Denizin Sesi

Deneme

Denizin Sesi

İhsan Kurt

Siz hiç gecenin sessizliğinde denizin sesini dinlediniz mi? Yahut derin karanlıklarda yükselen belirli bir ritim içerisinde coşan bir besteye şahit oldunuz mu? Duyabildiniz mi, hissettiniz mi rüzgârların dalgalara kanat olduğunu? 

Ay bulutta oynaşırken ve Şile Alacalı ‘da Karadeniz coşarken böyle bir geceye ve böyle bir bestenin içinde bulunmanın hazzını yaşadım. Bu sesleri duydum, bu besteyi dinledim, dalgaların kanatlandığını gördüm. Ömrümün kılcal damarlarında bambaşka bir hazzın dolaştığını, ruhumu kanatlandırdığını, bütün ağırlıklarımı atarak denizin sesine karıştım. Denizin sesiyle ses denizin dalgalarıyla nefes alır oldum.

Tanpınar, “Suyun her bulunduğu yerde insan ruhu ister istemez ifade sembollerini ışığın oyununda arar” diyor. Karadeniz, gerçekten de gecenin rengini kuşanıyor, onlarla oynaşıyor, dalgalarındaki sese sırlar katıyordu. Esen tatlı sert rüzgârları ile kucaklaşıyor, belki hayatta bir defa görülebilecek bir sahne sergileniyordu. Belki de sadece ben bu tür duygularla doluyor, böyle hissediyordum.

Ay’ın buluta saklandığı yıldızsız gecesinde gökyüzünden dünyayı kaplayan bir beste yağıyor ve Karadeniz’in karasını bu ışıklı besteler aydınlatıyordu. Denizin ıslak sesinde dalgaların her biri bir notayı paylaşmıştı. Sadece kulaklarım değil ruhum da sarhoş olmuştu.  Bu yaşadıklarıma dense dense musikinin sularla şaha kalkması denebilirdi. Karadeniz bu bestelerin en güzellerini dalgaları ile seçiyor duymak isteyen kulaklara ulaştırıyordu. Dünyanın herhangi bir yerinden hangi bestekar böyle bir besteye imza atabilir miydi bilemiyorum. Her dalga ruhumda yaşanmışları ve yaşanacakları dile getiriyordu. Dalgaların çarpışmasından dağılan damlacıklar inci gibi gri gökyüzünde dağılıyor, gece böcekleri belki bundan dolayı daha parlak ışıklarını yakıyor, geceye estetik bir cümbüş katıyordu.

Yükselip alçalan seslerdeki coşku yüreğime doluyor, içimde kalmış olan son kirlilikler de boğuluyordu. Hırslar, kinler, öfkeler ve her ne varsa insanı, insanlığı aşındıran denizin sesinde eriyip gidiyordu. Denizin sesinde dupduru bir çağırışı, tertemiz bir ilanı hissediyordum.

Deniz mehtabı içmiş, kıyıya vuran dalgalar kendinden geçmişken ufukta görünen tek bir geminin ışıkları seslerdeki büyüyü bozuyordu. Bu ışık karanlık Karadeniz’in ortasına düşmüş bir yıldız gibiydi. Tek, ışıl ışıl, mağrur parlıyordu, ileride kabaran dalgaları yalıyordu.

Kendimi dinliyorum ama denizin sesini duyuyorum. Gözlerim kapalı değil. Kendimi dinlerken içimdeki sesler denizin ıslak sesine ve yükselen dalgalarına karışıyor. Öyle bir yaz gecesi ki gece karanlık, sular karanlık, deniz zaten adı gibi Kara Deniz. Denizin sesi bastırıyor zamanı ve geceyi. Denizin sesine bırakıyorum hayatımdaki bütün ağırlıkları ve karanlıkları. Bu seste yeni keşfettiğim ya da öyle sandığım bir dünya içindeyim. Yahut bambaşka bir dünya benim içimde. Ben şaha kalkan dalgaların çarpışmalarından, yükselip alçalmalarından ve sonra sahile huzur gibi yayılmalarından bu anlamlı tabloyu seyretmekten haz alıyorum.

Gecenin içinden çok, çook uzaklardan birkaç şuh kahkaha doğar doğmaz sönüyor. Denizin bestelenmiş sesi bastırıyor bütün sesleri. Bu gece seslere hâkimiyet de duygulara istikamet de bana ait diyor deniz. Bütün sesler bütün duygular siniyor, geceyi de sesleri de denize bırakıyorlar. Bu gecede biz Karadeniz’iz, Karadeniz biziz.

Bütün sesler denizin sesinden sönük. Denizin sesi bütün seslerden daha canlı. Onun derinliklerinden, coşkusundan habersiz yaşamanın eksikliğini ve anlamsızlığını şimdi daha iyi anlıyorum. İsteyen denizde güneşlenip yansın ben denizin bu sesine yanıyorum.

Denizin sesi, dalgaların bestesi. Denizin sesi bu yaz gecesinin gözdesi. Gözlere bir boşluk duygusu verse de kulaklara nağmelerini ulaştırıyor. Duyuruyor, hissettiriyor, her çekiliş ve karaya vuruşta yeni bir başlangıcı yapıyor. Her başlangıç doğanın en güzel ve en doğal enstrümanından yankılanan musikiyi yayıyor geceye. Dalgalar coşkun, gece sarhoş, ben sarhoş oluyorum bu besteye.

Alacalı gecenin koynunda rüzgâr denizin mi, gecenin mi? Rüzgâra karışan dalgaların sesleri ancak bu kadar uyumlu, ancak bu kadar muhteşem bir musiki yaratabilir. Duyuyor, hissediyor ve huzuru kucakladığımı fark ediyorum. Daha da kendimden geçtiğimde anlıyorum ki huzur deniz, ses ve gece olup beni kucaklamış. Ben de bütün duygularımla onları kucaklıyorum.

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bu gecede muhteşem bir derinliği ve yağan zenginliği tarif edemiyorum. Denizin sesi ile birleşen duyduğum musikinin içindeyim. Ne kara ne bulutlar var. Sesler kesmiş ayaklarımı yerden, bestelerin büyüsü yayılıyor sahilden. Gözlere hitap eden güzel bir kentin gece manzarası yerine bir yaz gecesinde kulaklara hitap eden denizin gece sesini dinlemenin duygularıma ve düşüncelerime daha derin anlamlar kattığını hissediyorum. Shelley bir mısraında “Kâinat akıcı bir ihtişamdır” der. Bu gece denizden gelen sesi de akıcı ve muhteşem bir beste olarak adlandırmak mümkün. Bu sesleri, besteyi ancak denizin suyunda yıkanmış sesler olarak düşünüyorum.

Bulutlar ağıyor üstüme. Ay buluttan çıkıyor gecenin yarısında. Karadeniz kabaran dalgalarıyla iki adım ilerimde, sesi kulaklarımda. Denizin bestesi sarıp sarmalıyor. Dört bir yanım deniz oluyor. Gecenin bir çatlağından deniz sızıyor. Duygularımı denizin sesi ıslatıyor. Yavaştan başlayan sesler kabarıyor, karanlık dalgalar dans etmekten yorulmuyor. Uzak tepeler ve ölgün ışıklar gerisinden gelen köpek sesleri geceyi aniden bölüyor. Denizin sesi bir yara alırcasına inliyor, dalgalarına karışıyor.

Denizin sesini dinlemek gecede meçhul bir besteciyi merak etmek gibi. Bu yaz gecesinde İstanbul mahmurluğundan uzak Alacalı ’da kendimi dinlemenin arifesinde miyim, sonunda mıyım bilemiyorum. Sesler ve gecenin ancak bu kadar çekici, bu kadar büyülü ve bu kadar dinlendirici olabileceğini hiç düşünmemiştim. 

Denizin sesini dinledikçe onun dalgaları misali bir met cezrin içindeyim. Kulaklarıma ses, yüreğime nefes doldukça hayatın yenilenmesinin ancak böyle bir şey olacağını düşünüyorum. Hayret etmeden de duramıyorum. Çünkü dinledikçe bir sevgili oluyor deniz. Gecenin gözlerini gözlerine, öfkesini oynaşan dalgalarına giydirdikçe endamını göremiyorum lakin sesini duyuyorum. Karanlıklara ışık olan şarkılarını bitimsiz bir huzurun çağrısı olarak dinliyorum.


 

Yeni yorum ekle

Düz metin

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.