla gelir. Bunların hepsini etkileyen, özelliklerini belirleyen, hatta temellerini destekleyen en önemli kaynak ise kültürdür. Kültür, toplumun yarattığı ve toplumsal hayatı belirleyen bir varlık biçimidir. Bu varlık, doğadaki varlık biçimine benzemez. İnsana özgü bir yapısı vardır. İnsan türünün toplum halinde yaşamasının en çarpıcı halidir. Toplumla ilgili araştırmalarda kültür önemli bir yer tutar. Felsefe, tarih, arkeoloji, antropoloji, sosyoloji ve hatta psikoloji kültürü anlamaya ve anlamlandırmaya çalışır.
Kültür toplumsal yapının işlevlerini sağlayan kurumların en önemli kaynaklarından birisidir. Toplumsal kurumlar, toplumda kültür olarak yer alan birikimler ile çalışır. Kültürün toplumsal kurumlar üzerine etkisi hem evrensel yönünü hem de milli yönünü gösterir. Örneğin aile kurumunda temel ilkeler bir yönüyle evreseldir bir yönüyle millidir. Aynı şekilde siyaset ve ekonomi kurumları için de bu durum geçerlidir. Aile bütün toplumlarda vardır. Her toplum için kültürel bir değerdir ama kurulma sürecinde yapılan törenler, uyulması beklenen ilkeler ve değerler her toplumda farklıdır. Türk ailesi Türk kültürü içinde yoğrulur ve hayatını sürdürür. Benzer şekilde siyaset bir toplum için olmazsa olmaz bir yapıdır ama her toplumun devlette öncelediği ilkeler ve uygulamalar farklıdır. Türk devlet geleneği veya devlet felsefesi bu farklılığı gösterir. Bunları belirleyen kültürdür.
Kültür hayatın içinde yer alır. Toplumun bütün unsurlarını etkiler. Toplumsal yapının yansıması olan gruplar kültür ile anlam kazanır. Millet, kent, köy gibi gruplar kültürün taşıyıcısıdır. Hem kendi grup özelliklerini hem de mensup oldukları toplumsal birimin kimliğini kültür ile belirleyebiliriz. Kentte yaşanan kültür ile köyde yaşanan kültür kuralları ve değerleri farklıdır. Bir yandan farklılaşmayı bir yandan aynı millete mensubiyetin getirdiği bütünleşmeyi kültür sağlar. Bu anlamda kültür, milletleri de birbirinden ayıran ve kendine özgü sosyal kimlik sağlayan bir güçtür. Milli kimlikler büyük oranda ortak kültür değerlerine ve ilkelerine dayalıdır.
Toplumla ilgili ne varsa mutlaka kültür ile ilişkilidir. Bu bağlamda Türk toplumu ile Türk kültürü ilişkisini iyi görmek gerekir. Toplumsal yapının kurumsal kısımları dışında sanat ve düşünce dünyası da kültürün içinde önemli bir yer tutar. Bu alanda bireyin etkisi daha fazladır. Sanat yapan, bilimsel faaliyette bulunan ve felsefi düşünüş içinde olan bireyler kültür ile yakın ilişkilidir. Bir yandan içine doğdukları kültür içinde yoğrulurlar, çevre kültürlerle etkileşimde bulunurlar, yaratıcılıklarını geliştirirler. Diğer yandan eser vermeye, düşünce ve bilgi üretmeye başladıklarında kültüre katkı sağlarlar. Kültür böylece zenginleşmeye devam eder. Artık eski kültürün hacmi gelişmiş ve değeri artmıştır. Nitelikli bireylerin katkısı içinde yaşadıkları kültürün gelişmesini sağlar. Böylece medeniyet dediğimiz bir aşamaya geçilir.
Kültür çok yönlü ve karmaşık yapılı bir gerçekliktir. Bazen görünür kısımları insanların ilgisini çeker ama çoğu zaman toplumsalın içinde dikkat çekmeden varlığını sürdürür. Bu görünmeyen kısmı ilkeler, anlamlar ve değerler gibi manevi unsurlarla çok farklı alanlarda etkisini sürdürür. Özellikle de dil kültürün yuvası gibidir. Birçok kültür unsuru dilin anlam dünyası içinde varlığını sürdürür. Felsefecilerin dile ilgi gösterdikleri yer tam da burasıdır. Dilde insanın düşünce dünyasında yer alan bilgi birikimi yer alır ve bunları çözümlemeye başladığımızda çok önemli ipuçları yakalarsınız. Böylece dil, kültür, düşünce, bilgi birbirini etkileyen ve birbirinin içinde yer alabilen bir yapı oluşturur.
Batı düşüncesi kültürü modern zamanlarda özel bir gerçeklik alanı olarak gündemine almış ve adlandırmıştır. Kültür adı verilen kavram ile kastedilen varlık alanının iki yönü tercih edilen dünya görüşlerine göre öne çıkarılmıştır. Birincisi olgular üzerinden bilim ve felsefe yapmayı önceleyen pozitivizme, ikincisi var olan her şeyi “gaist” adını verdiği ve bizim ruh/tin olarak çevirdiğimiz anlayışa bağlayan idealizme dayanır. Kültür üzerine daha çok düşünen ve yazan Alman romantikleri idealizmi temele alarak kültürün manevi bir varlık olduğuna dikkat çekerler. Wilhelm Dilthey kültürü temele alarak toplumsal varlığın doğadan farklı bir gerçekliğe sahip olduğunu göstermeye çalışır. Bunu yaparken manevi anlamında tinsel bilimler veya kültür bilimleri kavramlarını kullanır. (Bu konuda daha detaylı bilgi için Karl Mannheim, Doğan Özlem ve Milay Köktürk, Köksal Alver çalışmalarına bakılabilir.)
Kültür ile ilgili felsefe ve bilim alanlarında çok çeşitli tanımlamalar ve sınıflandırmalar yapılır. Yazılı kaynaklarda yüzlerce kültür tanımı yer alır. En bilinenlerden birisi antropolojinin kurucu önderlerinden Edward Burnett Tylor’a aittir. Tylor kültürü “İnsanın toplumun bir üyesi olarak kazandığı bilgi, inanç, sanat, hukuk, ahlak, gelenek ve diğer yetenekleri içeren karmaşık bütün” olarak tanımlar. Kültürün karmaşık bir sistem ve insan eseri olduğunu vurgular. Pek çok tanım bu açıklamanın kılavuzluğunda geliştirilmiştir. Antropoloji ve sosyoloji bu tanımlama girişimlerinde başı çeker. Felsefe daha çok kültürü bütünlüğü içinde anlamaya çalışır.
Kültür kavramı bir sosyal gerçekliğe karşılık olarak kullanılır. Üzerinde antropologlar, sosyologlar ve felsefeciler zihin yorarak ne olduğunu açıklamaya çalışırlar. Hepsinin ittifak ettiği nokta, kültürün geniş anlamda insan eliyle değiştirilmiş doğa veya tasarımlanarak oluşturulmuş eserler/ürünler olduğudur. Kültür insan gerçekliğinin bir yansımasıdır. Ontolojik olarak Tanrı, evren, dünya, doğa ve insan kategorik sıralamasında yer alır. İnsanı tanımlarken kullanılabilen en güçlü özelliklerden birisidir. İnsan ise yeryüzünde tarihi süreç içinde farklı toplumsal birlikler içinde hayatını sürdüren bir varlıktır. İnsanın bu özelliği açık bir gerçekliktir ve sosyolojinin temellendirilmesinde temel dayanak noktalarından birisidir. Dolayısıyla kültürün tek biçimli olmadığı ortadadır. Kültür bu bağlamda toplumlara özgü bir farklılık taşımaktadır.
Kültürel gerçeklik konusunda günümüzde kendine özgülük kabul görmektedir. Bu çerçevede kültür insana mahsus bir gerçeklik olarak hem bütün insanlığa, hem de farklı millet ve medeniyetlere mahsus özellikler taşımaktadır. İnsan türü olarak ürettiğimiz her şeyi kültür adıyla ansak da, kültürün bir topluma kimlik kazandırıcı farklılığı herkes tarafından kabul edilmektedir. Topluma katılan insanların sosyal kimliği o toplumun kültürü içinde şekillenmeye bağlanmaktadır.
Çağlar değiştikçe kültür de hızla değişmektedir. Tarihte toplumların hayatlarını köklü bir şekilde değiştiren kültürel devrimlerin ilk dayanağı kutsal dinler gibi görünmektedir. Pagan inancına sahip Roma İmparatorluğu Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra bambaşka bir kimliğe kavuşmuştur. Hatta Doğu ve Batı Roma aynı dinin iki farklı yorumunu (mezhebini) kullanmış ve siyasi farklılıklarını korumuşlardır. İslam dini geldikten sonra Araplar ilk defa dünyanın bütün güçlerine meydan okuyabilecek bir motivasyon elde etmişler ve başarılı da olmuşlardır. Farsların, Türklerin, Müslüman olmalarını sağlamışlar ve bu iki milletin dünya sahnesindeki güçlerini ve kültürlerini etkilemiştir. Tarihte kültürü etkileyen en güçlü ikinci dinamik Avrupa’da yaşanan bilim-teknoloji-sanayi devrimi olmuştur. Günümüzde ise yeni dinamikler dünyayı ve kültürü derinden etkilemeye başlamışlardır. Bilişim devrimi, küreselleşme, dijitalleşme gibi kavramlar bu değişimin simgeleri arasına girmiş durumdadır.
*Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji Bölümü. Öğr. Üyesi.İpek Yolu Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları Derneği Bşk.
Yorum
Hocam kültür varlık alanı…
Hocam kültür varlık alanı olarak ele alınması aklıma felsefeyi sorgulama ihtiyacı duymama neden oldu. Her şey bu kültür alanında mı kimlik buluyor.
Bir başka sorumda kültürel gerçeklik ve kendine özgülük . Evrensel olan neresinde bunun Saygıyla
Hocam kültür varlık alanı…
Hocam kültür varlık alanı olarak ele alınması aklıma felsefeyi sorgulama ihtiyacı duymama neden oldu. Her şey bu kültür alanında mı kimlik buluyor.
Bir başka sorumda kültürel gerçeklik ve kendine özgülük . Evrensel olan neresinde bunun Saygıyla
Felsefe zaten sorgulamayı…
In reply to Hocam kültür varlık alanı… by Konuk (doğrulanmamış)
Felsefe zaten sorgulamayı önerdiğine göre onu da sorgulamamız kaçınılmaz. Doğal olarak felsefe bir kültür ortamının ürünü. Filozofun bir özne olarak etkisi mutlaka var ama kültürden soyut olamaz. İkinci sorun için inşallah özel bir yazı kaleme almaya çalışayım. İlgin için teşekkür ederim isimsiz okuyucum.
Hocam yorum yaptığımda adımı…
Hocam yorum yaptığımda adımı atlamışım özür dilerim. Yanıt için teşekkür ederim.
Kültürel gerçeklik yazınızı heyecanla bekleyeceğim. Sağlıcakla kalınız.
Soru
Merhaba kültürel alanda tek bicimliligin olamamasını kültürel çoğulculuga baglayabilir miyiz. Bu yanıyla uygarlık tek bicimlilik mıdır. Kaleminize sağlık
Merve hanım tek biçimlilik…
In reply to Soru by Merve M. (doğrulanmamış)
Merve hanım tek biçimlilik insan hayatında pek yok. Kültür çok karmaşık ve içselliği olan bir gerçeklik. Örneğin toplumsal yapının içinde öyle yer alır ki bazen görünür eserlerde çoğu zaman da kurumsal yapıların içinde farklı biçimlerde, renklerde görülür. Bu durum çoğulculuk olarak da açıklanamaz. Uzun bir konu
Hocam harika bir yazı …
Hocam harika bir yazı . Varlık alanı ilginç şekilde ilgi alanım oldu. Çok teşekkür ederim.
Gizem hanım teşekkür ederim…
In reply to Hocam harika bir yazı … by Gizem Kara (doğrulanmamış)
Gizem hanım teşekkür ederim. Hayatta bütün işimiz varlık ile ilişki kurmak ve yeni varlıklara vesile olmak. Farkındalık yaratabilirsek ne mutlu
Tebrikler Fahri hocam…
Tebrikler Fahri hocam. Felsefi metinleri okunur kılan bir ekip var dergide. Yolunuz açık olsun
Teşekkür ederim Hüseyin bey…
In reply to Tebrikler Fahri hocam… by Hüseyin Akyuz (doğrulanmamış)
Teşekkür ederim Hüseyin bey. Bütün gayretimiz anlaşılabilir bir felsefeyi hayatımızın bir köşesine koyabilmek için
Değerli hocam, kültür…
Değerli hocam, kültür alanını mükemmel bir şekilde açıkladığınız için teşekkür ederim ve Öğrenciniz olmaktan onur duyuyorum. Sız bana dostluk ve hocalık nimetini aynı zamnda verdinız, ve bence bu üstün kültürün en yüksek tecellilerinden biridir.
Yeni yorum ekle